Kayıtlar

Son Nefeste Allah’ü Teâlâ Demek İstiyorsan!

Son Nefeste Allah’ü Teâlâ Demek İstiyorsan!               Mübarek zatlar yani âlimler, evliya zatlar, hep son nefes korkusundan ağlamışlardır...             Çünkü nice âlimler son nefeste imansız gitmişlerdir... Din büyüklerimiz buyuruyorlar ki: "Son nefeste imansız gitmekten korkmak, şüphe değil iman alametidir..." Ehl-i sünnet âlimleri buyuruyorlar ki: ·      Son nefeste Allah’ü Teâlâ demek isteyen, sözünün eri ise, hemen başlasın. ·      Sonsuz kurtuluşa kavuşmak için, üç şey muhakkak lazımdır: İlim, amel ve ihlâs... ·      Müslümanın ömrü üç gün demişler. Dün, bugün ve yarın... Dün, bitti. Yarın, belli değil gelecek mi gelmeyecek mi. Geriye bugün kaldı. Bugünü değerlendiremeyen kişi yarını nasıl değerlendirecek! Yarın ya var ya yok. Yarınki fırsat ele ya geçer ya geçmez. O hâlde, her günü son günün bil, ona göre hareket et! ·      İmanda değişme olursa nimetlerde de değişme olur. ·      Dünyaya zillet, ahirete izzet verilmiştir. ·      Kuldan istey

Canım İstanbul

  Canım İstanbul   Ruhumu eritip de kalıpta dondurmuşlar; Onu İstanbul diye toprağa kondurmuşlar.   İçimde tüten bir şey; hava, renk, eda, iklim; benim, zaman, mekan aşıp geçmiş sevgilim.   Çiçeği altın yaldız, suyu telli pulludur; Ay ve güneş ezelden iki İstanbulludur.   Denizle toprak, yalnız onda ermiş visale, Ve kavuşmuş rüyalar, onda, onda misale.   İstanbul benim canım; Vatanım da vatanım...   İstanbul, İstanbul...   Tarihin gözleri var, surlarda delik delik; Servi, endamlı servi, ahirete perdelik...   Bulutta şaha kalkmış Fatih'ten kalma kır at; Pırlantadan kubbeler, belki bir milyar kırat...   Şahadet parmağıdır göğe doğru minare; Her nakışta o mana: Öleceğiz ne çare?..   Hayattan canlı ölüm, günahtan baskın rahmet; Beyoğlu tepinirken ağlar Karacaahmet...   Manayı bul da bul! İlle İstanbul'da bul!   İstanbul, İstanbul...   Boğaz gümüş bir mangal, kaynatır serinliği; Çamlıca'da, yerdedir gö

İslâm Dünyası'nın Hali Nedir? Neden Birbirleriyle Kavga Ediyorlar?

  İslâm Dünyası'nın Hali Nedir? Neden Birbirleriyle Kavga Ediyorlar?   Hasan Kayhan, Suriye'li Tefsir Hocası Dr. Muhammed Rıdvan'a şu suali sormuş; “-   İslâm dünyası'nın hali nedir? Neden birbirleriyle kavga ediyorlar? Gelen cevab şu; “-   Köylünün biri trende seyahat ediyor. Ve elinde ağzı bağlı   bir çuval var. Çuvalı yere koymuş fakat iki de bir çuvalı sallıyor. Bu durum, karşısında oturan adamın dikkatini çekiyor ve soruyor köylüye:” “-   Hayırdır bu çuvalda ne var?” “-   İki tane fare var.” “-   Ne yapacaksın onları?” “-   Bir dostuma lâzımmış, ona götürüyorum.” “-   Peki niye ara sıra çuvalı sallıyorsun? bırak yerde dursun.” Köylü, şu ibretlik cevabı veriyor ; “-   Eğer ben onları rahat bırakırsam; düşünüp bu çuvaldan çıkmanın yollarını ararlar. Çuvalı kemirip dışarı çıkarlar. Oysa ben çuvalı salladıkça birbirleri ile yer kapmak için kavga ediyorlar. Bir müddet sonra sakinleşince, köşelerine çekilip düşünmeye başlıyorlar. İşte o zaman bi

40 Hadisi Şerif 80 (Cennet)

  40 Hadisi Şerif 80 ( Cennet)   001- Bir münâdî, Ey Cennet ehli! Sizin için hastalığı olmayan dâimî sıhhat, ölümü olmayan, ebedî hayat, ihtiyarlık gelmeyen ebedî gençlik ve sonu gelmeyen ebedi nimetler var” diye nidâ eder. (İhya C. 4 S. 969) 002- Bardakları ve her şeyi gümüşten olan iki Cennet’, bardakları ve içindeki her şey altından olan iki Cennet vardır. Allah’ü Teâlâ’nın cemâline bakmak için, Cennet ehli ile Allah arasında Adn Cennet’indeki ‘Kibriyâlık Perdesi’ nden başka bir mâni yoktur. (İhya C. 4 S. 969) 003- Kıyâmet günü Cennet’in kapısına gidip açılmasını isterim. Cennet’in bekçisi, “Sen kimsin?” diye sorar. Ben de: “Muhammed’im” derim. Hâzin: “Zâten kapıyı senden evvel kimseye açmamakla emr olundum” der. (İhya C. 4 S. 971) 004- Cennet’in aşağı derecesinde bulunanlar, yukarı derecelerindekileri, ufukta parlayan tek tük yıldızlar gibi görürler. Kendilerine inam edilmiş olan Ebûbekir ve Ömer de bunlardandır. (İhya C. 4 S. 972) 005- Cennet duvarlarının bir kerp

40 Hadisi Şerif 83 (Cennet ve Cehennem)

  40 Hadisi Şerif 83 ( Cennet ve Cehennem) 001- Semüre İbnu Cündeb radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "(Cehennemlikler derece derecedir.) Bir kısmı vardır, ateş onları topuğuna kadar yakalar, bir kısmı vardır, dizlerine kadar yakalar, bir kısmı vardır kemere kadar yakalar, bir kısmı vardır köprücük kemiğine kadar yakalar." (Müslim, Cennet 33, (2845) 002- Ebu'dDerda radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Cehennem ehline açlık musallat edilir. Bu, içinde bulundukları azaba eşit dereceye ulaşır. Açlığa karşı yardım talep ederler. Onlara besleyici olmayan ve açlığı gidermeyen darî' (denen dikenli bir ot) verilir. Tekrar yiyecek isterler, bu sefer de boğazda tıkanıp kalan bir yiyecekle imdat edilir. (Bu da boğazlarında takılır kalır, ne ileri geçer, ne de geri gelir.) Derken, dünyada iken, bu durumda, bir içecekle takılan lokmaları kaydırdıklarını hatırlarlar ve bir içecek