40 Hadisi Şerif 83 (Cennet ve Cehennem)
40 Hadisi Şerif 83 (Cennet ve Cehennem)
001- Semüre
İbnu Cündeb radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm
buyurdular ki: "(Cehennemlikler derece derecedir.) Bir kısmı vardır, ateş
onları topuğuna kadar yakalar, bir kısmı vardır, dizlerine kadar yakalar, bir
kısmı vardır kemere kadar yakalar, bir kısmı vardır köprücük kemiğine kadar
yakalar." (Müslim, Cennet 33, (2845)
002- Ebu'dDerda
radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular
ki: "Cehennem ehline açlık musallat edilir. Bu, içinde bulundukları azaba
eşit dereceye ulaşır. Açlığa karşı yardım talep ederler. Onlara besleyici
olmayan ve açlığı gidermeyen darî' (denen dikenli bir ot) verilir. Tekrar
yiyecek isterler, bu sefer de boğazda tıkanıp kalan bir yiyecekle imdat edilir.
(Bu da boğazlarında takılır kalır, ne ileri geçer, ne de geri gelir.) Derken,
dünyada iken, bu durumda, bir içecekle takılan lokmaları kaydırdıklarını
hatırlarlar ve bir içecek talep ederler. Kendilerine demir kancalar bulunan
kaplarda kaynar sular verilir. Bu kaplar, yüzlerine yaklaştırılınca, yüzlerini
dağlayıp atar. Su karınlarına girince, içerilerini param parça eder. Bu sefer
de: "Cehennemin bekçilerini çağırın, ola ki azabımızı biraz
hafifletir!" derler. Onları çağırırlar. Onlar gelince: "Size
peygamberleriniz bu halleri açıklayan haberleri getirmemiş miydi?" derler.
Onlar: "Evet getirmişti (ama dinlemedik)" derler. Bunun üzerine,
bekçiler: "Siz isteyin durun! Kâfirlerin istekleri (burada) boşadır!"
derler" (Gâfir 50) Cehennemlikler bekçilerden ümidi kesince: "(Cehenneme
müvekkel melek) Mâlik'i çağırın!" derler. (Mâlik gelince): "Ey Mâlik,
(söyle de) Rabbin bizim hakkımızda ölüme hükmetsin!" derler. Mâlik de
onlara: "Hayır! (Siz burada canlı olarak ebedi) kalıcılarsınız!" diye
cevap verecek" (Zuhruf 77) (Hadisin ravilerinden) A'meş rahimehullah der
ki: "Bana bildirildi ki, cehennemliklerin Mâlik'e yalvarmaları ile
Mâlik'in onlara verdiği cevap arasında bin yıllak zaman geçecektir.
Cehennemlikler, bu sefer aralarında: "Rabbinize dua edin, sizin için
O'ndan daha hayırlı kimse yok!" diyecekler ve elbirlik şöyle yakaracaklar:
003- "Ey
Rabbimiz, bedbahtlığımız bize galebe çalmıştı, biz gerçekten sapıtmış
kimselerdik. Ey Rabbimiz bizi bundan çıkar. Eğer (yine) küfre dönersek artık
hiç şüphesiz ki zâlimlerden oluruz" (Mü'minûn 106107) Rab Teâl, onlara:
"Cehennemin içine yıkılıp gidin! Bana bir şey söylemeyin!"
diyecek" (Mü'minûn 108) Resûlullah devamla dedi ki: "Bu cevap
üzerine, cehennem ehli her çeşit hayırdan ümidlerini keserler; hıçkırmaya, nedâmet
etmeye, dövünüp yırtınmaya başlarlar." (Tirmizi, Cehennem 5, (2589)
004- Hz. Ebu
Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm
buyurdular ki: "Cehennemliklerin tepelerine kaynar su dökülür. Bu su,
vücudlarının içine nüfuz eder, öyle ki karınlarına kadar ulaşır; içlerinde ne
var ne yok, söker atar ve ayaklarını delip geçer. Bu hâdise "Bununla
karınlarının içinde ne varsa hepsi ve derileri eritilecektir" (Hacc 20)
ayetinde zikri geçen eritme (esSahru) hâdisesidir. Sonra (eriyen cesedleri)
eski haline iade edilir." (Tirmizi, Cehennem 4, (2585)
005- Yine Ebu
Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm
buyurdular ki: "Kâfirin cehennemdeki bir azı dişi Uhud dağı kadardır.
Derisinin kalınlığı da üç gecelik yol mesafesidir." (Müslim, Cennet 44,
(2851); Tirmizi, Cehennem 3, (2580, 2581, 2582)
006- İbnu Ömer
radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm
buyurdular ki: "Kâfir, bir iki fersah uzunluğundaki dilini Kıyamet günü
yerde sürür, (Mevkıf'te) insanlar onun üzerine basarlar." (Tirmizi,
Cehennem 3, (2583)
007- Hz. Ebu
Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm
buyurdular ki: "Kıyamet günü ilk çağrılacak olan, Hz. Âdem'dir. Hak Teâla
Hazretleri: "Ey Âdem!" der. Hz. Âdem: "Buyur ey Rabbim,
emrindeyim!" der. Rabb Teâla: "Zürriyyetinden cehenneme girecekleri
ayır!" emreder. Âdem: "Ey Rabbim ne miktarını ayırayım?" diye
sorar. Rabb Teâla: "Her yüzden doksandokuzunu!" ferman buyurur."
(Ashab bu esnada atılıp): "Ey Allah'ın Resûlü! Bizden geriye ne
kaldı?" derler. Aleyhissalâtu vesselâm: "Benim ümmetim, diğer
ümmetler yanında siyah öküzün başındaki beyaz tüy gibi (az)dır!"
buyurdular." (Buhari, Rikak 45)
008- Yine Ebu
Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm
buyurdular ki: "Hz. İbrahim aleyhisselâm, Kıyamet günü, babası Azer'i
(yüzü) üzerinde bir siyahlık ve toz toprak olduğu halde görür. Babasına: "Ben
sana dünyada iken, "Bana, âsi olma!" demedim mi?" der. Babası
ona: "İşte bugün ben artık sana âsi olmayacağım!" der. Bunun üzerine
İbrahim aleyhisselâm: "Ey Rabbim! Sen yeniden diriltilme gününde beni
rüsvay etmeyeceğini vaadetmiştin. Rahmetten uzak babamın halinden daha rüsvay
edici başka ne var?" diye yakarır. Allah Teâla Hazretleri: "Ben Cennet’i
kâfirlere haram kıldım!" cevabında bulunur. Sonra şöyle nida edilir: "Ey
İbrahim, ayaklarının altında ne var, biliyor musun?" İbrahim yere bakar ve
kana bulanmış bir sırtlan görür. Derhal ayaklarından tutulup ateşe atılır.
(İşte bu, İbrahim'in babasıdır, o çirkin surete sokulmuştur)" (Buhari,
Enbiya 8, Tefsir, Şu'arâ 1)
009- Hz. Ebu
Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm
buyurdular ki: "Cennet ve cehennem, aralarında (ihtilaf ederek Allah
nezdinde) dâvâ açtılar. Cehennem: "Ben, mütekebbirler (dünyada büyüklük
taslayanlar) ve mütecebbirler (zorbalık yapanlar) için tercih edildim!"
diye övündü. Cennet de: "(Ey Rabbim!) Bana niçin sadece zayıflar ve
(insanlar nazarında) düşük olanlar, (hakir görülenler) girer?" dedi. Allah
Teâla Hazretleri önce Cennet’e hitap etti: "Sen benim rahmetimsin.
Kullarımdan dilediklerime rahmetimi seninle ulaştıracağım!" Sonra da
cehenneme hitap etti: "Sen de benim azabımsın. Kullarımdan dilediğimi
seninle azablandıracağım!" (Her ikisine yönelerek): "İkiniz(in de
vazifesi var! İkiniz de) dolacaksınız!" buyurdu. Ancak cehennem, bir türlü
dolmak bilmedi. Allah Teâla da ayağını üzerine bastı. Derken cehennem: "Yeter!
Yeter!" diye inledi. Bu suretle dolmuş olan cehennemin ağzı birbirine
kavuştu. Allah mahlûkatından hiçbir ferde asla zulmetmez. Cennet’e gelince,
Allah onu yeni mahlûkat yaratarak onu dolduracaktır." (Buhari, Tefsir, Kâf
1, Tevhid 25; Müslim, Cennet 35, (2846); Tirmizi, Cennet 22, (2564)
010- Ebu Sa'id
radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular
ki: "Hakkıyla cehennemlik olan cehennemlikler var ya, onlar cehennemde ne
ölürler ne de yaşarlar. Lâkin günahları yahut hataları denmiştir sebebiyle
ateşe dûçar olan birkısım kimseler vardır ki, ateş onları tamamen öldürür.
Yanıp kömür olduktan sonra, kendilerine şefaat edilme izni verilir. Böylece
grup grup getirilirler ve Cennet nehirlerine dağıtılırlar. Sonra: "Ey Cennet
ehli! Bunların üzerlerine su dökün" denilir. Bunlar, sel yatağında biten bir
ot gibi yeniden biterler." (Müslim, İman 306, (185)
011- Yine Ebu
Sa'id radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm
buyurdular ki: "Mü'minler cehennemden kurtarılıp, Cennet’le cehennem
arasındaki köprüde bir müddet hapsedilirler. Bu sırada, aralarında dünyada
geçmiş olan haksızlıklar kısas edilir. Böylece günahlardan temizlenip
paklandıktan sonra Cennet’e girmelerine izin verilir. Nefsimi kudret elinde
tutan Zâtı Zülcelâl'e yemin olsun, onlardan herbiri, Cennet’teki evini,
dünyadaki evinden daha iyi bilir." (Buhari, Mezalim 1, Rikâk 48)
012- İmran
İbnu Husayn radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm
buyurdular ki: "Muhammed aleyhissalâtu vesselâm'ın şefaati ile, birkısım
insanlar cehennemden çıkacak, Cennet’e girecektir. Bunlara cehennemlikler
denecektir." (Buhari, Rikak 513, Ebu Davud, Sünnet 23, (4740); Tirmizi,
Cehennem 10, (2603)
013- Ebu
Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular
ki:
014- "Cehenneme
giren iki kişinin oradaki bağırtıları şiddetlenecek. Allah Teâla Hazretleri:
"Çıkarın bunları!" buyuracak. Onlara: "Niçin
bağırıyorsunuz?" diye sorulacak. Onlar: "Bize merhamet edesin diye
böyle yaptık!" diyecekler. Rab Teâla: "Benim size rahmetim, gidip
kendinizi ateşe atmanız şeklindedir!" buyuracak. Onlar gidecekler. Biri
kendisini ateşe atacak. Allah da ateşi ona soğuk ve selametli kılacak. Diğeri
kalkar fakat kendini ateşe atamaz. Allah Teâla hazretleri: "Arkadaşının
attığı gibi, seni de kendini atmaktan alıkoyan nedir?" diye sorar. Adam: "Ey
Rabbim, beni ondan çıkardıktan sonra oraya bir kere daha göndermeyeceğini ümid
ediyorum!" der. Allah Teâla hazretleri: "Haydi ümidini verdim!"
der. İkisi de Allah'ın rahmetiyle Cennet’e sokulurlar." (Tirmizi, Cehennem
10, (2602)
015- İbnu
Mes'ud radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm
buyurdular ki: "Cennet’e en son giren kimse, bazan yürür, bazan ağlar.
Ateş de arada sırada onu yalar geçer. Cehennemi tamamen geçince dönüp ona bir
nazar eder ve: "Senden beni kurtaran Allah münezzehdir! Allah Teâla
hazretleri, bana evvelin ve ahirinden hiç kimseye vermediği şeyi verdi!"
der. Derken ona bir ağaç gösterilir. "Ya Rabbi! der, beni şu ağaca
yaklaştır da altında gölgeleneyim, suyundan içeyim!" Allah Teâla
hazretleri: "Ey âdemoğlu! Dilediğini versem benden başka bir şey
istemezsin değil mi?" der. Adam: "Ey Rabbim, ondan başka bir şey
istemeyeceğim!" der ve başka bir şey istemeyeceğine dair söz verir. Rabbi
de onun özrünü kabul eder. Çünkü o, sabredemeyeceği şeyi görmüştür. Onu ağaca
yaklaştırır. Adamcağız, onun gölgesinde gölgelenir, suyundan içer. Sonra adama,
evvelkinden daha güzel bir ağaç daha gösterilir. Dayanamayıp: "Ey Rabbim!
Beni şuna yaklaştır, gölgesinde gölgeleneyim, suyundan içeyim, artık senden
başka bir şey istemeyeceğim!" der. Allah Teâla: "Ey âdemoğlu! Bana
öncekinden başkasını istememeye söz vermemiş miydin? Ben seni yaklaştıracak
olsam başka şeyler isteyeceksin!" der. Adam, başka şey istemeyeceği
hususunda söz verir. Rabbi de onu mazur görür. Çünkü o, sabredemeyeceği şeyi
görmüştür. Adamı ona yaklaştırır. Adam onun gölgesinde gölgelenir, suyundan
içer. Sonra ona Cennet’in kapısının yanında bir ağaç yükseltilir. Bu ağaç diğer
ikisinden daha güzeldir. Adam yine:
016- "Ey
Rabbim" Beni şuna yaklaştır da gölgesinde gölgeleneyim, suyundan içeyim, senden
başka bir şey istemiyorum!" der. Rab Teâla: "Ey âdemoğlu! Sen ondan
başka bir şey istemeyeceğine dair bana söz vermemiş miydin?" der. Adam: "Evet,
Rabbim! Senden başka bir şey istemeyeceğim!" der. Rabbi onu mazur görür.
Çünkü o, sabredemeyeceği bir şey görmüştür. Onu bu ağaca yaklaştırır. Adam ona
yaklaştırılınca Cennet ehlinin seslerini işitir. (Dayanamayıp): "Ey
Rabbim! Beni Cennet’e sok!" der. Rab Teâla: "Ey âdemoğlu! Beni senden
kurtaracak şey nedir! Dünya kadarını ve beraberinde mislini versem razı olur
musun!" der. Adam: "Ey Rabbim! Benimle istihza mı ediyorsun? sen ki
âlemlerin Rabbisin!" der." İbnu Mes'ûd bu noktada güldü ve:
"Niye güldüğümü sormuyor musunuz?" dedi. "Niye güldün
söyle!" dediler.
017- "Resûlullah
aleyhissalâtu vesselâm da böyle gülmüştü. "Niye güldünüz?" diye
soruldu da: "Rabbülalemin'in, adamın "Sen ki âlemlerin Rabbisin,
benimle istihza mı ediyorsun?" demesine gülmesine gülüyorum!" dedi. Allah
Teâla Hazretleri: "Ben seninle istihza etmiyorum. Lâkin ben, Azimüşşân
dilediğimi yapmaya kâdirim!" buyurdular." (Müslim, İman 310, (187)
018- Cerîr
İbnu Abdillah radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu
vesselâm bir dolunay gecesi, aya baktı ve: "Siz şu ayı gördüğünüz gibi,
Rabbinizi de böyle perdesiz göreceksiniz ve O'nu görmede bir sıkışıklığa
düşmeyeceksiniz (herkes rahatça görecek) Artık, güneşin doğma ve batmasından
önce hiç bir namaz hususunda size galebe çalınmamasına gücünüz yeterse bunu
yapın (namazları vaktinde kılın, vaktini geçirmeyin)" Cerir der ki:
"Resûlullah, sonra şu ayeti okudu: "Rabbini güneşin doğmasından ve
batmasından önce hamd ile tesbih et" (Tâha 13) (Buhari, Mevâkitu'sSalât 6,
26, Tefsir, Kâf 1, Tevhid 24; Müslim, Mesacid 211, (633); Ebu Davud, Sünnet 20,
(4729); Tirmizi, Cennet 16, (2554)
019- Hz.
Süheyb radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm
buyurdular ki: "Cennet’likler Cennet’e girince Allah Teâla Hazretleri: "Bir
şey daha istiyorsanız söyleyin, onu da ilaveten vereyim!" buyurur. Cennet’likler:
"Sen bizim yüzlerimizi ak etmedin mi? Sen bizi Cennet’e koymadın mı? Sen
bizi cehennemden kurtarmadın mı (daha ne isteyeceğiz?)" derler. Derken
perde açılır. Onlara, yüce Rablerine bakmaktan daha sevimli bir şey
verilmemiştir." Süheyb der ki: "Resûlullah bu sözlerinden sonra şu
ayeti tilavet buyurdular. (Mealen): "İyi iş, güzel amel yapanlara daha
güzel iyilik bir de ziyade vardır" (Yunus 26) (Müslim, İmam 297, (181);
Tirmizi, Cennet 16, (2555)
020- Ebu Zerr
radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'a: "Sen
Rab Teâla'nı hiç gördün mü?" diye sordum. "Nurdur, ben O'nu nasıl
görürüm" buyurdular." (Müslim, İman 291, (178); Tirmizi, Tefsir,
Necm, (3278)
021- Mesrûk
rahimehullah anlatıyor: "Hz. Aişe radıyallahu anhâ'ya dedim ki: "Ey
anneciğim! Muhammed aleyhissalâtu vesselâm Rabbini gördü mü?" Bu soru
üzerine: "Söylediğin sözden tüylerim ürperdi. Senin üç hatalı sözden
haberin yok mu? Kim onları sana söylerse yalan söylemiş olur. Şöyle ki: Kim
sana: "Muhammed Rabbini gördü" derse yalan söylemiş olur. (Hz. Aişe
bu noktada, sözüne delil olarak) şu ayeti okudu. (Mealen): "Onu gözler
idrak edemez, O ise gözleri idrak eder" (En'âm 103) Devamla dedi ki:
"Kim sana derse ki Muhammed yarın olacak şeyi bilir, yalan söylemiştir.
Zira ayeti kerimede (mealen): "Hiçbir nefis yarın ne kesbedeceğini
bilemez" (Lokman 34) buyrulmuştur. Kim sana "Muhammed'in vahiyden
birşey gizlediğini söylerse o da yalan söylemiştir. Çünkü ayeti kerimede
(Mealen): "Ey Peygamber! Sana Rabbinden her indirileni tebliğ et. Şayet
bunu yapmazsan Allah'ın risaletini tebliğ etmiş olmazsın" (Maide 67)
buyrulmuştur. Lakin Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm Cibril'i (sureti
asliyesinde) iki sefer görmüştür." (Buhari, Tefsir, Maide 7, Bed'ü'lHalk
6, Tefsir, Necm 1, Tevhid 4; Müslim, İman 287, (177); Tirmizi, Tefsir, En'âm, (3070)
022- Enes İbnu
Malik radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalatu vesselâm
buyurdular ki: "Şu dünya ateşiniz var ya! Bu, cehennem ateşinin yetmiş
cüzünden bir cüzdür. Eğer o, su ile iki kere söndürülmemiş (harareti giderilmemiş)
olsaydı, ondan faydalanamazdınız. Şurası muhakkak ki, bu dünya ateşi, aziz ve
celil olan Allah'a, bir daha eski hararetine döndürmemesi için dua eder." Ebu
Sa'îd radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam
buyurdular ki: "(Cehennemde) kafirin vücudu büyür. Öyle ki bir azı dişi
Uhud dağından büyük olur. Vücudunun dişinden büyüklüğü, sizden birinin
vücudunun dişinden büyüklüğü gibidir." Hâris İbnu Ukayş radıyallahu anh
anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselam buyurdular ki: "Şurası
muhakkak ki, benim ümmetimde öyle şefaati makbul kimseler var ki, birinin
şefaatiyle Mudar kabilesinin insanlarından daha çok kimse Cennet’e girecektir.
Benim (davetime muhatap olan) ümmetimden öylesi de var ki, vücudu ateş için
irileşir ve cehennemin bir köşesini teşkil eder." Hz. Enes radıyallahu anh
anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Ağlama,
cehennem ahalisi üzerine gönderilir. Bunun üzerine onlar da (ağlamaya başlarlar
ve) gözyaşları kuruyuncaya kadar ağlarlar. Sonra (yaş yerine) kan ağlarlar.
Öyle ki yüzlerinde kanallar meydana gelir. Eğer bu kanallara gemiler salınsa
gemiler yürür." Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah
aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Kıyamet günü ölüm getirilir. Sırat
üzerinde durdurulur ve: "Ey Cennet ahalisi!" diye nida edilir. Cennet’tekiler,
(bu çağrı üzerine) içinde bulundukları (o güzel) yerden çıkarılacakları korku
ve heyecanıyla bakarlar. Sonra da: "Ey cehennem ahalisi!" diye nida
edilir. Onlar da içinde bulundukları (o fena) yerden çıkarılacakları ümid ve
sevinciyle bakarlar. (Ölüm gösterilerek) "Bunu tanıyor musunuz?"
denilir. (Cennet’likler ve cehennemlikler hepsi bir ağızdan:) "Evet! Bu
ölümdür" derler." Resülullah aleyhissalâtu vesselam buyurdu ki:
"Bundan sonra emredilir ve Sırat üzerinde ölüm kesilir. Sonra her iki
tarafa birden: "Haydi bulunduğunuz hal üzere ebediyet sizindir, burada
artık ölüm yoktur" denilir."
023- Cennet ehlinin
başlarında taçlar var: Taçlardaki en âdî inci, doğu ile batı arasını
aydınlatacak kadar parlaktır. (İhya C. 4 S. 977)
024- Cennet ehlinin
çadırı, içi boş bir incidir. Yüksekliği altmış mildir. Her köşesinde bir eşi
var ki, onları sâhibinden başkası görmez. (İhya C. 4 S. 978)
025- Sen Cennet’te
kuşlara bakarsın. Birini arzû edince hemen pişmiş ve kızarmış olarak gelir.
(İhya C. 4 S. 979)
026- Efendi,
peçesine bürünmüş halde, hanımının aynadan daha berrak yüzüne bakar. Üzerindeki
incilerin en aşağısı , dünyayı baştan başa aydınlatacak berraklıktadır. Yetmiş
kat çeşitli elbise giydiği halde kemikleri ve içindeki ilikleri görülür. (İhya
C. 4 S. 981)
027- 15
Hûriler Cennet’te tegannî ile “Biz iyi kocalar için hazırlanmış hûrileriz”
derler. (İhya C. 4 S. 982)
028- 16 Cennet
ehli, geç. Sakalsız, fazla iktidar sâhibi, beyaz tenli, fazîlet ve kerem
sâhibi, gözleri sürmeli, 33 yaşında, 66 zira boyunda, 7 zira genişliğinde (Âdem
A.S. gibi)dir. (İhya C. 4 S. 984)
029- 17 Cennet’te
en aşağı mevkide bulunanın seksen bin hizmetçisi, yetmiş iki hanımı vardır.
Kendisine inci, zeberced ve yakuttan kurulan kubbe, Câbiye ile San’a arası
kadar geniştir. Başlarındaki tacın en âdî incisi dünyanın tamamını aydınlatır.
(İhya C. 4 S. 984)
030- Allah’ü Teâlâ’nın
yüz rahmeti vardır. Bunlardan yalnız birini dünyada, insanlara cinlere, kuşlara
vahşi hayvanlara taksim buyurdu. Hepsi de bu bir rahmetin tesiriyle bir
birlerine şefkat ve merhamet ederler. Doksan dokuz rahmeti de âhirete bıraktı,
orada kullarına rahmet ve merhamet edecek. (İhya C. 4 S. 989)
031- “– Hz.
Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm
buyurdular ki: “Allah Teâla hazretleri ferman etti ki: “Ben Azimu’şşân, salih
kullarım için gözlerin görmediği, kulakların işitmediği ve insanın hayal ve
hatırından hiç geçmeyen nimetler hazırladım.” Ebu Hureyre ilaveten dedi ki:
“Dilerseniz şu ayeti kerimeyi
okuyun. (Mealen): “Yaptıklarına karşılık Allah katında onlar için göz aydınlığı
olacak ne mükâfaatların saklandığını kimse bilemez” (Secde 17) (Buhari,
Bed’ü’lHalk 8, Tefsir, Secde 1, Tevhid 35; Müslim, Cennet 2, (2824); Tirmizi,
Tefsir, (3195)
032- “– Buhari,
bir diğer rivayetinde şu ziyadeyi kaydeder: “Sehl İbnu Sa’d anlatıyor deyip,
hadisin aynısını kaydettikten sonra der ki: “Muhammed İbnu Ka’b dedi ki: “Onlar
Allah için ameli gizli tuttular. Allah da onların sevabını gizli tuttu. Kullar
yanına gelince onları nimete boğacak.” (Hadis, bu muhtevada olarak Buhari’de
mevcut değildir. Hâkim’in el Müstedrek’inde mevcuttur (2, 413414)
033- “– Yine
Sa’d İbnu Sa’d radıyallahu anh anlatıyor: “Ey Allah’ü Teâlâ’nın Resûlü dedim,
insanlar neden yaratıldı?” “Sudan!” buyurdular. “Ya Cennet’?” dedim, o neden
inşa edildi?” “Gümüş tuğladan ve altın tuğladan! Harcı da kokulu misk. Cennet’in
çakılları inci ve yakuttan, toprağı da zâferandır. Ona giren nimete mazhar
olur, eziyet görmez, ebediyet kazanır, ölümle karşılaşmaz. Elbisesi eskimez,
gençliği kaybolmaz.” Aleyhissalâtu vesselâm sözlerine şöyle devam buyurdular:
“Üç kişi vardır duaları reddedilmez (mutlaka kabul edilir):
· Âdil imâm
(devlet başkanı)
· İftarını
yaptığı zaman oruçlu.
· Zulme
uğrayanın duası. Allah, (mazlumun) duasını bulutların fevkine
çıkarır ve onlara sema
kapıları açılır ve Allah Teâla Hazretleri: “İzzetime yemin olsun! Vakti uzasa
da, duanı mutlaka kabul edeceğim!” buyurur.” (Tirmizi, Cennet 2, (2528)
034- “– Hz.
Ebu Musa radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm
buyurdular ki: “Gümüşten iki Cennet vardır. Kapları ve içinde bulunan diğer
şeyleri de gümüştendir. Altından iki Cennet vardır, kapları ve içlerinde
bulunan diğer eşyaları da hep altındandır. Adn Cennet’inde, Cennet’liklerle
Rablerini görmeleri arasında Allah’ü Teâlâ’nın veçhindeki rıdâu’lkibriyadan
(büyüklük perdesinden) başka bir şey yoktur.” (Buhari, Tefsir, Rahman 1, 2,
Bedu’lHalk 8, Tevhid 24; Müslim, İman 180, (296); Tirmizi, Cennet 3, (2530)
035- “– Yine
aynı kaynaklarda şu rivayet gelmiştir: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm
buyurdular ki: “Cennet’te, mü’min için, içi boş tek bir inciden bir çadır
vardır. Bir rivayette Genişliği altmış mildir. Her köşesinde bir refikası
bulunur, hiçbiri diğerini görmez, mü’min bunların herbirini dolaşır.” (Buhari,
Bed’ü’lHalk 8, Tefsir, Rahman 1, 2, Tevhid 24; Müslim, Cennet 23, (2838);
Tirmizi, Cennet 3, (2530)
036- “– Hz.
Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm
buyurdular ki: “Cennet’te yüz derece vardır. Her iki derece arasında yüz
yıl(lık yürüme mesafesi) vardır.” (Tirmizi, Cennet 4, (2531)
037- “– Ubâde
İbnu’sSâmit radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm
buyurdular ki: “Cennet’te yüz derece vardır. Her bir derecenin diğer derece ile
arası, sema ile arz arası kadar geniştir. Firdevs bunların en yukarıda
olanıdır. Cennet’in dört nehri buradan çıkar. Bunun üstünde Arş vardır.
Allah’tan Cennet istediğiniz vakit Firdevs’i isteyin.” (Tirmizi, Cennet 4,
(2533)
038- “– Ebu
Said radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular
ki: “Cennet’te yüz derece vardır. Bütün alemler bunlardan birinin içinde
toplansalar, hepsini de kuşatır, istiab eder.” (Tirmizi, Cennet 4, (2534)
039- “– Hz.
Enes radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular
ki: “Cennet’te bir ağaç vardır ki, binekli bir kimse yüz yıl gölgesinde yürüse
onu katedemez. İsterseniz şu ayeti okuyun: (Mealen) “Daimi gölgededirler,
çağlayıp duran subaşlarındadırlar” (Vâkı’a 3031) (Tirmizi, Tefsir, Vakıa,
(3289), Cennet 1, (2525)
040- “– Hz.
Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: “Cennet’te hiçbir ağaç yoktur ki gövdesi,
altından olmasın.” (Tirmizi, Cennet 1, (2527)
Yorumlar
Yorum Gönder