Kayıtlar

Edep ve Adab

Edep ve Adab   Neyzen Tevfik soğuk bir kış günü aç sefil ortada kalır. Sığınır bir Cami'nin şadırvanına ve bekler ki birisi onu görsün ve yardım etsin. Fakat hava soğuk gelen giden yok... Çaresiz kalkar yerinden ve perperişan, kalacağı yere doğru yürümeye başlar. O dönemin en varlıklı ailelerinden birinin gencecik oğlu askerden yeni gelmiştir ve O'nu görür ve halini anlar. Genç adam o günün en büyük parasını cebinden çıkartır, takdim edecektir ama bir sorun vardır. Karşısındaki koskoca Neyzen Tevfik’tir. Allah'ü Teâlâ’nın deli ve veli bir kulu! Koca Neyzen'in sağı solu belli olmaz ki, bir bakarsın devlet başkanlarına kafa tutar bir bakarsın zamanın en zengin adamlarını yerin dibine sokar. Delikanlı parayı buruşturup Neyzen'in ayaklarının dibine doğru hafifçe atar. Sonra omzuna dokunup; “- Efendim paranızı düşürmüşsünüz." der. Neyzen gözleri zaten hasta, zar zor açıyor göz kapaklarını ve çocuğa bakıyor. Anlıyor tabii ki inceliği, zarafeti;

Göze Takılanlar

  Göze Takılanlar   “Kanaat eden kimse, aç da olsa zengindir. Mal hırsına kapılan kimse, çok malı bulunsa da fakirdir.”   İmam Muhasibi Rahmetullahi Aleyh​ ​ Yaptığı iyiliklerin mükâfatını alacağını,​ günahlarıyla da hesaba çekileceğini bilen birisi nasıl amel ederse sen de öyle amel et. Şükrün sürekli olsun. Emellerini kısa tut. Kabirleri hüzünlü hüzünlü ziyaret et. Kalbinle haşir meydanında dolaş. İmam Muhasibî Rahmetullahi Aleyh​   Hz. Musa Aleyhisselâm’ın bir duası:​ Rabbişrahli sadri ve yessirli emri.​ Vahlül ukdeten min lisani yefkahu kavli”​ Ey rabbim.​ Göğsümü aç, genişlet.​ İşimi kolaylaştır.​ Dilimde bulunan düğümü çöz de, anlasınlar beni”​ (Taha: 25-28)​ ​ Rabia-i Adeviyye Rahmetullahi Aleyha şöyle demiştir: -Kul, ancak, nimette de, felakette de aynı halini muhafaza ettiği zaman,   “İhlâs, kul ile Allah’ü Teâlâ arasında bir sırdır. Melek onu bilmez ki sevap yazsın. Şeytan ona muttali olamaz ki ifsad etsin Hevâ ve heves on

Ashâb-ı Kirâm’dan Sonraki Muhabbet Çağlayanı

Ashâb-ı Kirâm’dan Sonraki Muhabbet Çağlayanı   Âlemleri kuşatan bir rahmet olan Hazret-i Peygamber Sallâllâhu Aleyhi Vesellem’in bu aşk ve muhabbet kâfilesi, sahâbeden sonra da aynı tazelik ve coşkunluk pınarı hâlinde vuslat deryâsına doğru akmaya devam etmiştir. Çünkü dünya ve âhiretin saâdet ve selâmeti, O’na muhabbet sermâyesiyle mümkündür. Allâh Rasûlü Sallâllâhu Aleyhi Vesellem, âşıklarının kıyâmete kadar devâm edeceğini hadîs-i şerîflerinde şöyle beyân buyuruyorlar: “– Ümmetim içinde beni en çok sevenlerin bir kısmı benden sonra gelenler arasından çıkacaktır. Onlar beni görebilmek için mallarını ve âilelerini fedâ etmeye can atarlar.” (Müslim, Cennet 12; Hâkim, IV, 95/6991) Rabbimiz biz âcizleri, bu hadîs-i şerîfin muhtevâsına dâhil eylesin! Âmîn! Peygamber âşıklarında, Allâh Rasûlü’nün muhabbetinin bütün fânî ıztırapları aştığını gösteren şu misâl pek ibretlidir: Abdullâh bin Mübârek anlatıyor: “– İmam Mâlik’in yanındaydım. Bize Allâh Rasûlü’nün hadîs-i şerîfleri

Muhabbetullâh

  Muhabbetullâh Cenâb-ı Hak buyuruyor: “…Mü’minlerin Allâh’a olan muhabbetleri ise her şeyden daha ileri ve daha kuvvetlidir…” (Bakara, 165) Rasûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem buyurdular: “Allâh’ım! Beni, Sen’in muhabbetinle ve sevgisi Sen’in katında fayda verecek olan kimsenin muhabbetiyle rızıklandır. Allâh’ım! Bana ihsân ettiğin ve benim de kendilerini sevdiğim nîmetleri, Sen’in sevdiğin ve râzı olduğun amelleri işleyebilmem husûsunda bir kuvvet kıl. Allâh’ım! İstediğim hâlde bana vermediğin şeyleri de, zihnimi Sen’in sevdiğin şeylerle meşgul etmeme ve tamâmen Sen’in tâatine yönelmeme bir sebep kıl.” (Tirmizî, Deavât, 73/3491) Rabbimizin muhabbetine eren bir kimsenin, O’nun rızâsına ve huşû hâline nâil olcağını bildiren şu rivâyet ne kadar ibretlidir: Ashâb-ı kirâm bir gün Rasûlullah Efendimiz’e şöyle sordular: “- Bir mü’mini huşû içinde, diğer bir mü’mini de huşûdan mahrum görüyoruz. Bu farklılığın sebebi nedir?” Rasûlullah -Sallallahü Aleyhi Vesellem şöyle cevap

Bütün Memleket Halkı Sevinir

Bütün Memleket Halkı Sevinir   Çok önemli ülke meselelerini görüşmek üzere; Amerika'ya giden on milletvekilli aralarında konuşuyorlar: 1. milletvekili: "- Ben simdi uçaktan aşağıya on milyon atsam bulan bir fakir sevinir." 2. milletvekili: "- Ben iki on milyonluk atsam iki fakir sevinir!" Bu muhabbet onuncu milletvekiline kadar sürer.   En sonunda pilot dayanamaz ve lafa karışır: "Ben sizi atsam bütün memleket halkı sevinir..."    

İki, İki Daha Kaç Eder?

  İki, İki Daha Kaç Eder?   Yer: Türkiye'nin en güzide aracı kurumlarının birinin toplantı salonu. Toplantı nedeni: İstifa eden genel müdürün yerine şirket içinden bir genel müdür seçmek. Yönetim kurulu ve şirket içinden bu pozisyona aday olabilecek kişiler toplantı salonunda buluşurlar. Yönetim kurulu başkanı, toplantıyı, toplantı nedenini anlatarak açar, ve ilk sorusunu adaylara sorar: " - İki, iki daha ne eder?" Baştakiler hemen atılır ve sorar: " - Alışta mı, satışta mı?" Müşteri ilişkilerinden sorumlu müdür atılır. " - Müşteri hangi kategorimizde?" Hukuk işlerinden sorumlu müdür devam eder: " - Huzurlarınızda ikiyle, ikinin, dört ettiğini açıklarız, bu konuda gerekli görülmesi halinde delil ve şahitlerimizi gelecek duruşmada hazır bulunduracağımızı yüksek müsaadelerinizle beyan ederiz ve kararın tarafımız lehine sonuçlandırılmasını arz ederiz." Araştırma bölümünden sorumlu müdür (ki kendisi büyük bir istatisti

Muhabbed

Ali Hâfız Efendi Kuddise Sirrûh sohbetlerinde buyururdu ki: "Muhabbet edene muhabbet edilir. Seven sevilir. Unutmayan unutulmaz." "Ömür geçiyor. Gâfil olmayın. Ömrü, Allah’ü teâlânın zikri ile kıymetlendirin." "Büyükleri tanıyan bir zâtın merhametinden, cömertliğinden, yumuşaklığından, güzel ahlâkından herkes istifâde etmelidir." "Peki deyin, îtirâzcı olmayın." Sohbetlerinde hocasından nakille buyururdu ki: "Ölümden korkuyor ve hazırlığımız yok diyorsak ne duruyoruz? Ne yapacaksak bir ân önce yapalım. Yarın, vakit, fırsat elverir mi, bunu bilmiyoruz. Giden günler sermaye-i ömürden gidiyor. Sonra bu sermâye âniden tükenir de haberimiz bile olmaz!" "Nefsimizin alıştığı zevklerine erişmek için bizi şeklen olan bir pişmanlıkla aldatıp duruyor. Nefis düşmandır. Düşman sözüyle hareket etmek akıl işi değildir." "Cebrâil aleyhisselâm dört bin senede iki rekat namaz kıldı ve; "Benim kıldığım namaz gibi bir nam