Edep ve Adab
Edep ve Adab
Neyzen Tevfik soğuk bir kış
günü aç sefil ortada kalır.
Sığınır bir Cami'nin şadırvanına ve bekler ki birisi onu görsün
ve yardım etsin. Fakat hava soğuk gelen giden yok...
Çaresiz kalkar yerinden ve
perperişan, kalacağı yere doğru yürümeye başlar.
O dönemin en varlıklı
ailelerinden birinin gencecik oğlu askerden yeni gelmiştir ve O'nu görür ve
halini anlar.
Genç adam o günün en büyük
parasını cebinden çıkartır, takdim edecektir ama bir sorun vardır. Karşısındaki
koskoca Neyzen Tevfik’tir.
Allah'ü Teâlâ’nın deli ve veli bir kulu!
Koca Neyzen'in sağı solu
belli olmaz ki, bir bakarsın devlet başkanlarına kafa tutar bir bakarsın
zamanın en zengin adamlarını yerin dibine sokar.
Delikanlı parayı buruşturup
Neyzen'in ayaklarının dibine doğru hafifçe atar. Sonra omzuna dokunup;
“- Efendim paranızı
düşürmüşsünüz." der.
Neyzen gözleri zaten hasta, zar zor açıyor göz kapaklarını ve
çocuğa bakıyor. Anlıyor tabii ki inceliği, zarafeti;
“- Ah be çocuk, ah be
evladım. O düşen sizin pırlanta kalbinizdir." der.
Nezaket, insanlık ne güzel
şey...
Demek ki almanın da, vermenin
de bir adabı varmış.
Almanın değil, vermenin
zenginlik olduğunu bilenlere selâm olsun...
(Alıntıdır.)
Yorumlar
Yorum Gönder