Kayıtlar

Müthiş Bir Evlilik Nasihati

Müthiş Bir Evlilik Nasihati Aralıksız çalan kapının zili, Mübeccel hanımı eski ahşap merdivenlerden hızla aşağı indirmek için zorluyordu. Fakat yaşlanmıştı artık. Dizlerinin ağrısı artmış, ona ağır hareket etmesini söylüyor gibiydi. — Geldim, geldim… — Kim o! — Benim anneciğim, kızın Neriman. — Neriman! Mübeccel Hanım 2 yıl önce gelin etmişti kızını, iyi bir insandı damadı bir de torunu vardı. Ne güzel şeydi torun sevgisi. — Hayırdır kızım ne bu acele peş peşe basıyorsun şu zile. Gel gel, bakalım içeri, ver bakayım şu kucağındaki yavrucağı. —Bıktım artık anne bıktım, dayanamıyorum. Dönmeyeceğim o eve bir daha. —Sakin ol bakalım! Geç içeriye. Kapıda konuşulmaz böyle şeyler. Ben bir çay atayım ocağa, hem konuşur hem de bir şeyler yer içeriz. —Tamam, anne ben çocuğu yatırayım. Mübeccel Hanım, ocağa çay koyarken düşünüyordu; ne oldu acaba? Damat bir şey mi yaptı, deli kız kim bilir neye sinirlendi yine. —Anlat bakalım kızım hayırdır inşallah. Nedir seni böyle

Başınıza Gelen Her Sıkıntıda Yılmayın ve Yeniden Silkelenin!

Resim
Başınıza Gelen Her Sıkıntıda Yılmayın ve Yeniden Silkelenin! Bir gün, bir çiftçinin eşeği kuyuya düşer. Adam ne yapacağını düşünürken, hayvan saatlerce anırır. En sonunda çiftçi, hayvanın yaşlı olduğunu ve kuyunun da zaten kapanması gerektiğini düşünür ve eşeği çıkartmaya değmeyeceğine karar verir. Bütün komşularını yardıma çağırır. Her biri birer kürek alarak kuyuya toprak atmaya başlarlar. Eşek kuyuya düştüğünü fark edince, daha beter bağırmaya başlar. Sonra, herkesin şaşkınlığına, sesini keser. Birkaç kürek toprak daha attıktan sonra, çiftçi kuyuya bakar. Gözlerine inanamaz. Eşek, sırtına düşen her kürek toprakla müthiş bir şey yapmakta, toprağı aşağıya silkeleyerek yukarı çıkmasına basamak hazırlamaktadır. Bir süre sonra, komşular toprak atmaya devam edince, herkesin şaşkınlığı altında eşek, kuyunun kenarından dışarı bir adım atıp, dışarı çıkar ve koşarak uzaklaşır! Kıssadan Hisse: Hayat üzerinize hep toprak ve pislik atacaktır. Yükselmenin sırrı; bu topr

Devşirmeler: Aman Batı Ne Der

Devşirmeler: Aman Batı Ne Der Osmanlı Batı'ya çok sayıda öğrenci gönderdi. "Gidin orada Fen ilimlerini tahsil edin. Eksiğimiz varsa tamamlayın. Ülkenize hizmet edin" diye. Düşünce güzeldi. İlim Çin'de olsa alınması gerekiyordu. Ancak gidenlerin neredeyse tamamı tuzağa düştü. “Alkol, kadın- eğlence” üçgeninde balolarla tanıştı, dans etmeyi öğrendi. Localarla kucaklaştı Mason oldu. Fen ilimleri öğrenmesi istenerek gönderilen gençlerin neredeyse tamamı özellikle edebiyatçı, ülkesinin düşmanı ve BATI yanlısı olarak geri döndü. Edebiyatçıydılar, iyi hatiplerdi, iyi laf yapıyorlardı. Söylemleri, şiirleri, makaleleri ile kitleleri harekete geçiriyorlardı. Sultan Abdülaziz'in de Sultan Abdülhamid Han'ın da bu iyi niyet girişimi, o gençlerin zayıflığı sonucu BATICI ittihatçı kafalara büründürülmesiyle sonuçlandı. Edebiyatçı, Mason, Batı yanlısı, reformist, ırkçı, İngilizci, Almancı, Fransız hayranı ne kadar devşirilmiş tip varsa Osmanlı kadrolarına sızd

Lâhut Âlemi

Lâhut Âlemi      "Ulûhiyet, ilâhî âlem, yüce âlem." İlâh kelimesinden, vav ve te harflerinin ilavesiyle oluşan bir kelimedir. Sofilere göre varlık tecellisinin ilk mertebesi olan "ehadiyet âlemi"ne denir. Bu mertebede Allah'ın bütün isimleri ve sıfatları zatında mevcuttur. Mutlak gayb âlemi de denen bu bilinmeyen, görünmeyen âlemde Allah Teâlâ, isim ve sıfatları mertebesine inmemiştir (Sinan Paşa, Tazarrûnâme, Nşr. A. Mertol Tulum, İstanbul 1971, 314 (93 no'lu dipnot), 351(344 no'lu dipnot). Tasavvufta genel olarak bilinmeyen mânevi âleme lâhût âlemi; insanlarla ilgili madde âlemine de nâsût âlemi denir. Vahdet-i vücûd (varlık birliği) tezini savunan Muhyiddin İbnul-Arabî ve takipçilerine göre kâinat, Allah'ın isim ve sıfatlarının bir tezâhürüdür ve beş mertebede meydana gelmiştir. Toptan on sekiz, parça parça on sekiz bin olan âlem, bu beş mertebe içerisindedir. Bu mertebelere hazarât-ı hamse (beş hazret, beş mertebe) denir: 1) Gayb-i

Ey Müslüman Dini Yaşantından Taviz Verme!

Ey Müslüman Dini Yaşantından Taviz Verme!             Her sabah ezan okuyormuş, sahibi demiş ki: "- Tekrar tekrar ezan okuma yoksa tüylerini yollarım!" demiş. Bu tehdit karşısında horoz korkmuş ve kendi kendisine demiş ki: "- Zaruretler harami helal kılar. Canımı kurtarmak için ezan okumaktan vazgeçmeliyim, nasıl olsa benden başka horozlar var her halükarda onlar ezan okur." Horoz ezan okumayı bırakmıştır artık. Bir hafta sonra sahibi tekrar gelir ve der ki; "- Eğer tavuklar gibi gıdaklamazsan senin tüylerini yollarım!" Horoz bu tehdit üzerine horozluktan da vazgeçer ve tavuklar gibi gıdaklamaya başlar... Horoz tam bir ay gıdaklamaya başladıktan sonra sahibi tekrar gelir ve bu kez şöyle der; "- Şimdi de tavuklar gibi yumurtlamazsan eğer yarın seni keserim!" Der. Bunun üzerine horoz ağlamaya başlar ve der ki; "- Keşke ezan okurken ölseydim!" İşte günümüz Müslümanların da hali bu… Zalim ve zorbaların gayri

Gönenli Mehmed Efendi Hatıralarında Anlatıyor

Resim
Gönenli Mehmed Efendi Hatıralarında Anlatıyor Hacca gitme yasağının kaldırılmasından sonra hacca giden ve Kudüs’e uğrayan Gönenli Mehmed Efendi hatıralarında anlatıyor: Kudüs ve Mescid-İ Aksâ'da yağmur! “Bakın, size bir yağmur hikâyesi anlatayım, şimdi hatırıma getirildi. Bendeniz karayoluyla ilk hacca giden KAFİLELERDE bulundum. Biliyorsunuz, uzun bir süre HACCA gitmek yasaktı, sonra -ALLAH razı olsun- Menderes zamanında kanunlar müsaade etti. İşte karayoluyla gidiyorduk Biliyor musunuz, bu MİLLET Kâbe’ye, hacca hatta HACIYA bile âşıktır. Urfa’dan geçiyorduk, otobüsün önüne insanlar yattı. Evet, evet, yanlış duymadınız, böyle yere yattılar. Yola yattılar yola... ‘Yahu bunlar ne yapıyor?’ dedik, mecbur kapıyı açtık. ‘Kardeşim, ne istiyorsunuz?’ diye sordu şoför. ‘VALLAHİ, bu HACCA gidenler bizde MİSAFİR olmazsa yerden kalkmayacağız’ dediler. Aman yâ RABBÎ! Biz de vize işlemleri olduğunu, geç kalırsak kapıda çok zorluk çekeceğimizi onlarla konuştuk, bir şekilde

“Namaz!”, “Namaz!”, “Namaz!”

“Namaz!”, “Namaz!”, “Namaz!”   “- Namazı kıldın mı?” Diye sordum! “- Kıl kıl bitmiyor!” Dedi. Hafif tebessüm ettim biraz bekledim! Sonra oldukça yumuşak bir ses tonuyla: “- Ye ye bitmiyor! Allah sürekli veriyor!” Dedim. Başı biraz öne eğildi! Biraz bekledim sonra: “- İç iç bitmiyor! Allah sürekli veriyor!” Dedim. Baş biraz daha eğildi! Biraz bekledim sonra: “- Eskit eskit bitmiyor! Allah yenilerini veriyor!” Dedim. Baş biraz daha eğildi! Sonra birden başını kaldırdı. Gözünden damlalar dökülüyordu! Çok kısık bir sesle; “- Müsaade edersen namazı geciktirmeyim!” Dedi. Tebess “Namaz!”, “Namaz!”, “Namaz!”   “- Namazı kıldın mı?” Diye sordum! “- Kıl kıl bitmiyor!” Dedi. Hafif tebessüm ettim biraz bekledim! Sonra oldukça yumuşak bir ses tonuyla: “- Ye ye bitmiyor! Allah sürekli veriyor!” Dedim. Başı biraz öne eğildi! Biraz bekledim sonra: “- İç iç bitmiyor! Allah sürekli veriyor!” Dedim. Baş biraz daha eğildi! Biraz bekledim sonra: “- Eskit eskit bitmiyor! Allah yenilerini

Büyük Oyun; Hedef Son Ocak (Aile)!

Büyük Oyun; Hedef Son Ocak (Aile)! 1- Müslüman Bir Toplumu Çökertmek İstiyorsanız önce ev hanımlığını ve anneliği değersizleştirin ki evde ana kalmasın. Evde ana kalmayınca nesiller televizyonun ve internetin emzirip büyüttüğü ruhsuz, kimliksiz ve merhametsiz nesiller olarak yetişsin. 2- Bir Toplumu Yıkmak İstiyorsanız; O toplumun babalarını borca, kredi kartı batağına, geçim derdine, işsizliğe ve açlığa mahkûm edin ki ne eşlerine, ne evlatlarına, ne de ailelerine ayıracak vakitleri kalsın. Taksit ödemekten, kirayı denkleştirme derdinden, çocuklarının okul masraflarını düşünmekten başka bir şey düşünmeye mecalleri kalmasın… 3- Bir Toplumu Çürütmek İstiyorsanız Evliliği pahalılaştırıp, nikâhsız birlikteliği ucuzlatın ki genç nesiller haram yollara tevessül etsin. Zinayı kolaylaştırıp evliliği zorlaştırın ki nesiller, flörtün, ahlaksızlığın pençesinde eriyip gitsin. Aile politikalarıyla, nafaka kanunlarıyla, pozitif ayrımcılıkla aileye darbe üstüne darbe indirin ki toplum

Masonlar Siyonizm’in Emir Eri Gibi Çalışmaktadır

Resim
Masonlar Siyonizm’in Emir Eri Gibi Çalışmaktadır Masonun kelime anlamı; duvarcı ustasıdır, masonlar Tevrat’ta bahsi geçen dul kadının oğlu Hiram Usta’yı kurucuları onun kullandığını iddia ettikleri cetvel, pergel ve gönyeyi de simgeleri kabul ederler Tevrat’taki efsaneye göre Hiram Usta dul bir kadının oğlu olup ünlü bir duvar ustasıydı kral Süleymanın (Hz. Süleyman) mabedinin inşasının baş mimarıydı kendisinde mevcut olan gizli şifreleri almak isteyen üç kişi tarafından öldürülmüştür, Hiram’daki gizli sırlar ve şifreler cesedini bulan bugünkü masonların ellerine geçmiştir. Bu efsanenin devamı olan bugünkü masonların kabala ve büyü ritüelleri o efsaneden gelmedir. Oysa Kur’an-ı Kerim onların ardından gittikleri kişilerin şeytan olduğunu açıkça ifade eder. Allah’ü TEalanın Hz. Süleyman’a verdiği yetkiyle şeytanlar ve cinler onun emri altına girdi Sad Suresi’ndeki ayet bunu açıkça ifade eder; "Bina ustası olan ve dalgıçlık yapan her bir şeytanı, zincirlere b

Ben Rabbimle Beraberim O Bana Bir Çıkış Yolu Gösterir

Ben Rabbimle Beraberim O Bana Bir Çıkış Yolu Gösterir (İnne meıye Rabbi, seyehdîn!) Bu ayeti celileyi dağlara taşlara haykırmak, her gördüğüm yere yazmak istiyorum BÜYÜK HARFLERLE... “İNNE MEIYE RABBİ, SEYEHDİN!” Belki bir çoğumuz ilk defa işittik Rabbimizin bize böyle bir vahiy indirdiğini... Belki yüzlerce mukabeleye gittik, defalarca kendimizde okuduk ama birazdan ilk defa işiteceğiz... Kıymetli kardeşlerim; Bir kaç zamandır kimi görsem ruhsal sorunlar yaşıyor, sürekli depresif ve üzüntü içerisinde... Toplumumuzun neredeyse %90’ı depresyonda desem, abartmış sayılmam... Hep bir ağızdan “ölsem, kurtulsam” diyoruz ama, dertlerimizi Kuran’a arz ettiğimizde utanır mıyız acaba? Şuara Suresine derdimizi anlatalım mesela... Haydi, şuan yüreğimizin baş köşesine oturtup, uykularımızı kaçıran sıkıntıyı fısıldayalım... Sonra dönüp ayeti celileyi okuyalım... Şuara suresi bizlere Musa Aleyhisselam’dan bahsediyor. Düşünün ki, bir gruba