Kayıtlar

Devşirmeler: Aman Batı Ne Der

Devşirmeler: Aman Batı Ne Der Osmanlı Batı'ya çok sayıda öğrenci gönderdi. "Gidin orada Fen ilimlerini tahsil edin. Eksiğimiz varsa tamamlayın. Ülkenize hizmet edin" diye. Düşünce güzeldi. İlim Çin'de olsa alınması gerekiyordu. Ancak gidenlerin neredeyse tamamı tuzağa düştü. “Alkol, kadın- eğlence” üçgeninde balolarla tanıştı, dans etmeyi öğrendi. Localarla kucaklaştı Mason oldu. Fen ilimleri öğrenmesi istenerek gönderilen gençlerin neredeyse tamamı özellikle edebiyatçı, ülkesinin düşmanı ve BATI yanlısı olarak geri döndü. Edebiyatçıydılar, iyi hatiplerdi, iyi laf yapıyorlardı. Söylemleri, şiirleri, makaleleri ile kitleleri harekete geçiriyorlardı. Sultan Abdülaziz'in de Sultan Abdülhamid Han'ın da bu iyi niyet girişimi, o gençlerin zayıflığı sonucu BATICI ittihatçı kafalara büründürülmesiyle sonuçlandı. Edebiyatçı, Mason, Batı yanlısı, reformist, ırkçı, İngilizci, Almancı, Fransız hayranı ne kadar devşirilmiş tip varsa Osmanlı kadrolarına sızd

Lâhut Âlemi

Lâhut Âlemi      "Ulûhiyet, ilâhî âlem, yüce âlem." İlâh kelimesinden, vav ve te harflerinin ilavesiyle oluşan bir kelimedir. Sofilere göre varlık tecellisinin ilk mertebesi olan "ehadiyet âlemi"ne denir. Bu mertebede Allah'ın bütün isimleri ve sıfatları zatında mevcuttur. Mutlak gayb âlemi de denen bu bilinmeyen, görünmeyen âlemde Allah Teâlâ, isim ve sıfatları mertebesine inmemiştir (Sinan Paşa, Tazarrûnâme, Nşr. A. Mertol Tulum, İstanbul 1971, 314 (93 no'lu dipnot), 351(344 no'lu dipnot). Tasavvufta genel olarak bilinmeyen mânevi âleme lâhût âlemi; insanlarla ilgili madde âlemine de nâsût âlemi denir. Vahdet-i vücûd (varlık birliği) tezini savunan Muhyiddin İbnul-Arabî ve takipçilerine göre kâinat, Allah'ın isim ve sıfatlarının bir tezâhürüdür ve beş mertebede meydana gelmiştir. Toptan on sekiz, parça parça on sekiz bin olan âlem, bu beş mertebe içerisindedir. Bu mertebelere hazarât-ı hamse (beş hazret, beş mertebe) denir: 1) Gayb-i

Ey Müslüman Dini Yaşantından Taviz Verme!

Ey Müslüman Dini Yaşantından Taviz Verme!             Her sabah ezan okuyormuş, sahibi demiş ki: "- Tekrar tekrar ezan okuma yoksa tüylerini yollarım!" demiş. Bu tehdit karşısında horoz korkmuş ve kendi kendisine demiş ki: "- Zaruretler harami helal kılar. Canımı kurtarmak için ezan okumaktan vazgeçmeliyim, nasıl olsa benden başka horozlar var her halükarda onlar ezan okur." Horoz ezan okumayı bırakmıştır artık. Bir hafta sonra sahibi tekrar gelir ve der ki; "- Eğer tavuklar gibi gıdaklamazsan senin tüylerini yollarım!" Horoz bu tehdit üzerine horozluktan da vazgeçer ve tavuklar gibi gıdaklamaya başlar... Horoz tam bir ay gıdaklamaya başladıktan sonra sahibi tekrar gelir ve bu kez şöyle der; "- Şimdi de tavuklar gibi yumurtlamazsan eğer yarın seni keserim!" Der. Bunun üzerine horoz ağlamaya başlar ve der ki; "- Keşke ezan okurken ölseydim!" İşte günümüz Müslümanların da hali bu… Zalim ve zorbaların gayri

Gönenli Mehmed Efendi Hatıralarında Anlatıyor

Resim
Gönenli Mehmed Efendi Hatıralarında Anlatıyor Hacca gitme yasağının kaldırılmasından sonra hacca giden ve Kudüs’e uğrayan Gönenli Mehmed Efendi hatıralarında anlatıyor: Kudüs ve Mescid-İ Aksâ'da yağmur! “Bakın, size bir yağmur hikâyesi anlatayım, şimdi hatırıma getirildi. Bendeniz karayoluyla ilk hacca giden KAFİLELERDE bulundum. Biliyorsunuz, uzun bir süre HACCA gitmek yasaktı, sonra -ALLAH razı olsun- Menderes zamanında kanunlar müsaade etti. İşte karayoluyla gidiyorduk Biliyor musunuz, bu MİLLET Kâbe’ye, hacca hatta HACIYA bile âşıktır. Urfa’dan geçiyorduk, otobüsün önüne insanlar yattı. Evet, evet, yanlış duymadınız, böyle yere yattılar. Yola yattılar yola... ‘Yahu bunlar ne yapıyor?’ dedik, mecbur kapıyı açtık. ‘Kardeşim, ne istiyorsunuz?’ diye sordu şoför. ‘VALLAHİ, bu HACCA gidenler bizde MİSAFİR olmazsa yerden kalkmayacağız’ dediler. Aman yâ RABBÎ! Biz de vize işlemleri olduğunu, geç kalırsak kapıda çok zorluk çekeceğimizi onlarla konuştuk, bir şekilde

“Namaz!”, “Namaz!”, “Namaz!”

“Namaz!”, “Namaz!”, “Namaz!”   “- Namazı kıldın mı?” Diye sordum! “- Kıl kıl bitmiyor!” Dedi. Hafif tebessüm ettim biraz bekledim! Sonra oldukça yumuşak bir ses tonuyla: “- Ye ye bitmiyor! Allah sürekli veriyor!” Dedim. Başı biraz öne eğildi! Biraz bekledim sonra: “- İç iç bitmiyor! Allah sürekli veriyor!” Dedim. Baş biraz daha eğildi! Biraz bekledim sonra: “- Eskit eskit bitmiyor! Allah yenilerini veriyor!” Dedim. Baş biraz daha eğildi! Sonra birden başını kaldırdı. Gözünden damlalar dökülüyordu! Çok kısık bir sesle; “- Müsaade edersen namazı geciktirmeyim!” Dedi. Tebess “Namaz!”, “Namaz!”, “Namaz!”   “- Namazı kıldın mı?” Diye sordum! “- Kıl kıl bitmiyor!” Dedi. Hafif tebessüm ettim biraz bekledim! Sonra oldukça yumuşak bir ses tonuyla: “- Ye ye bitmiyor! Allah sürekli veriyor!” Dedim. Başı biraz öne eğildi! Biraz bekledim sonra: “- İç iç bitmiyor! Allah sürekli veriyor!” Dedim. Baş biraz daha eğildi! Biraz bekledim sonra: “- Eskit eskit bitmiyor! Allah yenilerini

Büyük Oyun; Hedef Son Ocak (Aile)!

Büyük Oyun; Hedef Son Ocak (Aile)! 1- Müslüman Bir Toplumu Çökertmek İstiyorsanız önce ev hanımlığını ve anneliği değersizleştirin ki evde ana kalmasın. Evde ana kalmayınca nesiller televizyonun ve internetin emzirip büyüttüğü ruhsuz, kimliksiz ve merhametsiz nesiller olarak yetişsin. 2- Bir Toplumu Yıkmak İstiyorsanız; O toplumun babalarını borca, kredi kartı batağına, geçim derdine, işsizliğe ve açlığa mahkûm edin ki ne eşlerine, ne evlatlarına, ne de ailelerine ayıracak vakitleri kalsın. Taksit ödemekten, kirayı denkleştirme derdinden, çocuklarının okul masraflarını düşünmekten başka bir şey düşünmeye mecalleri kalmasın… 3- Bir Toplumu Çürütmek İstiyorsanız Evliliği pahalılaştırıp, nikâhsız birlikteliği ucuzlatın ki genç nesiller haram yollara tevessül etsin. Zinayı kolaylaştırıp evliliği zorlaştırın ki nesiller, flörtün, ahlaksızlığın pençesinde eriyip gitsin. Aile politikalarıyla, nafaka kanunlarıyla, pozitif ayrımcılıkla aileye darbe üstüne darbe indirin ki toplum

Masonlar Siyonizm’in Emir Eri Gibi Çalışmaktadır

Resim
Masonlar Siyonizm’in Emir Eri Gibi Çalışmaktadır Masonun kelime anlamı; duvarcı ustasıdır, masonlar Tevrat’ta bahsi geçen dul kadının oğlu Hiram Usta’yı kurucuları onun kullandığını iddia ettikleri cetvel, pergel ve gönyeyi de simgeleri kabul ederler Tevrat’taki efsaneye göre Hiram Usta dul bir kadının oğlu olup ünlü bir duvar ustasıydı kral Süleymanın (Hz. Süleyman) mabedinin inşasının baş mimarıydı kendisinde mevcut olan gizli şifreleri almak isteyen üç kişi tarafından öldürülmüştür, Hiram’daki gizli sırlar ve şifreler cesedini bulan bugünkü masonların ellerine geçmiştir. Bu efsanenin devamı olan bugünkü masonların kabala ve büyü ritüelleri o efsaneden gelmedir. Oysa Kur’an-ı Kerim onların ardından gittikleri kişilerin şeytan olduğunu açıkça ifade eder. Allah’ü TEalanın Hz. Süleyman’a verdiği yetkiyle şeytanlar ve cinler onun emri altına girdi Sad Suresi’ndeki ayet bunu açıkça ifade eder; "Bina ustası olan ve dalgıçlık yapan her bir şeytanı, zincirlere b

Ben Rabbimle Beraberim O Bana Bir Çıkış Yolu Gösterir

Ben Rabbimle Beraberim O Bana Bir Çıkış Yolu Gösterir (İnne meıye Rabbi, seyehdîn!) Bu ayeti celileyi dağlara taşlara haykırmak, her gördüğüm yere yazmak istiyorum BÜYÜK HARFLERLE... “İNNE MEIYE RABBİ, SEYEHDİN!” Belki bir çoğumuz ilk defa işittik Rabbimizin bize böyle bir vahiy indirdiğini... Belki yüzlerce mukabeleye gittik, defalarca kendimizde okuduk ama birazdan ilk defa işiteceğiz... Kıymetli kardeşlerim; Bir kaç zamandır kimi görsem ruhsal sorunlar yaşıyor, sürekli depresif ve üzüntü içerisinde... Toplumumuzun neredeyse %90’ı depresyonda desem, abartmış sayılmam... Hep bir ağızdan “ölsem, kurtulsam” diyoruz ama, dertlerimizi Kuran’a arz ettiğimizde utanır mıyız acaba? Şuara Suresine derdimizi anlatalım mesela... Haydi, şuan yüreğimizin baş köşesine oturtup, uykularımızı kaçıran sıkıntıyı fısıldayalım... Sonra dönüp ayeti celileyi okuyalım... Şuara suresi bizlere Musa Aleyhisselam’dan bahsediyor. Düşünün ki, bir gruba

Allah’ü Teâlâ’ya Ulaşan Yolda 4 Esas Vardır

Allah’ü Teâlâ’ya Ulaşan Yolda 4 Esas Vardır 1- İslam olmak, kurtuluşun tek yolu olduğunu anlamak. 2- İman etmek, İslamın getirdiği kurallara iman yoluyla yaklaşmak. 3- İhsan sırrıyla Hakk’ı müşahadeye başlamak. 4- İkan [1] ile de gerçek tevhid-i (birliği) oluşturmaktadır. Sadece şekil ve duyguda değil, akıl ve gönülde de mü’min ve muvahhid olmamız gelmektedir. Tefekkür hayatımızı geliştirdiğimiz kadar İslam-ı yükseltmiş olacağız. O’nun gerçek gayesi Ruyetullah’tır ve o da akl-ı küll-e ulaşmakla mümkün olmaktadır. [1] İkan: Kesin bilgi, İyi ve yakînen bilmek, Sağlam bir iş. Yakin hasıl etmek ve edilmek suretiyle bilmek.

Zikir İle İlgili Ayetler

Zikir İle İlgili Ayetler Ayetlerde Cenab-ı Hak şöyle buyuruyor: “Ey inananlar! Allah’ı çokça zikredin.” (Ahzab Suresi: 41.) “Allah’ın ayetlerini okuyanlar hakkı için…” (Saffat Suresi: 3.) “Onlar, iman eden ve kalpleri Allah’ın zikriyle huzur bulan kimselerdir. Haberiniz olsun ki, kalpler ancak Allah’ın zikriyle huzura kavuşur.” (Ra’d Suresi: 28.) “İman edip güzel işler yapanlara müjde olsun, dönülecek en güzel yer onlarındır.” (Ra’d Suresi: 29.) “Kim Rahman’ın zikrinden yüz çevirirse, Biz ona bir şeytan musallat ederiz de ona arkadaş olur.” (Zuhruf Suresi: 36.) “Artık her şeyden büyük olan Rabbinin yüce ismin an ve Onu bütün noksanlardan tenzih et.” (Vakıa Suresi: 74.) “Allah’ı çokça zikredin ki, kurtuluşa erersiniz.” (Cuma Suresi: 10.) “Allah bir olarak anıldığında, ahirete inanmayanların kalpleri daralır.Allah’tan başkaları anıldığı zaman ise ferahlanıverirler…” (Zümer Suresi: 45.)

İmam-ı Azam Ebû Hanîfe Rahmetullahi Aleyh'in Vasiyyeti

İmam-ı Azam Ebû Hanîfe Rahmetullahi Aleyh'in Vasiyyeti Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla İman; lisan ile ikrar, kalb ile tasdiktir. Sadece ikrar iman olmaz. Çünkü sadece ikrar iman olsaydı, bütün münafıkların mü'min olmaları gerekirdi. Keza sadece tasdik de iman olmaz. Eğer sadece tasdik îman olsaydı, bütün kitap ehlinin mü'min olması gerekirdi. Hâlbuki Allah; "Allah şahitlik eder ki, münafıklar yalancıdırlar." (elMünafikun, 1) ve "Kendilerine kitap verdiğimiz kimseler Peygamberi oğullarını tanır gibi tanırlar."(el-Bakara,146) buyurmaktadır. İman artmaz ve eksilmez. Çünkü, imanın artması ancak küfrün azalmasıyla; eksilmesi de küfrün artmasıyla tasavvur olunabilir. Bir şahsın aynı durumda mü'min ve kâfir olması nasıl mümkün olur? Mü'min gerçekten iman eden, kâfir de gerçekten inkâr eden kimsedir. İmanda şüphe olmaz. Zira Yüce Allah "Onlar gerçekten mü'minlerdir."(el-Enfal,4) ve "Onlar gerçekten kâfirlerdir."