Kayıtlar

Dünyevi Dostluklar Ahirette Nasıl Düşmanlığa Dönecek?

Dünyevi Dostluklar Ahirette Nasıl Düşmanlığa Dönecek? Ukbe bin Ebi Muayt Mekke müşriklerinden kötü niyetli olmayan bir adamdı. Resûlüllahla her karşılaştığında ona saygıyla bakar, iyi münasebetini bozmamaya gayret ederdi. Hatta uzun yolculuktan döndüğünde Mekke'de yemek yedirmeyi adet edinmişti. İşte yine böyle bir yolculuktan dönmüş, vereceği yemeğe Resûlüllahı da davet edecek kadar yakınlık göstermişti. Efendimiz Ukbe'nin artık gönlünün imana hazır hale geldiğini düşünerek yemek davetine şöyle karşılık verdi: 'Ukbe, davetine gelirim ama yemeğini yemem. Yemeğinden yemem için seni yaratan Allah’ı inkâr etmemeni, onun Resûlüne de şehadet etmeni beklerim. Senin gibi iyi niyetli bir insan küfürde ısrar etmemeli artık. Ukbe bu teklife çok da direnmedi. Efendimizin isteğine olumlu cevap vererek iman eden herkesin söylediği şehadet kelimesini söyleyiverdi. Efendimiz sevinmişti. Ukbe'nin iman etmesine sebep olmuştu çünkü. Ne var ki, Ukbe'nin Mekke'

Sahip Olduğunuz Nimetlerin Farkında mısınız?

Sahip Olduğunuz Nimetlerin Farkında mısınız? İsa Aleyhisselâm bir ağacın altında dua eden birini gördü. Dikkatlice baktığında adamın ayakları yürümeyen bir kötürüm olduğunu anladı. İki gözü de görmüyordu. Vücudunda ise baras hastalığı olduğu anlaşılıyordu. Ama adam bütün bunlara rağmen ellerini kaldırmış mutluluktan uçacakmış gibi dua ediyordu: 'Ey nice zenginlere vermediği nimeti bana ikram eden Rabbim! Sana ağaçların yaprakları sayısınca şükürler olsun!..' Hazret-i İsa Aleyhisselâm kötürüm adama yaklaştı: 'Ayağın yürümüyor, gözün görmüyor. Bedenin de sıhhatli görünmüyor. Buna rağmen çoğu zenginlere verilmeyen nimetlerin sana verildiğini düşünmekte, bunun için de büyük bir mutlulukla şükretmektesin. Hangi nimettir nice zenginlere verilmediği halde sana verilen?' Kapalı gözleriyle sesin geldiği yana yönelen kötürüm adam dedi ki: 'Efendi! Allah bana öyle bir kalp vermiş ki, o kalple O’nu tanıyorum. Öyle de bir dil vermiş ki, o dille de ona ş

Edep - Hayâ - İffet

Edep - Hayâ - İffet Sual: Edebin dinimizdeki yeri nedir? CEVAP Edep, güzel terbiye, iyi davranış, güzel ahlak, Hayâ, nezaket, zarafet gibi manalara gelir. Mesela terbiyeli çocuk, edepli çocuk demektir. Hadis-i şerifte, (Evladınızı edepli, terbiyeli yetiştirin) buyuruluyor. Dinimiz, baştan başa edeptir. Edep, kulun kendisini Cenab-ı Hakkın iradesine tâbi kılması, güzel ahlaklı olmasıdır. Hadis-i şerifte, (Sizin en iyiniz, ahlakı en güzel olandır) buyuruldu. Hazret-i Ömer, (Edep, ilimden önce gelir) buyurdu. Çok heybetli olmasına rağmen, edebinden, Hayâsından Resulullahın huzurunda çok yavaş konuşurdu. Peygamber efendimiz de, bir kimsenin yanında iki diz üzerine oturur, ona saygı olmak için mübarek bacağını dikip oturmazdı. Ebu Said Hudri hazretleri, (Resulullahın Hayâsı, bakire İslam kızlarının Hayâsından çoktu) buyurdu. İbni Mübarek hazretleri, (Bütün ilimleri bilenin eğer edebinde noksanlık varsa, onunla görüşmediğime üzülmem, bunu kayıp saymam. Fakat edepli ile görü

Hz. Hatice Radiyallahü Anha Annemizin İki Kefene Sarılması

Hz. Hatice Radiyallahü Anha Annemizin İki Kefene Sarılması Hz. Hatice hastalığı şiddetlenince Allah Resulü Sallallahü Aleyhi Vesellem’e dönerek; -Ya Resulallah Sallallahü Aleyhi Vesellem beni dinlemeni ve vasiyetimi yerine getirmeni istiyorum. Birincisi; önce sana hakkıyla hizmet edemedim, beni affetmeni istiyorum ya Resulallah! Dedi. Allah Resulü Sallallahü Aleyhi Vesellem; -“Hayır, asla senden hiçbir kusur görmedim, sen yapman gerekenin en iyisini yaptın, hiç kimse yorulmamıştır senin yorulduğun kadar, sen ki bütün malını Allah’ın yolunda sarf ettin.” dedi. Hz. Hatice Peygamber Efendimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem’e, Fatıma Radiyallahü Anha’yı işaret ederek, ikincisi sana diyeceğim şey şudur ki; -“Sana o’nu vasiyet ediyorum, o benden sonra garip ve yetim kalacaktır. Hiçbir Kureyşli kadın ona eziyet etmesin, onun yüzünü kimse incitmesin, yüzüne kimse bağırmasın, kötü bir şey söylemesin.” dedi. Üçüncüsü, ben kabirden korkuyorum, sana vahiy indiğinde giydiğin abayı,

Allah’ım! Beni bağışla Duası

Allah’ım! Beni bağışla Duası اَللّٰهُمَّ اغْفِرْ لِي وَارْحَمْنِي وَعَافِنِي وَاهْدِنِي وَارْزُقْنِي Okunuşu: Allahümmeğfirlî verhamnî Anlamı: Allah’ım! Beni bağışla, bana merhamet et, beni doğru yola ilet ve bana rızık ver.” Kaynak: Ebû Davud, Salât, 145

Peygamberimiz'in Sallallahü Aleyhi Vesellem’in Son Duası

Peygamberimiz'in Sallallahü Aleyhi Vesellem’in Son Duası لَا إِلَهَ إِلاَّ اللهُ، إنَّ لِلْمَوْتِ سَكَرَاتٍ اَللَّهُمَّ اغْفِرْ لِي وَاَرْحَمْنِي وأَلْحِقْنِي بِالرَّفِيقِ الْأَعْلَى. Okunuşu: La ilâhe illallah, inne li'l-mevti sekerâtün. Allahümmeğfirlî verhamnî ve elhıknî bi'rrefîki'l a'lâ. Anlamı: Allah'ü Teâlâ’dan başka ilah yoktur. Şüphesiz ölümün büyük zorlukları vardır. Allah’ım beni bağışla, bana merhamet et ve beni Refik-i a'lâ'ya ulaştır. Kaynak: Buhari, Megazi 83, 84, Tefsir, Nisa 13, Marda 19, Da'avat 29, Rikak 41; Müslim, Fezail 87, (2444); Muvatta, Cenaiz 46, (1, 238, 239); Tirmizi, Da'avat 77, (3490).    

Asr-ı Saadet Gençliği ve İslam’a Hizmetleri

Asr-ı Saadet Gençliği ve İslam’a Hizmetleri Gençlik çağı kişinin en dinamik olduğu, enerji dolu ve hareketli bir çağıdır. Bu dönemde kişi, hayatı tozpembe görür, karşılaştığı olayları hisleriyle değerlendirir, sahip olduğu enerjiyi harcayabilmek için daha çok harekete ihtiyaç duyar. Bu enerji itibariyle genç insan, birçok meseleyi çözebilecek hareket ve beceriye de sahiptir. Kendisine fırsat verildiğinde çok önemli başarılara imza atabilecek yeteneğe sahip bulunmaktadır. Çok ciddi görevleri yerine getirebilecek kabiliyet, genç insanda daima mevcuttur. Esas olan, gençteki bu kabiliyeti keşfedip; onu geliştirmek, bunun içinde ona görevler vererek sorumluluk bilinci kazandırmaktır. İslâmî anlayışa göre, gençlik yaşına gelmiş kişi, artık çocuk kabul edilmemektedir. Böyle bir kişi, hayatın her türlü sorumluluğuna muhataptır ve mükelleftir. Akıllı olup buluğ çağına ulaşmış ve İslâm anlayışına göre genç kabul edilmiş kimse, tam bir eda ehliyetine sahiptir. Böyle bir genç, hiç kimsen