Sahip Olduğunuz Nimetlerin Farkında mısınız?
Sahip Olduğunuz Nimetlerin Farkında
mısınız?
İsa Aleyhisselâm bir ağacın
altında dua eden birini gördü. Dikkatlice baktığında adamın ayakları yürümeyen
bir kötürüm olduğunu anladı. İki gözü de görmüyordu. Vücudunda ise baras
hastalığı olduğu anlaşılıyordu. Ama adam bütün bunlara rağmen ellerini kaldırmış
mutluluktan uçacakmış gibi dua ediyordu:
'Ey nice zenginlere vermediği
nimeti bana ikram eden Rabbim! Sana ağaçların yaprakları sayısınca şükürler
olsun!..'
Hazret-i İsa Aleyhisselâm kötürüm
adama yaklaştı:
'Ayağın yürümüyor, gözün
görmüyor. Bedenin de sıhhatli görünmüyor. Buna rağmen çoğu zenginlere
verilmeyen nimetlerin sana verildiğini düşünmekte, bunun için de büyük bir
mutlulukla şükretmektesin. Hangi nimettir nice zenginlere verilmediği halde
sana verilen?'
Kapalı gözleriyle sesin geldiği
yana yönelen kötürüm adam dedi ki:
'Efendi! Allah bana öyle bir
kalp vermiş ki, o kalple O’nu tanıyorum. Öyle de bir dil vermiş ki, o dille de
ona şükrediyorum. Hâlbuki dünyanın serveti elinde olan nice zenginler var ki,
kalbinde O’nu tanıma sevinci, dilinde de O’na şükretme mutluluğu yoktur. Ama
gel gör ki, ayakları topal, gözleri kör, bedeninde hastalıklar bulunan bu
kötürüm adama Rabbim, bu sevgiyi ihsan eylemiş, bu nimetin farkına varma
tefekkürünü nasip eylemiş. İşte bunu düşününce kendimi tutamıyor da:
Nice zenginlere vermediği
nimeti bana veren Rabbim! Sana ağaçların yaprakları sayısınca şükürler olsun!
Diye teşekkürden kendimi alamıyorum.'
Kafa gözü kapalı da olsa kalp
gözü açık olan bu adama yaklaşan İsa Aleyhisselâm:
'Ver şu elini öyle ise' diyerek
elinden tutar, eğilerek görmeyen gözlerinden öper.
Peygamberin dudaklarının
değdiği gözler anında açılır. Karşısındakinin İsa Aleyhisselâm olduğunu görünce
heyecanlanan adam:
'Sen şu ölüleri dirilten,
hastalara şifalar bahşeden mucizelerin sahibi Peygamber değil misin?' der. İsa
Peygamber Aleyhisselâm:
'Belli olmuyor mu?' deyince:
'Gözlerimden belli oluyor da
ayaklarımdan henüz belli değil' der. Tebessüm eden Hz. İsa Aleyhisselâm:
'Sen hele bir ayağa kalkmayı
dene! Deyince, silkinen kötürüm adam dimdik ayağa kalkar.
Ayakları üzerine
dikilebildiğini anlayınca söylediği ilk sözü şu olur:
'Ey Allah’ın Nebisi, sendeki bu
mucizeler de O'ndan değil mi? Öyle ise izin ver de geç kalmayayım, O'na
şükredeyim, diyerek hemen yere iner, başını secdeye koyar ve der ki:
'Rabbim! Seni tanıyan bir
kalple, şükreden bir dil nimetinin şükrünü yapmaktan acizken, şimdi gören bir
çift gözle, yürüyen iki de ayak da lütfettin. Artık bilemiyorum nasıl şükretmem
gerekiyor bu eşsiz nimetler karşısında?
Bu sırada çevreden toplanan
halk, gösterdiği bu mucizelerden dolayı İsa Aleyhisselâm’ın elini öpmek
isterler. Ama Allah’ın Nebisi işaret eder:
'Benim değil secdedeki şu
kötürüm adamın elini öpün!'
Derler ki:
'Onu secdeye indiren nimetlere
biz baştan beri sahibiz. Ama hiç birimiz onun duyduğu gibi bir mutluluk
duymadık.
Öyle ise, der, tefekkür edin,
siz de düşünün.
Sözünü şöyle bağlar Allah’ın
Nebi'si:
'Düşünen sahip olduğu nimetin
farkına varır. Düşünmeyen ise kendisini mahrumiyette sanır!'
(Alıntı)
Yorumlar
Yorum Gönder