Kayıtlar

Peygamberimizin Sallallahu Tealâ Aleyhi Vesellemin Son Günleri

Peygamberimizin Sallallahu Tealâ Aleyhi Vesellemin Son Günleri Resûl-i Ekrem Sallallahu Tealâ Aleyhi Vesellem, hastalığının en şiddetli olduğu bir günde ashabıyla helâlleşmeyi arzu etti. Yine bir taraftan Hz. Ali’ye, diğer taraftan da Fadl b. Abbas Radiyallahü Anh Hazretlerine dayanarak güçlükle ayağa kalktı ve mescide gitti. Minbere çıkıp oturdu. Hz. Bilâl Radiyallahü Anh’e de şu emri verdi: “Halka nidâ et; mescide toplansınlar. Onlara vasiyet etmek isterim. Bu, benim son vasiyetim olacaktır!” Hz. Bilâl Radiyallahü Anh, emri yerine getirdi. Bir anda toplanan halkı, mescit almaz oldu. Resûl-i Kibriya Efendimiz Sallallahu Tealâ Aleyhi Vesellem, Allah’a hamd ve senâdan sonra ashab-ı kirama şöyle hitap etti: “- Ey insanlar! Sizden ayrılma vaktim oldukça yaklaşmıştır! Sizden birine vurmuşsam, işte sırtım, gelsin vursun! Birinizin malını almışsam, gelsin, hak­kını alsın! Sakın hak sahibi, şayet kısas talebinde bulunursam, ‘Resûlullah bana darılır’ diye düşünme

Nübüvvet Mührü’nü Öpen Tek Sahabe: Hz. Ukkaşe Radiyallahü Anh

Nübüvvet Mührü’nü Öpen Tek Sahabe: Hz. Ukkaşe Radiyallahü Anh Türbesi bugün Gaziantep-Nurdağı’nda bulunan Hz. Ukkaşe’nin asıl adı Ukkaşe b. Mihsan el-Esedi Radiyallahü Anh’dır. Hazreti Ukkaşe Radiyallahü Anh, kimi zaman Ökkaşe ve Ökkeşiye Hazretleri olarak da anılmaktadır. Hz. Ukkaşe Radiyallahü Anh ashabın ileri gelenlerindendir. Hicrete katılmış; Bedir, Uhud ve Hendek Savaşlarında bulunmuştur. Bedir Savaşı’nda kılıcının kırılması üzerine Peygamber Efendimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem ona bir hurma dalı vermiştir ve bu hurma dalını kılıç yerine kullanmıştır. Hz. Ukkaşe Radiyallahü Anh hayatı boyunca İslam Dinine hizmet etmiş ve yılmadan mücadelelerde bulunmuş bir sahabedir. Hz. Ukkaşe Radiyallahü Anh, Peygamber Efendimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem’in cennet ehlinden olması için dua ettiği ve yaşarken cennetle müjdelenen sahabelerden olma şerefine nail olmuştur. Peygamber Efendimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem bir gün ; “– Ümmetimden yetmiş bin kişi tertemiz olarak cennet

Toprağa Çıplak Ayak Basmanın Faydaları 2

Toprağa Çıplak Ayak Basmanın Faydaları 2 İstanbul’da Doğal Yaşam Mümkün mü? İstanbul ve stressiz yaşam kelimelerini yan yana görünce hemen irkilmeyin. Tahminen bu soruya şehirde yaşayan çoğunluğun cevabı ‘’Hayır’’ olur. Ama gene de bunu hayal etmekten kendimizi hiçbir zaman alıkoyamayız. Belki bir gün olur diyelim ve nasıl stresten uzak bir hayatınız olabilir hayal edelim. Araştırmalar bahçede yaşa diyor! Bilim insanları yaptıkları araştırmada, haftada en az 3 gün, 20 dakika doğada zaman geçirmenin kortizol stres hormonu seviyesini düşürdüğünü tespit etti. Tüm hastalıkların temelini oluşturan stresten kurtulmanın, daha uzun bir ömür olduğunu hepimiz biliyoruz. Özetle araştırmalara göre, Beykoz’un Riva bölgesinde konumlanan Düşler Vadisi’nde yaşamak ve bahçede zaman geçirmek bilimsel olarak daha uzun ve daha sağlıklı bir ömür demek! Düşleriniz dışında hiçbir şey yok! Bir grup yetişkinle gerçekleştirilen deneyde, katılımcılar 8 hafta boyunca, haftada en az 3 gün

Tuzlu Kahve (Salted Coffee)

Resim
Tuzlu Kahve (Salted Coffee) (Gözyaşları Dökerek Okuduğum Bir Yazı) Kıza bir partide rastlamıştı. Harika bir şeydi. O gün peşinde koşan o kadar çok delikanlı vardı ki... Partinin sonunda kızı kahve içmeye davet etti. Kız parti boyu dikkatini çekmeyen oğlanın davetine şaşırdı ama tam bir kibarlık gösterisi yaparak kabul etti. Hemen köşedeki şirin kafeye oturdular. Delikanlı öyle heyecanlıydı ki, kalbinin çarpmasından konuşamıyordu. Onun bu hali kızın da huzurunu kaçırdı. "Ben artık gideyim!" demeye hazırlanırken, delikanlı birden garsonu çağırdı. "Bana biraz tuz getirir misiniz" dedi. "Kahveme koymak için". Yan masalardan bile şaşkın yüzler delikanlıya baktı... Kahveye tuz! Delikanlı kıpkırmızı oldu utançtan ama tuzu kahvesine döktü ve içmeye başladı. Kız, merakla "Garip bir ağız tadınız var!" dedi. Delikanlı anlattı: "Çocukken deniz kenarında yaşardık. Hep deniz kenarında ve denizde oynardım. Denizin tuzlu suyunu

Ebû’d Derdâ Radiyallahü Anh

Ebû’d Derdâ Radiyallahü Anh Ebû’d Derdâ, ailesi içerisinde en son İslam’a girmesine rağmen, kısa zamanda gayretleriyle, feragatiyle, takvasıyla ve cihat meydanlarında gösterdiği kahramanlıklarıyla temayüz etmiş bir sahabidir. Asıl ismi “Uveymir” olup, “Ebû’d Derdâ,” künyesidir. İslam’a girişi çok gariptir… Hanımına varıncaya kadar herkes Müslüman olduğu hâlde, o bir türlü İslam’a giremiyordu. Onun İslam’a girmesi için çok gayret sarf eden Abdullah bin Revâha Radiyallahü Anh, her defasında yumuşak bir üslupla reddedilmişti. Ama Abdullah, Ebû’d Derdâ’nın bir gün mutlaka İslamiyet’le müşerref olacağını ümit ediyor, gecikmesinin sebebinin araştırıcı birisi olmasından kaynaklandığına inanıyor­du. Bir gün Ebû’d Derdâ’nın evden çıktığını gören Abdullah, arka kapıdan eve girdi ve onun devamlı taptığı putu kırıp parçaladı. Ebû’d Derdâ’nın hanımı mâni olmaya çalıştıysa da, Abdullah Radiyallahü Anh bir defa onu parçalamaya ahdetmişti. Bir müddet sonra eve gelen Ebû’d Derdâ, putun pa

Namazda Huzur Ve Huşu Nasıl Temin Edilir

Namazda Huzur Ve Huşu Nasıl Temin Edilir Şahı Nakşibend Kuddise Sirrûh hazretlerine “Namazda huşu ve huzur neyden hâsıl olur” diye sordular. O da “Helal lokma yiyeceksiniz, hem de huzur ile. Yine huzur ile abdest alacaksınız ve namaza giriş tekbirini hangi divana durduğunuzu ve kimin huzurunda bulunduğunuzu bile bile getireceksiniz.” dedi. Yine sordular “Allah bazı müridlerin halini elinden alır. O zaman mürid ne işlesin” O da cevaben dedi ki “Eğer alınan halden bir miktar kalmışsa, Allah’ın o müridden dua ve niyaz beklediğinin delilidir. Bu takdirde müridin dua ve niyaz etmesi lazımdır. O zaman evvelki haline erişir. Eğer alınan halden bir şey kalmadıysa, Allah’ın sabır ve rıza talep ettiğine delildir. Bu takdirde o mürid sabretmeli, her şeye rıza göstermeli ve kulluk halini muhafazaya çalışmalıdır.” Kaynak Nübüvvet Ve Velâyet Deryâsından Nasihatler – 1

Müminin Başına Gelen Her Musibette Bir Kefaret Vardır

Müminin Başına Gelen Her Musibette Bir Kefaret Vardır “Müminler bir kötülük yaparlarsa onun sebebiyle eza görürler.” ayet-i kerimesi inince bu, müminlere çok ağır geldi. Bunun üzerine Peygamber (Sallallâhu aleyhi ve sellem) efendimiz buyurdu ki: “Siz orta yolu, doğruyu arayın. Müminin başına gelen her musibette bir kefaret vardır. Hatta vücudunda bir sıyrık olsa veya ona bir diken batsa, onun derecesini yükseltir. Kim hayır bulursa Hz. Allah’a hamd etsin. Hayırdan başkasına yolu uğrarsa kendisini hesaba çeksin.” Azizim! “Sana gelen iyilik Allah’tandır. Başına gelen kötülük ise nefsindendir. Seni insanlara elçi gönderdik; şahit olarak da Allah yeter.” (Nisa Sûresi, ayet 79) Unutmayalım ki, mümine bir hastalık, bir üzüntü erişirse veya ayağına bir diken batarsa Allah (Celle celâlühû) onu günahlarına kefaret yapar. Allahu Teâlâ, yazıcı meleklerine şunu vahyeder” “Izdırap içinde bulunan kulumun aleyhine hiçbir şey yazmayınız.” (Ramuzu’l-Ehadis, s.518, h.6398) Kaynak Nübüv