Kayıtlar

Hüngür Hüngür Ağlatan Olay

Hüngür Hüngür Ağlatan Olay İbrahim Ethem Hazretleri bir gün hamama girmek istemiş. Hamamın sahibine: “Param yok, hamama girmeme müsaade etmez misiniz?” demiş. Hamamcı parasız hamama girilmez diyerek hamama sokmaz. İbrahim Ethem Hazretleri ısrar etti ise de hamamcı kabul etmedi. Boynu bükük olarak hamamdan ayrılan İbrahim Ethem Hazretleri, öyle yüksek bir sesle bağırdı ki yer gök inledi... Bu sesi duyan halk, ağlamakta olan İbrahim Ethem Hazretleri’nin başına toplanıp: “Bu kadar feryada hacet yok, hamam parasını biz verelim de ağlama!” dediler. İbrahim Ethem Hazretleri toplanan kalabalığa şöyle seslendi: “Ey ahalî! Siz, benim hamama giremediğim için mi ağladığımı sanıyorsunuz? Ben hamama giremediğim için ağlamıyorum. Ben, dünyada iken parasız hamama bile sokmuyorlar... Ya ahirette de senin cennete girecek bir amelin yok diye kapıdan geri çevrilirsem halim ne olur? Diye ağlıyorum... Çünkü salih ameli olup oraya girmeyi hak etmeyenleri içeri sokmayacaklar” buyurdu.

Dünyanın En Kıymetli Çeyizi

Dünyanın En Kıymetli Çeyizi İmamı Azam (Rahmetüllahi Aleyh) Hazretlerinin en büyük talebesi İmam Ebu Yusuf’tur. Bu zat talebeliği zamanında bir gün hamama gitmek ister. Fakat parası yoktur. Hamamcıya, "parası olmadığını, fakat para yerine kendisine dini bir mesele öğretebileceğini" söyler. Hamamcı, - Bana fetva değil para lazım. Paran yoksa hamama girme, der. Üzülerek dönen Ebu Yusuf, hocasına gelir ve ilmi bırakacağını söyler. Sebebini de anlatır. İmamı Azam Hazretleri kendisini teselli eder ve - Evladım, sabret. İlme devam et. İlim seni aziz eder, der. Aradan seneler geçer. Ama hamamcıdan gördüğü üzücü hareket hiç aklından çıkmamaktadır. Bu arada kendisi memleketin en yüksek ilmi makamındadır. Bütün meseleler kendisinden sorulmaktadır. Böyle olduğu zaten tarihten de sabittir. Bir gün kendisinden bir fetva sorulmaktadır. Soru şudur: Kızını evlendirmek isteyen bir kişi, ona dünyanın en kıymetli şeyini çeyiz vermek üzere yemin etmiştir. Bu yeminini na

Tevhid, Tenzih ve İstiğfar

Tevhid, Tenzih ve İstiğfar Eğer hayatınızdaki sıkıntı, stres, bunalım, üzüntü gibi şeylerden şikâyetçi iseniz, yaşama sevincinizi kaybettiğinizi düşünüyorsanız bu ilaç tam size göre! Yunus Aleyhisselâm’ı bilirsiniz. Ortadoğu bölgesinde Ninova halkına peygamber olarak gönderilmişti. Kavmi kendisini dinlemediler ve iman etmediler. Bunca tebliğ ve davet faaliyetinin işe yaramadığını gören Yunus Aleyhisselâm, Rabbinden izin gelmediği halde artık bu kavmin iman etmeyeceğini, adam olmayacağını düşünerek Ninova şehrini terk etti. Kendisi kavmine karşı öfkelenmişti. Bir peygamberi dinlememenin cezasını onların da tatmasını istiyor, kendisi de onları öfkelendirmek istiyordu. Böyle söz dinlemeyen bir kavme beyhude yere tebliğde bulunmaktansa burayı terk etmek daha iyidir diye düşünüyordu. Şehri terk ederken düşüncesi Allah’a isyan etmek, peygamberlik görevinden istifa etmek değildi elbette. Bir peygamber nasıl böyle bir şey düşünebilir ki? O, Rabbinin bu konuda kendisini sıkıştırmayacağı

Habib Baba

Resim
Habib Baba Habib Baba, 4.Murad devrinin gizli, kimsenin bilmediği Allah dostlarındandır. Yaşlıdır, fakirdir, gariptir. Fakat Rabbinin katında da âlemlere denk bir değerin sahibidir. Yaşlı Habib Baba, uzun bir kervan yolculuğunun sonunda İstanbul’a gelmiştir. Yolculuğunun tozunu, yorgunluğunu atmak için bir hamama gider… Niyeti, şöyle iyice bir keselenip, paklanmak… Bedenini de ruhuna denk kılmaktır. Fakat hamamcı Habib babayı içeri sokmak istemez. – Bugün, der, – Sultan Murad’ın vezirleri hamamı kapattılar, dışarıdan müşteri alamıyoruz. Habib baba üzülür… Rica, minnet eder, yalvarır… – Ne olursun’ der, – Kimseye varlığımı belli etmem, aceleyle yıkanır çıkarım. Bu tozlu bedenle Rabbime ibadet ederken utanıyorum. Binbir dil döker. Hamamcı ehl-i insaftır… Dayanamaz… Kabul eder… Hamamın en sonundaki odayı göstererek… – Baba şu odada hızla yıkanıp çık, para da istemem. Yeter ki vezirler, senin farkına varmasınlar. Habib Baba sevinerek kend

Az Uyumak

Az Uyumak Az ye kalbini pakla, fazla uykuyu mezara sakla! Az uyumak nimettir, çok uyumak gaflettir. Gaflet ise zarardır, kalbimizi karartır. Fazla uykuyu at, seherde dağıtılır murat. Seher ne kadar kutludur, o vakit uyanık olan mutludur. Seherde rahmet kapıları açılır, uyanıklara nimet saçılır. Çok uyku eziyettir, az uyku meziyettir. Az ye, az uyu, çok konuşma, evliya olursan şaşma! Çünkü evliyalığa bu üç meziyetle girilir, sonra sayısız nimet verilir. Çok uyumak çok fazilet götürür, gaflet ve tembellik getirir. Az ört yorganları, çünkü uyku tembelleştirir organları. Uyku ölüme eştir, gafletle uyuyanın sonu ateştir. Arifler sehere hasrettir, onlara çok uyumak musibettir. Geceleri ne güneşler doğar, fakat gafletle yatanı zulmet boğar. Uyanıklık huzurda edeptir, çok uyku pişmanlığa sebeptir. Midesi boş olan uyku gelmez, az uyuyana korku gelmez. Arif, huzurda durmaktan lezzet alır, gafiller bundan mahrum kalır. Az uyku kalbe ciladır, çok uyku ise belâ

Allah’ü Teâlâ’nın Emanetini, Son Kullanım Tarihi Bitinceye Kadar

Resim
Allah’ü Teâlâ’nın Emanetini, Son Kullanım Tarihi Bitinceye Kadar Bir kız cep telefonu almıştı. Babası ona sordu: "– Cep telefonunu alınca, yaptığın ilk iş ne oldu?” Kız dedi: "– Cep telefonunun ekranına, çizilmeye karşı ekran koruyucu yapıştırdım, telefonun kendisi için de bir kılıf aldım.” Babası yine sordu: "– Bunu yapmaya seni biri mi zorladı?" Kız: "– Hayır!" diye cevap verdi. Babası yine sordu: "– Sence, bu yaptığın iş, cep telefonunu üreten firmaya saygısızlık olmadı mı?” Kız cevap verdi: "– Yok, babacığım; bilakis, firmanın cep telefonunun yanında verdiği kullanma kılavuzunda yazdığı üzere, cep telefonunun, kılıf ve ekran koruyucu ile muhafaza edilmesi tavsiye edilmektedir.” Babası yine sordu: "– Cep telefonun, kötü ve değersiz miydi ki koruma altına aldın? Kız cevap verdi: "– Hayır, aksine, onun zarar görmesini ve değersizleşmesini istemediğim için bunu yaptım.” Babası tekrar s

1932 Senesinde Güzellik Yarışması Neyin Zaferi

Resim
Bu Milletin Namusunu 1932 Yılında Böyle Sattılar!!! 1932 Belçika güzellik yarışması ve Keriman Halis Fransa'daki dansa müdahale eden Kanuni Sultan Süleyman'nın torunu diye böyle taktim etti. Kafir batılı devletler işte Kemalist rejimin kadınlara verdiği hak profil ismine T.C yazmakla Türk olunmaz… Gerçek manada Türk olan bu namussuzluğu eyleme döker, bunları yapanların izinden gitmez! Keriman Halis’in dünya güzeli seçilmesin de jürinin tavrı… Yarışmayı gören Halit Turhan Bey’in anlatımları Hâlid Turhan Bey Hatıraları’nda Keriman Hâlis Ece’nin dünyâ güzeli seçilmesini şu şekilde anlatıyor: 1932 senesinde yine Cumhûriyet Gazetesinin tertiplediği güzellik yarışmasını Keriman Hâlis kazanmıştı. Aynı yıl Belçika’nın Spa şehrinde 28 ülkenin katılmasıyla dünyâ güzellik yarışması düzenlenmişti. Keriman Hâlis bu yarışmaya Türkiye’yi temsilen katıldı. Günlerce Spa şehrinde kalan güzeller, çeşitli kimselerle görüştü ve konuştular. Yarışma gününde jürinin önünden kı

Hemen mi Öleceğim?

Hemen mi Öleceğim? Yıllar önce hastanede çalışırken, ağır hasta bir kız getirdiler. Tek yaşam şansı, beş yaşındaki kardeşinden acil kan nakli idi. Küçük oğlan aynı hastalıktan mucizevî bir şekilde kurtulmuş ve kanında o hastalığın mikroplarını yok eden antikorlar oluşmuştu. Doktor durumu beş yaşındaki oğlana anlattı ve ablasına kan verip vermeyeceğini sordu. Küçük çocuk bir an duraksadı. Sonra derin bir nefes aldı ve: - 'Eğer kurtulacaksa kanımı veririm!' dedi. Kan nakli yapılırken, ablasının gözlerinin içine bakıyor ve gülümsüyordu. Kızın yanaklarına yeniden renk gelmeye başlamıştı, ama küçük çocuğun yüzü de giderek soluyordu... Gülümsemesi de yok oldu. Titreyen bir sesle doktora sordu: - 'Hemen mi öleceğim?' Ufaklık, doktoru yanlış anlamıştı, ablasına vücudundaki bütün kanı verip, öleceğini düşünüyordu. Buna rağmen bir an bile tereddüt etmeden kanını son damlasına kadar vermeyi kabul etmişti…

Fakiri Üzmemek İçin

Fakiri Üzmemek İçin Fakirin biri Peygamber efendimize tabakta bir salkım üzüm getirdi. Efendimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem bir tane aldı yedi. Tebessüm etti. Fakir sevindi. Bir tane daha yedi ve yine tebessüm etti. Sahabeler ona bakıyordu. Tek tek yedi ve tebessüm etti. Herkes ”Acaba bize neden buyur etmedi ” diye düşünürken bütün salkımı tebessüm ile yedi ve bitirdi. Fakir sevinerek kalkıp gitti. Sordular: Ey ALLAH Resulü; Neden bize de ikram etmediniz o salkımdan? Buyurdu ki: Üzümler çok ekşi idi. Ama ben o fakir üzülmesin diye tebessüm ederek yiyordum. Size versem yüzünüzü ekşiteceğinizden ve fakirin üzüleceğinden korktum.

Kadın, Kocasına Ne Demiş Olabilir?

Kadın, Kocasına Ne Demiş Olabilir? Gemi, denizin ortasında aniden batmaya başlar. Gemideki bir çift cankurtaran botuna yaklaşırken sadece bir kişilik yer kaldığını görür. O an adam, karısını geride bırakır ve bota atlar. Batmak üzere olan gemideki kadın eşine bakar ve son cümlesi şu olur. Öğretmen bir an durur ve öğrencilerine, “Sizce kadın, kocasına ne demiş olabilir?” diye sorar. Öğrencilerinin çoğu: “ Senden nefret ediyorum. Nankör herif!” demiştir diye cevap verir. Öğretmen, köşede sessizce oturan bir çocuk görür ve aynı soruyu ona da sorar. Çocuk, “Öğretmenim bence ‘Çocuğumuza iyi bak demiştir” diye cevap verir. Öğretmen şaşırarak çocuğa sorar, “Daha önce bu hikâyeyi duymuş muydun?” Çocuk kafasını sallar ve “Hayır ama annem babam vefat etmeden önce aynı şeyi söylemişti.” der. Öğretmen suratında üzgün bir ifadeyle, “Cevabın doğru” der. Gemi batar, adam evine gider ve kız çocuğunu tek başına yetiştirir. Yıllar sonra çocuk vefat eden babasının gün

Ne Yaparsan Yap En İyisini Yap

Ne Yaparsan Yap En İyisini Yap İş yapmak, bir ürün meydana getirmek insana ait bir yetenektir. İşini kaliteli bir şekilde ve en mükemmel haliyle yapmak ise kaliteli insanlara ait bir yetenek. İnsanın kalitesi biraz da gerçekleştirdiği işlerin kalitesinde görülür. Ziya Paşa bir ölçü vermiş; “Ayinesi iştir kişinin lâfa bakılmaz. Şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde!” . Kaliteli insan hesap verme şuuruna inanmıştır. Bu yüzden işini en güzeliyle yapanlar, huzurun zikrini çekerler. Onlar ciddiyet, özveri ve fedakârlıkla yoğrulanlardır.” İşini iyi yapan kendi yaşam mücadelesine saygı duyandır. Martin Luther King “Eğer sizden sokakları süpürmeniz istenirse, Michelangelo’nun resim yaptığı, Beethoven’in beste yaptığı veya Shakespeare’in şiir yazdığı gibi süpürün. O kadar güzel süpürün ki gökteki ve yerdeki herkes durup, ‘Burada işini çok iyi yapan dünyanın en iyi çöpçüsü yaşıyormuş desin!” diyerek mükemmel yapılan işlerin her zaman takdirle karşılanacağını söylemiştir. Baş

Dünya Sevgisi...

Dünya Sevgisi...           Manevi hastalıkların başı dünya sevgisidir. Bütün kötülükler ondan doğar. İnsanları çekememezliğe, birbirine karşı düşmanlığa ve kibirlenmeye sevk eder...           Şüpheli, mekruh hatta haram şeyleri insanlara yaptırır. Dahası küfre bile girmesine sebep olur. Peygamberlerin çoğuna iman etmeyenler, dünya saltanatları ellerinden çıkacağı endişesi ile mahrum kalmışlardır. Yoksa bunların hak olduklarını çok iyi biliyorlardı. Fir'avn iman etseydi; Mısır'a olan hâkimiyeti kalmazdı. Nemrut mü'minlerden biri olabilseydi, "Nemrut"luğunu nasıl yapacaktı?!           Eshab-ı kirâmdan birisi, bir gün sevgili Peygamberimize (aleyhisselâm) sorar:           -Bana öyle bir şey öğretin ki; onu yaptığımda hem Rabbim beni sevsin, hem de insanlar! Cevap olarak buyurdular ki:                 "Dünyayı sevme Rabbimiz seni sever..."           Rabbimiz dünyayı sevmiyor, sevenleri de sevmiyor. Dünyadan başka hiçbir yerde O'na isyan e