Kayıtlar

Amenerrasulü’nün Fazileti Hakkında Ashabı Kiram, Evliyaullah ve Âlimlerin Rivayetleri

Amenerrasulü’nün Fazileti Hakkında Ashabı Kiram, Evliyaullah ve Âlimlerin Rivayetleri 01-   Hz. Ömer ve Hz. Ali Radıyallahü Anhümâ şöyle buyurdular: "Surei Bakara’nın son iki ayetini okumadan yatan bir adamı, akıl sahibi olarak görmedim." 02-   Abdullah ibni Mesud Radıyallahü Anh dedi ki: "Resulullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)’e Miraç’ta üç hususi şey verilmişti. Birincisi beş vakit namaz, ikincisi; Amenerrasulü, üçüncüsü; ümmetinden Allah’a hiçbir şeyi ortak koşmadan ölenlerin günahlarına şefaat etme." (Abdullah ibni Mes'ûd Radıyallahü Anh) 03-   Ukbe bin Amir Radıyallahü Anh şöyle demiştir: "Bakara suresinin sonundaki iki ayeti:"Amenerrasulü’yü" başından sonuna kadar sık sık okuyunuz. Çünkü Allah, onlarla Resulullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem’i mümtaz kılmıştır." 04-   İmam Nevevi Rahimehullah dedi ki: "Bu ayeti kerimeleri okumak, geceyi ihya etmeye kâfidir. Bazıları da kötülüklerden korunmasına kâfi gelir, demişlerdir

Eyke Halkına Gelen Dehşet Verici Azap

Eyke Halkına Gelen Dehşet Verici Azap Eyke, sık ormanlık demektir. Coğrafî olarak bu yer, Kızıldeniz sâhilinden Medyen’e kadar uzanan bölgenin adıdır. Burada yaşayanlara da Eykeliler denmiştir. Şuayb Aleyhisselâm, Medyenliler gibi her türlü zenginlik, bolluk ve nîmetler içinde yaşayan, ancak tevhîd ve hidâyetten ayrılmış bulunan Eykeliler’e de doğru yolu göstermekle vazîfelendirilmişti. Eykeliler de tıpkı Medyen halkı gibi Şuayb Aleyhisselâm’ı yalanladılar. Allâh Teâlâ âyet-i kerîmelerde şöyle buyurur:   “Eyke halkı da peygamberleri yalancılıkla suçladı.” (eş-Şuarâ, 176)   “Eyke halkı da gerçekten zâlim idiler.” (el-Hicr, 78)   “Şuayb onlara şöyle demişti: «(Allâh’a karşı gelmekten) sakınmaz mısınız? Bilin ki ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim. Artık Allâh’a karşı gelmekten sakının ve bana itâat edin! Buna karşı sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretimi verecek olan, ancak âlemlerin Rabbidir.” (eş-Şuarâ, 177-180) Allâh’ın peygamberler

Kur'an-ı Kerim Ayetlerinde ve Hadis-i Şeriflerde Kur'an-ı Kerim Okumanın Fazileti

Kur'an-ı Kerim Ayetlerinde ve Hadis-i Şeriflerde Kur'an-ı Kerim Okumanın Fazileti 1. "Gündüzün güneş dönüp gecenin karanlığı bastırıncaya kadar (belli vakitlerde) namaz kıl; bir de sabah namazını. Çünkü sabah namazı şahitlidir. Gecenin bir kısmında uyanarak, sana mahsus bir nafile olmak üzere namaz kıl. (Böylece) Rabbinin, seni, övgüye değer bir makama göndereceğini umabilirsin." (İsrâ, 17/78, 79). 2. "O kitap (Kur'ân); onda asla şüphe yoktur. O, müttakîler (sakınanlar ve arınmak isteyenler) için bir yol göstericidir." (Bakara, 2/2). 3. "Ramazan ayı, insanlara yol gösterici, doğrunun ve doğruyu eğriden ayırmanın açık delilleri olarak Kur'ân'ın indirildiği aydır." (Bakara, 2/185). 4. "Ey insanlar! Şüphesiz size Rabbinizden kesin bir delil geldi ve size apaçık bir nur indirdik." (Nisâ, 4/174). 5. "Gerçekten size Allah'tan bir nur, apaçık bir kitap geldi. Rızasını arayanı Allah onunla kurtuluş yolla

Meleklerin Sevabını Yazmakta Zorlandığı Dua

Meleklerin Sevabını Yazmakta Zorlandığı Dua يَا رَبِّ لَكَ الْحَمْدُ كَمَا يَنْبَغِي لِجَلالِ وَجْهِكَ وَعَظِيمِ سُلْطَانِكَ Okunuşu: Ya Rab, lekel hamdu kema yenbaği li celali vechike ve li azimi sultanike. Anlamı: Ey Rabbim! Senin zâtının celaline ve senin hâkimiyetinin azametine layık şekilde sana hamd olsun! Fazileti: İbn Mace, Beyhakî ve Taberanî’nin Abdullah b. Ömer’den yaptıkları rivayete göre Hz. Peygamber Sallallahü Aleyhi Vesellem şöyle buyurmuştur: “Allah’ü Teâlâ’nın kullarından bir kul: “Ya Rabb, lekel hamdu kema yenbeği li celali vechike ve li azimi sultanike” duasını okudu. İki melek bunun sevabını yazmakta zorlandılar; nasıl yazacaklarını bilemediler. Bu sebeple, göğe çıktılar ve dediler ki: “Ey Rabbimiz! Senin kulun öyle bir şey söyledi ki, onu nasıl yazacağımızı bilemiyoruz!” Allah’ü Teâlâ -kulunun ne dediğini bildiği halde-, ‘Kulum ne dedi?’ diye sordu. Melekler: ‘Ya Rab! O şöyle dedi: “Ya Rabb, lekel hamdu kema yenbaği li celali vechike ve

Tuvalet Âdabı

Tuvalet Âdabı Tuvalete girerken aşağıdakilerin yapılması müstehaptır; 1. Tuvalet ihtiyacı açık alanlarda giderilecek ise, gizliliğe dikkat edilmeli ve gözlerden uzak olunmalıdır. Câbir radiyallahu anh anlatıyor ; “Rasulûllah Sallallahü Aleyhi Vesellem ile birlikte bir yolculuğa çıktık. Rasulûllah Sallallahü Aleyhi Vesellem tuvalet ihtiyacı için uzaklaştı, görünmeyecek bir yere yaptı.” Hiç kuşkusuz hanımların görülmemesi çok daha önemlidir. 2. Tuvalete girerken, “Bismillâh. Allahümme innî eûzü bike mine’l-hubsi ve”l-habâis.” Anlamı: “Allah’ım! Pislikten ve cin ve şeytan gibi kötü yaratıklardan sana sığınırım.” denir. Rasulûllah Sallallahü Aleyhi Vesellem; “cinlerin gözlerinden ve insanların gizliliklerinden korunmak için, tuvalete girerken “Bismillah” denilmelidir” buyurmuştur. [63] Enes radiyallahu anh anlatıyor; Rasulûllah Sallallahü Aleyhi Vesellem tuvalete girerken, "Allâhumme innî eûzu bike mine’l-hubusi ve’l-habâisi" “Allah’ım dişi ve erkek

Stresten Uzak Durmak İçin

Stresten Uzak Durmak İçin Stresten uzak durmak, en azından daha az stresle yaşamak veya stresle birlikte yaşamayı sürdürmek mümkündür: 1- Stres, kişinin kendisiyle mücadelesidir. Bundan galip çıkmak için, kendinizi, kişisel özelliklerinizi, zaafınızı ve güçlü yönlerinizi iyi tanıyın, tespit edin. Bundan sonra stresi yenmek için güçlü yönünüzü kullanın, zayıf yönünüzü bastırın. 2- Karşılaştığınız olayları doğru değerlendirmeyi, geniş açıdan bakmayı, hoş karşılamayı öğrenmelisiniz. Her olayın mutlaka güzel bir yanı bulunabilir. Her olaydan iyi dersler almak her zaman mümkündür. Ancak olaylara hep dar açıdan bakmak, üzüntü ve acı yönleri görmek, sıkıntı verecek yorumlar getirmek stresi arttırır, kişiyi hayattan bıktırır. Unutulmamalıdır ki; “Güzel gören güzel düşünür; güzel düşünen hayatından lezzet alır.” (Bediüzzaman) 3- Kendinizle, ailenizle, dünyayla barışık yaşayın. İnsan kendisiyle ve çevresiyle barışık değilse, görme ve düşünme açısı normal değildir. Kendi iç dün

Endonezya Nasıl Müslüman Oldu?

Endonezya Nasıl Müslüman Oldu? Kendi halinde bir tüccardı. Bir gün kumaşları gemiye yükledi. Endonezya'ya gitti, oraya yerleşti. İşini orada devam ettirdi. Kumaşları kaliteliydi. Tam da halkın aradığı cinstendi. Kendisi de kanaat sahibi bir insandı. Kazancı az olsun, temiz olsun düşüncesindeydi. Bir gün geç geldi iş yerine. Eleman iyi bir kâr elde etmişti sattığı mallardan. Merak etti, sordu: - Hangi kumaştan sattın? -Şu kumaştan efendim. -Metresini kaça verdin? -On akçeye. -Nasıl olur?" diye hayret etti, -Beş akçelik kumaşı on akçeye nasıl satarsın? Bize hakkı geçmiş adamcağızın. Görsen tanır mısın onu? Eleman gitti, müşteriyi buldu, getirdi. Dükkan sahibi müşteriyi karşısında görür görmez, helâllik istedi ve fazla parayı müşteriye uzattı. Müşteri şaşırmıştı. Böyle bir durumla ilk defa karşılaşıyordu. -Ne demekti hakkını helâl et? Olay kısa sürede dilden dile dolaştı. Çok geçmeden kralın kulağına kadar vardı. Sonunda kral kumaş tüccarını saraya çağırdı.