Kayıtlar

Bayram Coşkusu

Bayram Coşkusu Cenâb-ı Hak buyuruyor: “Müminler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin ve Allah'tan korkun ki esirgenesiniz.” (Hucurât, 10) Rasûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem buyurdular: “Farzların edâsından sonra Cenâb-ı Hakk’ın en ziyâde sevdiği amel, bir müslüman kardeşine sevinç vermektir.” (Süyûtî, el-Câmiu’s-Sağîr, I, 11) Bayramlar, îmân kardeşliğinin gerçek tezâhür sahneleridir. Ölüm ötesindeki neş’eli günlere bir rahmet meş’alesidir. O hâlde, muzdaribi sevindirecek, ona ilâhî bir neş’e ile sükûn bulduracak hakîkî bayramı idrâk etmeliyiz. Böyle bayramlar, kula, hem kendi hazzını hem de başkalarını sevindirmenin hazzını yaşatır. Zîrâ bayramlar, ferdin değil, toplumun mânevî sevinci, bu heyecanın paylaşılması, gönül iklîmine girme, bütün müslümanları gönülden kardeş hissedebilmedir. (Osman Nûri Topbaş, İslam İman İbadet, Erkam Yay.) Her Güne Bir Esma-ül Hüsna (Allah’ın En Güzel İsimleri) el-Vâris:  Mahlûkatın tümü y

Bayramın Târifi

Bayramın Târifi Cenâb-ı Hak buyuruyor: “O gün ne mal fayda verir, ne evlâd! Ancak kalb-i selîm ile gelenler müstesnâ!..” (Şuarâ, 88-89) Rasûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem buyurdular: “Bü­tün zevk­le­ri kö­kün­den yok eden ölü­mü çok­ça ha­tır­la­yı­nız!” (Tir­mi­zî, Kı­yâ­met, 26) Behlül Dânâ Hazretleri bayramı ne güzel târîf eder: “Bayram, yeni elbiseler giyinmek için değil, ilâhî azâbdan kurtuluşa erip selâmet ve emniyette olabilmeyi sağlayacak merhamet tezâhürlerinin gerçekleşebilmesi içindir. Bayram, güzel binitlere binmek için değil, hatâ ve günahları temizleyerek nefsi berraklaştırmak ve böylece Allâh’a götürecek bir kalb-i selîme sahip olmak içindir. ” Bunun içindir ki, bayramın hakîkî mânâsı her fertte onun gönlüne göre tezâhür eder. Gönül ne kadar merhamet, muhabbet ve sürûr yüklü ise, bayram da o kadar engin ve ihtişamlı olur. (Osman Nûri Topbaş, İslam İman İbadet, Erkam Yay.) Her Güne Bir Esma-ül Hüsna (Allah’ın En Güzel İsimleri)

En Güzel Cevap

En Güzel Cevap Cenâb-ı Hak buyuruyor: “Onlar ki, boş ve yararsız şeylerden yüz çevirirler.” (Müminûn, 3) Rasûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem buyurdular: “Allâh’a ve âhiret gününe îmân eden kişi, ya hayır söylesin ya da sussun!” (Buhârî, Edeb 31, 85, Rikâk 23; Müslim, Îmân 74, Lukata 14) Bir gün Rasûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem, ashâb-ı kirâmın arasında otururken, bir kişi gelip Hz. Ebû Bekir’e hakaret etti. Ebû Bekir Radiyallahü Anh cevap vermeyip sükût etti. O kimse ikinci defa aynı şekilde hakaret etti. Ebû Bekir Radiyallahü Anh yine sükût etti. Adam üçüncü defa hakaret edince, Ebû Bekir Radiyallahü Anh daha fazla dayanamayıp ona hak ettiği cevabı verdi. Bunun üzerine Rasûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem hemen oradan kalkıp yürümeye başladı. Hz. Ebû Bekir ardından yetişerek: “-Yâ Rasûlâllah, yoksa bana darıldınız mı?” deyince Rasûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem Efendimiz: “-Hayır, darılmadım. Semâdan bir melek inmiş, o kimsenin sana söylediklerin

Hayrı Öğretenler

Hayrı Öğretenler Cenâb-ı Hak buyuruyor: “Allah, içinizden iman edenlerin ve kendilerine ilim verilenlerin derecelerini yükseltir.” (Mücâdele, 11) Rasûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem buyurdular: “Şüphesiz ki Allah Teâlâ, O’nun melekleri, göklerde ve yerlerde bulunan bütün canlılar, hatta yuvalarındaki karıncalar ve balıklar bile insanlara hayrı öğreten kimseye dua eder.” (Tirmizî, İlim, 19/2685) İlim sahibi, bir insan, sadece kendisine değil başkalarına da faydalı olur. İnsanlar, hayatta kalabilmek için yemeye içmeye muhtaç oldukları gibi, dinlerini yaşayıp ebedî kurtuluşa erebilmek için de ilme ihtiyaç duyarlar. Çünkü, ibadetlerin ve kulluğun sıhhati, ilme bağlıdır. Âlimlerin sözleriyle mânen ölü kalpler dirilip canlılık kazanır. Rasûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem âlimlerin meclisinde bulunmayı tavsiye ederek şöyle buyurur: “Lokmân Hakîm, oğluna dedi ki: “Âlimlerin (ve âriflerin) meclislerinde bulun! Hikmet ehlinin sözlerini dinle! Çünkü Allah Teâlâ, ölü t

İsm-i Celîl (İsm-i Azam Duası) دُعَای جَلِيلُ

İsm-i Celîl (İsm-i Azam Duası) دُعَای جَلِيلُ بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحيمِ اَللَّهُمَّ صَلِّ عَلٰى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ وَعَلٰى اٰلِ سَيِّدِنَا مُحَمَّد اَللَّهُمَّ صَلِّ عَلٰى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ وَعَلٰى اٰلِ سَيِّدِنَا مُحَمَّد اَللَّهُمَّ صَلِّ عَلٰى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ وَعَلٰى اٰلِ سَيِّدِنَا مُحَمَّد اَسْتَغْفِرُ الله اَسْتَغْفِرُ الله اَسْتَغْفِرُ الله اَلْعَظِيم اَلْكَرِيم الَّذِي لآ إِلهَ إِّلاَّ هُو اَلْحَيُّ الْققَيُّومُ وَاَتُوبُ اِليْهِ تَوْبَةَ عَبْدٍ ظَالِمٍ لِنَفْسِهِ لاَ يَمْلِكُ لِنَفْسِهِ مَوْتاً وَلَا حَيَاةً وَلَا نُشُورًا وَاَسْاَلُهُ لتَّوْبَةَ وَلْمَغْفِرَةَ وَلْهِداَيَةَ لَنَا اِنَّهُ هُوَ لتَّوّاَبٌ رَحِيمُ لَا إِلٰهَ إِلَّا اللهُ الْجَلِيلُ الْجَبَّارُ، لَا إِلٰهَ إِلَّا اللهُ الْوَاحِدُ الْقَهَّارُ، لَا إِلٰهَ إِلَّا اللهُ الْمُطَّلِعُ السَّتَّارُ، لَا إِلٰهَ إِلَّا اللهُ خَالِقُ الْلَّيْلِ وَالنَّهَارُ، لَا إِلٰهَ إِلَّا اللهُ وَحْدَهُ لَا شرِيكَ لَهُ إِلَهًا وَاحِدُ وَنَحْنُ لَهُ عَابِدُونَ، لَا إِلٰهَ إِلَّا اللهُ وَحْد

Belam Bin Baura

Belam Bin Baura Bismillahirrahmanırrahıym.   Bel’am bin Baura çok büyük bir âlim ve çok büyük bir Veli idi. Sahrada vaaz ettiği zaman, her yönde ve her yüz adıma bir adam dikilerek onun sesi duyurulur, on binlerce insan dinlerdi. Allah Celle Celâlüh onun duasını hiç reddetmedi, kendisini bile kendi duası ile helâk etti. Dünya onu bile aldattı ve imansız olarak göçtü.   Musa Aleyhisselâm orduları ile bir memleketten geçecek idi. O memleketin kıralı bunu istemiyordu. Kral ve adamları Bel’am bin Baura’ya, Musa Aleyhisselâm’ın ordusunun oradan geçmesini engellemesi için dua etmesini istediler ve bunun için de kendisine çok büyük hediyeler gönderdiler.   Bel’am bin Baura : “O Allah’ın peygamberidir, dinimiz onun dini ile aynıdır. O’nun yanındakiler de melekler ve mü’minlerdir. Şayet ben onların aleyhinde dua edersem dünyam da, ahiretim de helâk olur” diyerek, önce reddetti. Ama kral ve adamları işin peşini bırakmıyorlardı. Bel’am’a her şeyi vaad ettiler. Ama yine de kabul etmiy

Nur Duası دُعَای نُور

Nur Duası   دُعَای نُور اللَّهُمَّ اجْعَلْ فِي قَلْبِي نُورًا، وَفِي لِسَانِي نُورًا، وَاجْعَلْ فِي سَمْعِي نُورًا، وَاجْعَلْ فِي بَصَرِي نُورًا، وَاجْعَلْ مِنْ خَلْفِي نُورًا، وَمِنْ أَمَامِي نُورًا، وَاجْعَلْ مِنْ فَوْقِي نُورًا، وَاجْعَلْ وَمِنْ تَحْتِي نُورًا اللَّهُمَّ أَعْطِنِي نُورًا . Okunuşu: Allahümmec’al fî kalbî nuren, vefî lisânî nuren, vec’al fî sem’î nuren, vec’al fî basarî nuren, vec’al min halfî nuren, ve min emamî nuren, vec’al min fevkî nuren, vec’al vemin tahtî nuren, Allahümme a’tî nuren. Anlamı: “Allah’ım! Kalbimde bir nûr kıl! Dilimde bir nûr kıl! Kulağımda bir nûr kıl! Gözümde bir nûr kıl! Arkamda bir nûr kıl! Önümde bir nûr kıl! Üstümde bir nûr kıl! Altımda bir nûr kıl! Allah’ım! Bana bir nûr ver!..” Fazileti: İbadetin özü olan duanın, yeri ve zamanı yoktur. istediğimiz her yerde dua edebiliriz,   yürürken, arabada, yolculukta otururken,koşarken ve her ne yapıyor olursanız olun her şekilde dua edebiliriz. Bu demek değil ki ben oturayım a

Seher Vaktinin Faziletleri

Seher Vaktinin Faziletleri Allah’ü Zülcelâl Hazretleri; “Şüphesiz ki takva sahipleri Rablerinin kendilerine verdiği sevabı almış olarak Cennet bahçelerinde ve pınar başlarında bulunacaklardır. Çünkü onlar bundan önce iyilik yapıyorlardı. Onlar geceleyin pek az uyurlardı. Onlar seher vakitlerinde Allah’ü Teâlâ'dan bağışlanma dilerlerdi” buyurur. (Zâriyât Sûresi, 51/15-18) Gecenin sonuna doğru olan seher vakitleri, zihnin meşgalelerden uzak olduğu, kalbin durulup saflaştığı, sessizliğin etrafı kapladığı ve insanların uyuduğu, bu sebeple de riya ve kendini beğenme gibi hastalıklardan uzak kalındığı bir andır. Bu vakit, ilâhî rahmetin indiği ve Rabbil Âlemîn'in kuluna en yakın olduğunun bildirildiği bir zamandır. İbadet için en uygun vakitler de, böyle meşgalelerden uzak olunan ve gönlün tam anlamıyla Allah’ü Teâlâ’ya yönelebileceği anlardır. Ebû Hüreyre Radiyallahü Anh hazretlerinin rivayetine göre Nebiyyi Ekrem Sallallah’ü Teâlâ Aleyhi Vesellem Efendimiz şöyle buyurmuşl

Ben Bir Gülüm Öğretmenim

Ben Bir Gülüm Öğretmenim Ben bir gülüm, sen bahçıvan; Çok açarsam eser senin, Mis kokarsam hüner senin Ama bir de soldurursan Günah senin, günah senin öğretmenim… Ben elmasım, sarraf sensin Pırlantaysam, emek senin Parlıyorsam yaldız senin Ama bir de parçalarsan Kırık senin, kırık senin öğretmenim… Ben boş defter, kalem sensin; Doğru yazsan yarın senin, Güzel yazsan ikbal senin Ama bir de karalarsan Vicdan senin, vicdan senin öğretmenim… Ben öğrenci, sen öğretmen; Başarırsam hüner senin, Kazanırsam zafer senin Ama bir de kaybedersem Yok diyecek başka sözüm; Yorum senin, yorum senin öğretmenim Hasan Bayhan

İmâm-I A'zam Rahmetullahi Aleyh

İmâm-I A'zam Rahmetullahi Aleyh Kendisi Tabiî'ndendir. Adları aşağıda sayılan 4 sahabe hayatına kavuştu. 1-Enes b. Malik, 2- Abdullah b. ebû Evfa, 3- Sehl b. Saad, 4- Eb'ül-Tufeyl. (Rahmetullahi Aleyhim Ecmaîn) En son ölen Eb'ûl Tufeyl Rahmetullahi Aleyh oldu. Kadılık makamını iyi bulmazdı. Bu yüzden hapsettiler ve sopa attılar. Hatta başına dâhi vurdular. O zaman hilâfet Mervân'da idi. Bütün işkencelere rağmen kabul etmedi. Kabul etmeyeceğini kesin olarak anlayınca; serbest bıraktılar. Serbest bırakılınca hâlini sordular. Şöyle anlattı: "Sopadan çok; annemin üzüntüsü bana ağır geldi." İmâm-ı Ahmed Rahmetullahi Aleyh, onun bu hapsini ve dövülmesini her hatırladıkça ağlar ve içten sızlanırdı. Mervân'dan başka Ebû Cafer de kadılık için İmâm-ı A'zam Rahmetullahi Aleyh'i zorladı. Küfe'den Bağdat'a getirtti, yine kadılığı kabul etmedi ve: Ben kadı olamam, dedi. Bunun üzerine Cafer onu hapsetti. Bundan sonra ha