Kayıtlar

Kur'an-ı Kerim'de Söz

Kur'an-ı Kerim'de Söz Yaratılış bir söz ile başlamıştır. Yüce Allah âlemi "Ol!" emriyle yaratmış (Yâsîn, 36/82.), sözü de âlemi de O var etmiştir. İnsan , “Kün!” sözüyle vücut bulan bu âlemin en mükerrem varlığı (İsra, 17/70.) olarak Allah’ın hitabına mazhar olmuştur. Kur’an’ın ifadesiyle; “Rahman, insanı yaratmış, beyanı öğretmiştir.” (Rahmân, 55/3-4.) İnsan, “beyan” için gerekli olan donanıma sahip kılınmıştır. Yaratılışın ilk aşamasında bizzat Yaratıcı Kudret tarafından Hz. Âdem’e esmanın öğretilmesine dair yapılan vurgunun (Bakara, 2/31.), böyle bir anlamı da içinde barındırdığı söylenebilir. Böylece “halife” insana büyük bir anlama, anlatma gücü verilmiş ve o kavramlarla düşünme, kelimelerle konuşma yeteneğine sahip kılınmıştır. Evren ve içindekilere dair “esma” aslında insanın bir yönüyle kendisini tanımasına ve anlamlandırmasına da zemin hazırlamaktadır. Çünkü insana özgü kılınan akıl, eşyaya dair kavramlarla “varlık”ı anlamlandırabilir. Bu iti

Kim Sarhoş?

Kim Sarhoş? Bir gece bir genç kör kütük sarhoş olur. Yola koyulur. Hz. Mevlana'nın hayır duasını almak için. Geceymiş geç saatmiş dinlemez. Evin kapısına gelir ve kapıyı çalar. Hz. Mevlana'nın talebeleri kapıyı açarlar. Gence ne istediğini sorarlar. Genç: "Mevlana'nın hayır duasını almak için geldim!" der. Talebeleri: "Şuanda hocamız istirahat halinde ve saat çok geç. Daha sonra gel!" derler. Genç ısrar eder ve illa onun hayır duasını şimdi alacam gitmem der. İnat eder ve gitmez. Hz. Mevlana gürültüleri duyar ve uyanır. Gelir kapıya ve "Ne oluyor, nedir bu gürültü?" der. Talebeleri cevap verir: "Efendim sizin hayır duanızı almak için gelmiş bu sarhoş bizde istirahatte olduğunuzu ve daha sonra gelmesini söyledik!" derler. Mevlana şu cevabı verir talebelerine: O gecenin bu vaktinde bizim yolumuzu bulmuş gelmişken, hem de kör kütük sarhoşken, siz hangi ayık kafayla onu geri göndermek istersini

Bulmak

Bulmak Bir an kayboldun gibi! Yaşadım kıyameti Yoruldun ama buldun ey kalbim emaneti Yeniden su yürüdü dalıma yaprağıma Bir bakışın can verdi kurumuş toprağıma Çiçeğe durdu kalbim içtim parmaklarından Göz çeşmem suya erdi sevda kaynaklarından Bir aydınlık denizin sonsuz derinliğinde Yüzüyorum gözünün yeşil serinliğinde Bir ışık bir kelebek biraz çiçek biraz kuş Yeni bir ülke yüzün ellerimde kaybolmuş Soluğum bir kuş gibi uçuyor ellerine Kapılıp gidiyorum saçının sellerine Gözlerinden göğüme sayısız yıldız akar Bir gülüşün içimde binlerce lamba yakar Bir kurtuluştur o an çağrılsa senin adın Sesin ne kadar sıcak sesin ne kadar yakın Tabiat bir bembeyaz gelinlik giymiş gibi Yüzüme kar yağıyor sanki elinmiş gibi Sensiz geçen zamanı belli yaşamamışım Sensizlik bir kuyuymuş onu aşamamışım Bir yol buldum öteye geçerek gözlerinden İşte yeni bir dünya peygamber sözlerinden Ölüm bize ne uzak bize ne yakın ölüm Ölümsüzlüğü

Duâda Dikkat

Duâda Dikkat Cenâb-ı Hak buyuruyor: “Duâlarına şu sözleri de ekle. De ki: “Ey güçlükleri kolaylaştıran Allah! Ey Rabbimiz! Bize dünyada da iyilik ver, âhirette de iyilik ver. Bizi cehennem azabından koru!” (Bakara, 201) Rasûlullah (sav) buyurdular: "Allâh'tan talep edilen (dünyevî şeylerden) Allâh'ın en çok sevdiği, âfiyettir." (Tirmizî, Deavât, 112/ 3542) Bir kimse devamlı olarak; “Yâ Rabbi! Lûtf u kereminle âfiyet ihsan buyur, bizleri âfiyetten ayırma!” der dururdu. Onun bu sözlerini işiten birisi merakla: "-Yapmakta olduğun bu duânın mânâsı nedir? Niçin bu kadar sık tekrar ediyorsun?" diye sordu. O da, soruyu yönelten şahsın merakını gidermek için başından geçenleri şöyle hülâsa etti: "-Ben, sırtında semer ile insanların yüklerini taşıyan ve böylece geçimini temin eden bir hamal idim. Bir defasında çok ağır bir un çuvalını yüklenmiş, uzun bir müddet taşımış ve fazlaca yorulmuştum. İstirahat etmek için bir ara çuvalı yere koy

Merhamet Mührü

Merhamet Mührü Cenâb-ı Hak buyuruyor: “Andolsun size kendinizden öyle bir Peygamber gelmiştir ki, sizin sıkıntıya uğramanız O’na çok ağır gelir. O; size çok düşkün, mü’minlere karşı çok şefkatlidir, merhametlidir.” (Tevbe, 128) Rasûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem buyurdular: “Yeryüzündekilere merhamet ediniz ki, semâ ehli size merhamet etsin.” (Ebû Dâvûd, Edeb, 58; Tirmizî, Birr, 16) Hazret-i Ebûbekir Radiyallahü Anh ve Hazret-i Osman Radiyallahü Anh gibi imkân sahibi sahâbîler, servetlerini dâimâ infak yolunda sebil etmişlerdir. Hazret-i Ömer Radiyallahü Anh; mes’ûliyet çırpınışıyla, Medine sokaklarında gecelemiş, sırtında un çuvalları taşıyarak, mâtemlerin civarında olmuştur. Devrinde, birçok şehirde zekât verilecek fakir bulunamayan Ömer bin Abdülaziz Rahmetullahi Aleyh; teb’asından yoksulların, bîçârelerin ızdırabıyla, geceleri yaralı bir kuş gibi çırpınmıştır. Tarihin gördüğü en büyük fütuhat yaşanmış, 30 yılda Hicaz’dan neş’et eden bir îman ve

Düşmanı Yenmenin Şükrü

Düşmanı Yenmenin Şükrü Rislan-ı Dımeşkî Hazretleri'nden: “Şayet sana düşman olanı yenmeye kendinde bir güç bulursan, bulduğun bu gücün şükrü olarak onu affet.”

İkisini de Affeyle!

İkisini de Affeyle! Sahabelerden biri, Hz. Ebubekir Radiyallahü Anh'ın yanına gelerek: “Çok günahkârım, der. Benim için dua eder misin?” Hz. Ebu Bekir Radiyallahü Anh: “Yârabbi, der. Bir günahkâr, bir diğerinden dua istiyor. İkisini de affeyle.”

Af, İzzet Getirir

Af, İzzet Getirir İbn-i Abbas Radiyallahü Anh'dan: “Kişi bir haksızlığı affettiğinde, muhakkak, Allah onun izzetini artırır. Ebu Abdullah İkrime şöyle demiştir: “Allah Teâla, Yusuf  Aleyhisselâm 'a buyurdu ki; "Kardeşlerini affetmenden dolayı, senin adını dillere destan eyledim."

İntikam mı, Af mı?

İntikam mı, Af mı? Cafer bin Muhammed'den: “İntikam alıp da sonunda pişman olmaktansa, affedip de nadim olmak, benim için daha sevimlidir.”

Bu Nasıl İşkence?

Bu Nasıl İşkence? Nakledildiğine göre Firavun’un hanımı Âsiye Hâtun kocasından gizli olarak iman etmiş ve bu imanını saklıyordu. Ancak, Firavun sonunda durumu öğrenince, ona işkence edilmesini emretmiş, çeşit çeşit işkencelerden geçirildikten sonra Firavun ona; "İmanından dön!" diye teklif etmiş, fakat Asiye Hâtun dönmemiş. Bunun üzerine Firavun bir tomar kazık getirtmiş, bunlarla Asiye'nin vücudunun çeşitli yerlerine vurmuşlar sonra. Firavun karısına bir daha: "Dininden dön!" diye teklif etmiş, Asiye ona şöyle cevap vermiş; "Senin zorbalığın ancak benim nefsime hükmedebilir, kalbim ise Allah'ın himayesindedir. Beni kıymık kıymık doğrasan bile sadece Allah'a karşı duyduğum sevginin artmasına sebep olabilirsin." Derken Hz. Musa Aleyhisselâm Asiye'nin yanına varmış, Asiye onu görünce "Ey Musa! Söyle bana, Rabb'im benden hoşnud mu, yoksa bana kızgın mı?" diye seslenmiş. Hz. Musa Aleyhisselâm ona şu c

Şifa Salavâtı (Salavâtı Tıbbil Kulubi/Salâvatı Tıbbiye)

Şifa Salavâtı (Salavâtı Tıbbil Kulubi/Salâvatı Tıbbiye) بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ. اَللَّهُمَّ صَلِّ عَلَى ىسَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ طِبِّ الْقُلُوبِ وَدَوَائِهَا وَعَافِيَةَ الْاَبْدَانِ وَشِفَائِهَا وَنُورِ الْاَبْصَارِ وَضِيَائِهَا وَعَلَى آلِهِ وَصَحْبِهِ وَسَلِّمْ. Okunuşu: Allahumme salli ala seyyidina Muhammedin tıbbil'kulubi ve devaiha ve afiyetil, abdani ve şifaiha ve nuril'ebsari ve ziyaiha ve ala alihi ve sahbihi ve sellim. Anlamı: Ey Allahım ! kalblerin doktoru ve devası, vucutların şifası, gözlerin nuru ve ziyası olan Muhammed'e Sallallahü Aleyhi Vesellem aline ve ashabına salatu selam eyle! Amin! Kaynak: Habib Ahmed bin Hasan Bu Salâvatı Şerife’nin Faziletleri Makbul bir dua olan salavatı şerifeyi, yapacağınız duanın hem başında, hem de sonunda üçer defa söylerseniz, yapacağınız dua inşallah kabul edilir. 1- Bu salavatı şerif vücuda ve gözlere şifa ve zerafet verir. 2- Hastalıktan kurtulmak için zemzem suyuna 100 defa oku

Şifa İçin Dua

Şifa İçin Dua Ağrısı Olan Bu Duayı Kendi Kendine Okumalıdır. بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ ( ۳ ) أَعُوذُ بِعِزَّةِ اللَّهِ وَقُدْرَتِهِ مِن شَرِّ مَا أَجِدُ وَأُحَاذِرُ ( ۷ ) Okunuşu:   Eûzü bi’izzetillâhi ve kudretihi min şerri mâ ecidü ve ühâziru. Anlamı:  “Allah’ü Talanın ismiyle. Hissettiğim (duyduğum) ve korktuğum bu hastalığın (ağrı ve sancıların) şerrinden (zarar ve tehlikesinden) Allah’ın izzet ve kudretine sığınırım.” Fazileti:  Osman ıbnu Ebi'l-As radıyallahu anh anlatıyor: "Rasûlullah aleyhissalâtu vesselâm'a Müslüman olduğum günden beri bedenimde çekmekte olduğum bir ağrımı söyledim. Bana: "Elini, vücudunda ağrıyan yerin üzerine koy ve şu duayı oku!" buyurdu. Üç kere:  "Bismillah" tan sonra;  yedi kere , "Eûzü bi-izzetillahi ve kudretihi min şerri mâ ecidu ve uhâziru." "Bunu birçok kereler yaptım. Allah’ü Teâlâ hazretleri benden hastalığı giderdi. Bunu ehlime ve başkalarına söyle

Tesiri Yüz bin Salavata Denk Salavat-ı Şerife اَللَّهُمَّ صَلِّ وَسَلِّمْ وَبَارِك

Tesiri Yüz bin Salavata Denk Salavat-ı Şerife اَللَّهُمَّ صَلِّ وَسَلِّمْ وَبَارِك عَلَى سَيّدِنَا مُحَمَّدٍ النُّورِ الذَّاتِي وَالسِّرِّ السَّارِي فِي سَائِرِ اَلْأَسْمَاءِ والصِّفَاتِ وَعَلَى آلِهِ وَصَحْبِهِ وَسَلِّمْ Okunuşu: Allâhümme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ muhammedinin nûriz zâtî ves sirris sârî fî sâiril esmâi ves sıfât. Ve alâ alihî ve sahbihî vesellim. Anlamı: "Allah'ım, Efendimiz Muhammed'e salat ve selam eyle, onu mübarek kıl ki, o mücessem bir nur ve diğer isim ve sıfatlara nüfuz eden bir sırdır! Evlâdu iyaline ve ashâbına da salât ve selâm eyle." Fazileti: Bu mübarek salavat-ı şerife yüz bin salavat gücündedir. Bir defa okuyan, yüz bin salavat okumuş gibi ecre nail olur. Sıkıntıların izalesi için okunması tavsiye edilmiştir. Dikkat: Rasûlu ekrem buyuruyorlar ki: "Her hangi bir kimse bana selam verirse Allah’ü Teâlâ mutlaka onu ruhuma ulaştırır ve ben de onun selamını alırım. Okunma Sayısı: Sabah akşam (11) ker

Hanımlar Hakkında Çok Önemli Bir Hadis-i Şerif

Hanımlar Hakkında Çok Önemli Bir Hadis-i Şerif Onlar Sizin İdarenize Ve Himâyenize Verilmişlerdir وعن عَمْرو بنِ الأَحْوَصِ الجُشميِّ رضي اللَّه عنه أَنَّهُ سمِعَ النبي صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم في حَجِّةِ الْوَداع يقُولُ بعد أَنْ حَمِدَ اللَّه تعالى، وَأَثنَى علَيْهِ وذكَّر ووعظَ، ثُمَّ قال: « أَلا واسْتَوْصوا بِالنِّساءِ خَيْراً، فَإِنَّمَا هُنَّ عَوانٍ عَنْدَكُمْ لَيْس تمْلكُونَ مِنْهُنَّ شَيْئاً غيْرَ ذلِكَ إِلاَّ أَنْ يأْتِينَ بِفَاحشةٍ مُبيِّنةٍ، فإِنْ فَعلْنَ فَاهْجُروهُنَّ في المضَاجعِ، واضْربُوهنَّ ضَرْباً غيْر مُبرِّحٍ، فإِنْ أَطعنَكُمْ فَلا تبْغُوا عَلَيْهِنَّ سبيلا، أَلا إِنَّ لَكُمْ عَلَى نِسائِكُمْ حَقًّا، ولِنِسائِكُمْ عَلَيْكُمْ حقًّا، فَحَقُّكُمْ عَلَيْهنَّ أَن لا يُوطِئْنَ فُرُشكمْ منْ تَكْرهونَ، وَلا يأْذَنَّ في بُيُوتكمْ لِمن تكْرهونَ، أَلا وحقُّهُنَّ عَلَيْكُمْ أَن تُحْسنُوا إِليْهنَّ في كِسْوتِهِنَّ وَطعامهنَّ». قوله صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم « عوانٍ » أَيْ : أَسِيرَاتٌ، جمْعُ عانِيةٍ، بِالْعَيْنِ المُهْمَلَةِ، وهى الأَسِيرَةُ، والْعانِي : الأَس

Sana Yeterli Olanı Diliyorum!

Sana Yeterli Olanı Diliyorum! Baba kızıyla havaalanında vedalaşırken; “Seni seviyorum ve sana yeterli olanı diliyorum!” dedi. Kızı cevap verdi: “Baba beraber geçirdiğimiz bu hayat bana yetti de arttı bile. Sevgin her zaman ihtiyacım olan tek şeydi. Sana da her zaman yeterli olanı diliyorum.” Vedalaştılar ve ayrıldılar… Adam bir hayli yaşlıydı; muhtemelen kızını son görüşüydü. “Kızım belki de son seyahatini benim cenazeme gelmek için yapıyor olacak!” diye mırıldandı. Baba kızın konuşmasına kulak misafiri olan bir yolcu sordu: “Ayrılırken ‘Sana yeterli olanı diliyorum!’ dediniz. Bu ne anlama geliyor acaba?” Adam cevap verdi: “Sana gün ne kadar gri gözükürse gözüksün, parlak bir bakış açısı vermeye yetecek kadar güneş diliyorum… Güneşin varlığı için daha fazla şükretmeye yarayacak kadar yağmur diliyorum… Hayatındaki en küçük şeyleri bile önemli görmene yetecek kadar acı diliyorum… Sahip olduklarına şükretmene yetecek kadar kayıp diliyorum…” (Alıntı)