Kur'an-ı Kerim'de Söz
Kur'an-ı Kerim'de Söz
Yaratılış bir söz ile
başlamıştır. Yüce Allah âlemi "Ol!" emriyle yaratmış (Yâsîn,
36/82.), sözü de âlemi de O var etmiştir.
İnsan, “Kün!”
sözüyle vücut bulan bu âlemin en mükerrem varlığı (İsra, 17/70.) olarak
Allah’ın hitabına mazhar olmuştur. Kur’an’ın ifadesiyle; “Rahman, insanı
yaratmış, beyanı öğretmiştir.” (Rahmân, 55/3-4.) İnsan, “beyan” için gerekli
olan donanıma sahip kılınmıştır. Yaratılışın ilk aşamasında bizzat Yaratıcı
Kudret tarafından Hz. Âdem’e esmanın öğretilmesine dair yapılan vurgunun
(Bakara, 2/31.), böyle bir anlamı da içinde barındırdığı söylenebilir. Böylece
“halife” insana büyük bir anlama, anlatma gücü verilmiş ve o kavramlarla
düşünme, kelimelerle konuşma yeteneğine sahip kılınmıştır.
Evren ve içindekilere dair
“esma” aslında insanın bir yönüyle kendisini tanımasına ve anlamlandırmasına da
zemin hazırlamaktadır. Çünkü insana özgü kılınan akıl, eşyaya dair kavramlarla
“varlık”ı anlamlandırabilir. Bu itibarla insanın düşünce ve inanç dünyasının
inşasında kelamın ayrı bir yeri vardır. Söz düşünceye, dil söze araç
kılınmıştır. Dünyayı algılayıp anlamlandırışımızın en önemli aracı dildir. “Dil
varlık evimdir” diyor Heideger. Dini duyuş, hissediş ve algılayışımız da diğer
algılarımız gibi dilde ifadesini bulur. (Bkz. Sadık Kılıç, “Müzakere”, I. Dini
Yayınlar Kongresi, Ank. 2004, s. 260.) Kendisi de bir söz üstadı olan Mevlana
ise şöyle der: “İnsanoğlu dilinin altında gizlidir. Dil, can kapısının
perdesidir. Yel esip perde kalktı mı evin içindekiler görünüverir. O zaman bak
evde inci mi var, buğday mı?” İnci değerinde ve kalitesinde söz söyleyebilmek
ilmî, fikrî ve irfanî bir derinliği gerektirir.
Söz, ifade için vardır.
İfade, faydayı istifadeye dönüştürmektir. (Mehmet Görmez, “Kur’an-ı Kerim’in
Işığında Söz ve Davranış Estetiği”, Diyanet Aylık Dergi, Eylül 2006, s. 5.)
Söz, minberde “hutbe”ye, kürsüde “vaaz”a dönüşür. Konuşmada marifet, kelama ruh
üfleyebilmek ve o ruh ile gönülleri diri tutabilmektir. “Kün” emri misali inşa
edici ve var kılıcı bir mahiyet arz etmeli, âdeta güzellikleri oldurmalı,
çirkinlikleri öldürmelidir, kelam. Gönlün tercümanı olmalı ve kâinatın ortak
dili olan sevgi dilini yansıtmalıdır.
Sözü destekleyen ve
besleyen en önemli kaynak Kelam-ı Kadîm’dir. Sözü en güzel, doğru ve etkili
biçimde kullanmanın hem yöntemini hem can alıcı örneklerini Kur’an’da bulmak
mümkündür.
Kur’an-ı Kerim’de söz
ve sözün kullanım formları
Kur’an-ı Kerim’in kendisi
de bir kelamdır. Muhataba ağır sorumluluklar yükleyen (kavl-i sakîl)
(Müzzemmil, 73/5.) ve doğruyu yanlıştan ayıran bir söz (kavl-i fasl) (Târık,
86/13.) olma niteliğiyle “sözlerin en güzeli” (Zümer, 39/23.) dir. Onun ahenk
ve belağatı tarih boyunca edebiyata, icaza konu olmakla kalmamış, aynı zamanda
ona yönelen mümin gönülleri derinden etkilemiştir.
Kelam-ı ilahî olan
Kur’an’da kavle ayrı bir önem atfedilmiştir. Sözün, bünyesinde taşıması gereken
özellikleri ve estetik unsurları olmalıdır. Bu estetik unsurları, Kur’an’da söz
ile birlikte kullanılan sıfatlarda bulmak mümkündür. Kur’an-ı Kerim’e göre söz;
maruf, belîğ, sedîd, leyyin, kerîm ve meysûr olmalıdır.
a) Maruf söz
“Güzel bir söz ve
bağışlama, peşinden gönül kırma gelen bir sadakadan daha hayırlıdır. Allah her
bakımdan sınırsız zengindir, halimdir (hemen cezalandırmaz, mühlet verir).”
(Bakara, 2/263.) Örnek olarak zikrettiğimiz bu ayetle birlikte Kur’an-ı
Kerim’de beş yerde geçen kavl-i maruf (Bakara, 2/235; Nisa, 4/5, 8; Ahzab,
33/32; Muhammed, 47/21.); doğru, usulüne uygun söylenen, anlaşılır, kırıcı
olmayan, net ve açık, kötü anlamlar çağrıştırmayan, meşru sözdür. (İ. Lütfi
Çakan, “Hitabet ve İrşad Açısından Kur’an-ı Kerim’de Söz Çeşitleri”, I. Din
Şurası Tebliğ ve Müzakereleri, Ank. 1995, s. 251; Faruk Bayraktar, Türkiye’de
Vaizlik, İst. 1997, s. 71.)
b) Beliğ söz
“Onlar, Allah’ın kalplerindekini
bildiği kimselerdir. Öyleyse onlara aldırma. Onlara öğüt ver, kendileri
hakkında etkili ve güzel söz söyle.” (Nisa, 4/61.) Ayet, dinleyenleri
etkileyecek, içlerinde derin tesir uyandıracak güzel söz söylenmenin, beliğ
konuşmanın önemine vurgu yapmaktadır.
c) Sedîd söz
“Ey iman edenler! Allah’a
karşı gelmekten sakının ve doğru söz söyleyin.” (Ahzab, 33/70.) ayetiyle
doğrudan inananların sözlerinin niteliğine dikkat çekilmiştir. “Kendileri,
geriye zayıf çocuklar bıraktıkları takdirde, onlar hakkında endişeye
kapılanlar, (yetimler hakkında da) ürperip korksunlar. Allah’a karşı gelmekten
sakınsınlar ve doğru söz söylesinler.” (Nisa, 4/9.) ayetinde ise özellikle
yetimler hakkında doğru konuşmanın önemine vurgu yapılmıştır. Kavl-i sedîd;
gerçeği ortaya koyan, insanı hakka ve doğruya götüren, yalanı ve haksızlığı
bulunmayan, yerinde söylenmiş isabetli, sağlam ve doğru sözdür. (Heyet, Dini
Kavramlar Sözlüğü, Ank. 2006, s. 583.)
d) Leyyin söz
Hz. Musa ve Hz. Harun’un
Firavunla nasıl konuşmaları gerektiği bildirilirken; “Ona yumuşak söz söyleyin.
Belki öğüt alır yahut korkar.” (Tâhâ, 20/44.) buyurulmuştur.
Kavl-i leyyin, yumuşak
konuşmak, muhatabı açık ve sert bir şekilde suçlamamak ancak gerçeği olduğu gibi söylemektir. Buna
bir anlamda bugün için diplomasi dili ve üslubu ya da “tebliğ ve irşad
diplomasisi” de denebilir. (Çakan, age., s. 253.)
e) Kerîm söz
Anne-babaya karşı nasıl
davranılması gerektiği izah edilirken şöyle buyrulmaktadır: “Rabbin,
kendisinden başkasına asla ibadet etmemenizi, anaya babaya iyi davranmanızı
kesin olarak emretti. Eğer onlardan biri, ya da her ikisi senin yanında
ihtiyarlık çağına ulaşırsa, sakın onlara “öf!” bile deme; onları azarlama;
onlara tatlı ve güzel söz söyle.” (İsra, 17/23.)
Kavl-i kerîm; Nazik,
kibar, hoş, tatlı, saygı ve hürmet dolu, gönül alıcı sözlerdir.
f) Meysur söz
“Eğer Rabbinden umduğun
bir rahmeti istemek için onlardan yüz çevirecek olursan, o zaman onlara yumuşak
bir söz söyle.” (İsra, 17/28.)
Ayette geçen kavl-i
meysur, yardım eli uzatamadığımız fakir ve muhtaç kimselerden hiç olmazsa hoş,
yumuşak, yatıştırıcı ve kolaylaştırıcı sözü esirgememek anlamında
kullanılmıştır. (Görmez, agm, s. 7.) O halde meysur sözün sadaka hükmünde
olduğu söylenebilir. Hz. Peygamber de güzel sözün sadaka olduğunu ifade
etmiştir. (Buhârî, Edeb, 34.)
İnsanlardan sözün en
güzelini söylemelerini isteyen Kur’an (İsra, 17/53.), bir iletişim aracı olarak
sözün dinleyicilerde iyi duygular oluşturacak güzellikte ve aynı zamanda açık
ve anlaşılır nitelikte olması gerektiğine de vurgu yapmaktadır. (Bkz. İbrahim,
14/4, 27; Meryem, 19/97; Duhan, 44/58; Ahmet Koç, “Dini İletişim Bağlamında
Kur’an’da Kavl Çeşitleri”, Diyanet İlmi Dergi, c. 44, sy. 4, s. 32.)
Bu müspet sıfatların yanı
sıra Kur’an’da söz için olumsuz bazı sıfatların da kullanıldığı görülmektedir.
Buna göre; kötü, çirkin söz anlamına gelen kavl-i su’ (Nisa, 4/148.), asılsız,
düzmece, akla sığmayan söz anlamına gelen kavl-i münker (Mücadele, 58/2.),
yalan, asılsız söz demek olan kavl-i zûr (Hac, 22/30.), eğri söz anlamına gelen
kavl-i lahn (Muhammed, 47/30.) ve akıl çeldirici, yaldızlı, süslü söz demek
olan kavl-i zuhruf (En’am, 6/112.) Kur’an’a göre uzak durulması gereken sözler
ve konuşma tarzlarıdır.
Müspet ve menfi tüm bu
formlarla Kur’an, sözün nasıl kullanılacağına dair bir söz geleneği inşa
etmiştir. Böylece söz, Kur’an-ı Kerim’de büyük bir anlam zenginliğine kavuşmuştur.
Kur’an-ı Kerim, güzel ve kötü söze dair kullandığı benzetme ile de bir söz
estetiği ortaya koymuştur:
“Görmedin mi Allah güzel
bir söze nasıl misal getirdi? (Güzel bir söz), kökü sağlam, dalları göğe
yükselen bir ağaç gibidir. Bu ağaç Rabbinin izniyle her zaman meyvesini verir.
Öğüt alsınlar diye Allah insanlara misaller getirir. Kötü bir sözün durumu da; yerden
koparılmış, ayakta durma imkanı olmayan kötü bir ağacın durumu gibidir.”
(İbrahim, 14/24-27.) Kur’an’a göre söz, meyveli bir ağaç misali sağlam ve
verimli olmalıdır. Bir tek hurmanın yarısıyla bile olsa sadaka ve
yardımlaşmaya, böylece cehennem ateşinden korunmaya dair yapılan nebevi
uyarıdan hareketle (Müslim, Zekat, 66.), güzel sözün sadaka hükmünde olduğunun
altını bir kez daha çizmeliyiz. Mana yüklü güzel bir söz ve hikmet dolu bir
hitabet ile ruhları doyurmanın, gönül dünyasında cehennem misali yanan nice
ateşleri söndürmenin sadaka olarak taşıdığı anlam tüm takdirlerin ötesindedir.
* Bu makale "Söz Söyleme Sanat Olarak
Vaaz Mimar-ı Âdem Olarak Vaiz" başlığı ile Vaaz ve Vaizlik Sempozyumu'nda
(17-18 Aralık, Ankara) sunulan tebliğin bir bölümünün yazarı tarafından ele
alınmış özetidir.
Yorumlar
Yorum Gönder