Kur’an-ı Kerim’de Kavl (Söz) Söz Çeşitleri
Kur’an-ı
Kerim’de Kavl (Söz) Söz Çeşitleri
Kur’an-ı
Kerim’de geçen söz çeşitlerini iyi ve kötü olmak üzere iki grupta tasnif etmek
mümkündür.
A-
Kur’an-ı Kerim’de Ma’ruf/İyi Sözle İlgili Kavramlar ve Âyetler
Kur’an-ı
Kerim’de mâruf/iyi söz ile ilgili dokuz kelime kullanılmıştır:
1-
Kavlün ma’rûf: Genel
kabullere uygun olumlu, doğru ve gönül incitmekten uzak söz anlamınadır. Bir
âyette şöyle geçer:
قَوْلٌ مَعْرُوفٌ وَمَغْفِرَةٌ خَيْرٌ مِنْ صَدَقَةٍ يَتْبَعُهَاۤ
اَذًى وَاللّٰهُ غَنِيٌّ حَل۪يمٌ
“Güzel
söz ve bağışlama, arkasından incitme gelen sadakadan daha iyidir. Allah zengindir,
acelesi de yoktur.”
a) Kavlen ma’rûfâ: Kur’an-ı Kerim’de kanadı kırık kuş gibi
himâyeye muhtaç yetimler ile yakın akrabâ ve yoksullara karşı söylenmesi
istenen güzel söz anlamında kullanılmıştır:
وَاِذَا حَضَرَ الْقِسْمَةَ اُوۨلُوا الْقُرْبٰى وَالْيَتَامٰى وَالْمَسَاك۪ينُ
فَارْزُقُوهُمْ مِنْهُ وَقُولُوا لَهُمْ قَوْلًا مَعْرُوفًا
“(Mirastan
payı olmayan) yakınlar, yetimler ve yoksullar miras taksiminde hazır bulunursa
bundan, onları da rızıklandırın/yararlandırın ve onlara güzel söz söyleyin.”
وَلَا تُؤْتُوا السُّفَهَاۤءَ اَمْوَالَكُمُ الَّت۪ي جَعَلَ اللّٰهُ
لَكُمْ قِيَامًا وَارْزُقُوهُمْ ف۪يهَا وَاكْسُوهُمْ وَقُولُوا لَهُمْ قَوْلًا
مَعْرُوفًا
“Allah’ın
geçiminize dayanak kıldığı malları aklı ermezlere (reşid olmayanlara) vermeyin;
o mallarla onları besleyin, giydirin ve onlara güzel söz söyleyin.”
b) Kavlen ma’rûfâ: Kur’an-ı Kerim’de ayrıca kalbinde
mânevî hastalık bulunan kimselere karşı herhangi bir töhmet, fitne ya da yanlış
anlaşılmaya mahal bırakmamak için yerinde söylenmesi istenen söz anlamında
kullanılmaktadır:
يَا نِسَاۤءَ النَّبِيِّ لَسْتُنَّ كَاَحَدٍ مِنَ النِّسَاۤءِ اِنِ
اتَّقَيْتُنَّ فَلَا تَخْضَعْنَ بِالْقَوْلِ فَيَطْمَعَ الَّذ۪ي ف۪ي قَلْبِه۪
مَرَضٌ وَقُلْنَ قَوْلًا مَعْرُوفًا
“Ey
Peygamber hanımları! Siz, kadınlardan herhangi biri gibi değilsiniz. Eğer (Allah’tan)
korkuyorsanız, (yabancı erkeklere karşı) çekici bir edâ ile konuşmayın; sonra
kalbinde hastalık bulunan kimse ümide kapılır. Güzel söz söyleyin.”
2-
Kavl-i adl: Adaletli,
dengeli, tutarlı ve yerli yerince söylenmiş söz demektir. Kur’an-ı Kerim’de
şöyle geçmektedir:
وَاِذَا قُلْتُمْ فَاعْدِلُوا وَلَوْ كَانَ ذَا قُرْبٰى وَبِعَهْدِ
اللّٰهِ اَوْفُوا ذٰلِكُمْ وَصّٰيكُمْ بِه۪ لَعَلَّكُمْ تَذَكَّرُونَ
“Söz
söylediğiniz zaman, yakınlarınız dahi olsa adaletli ve dengeli olun, Allah’a
verdiğiniz sözü tutun. İşte Allah size, iyice düşünesiniz diye bunları
emretti.”
3-
Kavl-i hasen: İnsanlara
söylenmesi istenen güzel söz için kullanılmış bir kavramdır. Kur’an-ı Kerim’de
şöyle geçmektedir:
وَاِذْ اَخَذْنَا م۪يثَاقَ بَن۪يۤ اِسْرَاۤء۪يلَ لَا تَعْبُدُونَ
اِلَّا اللّٰهَ وَبِالْوَالِدَيْنِ اِحْسَانًا وَذِي الْقُرْبٰى وَالْيَتَامٰى
وَالْمَسَاك۪ينِ وَقُولُوا لِلنَّاسِ حُسْنًا وَاَق۪يمُوا الصَّلٰوةَ وَاٰتُوا
الزَّكٰوةَ
“Vaktiyle
biz, İsrail oğullarından: Yalnızca Allah’a kulluk edeceksiniz, ana-babaya,
yakın akrabaya, yetimlere, yoksullara iyilik edeceksiniz diye söz almış ve
«İnsanlara güzel söz söyleyin, namazı kılın, zekâtı verin» diye de
emretmiştik.”
4-
Kavlen kerîmâ: Kur’an-ı
Kerim’de anne-babaya karşı söylenmesi istenen saygılı ve iltifatkâr söz
anlamında olup şöyle geçmektedir:
وَقَضٰى رَبُّكَ اَلَّا تَعْبُدُوۤا اِلَّاۤ اِيَّاهُ
وَبِالْوَالِدَيْنِ اِحْسَانًا اِمَّا يَبْلُغَنَّ عِنْدَكَ الْكِبَرَ
اَحَدُهُمَاۤ اَوْ كِلَاهُمَا فَلَا تَقُلْ لَهُمَاۤ اُفٍّ وَلَا تَنْهَرْهُمَا
وَقُلْ لَهُمَا قَوْلًا كَر۪يمًا
“Rabbin,
sadece kendisine kulluk etmenizi, ana-babanıza da iyi davranmanızı kesin bir
şekilde emretti. Onlardan biri veya her ikisi senin yanında yaşlanırsa,
kendilerine «öf!» bile deme; onları azarlama; ikisine de saygılı güzel söz
söyle.”
5-
Kavlen meysûrâ:
Fakir-fukarâya, muhtaç ve mahrumlara verecek bir şey bulamayınca söylenmesi
istenen, gönül alıcı, tesellî edici işi kolaylaştırıcı söz için kullanılmıştır.
Kur’an-ı Kerim’de şöyle geçer:
وَاِمَّا تُعْرِضَنَّ عَنْهُمُ ابْتِغَاۤءَ رَحْمَةٍ مِنْ رَبِّكَ
تَرْجُوهَا فَقُلْ لَهُمْ قَوْلًا مَيْسُورًا
“Eğer
Rabbinden umduğun (beklemek durumunda bulunduğun) bir rahmet için onların
yüzlerine bakamıyorsan, hiç olmazsa kendilerine gönül alıcı bir söz söyle.”
6-
Kavl-i tayyib:
Genellikle slogan ve şiâr anlamında, kelime-i tevhîd için kullanılan güzel söz
demektir. Nitekim iki âyette şöyle geçmektedir:
وَهُدُوۤا اِلَى الطَّيِّبِ مِنَ الْقَوْلِ وَهُدُوۤا اِلٰى صِرَاطِ
الْحَم۪يدِ
“Ve
onlar, sözün en güzeline yöneltilmişler, övgüye lâyık olan Allah’ın yoluna
iletilmişlerdir.”
اَلَمْ تَرَ كَيْفَ ضَرَبَ اللّٰهُ مَثَلًا كَلِمَةً طَيِّبَةً
كَشَجَرَةٍ طَيِّبَةٍ اَصْلُهَا ثَابِتٌ وَفَرْعُهَا فِي السَّمَاۤء تُؤْت۪يۤ
اُكُلَهَا كُلَّ ح۪ينٍ بِاِذْنِ رَبِّهَا وَيَضْرِبُ اللّٰهُ الْاَمْثَالَ
لِلنَّاسِ لَعَلَّهُمْ يَتَذَكَّرُونَ وَمَثَلُ كَلِمَةٍ خَب۪يثَةٍ كَشَجَرَةٍ خَب۪يثَةٍ
اجْتُثَّتْ مِنْ فَوْقِ الْاَرْضِ مَا لَهَا مِنْ قَرَارٍ
“Görmedin
mi Allah nasıl bir misal getirdi: Güzel bir sözü, kökü (yerde) sabit, dalları
gökte olan güzel bir ağaca (benzetti). (O ağaç), Rabbinin izniyle her zaman
yemişini verir. Öğüt alsınlar diye Allah insanlara misaller getirir. Kötü bir
sözün misali, gövdesi yerden koparılmış, o yüzden ayakta durma imkânı olmayan
(kötü) bir ağaca benzer.”
7-
Kavlen belîgâ: Tebliğ
esnâsında gönüllere işleyecek açık ve tesirli söz için kullanılır. Sözün tesirli
olabilmesi ve gönüllere ulaşabilmesi için kalpten gelmesi gerekir. Çünkü
kalpten gelen söz kalbe ulaşır. Ağızdan çıkan söz kulak duvarını aşamaz. Kur’an-ı
Kerim’de şöyle buyrulur:
اُوۨلٰۤئِكَ الَّذ۪ينَ يَعْلَمُ اللّٰهُ مَا ف۪ي قُلُوبِهِمْ
فَاَعْرِضْ عَنْهُمْ وَعِظْهُمْ وَقُلْ لَهُمْ ف۪يۤ اَنْفُسِهِمْ قَوْلًا بَل۪يغًا
“Onlar
Allah’ın, kalplerindekini bildiği kimselerdir; onlara aldırma, kendilerine öğüt
ver ve onlara gönüllerine etki eden söz söyle.”
8-
Kavlen sedîdâ: Samîmî,
âdil, hakşinas, öze uygun, doğru ve sağlam bir söz demektir. Âyetlerde şöyle
geçer:
وَلْيَخْشَ الَّذ۪ينَ لَوْ تَرَكُوا مِنْ خَلْفِهِمْ ذُرِّيَّةً
ضِعَافًا خَافُوا عَلَيْهِمْ فَلْيَتَّقُوا اللّٰهَ وَلْيَقُولُوا قَوْلًا
سَد۪يدًا
“Geriye
eli ermez, gücü yetmez çocuklar bıraktıkları takdirde (halleri ne olur) diye
korkacak olanlar (yetimlere haksızlık etmekten) korkup titresinler; Allah’tan
sakınsınlar ve doğru söz söylesinler.”
يَاۤ اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا اتَّقُوا اللّٰهَ وَقُولُوا
قَوْلًا سَد۪يدًا
“Ey
iman edenler! Allah’tan korkun ve doğru söz söyleyin.”
9-
Kavlen leyyinâ:
Zâlimlerin kalbini yumuşatmak için söylenen etkili, faydalı/ diplomatik söz ve
üslûb dektir. Âyet tebliğde sert ve haşin hitapların, menfî bir tesir hâsıl
edeceğini ifâde etmektedir. Bu yüzden tatlı dil ve güler yüzle, nefret
ettirmeden, müjdeleyen ve muhabbeti artıran bir üslûb ile konuşmayı
öğütlemektedir.
فَقُولَا لَهُ قَوْلًا لَيِّنًا لَعَلَّهُ يَتَذَكَّرُ اَوْ يَخْشٰى
“Ona
(Firavn’a) yumuşak söz söyleyin. Belki o, aklını başına alır veya korkar.”
B-
Kur’an-ı Kerim’de Münker (Kötü) Söze Dair Kavramlar ve Âyetler
Kur’an-ı
Kerim’de münker (kötü) sözü anlatmak için beş kelime kullanılmıştır. Onlar da
şunlardır:
1-
Kavl-i sû’: Kötü söz
demektir. Kur’an-ı Kerim’de şöyle geçer:
لَا يُحِبُّ اللّٰهُ الْجَهْرَ بِالسُّوۤءِ مِنَ الْقَوْلِ اِلَّا
مَنْ ظُلِمَ وَكَانَ اللّٰهُ سَم۪يعًا عَل۪يمًا
“Allah
kötü sözün açıkça söylenmesini sevmez; ancak haksızlığa uğrayan başka. Allah
her şeyi işitici ve bilicidir.”
2-
Kavl-i münker: Genel
kabullere aykırı, akla sığmayan asılsız ve çirkin söz demektir.
اَلَّذ۪ينَ يُظَاهِرُونَ مِنْكُمْ مِنْ نِسَاۤئِهِمْ مَا هُنَّ
اُمَّهَاتِهِمْ اِنْ اُمَّهَاتُهُمْ اِلَّا الّٰئ۪ۤ وَلَدْنَهُمْ وَاِنَّهُمْ
لَيَقُولُونَ مُنْكَرًا مِنَ الْقَوْلِ وَزُورًا وَاِنَّ اللّٰهَ لَعَفُوٌّ
غَفُورٌ
“İçinizden
zıhâr yapanların kadınları, onların anaları değildir. Onların anaları ancak
kendilerini doğuran kadınlardır. Şüphesiz onlar çirkin bir laf ve yalan
söylüyorlar. Kuşkusuz Allah, affedicidir, bağışlayıcıdır.”
3-
Kavl-i zûr: Hilâf-ı
hakîkat, yalan söz demektir.
وَاُحِلَّتْ لَكُمُ الْاَنْعَامُ اِلَّا مَا يُتْلٰى عَلَيْكُمْ
فَاجْتَنِبُوا الرِّجْسَ مِنَ الْاَوْثَانِ وَاجْتَنِبُوا قَوْلَ الزُّورِ
“(Haram
olduğu) bildirilenler dışında kalan hayvanlar size helâl kılındı. O halde,
pislikten, putlardan ve yalan sözden sakının.”
4-
Kavl-i lahn:
Münafıkların eğip bükerek söyledikleri yaldızlı; ama yamuk söz demektir.
وَلَوْ نَشَاۤءُ لَاَرَيْنَاكَهُمْ فَلَعَرَفْتَهُمْ بِس۪يمٰيهُمْ
وَلَتَعْرِفَنَّهُمْ ف۪ي لَحْنِ الْقَوْلِ وَاللّٰهُ يَعْلَمُ اَعْمَالَكُمْ
“Biz
dileseydik onları sana gösterirdik de, sen onları yüzlerinden tanırdın.
Andolsun ki sen onları yaldızlı konuşma tarzlarından tanırsın. Allah
işlediklerinizi bilir.”
5-
Kavl-i zuhruf: Aslı
olmayan, süslü ve etkileyici söz anlamınadır.
وَكَذٰلِكَ جَعَلْنَا لِكُلِّ نَبِيٍّ عَدُوًّا شَيَاط۪ينَ
الْاِنْسِ وَالْجِنِّ يُوح۪ي بَعْضُهُمْ اِلٰى بَعْضٍ زُخْرُفَ الْقَوْلِ غُرُورًا
وَلَوْ شَاۤءَ رَبُّكَ مَا فَعَلُوهُ فَذَرْهُمْ وَمَا يَفْتَرُونَ
“Böylece
biz, her peygambere insan ve cin şeytanlarını düşman kıldık. (Bunlar), aldatmak
için birbirlerine yaldızlı sözler fısıldarlar. Rabbin dileseydi onu da
yapamazlardı. Artık onları uydurdukları şeylerle baş başa bırak.”
Prof.
Dr. Hasan Kâmil YILMAZ
Yorumlar
Yorum Gönder