Kayıtlar

Süleyman Hilmi Tunahan Kuddîse Sirrûh Hazretlerinden Üniversite Talebelerine Nasihatler

Süleyman Hilmi Tunahan Kuddîse Sirrûh Hazretlerinden Üniversite Talebelerine Nasihatler 1) Allah’ü Teâlâ yolunda ol, dosdoğru ol, verdiğin sözün eri ol. Evlâdım, ağzın laf ediyorsa dilinle doğru ol, sözünle doğru ol. Sana inanan kişilere karşı sözünden cayma. Eğer sözünü tutarsan söz olur ve seni Cennete götürür, tutmazsan köz olur. Elinle doğru ol. Kolunu, muzırda değil yardım işinde kullan. Tartıyla iş yapıyorsan terazinde, ölçüyle iş yapıyorsan metrende ve litrende doğru ol. Doğrunun doğruluğu bütün sülâlesine akseder, hepsini hayra götürür. 2) İnsanları sev ve kimseyi kendinden alçak görme! Tevazu sahibi ol, zira en hâlis ziynet alçak gönüllülüktür. Mütevazı olan kimse, en güzel ziyneti takınmıştır. Kimseyi kendinden aşağı görme. Hayatta haset etmeden say, kıskanmadan sev. Bazı insanlar, başkasındakini istemez. Öyle olma. Gıpta et, fakat haset etme. Zira Allah’ü Teâlâ’nın huzuruna fesatla çıkılmaz. Memur olduğun zaman, sana gelen vatandaşlara sakın yüksekten bakma, yanı

Allah'ü Teâlâ Korkusu Olmayınca...

Allah'ü Teâlâ Korkusu Olmayınca... Serdar Özpolat Evet, bir insanda Allah korkusu olmayınca ve her şeyin O'ndan geldiğine inanmayınca insan ne kadar da "ben dürüstüm, ben adaleti her yerde sağlarım, ben haksızlığa boyun eğmem her zaman doğruluğu-doğruyu gösterir, söylerim ve ben şöyleyim böyleyim..." dese de boş. Ben bunu tek bir Allah'a inandım ve O'nu bildim bileli hep böyle gördüm ve bildim. Ve hatta dün de bunu bir kez daha anladım. Şimdi isterseniz dün ne oldu kısaca anlatmaya çalışayım Allah’ın izniyle. Dün bir Amerikalı'yla oradan-buradan konuşuyorduk. (Bu Amerikalı'yi 5–6 senedir iyi tanıyorum. Kendisi doğru-dürüst biri diye tanınır. Bunu kendisi de söyler ve ben de başka başka olaylarla adamın adaletsizliğin ya da doğruluğun yapılmadığı yerlerdeki tavırlarına şahit olmuştum. Fakat benim daima aklımdan çıkmayan bir şey vardı ki; o da bu adamın dine dolayısıyla Allah'a inancı olmadığı için elbet Birgün bu adamın kendi menfaatini gö

Birini Korkutmak

Birini Korkutmak Sual: Şaka olarak, bir arkadaşı herhangi bir şekilde korkutmak veya bir eşyasını alıp saklayarak, arattırmak günah mıdır? CEVAP Her ne şekilde olursa olsun, üzmek, korkutmak caiz değildir, günahtır. Peygamber efendimiz bu hususla ilgili olarak buyuruyor ki: (Arkadaşınızın bir şeyini ciddi olarak da, şaka olarak da almayın!) [Tirmizi]   (Bir kimse, bir mümini korkutursa, Allahü teâlâ da, uzunluğu bin yıl olan günde, onun korkusunu artırır.) [Deylemi]   Bir kimse, arkadaşı uyuklarken, onun ok kabından bir ok aldığı sırada, arkadaşı korkarak uyandı. Bunu gören Resulullah buyurdu ki: (Müslümanı [herhangi bir şekilde] korkutmak helal değildir.) [Taberani]   Yine bir kimse, arkadaşının ayakkabılarını gizlice alıp sakladı. Arkadaşı gelince, oradakilere, ayakkabılarını sordu. Onlar görmedikleri için, bilmediklerini söylediler. Ayakkabıyı saklayan kimse, (Ayakkabıların burada ya) dedi. Bunu gören Resulullah, (Nasıl olur da mümini korkutursun) buyurdu.

Ayakkabıcının Korkusu

Ayakkabıcının Korkusu Âbidin biri ibadet etmek üzere dağa çıkar. Bir gece rüyasında: "Falan ayakkabıcıya git! Senin için dua etsin" denir. Âbid dağdan iner, adamı bulur, ne iş yaptığını sorar. Adam, gündüzleri oruç tutup, ayakkabı işlerinde çalıştığını, kazandığı para ile ailesini geçindirdikten sonra fazlasını tasadduk ettiğini söyler. Âbid, adamın güzel bir iş yaptığını ancak kendisinin dağda sırf ibadetle meşgul olmasını daha iyi bulur ve tekrar ibadetine döner. Yine gece rüyasında: Ayakkabıcıya git ve ona, "Bu yüzündeki sararmanın sebebi nedir, diye sor! " Denir. Âbid gider ayakkabıcıya bunu sorar. Ayakkabıcı, "Kimi görürsem, bu kurtulacak da, ben helâk olacağım der ve kendimden korkarım. Yüzümün sararması bundandır" der. İşte o zaman âbid, ayakkabıcının bu korku ve tevazu ile üstünlük kazandığını anlar.

Erzurum'da Çifte Minareli Medrese'nin Acı Öyküsü

Resim
Erzurum'da Çifte Minareli Medrese'nin Acı Öyküsü Erzurum'un sembollerinden biri olan Çifte Minareli Medrese'nin bir kitabesi olmadığı için, yapılış tarihine ilişkin net bir bilgi bulunmamaktadır. Selçuklu Sultanı Alaaddin Keykubat'ın kızı olan Hundi Hatun veya İlhanlı hanedanlarından Padişah Hatun tarafından yaptırılmış olma ihtimalinden dolayı "Hatuniye Medresesi" de denilmektedir. Genel kanı, 13. yüzyılın sonlarında yaptırıldığı şeklindedir. Osmanlı padişahlarından IV. Murat'ın emri ile bir süre tophane olarak, daha sonra da kışla olarak kullanılmıştır. 1932'de Sipahi Ocağı'na tahsis edilerek yurt olarak hizmet vermiştir. 1942-1967 yılları arasında Erzurum Müzesi olarak kullanıldığını görüyoruz. Günümüzde ise hem müze hem de resim sergi salonu olarak hizmet vermektedir. Yaklaşık 35x46 metre boyutlarında iki katlı, dört eyvanlı ve açık medreseler grubunun en önemli örneği olan medresenin zemin katında 19, birinci katta ise 18 o

Güzel Ahlâk Duası

Güzel Ahlâk Duası 1 Hz. Aişe Radiyallahü Anha’dan rivayet olunur; Allah Rasûlü Sallallahü Aleyhi Vesellem Buyurdu ki: اَللَّهُمَّ أَحْسَنْتَ خَلْقِي فَأَحْسِنْ خُلُقِي Okunuşu: Allahümme ahsente halî fe ahsin hulukî. Anlamı: Allah’ım! Yaratılışımı güzel yaptığın gibi, ahlâkımı da güzelleştir. Kaynak: Ahmed bin Hanbel, I. 403  Güzel Ahlâk Duası 2 Bezzar'ın Ebu Ömer Radiyallahü Anhdan naklettiği bir Hadis-i Şerif’te Rasulullah Sallallahü Aleyhi Vesellem'in şu duası rivayet ediliyor:   اَللَّهُمَّ اهْدِنِي لِصَالِحِ الْأَعْمَالِ وَالْأَخْلَاقِ لَا يَهْدِي لِصَالِحِهَا وَلَا يَصْرِفُ سَيِّئَهَا إِلَّا أَنْتَ Okunuşu: Allahümme ehdinî lisalihil ameli vel ahlâki lâ yehdî lisalihihâ velâ yesrifu seyyiehe illâ ente. Anlamı: Allah’ım beni güzel ahlak ve amellere ilet. Zira bunların salih olanına ancak Sen ulaştırır, kötülerinden de ancak Sen alıkorsun! Kaynak: (Mirkatul Mefatih, Kitabul Fedail, 5770)

Ölüm

Ölüm Hadisi-i şerifte; “Ölüm mü’mine hediyyedir.” buyurulmuştur. Çünkü dünya bir zindan olup nefsin arzuların tatmin ile ondan kurtulmak imkânı yoktur. Bu cihetle onu alt edip evvela dünya zindanından kurtulmak ve cennet hayatına ehil hale gelmeğe çalışmak lazımdır. Nitekim: Sultanların ölümü halka fitnedir, Âlimlerin ölümü insanlara musibettir. Zenginlerin ölümü mihnettir (sıkıntıdır). Fakirlerin ölümü de rahata kavuşmaktır. Hadis-i şerifte: “Kim Allah’a kavuşmak isterse Allah da ona kavuşmak ister, kim Allah’a kavuşmak istemezse Allah’da ona kavuşmak istemez.” buyurulmuştur. Ashab-ı kiram: —Ya Resulullah, hiç birimiz ölümü istemiyoruz, sevmiyoruz, dediler. Resulullah Sallallahu Aleyhi Vesellem: — Ölümü sevmemek demek bu değildir. Mü’min halet-i ihtizara geldiği (ölüm yaklaştığı) vakit müjdeci melek kulun Allah’a döneceği hali ve yeri müjdeler. Bu kul için Allah’a kavuşmaktan daha sevimli bir şey yoktur. Allah da ona kavuşmayı ister. Facir ve kâfir de hal

Allah’ü Teâlâ şirki Asla Affetmez

Allah ’ü Teâlâ şirki Asla Affetmez Sual: Bir arkadaşım, iyi iş yapan gayri Müslimlerin de Cennete gireceğini söyledi. "Mesela, elektrik ampulünü yaratan Edison Cennete girecektir" dedi. Edison gibi, insanlığa hizmeti geçmiş gayri Müslimler Cennete girecek midir? CEVAP Cennet ve Cehennemin sahibi Allah’ü Teâlâ’dır. Cennete girmek için imanlı olmak şartını koymuştur. İmanı olmayanların hepsi Cehenneme girecektir. Ancak şu kadar var ki, kimi diğerine göre daha fazla ceza görecektir. Amerikalı Fizikçi Thomas Edison imansız ölmüş ise, Cehenneme gidecektir. Cenab-ı Hakkın kanunu böyledir.   Dünyada bir profesör, insanlığa faydalı çok eserler yapsa; fakat çeşitli insanları suçsuz yere öldürse, hırsızlık etse, bulunduğu devletin kanunlarına göre, yaptığı iyilikler nazar-ı itibara alınmaz. Hak Teâlâ da, imansızlıktan başka günahları dilerse affedeceğini; fakat imansızlığı asla affetmeyeceğini bildirmektedir. Kur'an-ı kerimde buyuruluyor ki: “Allah [Ahirette] şirki

Yaşlı Bir Baba!...

Yaşlı Bir Baba!   Yaşlı Bir Baba, k uzu etinden imal edilmiş yaprak döneri çok severmiş... Bir gün canı yaprak döneri çok çekmiş. Babasının isteğini fark eden oğlu, almış babasını ve güzel bir lokantaya götürmüş... Baba, yemeği önce kendisi yemek istemiş... Ancak yaşlılığın verdiği zayıflık sonucu elleri titrediği için lokmayı ağzına götürmek istediği her seferinde üzerine dökmüş, yağı sakalına damlamış... Lokantadaki insanların bakışları da pürdikkat onların üzerindeymiş... Aşağılayıcı bakışlar, alaycı tavırlar, surat ekşitmelerle arada bir yaşlı babaya bakıyorlarmış. Bir süre sonra oğlu sabır ve itina ile lokmaları babasının ağzına koymaya başlamış... Nihayet yemek bitmiş ve oğlu babasını alıp lavaboya götürmüş, elini-yüzünü iyice yıkamış, üstünü-başını silip temizlemiş, saçını-sakalını düzeltip taramış, gözlüklerini silip gözüne takmış, ardından da koluna girip dışarı çıkarmış... Lokantada bulunanların hakaretamiz bakışları hâlâ onların üzerinde... Hiçbir bakışı u

Ahirette Hesap

Ahirette Hesap Tirmizî Rahmetullahi Aleyh, Ebû Hüreyre Radiyallahü Anh’dan şöyle rivâyet etmiştir: Resûlullâh Sallallahü Aleyhi Vesellem: “Dört şey sorulmadan kulun ayakları yerden kalkmaz. 1- Ömrünü ne işte tükettin. 2- İlminle ne amel işledin. 3- Malını nereden kazandın ve nereye harcadın. 4- Vücûdunu ne ile eskittin” buyurmuştur. İmâm Ahmed, Ebû Hüreyre Radiyallahü Anh’dan şöyle rivâyet, etmiştir: Resûlullâh Sallallahü Aleyhi Vesellem: “Kıyâmet gününde başkaları üzerinde hakkı olan herkes, düşmanından hakkını ister. Hattâ dünyâda birbiriyle dövüşmüş iki koyun bile birbirinden haklarını isterler.” “Allâhü Te‘âlâya takva üzerine olan aranızdaki uyuşmazlıkları birbirinize ihsan ve müsaade ile giderin. Allâh Celle Celâlüh muhakkak müslümanların arasını ıslah eder, düzeltir!” diye buyurmuşlardır. Kulların hakkına tecâvüzden sakınmak vâcibtir. Şöyle ki Hakk Te‘âlâ Hazretlerinin fazl ve keremine lâyık olmayıp kendisi ödemeye muhtaç olursa hâli çok güç ve acıklı olur.