Kayıtlar

Müminlere Nasihatler 5

Müminlere Nasihatler 5 Rasulûllah Sallallahü Aleyhi Vesellem buyurdular: Hiçbir gölgenin olmadığı (ancak arşın gölgesi müstesna) günde Allah’üTeâlâ’nın arşının gölgesinin altında üç zümreyi gölgelendirecektir. 1- Meşakkatli zamanda abdest alan, 2- Karanlıklarda (sabah ve akşam yatsı vakti) mescitlere yürüyen, 3- Açları doyuran. İbrahim Aleyhisselâm’a dediler ki: Hangi sebeple Allah’ü Teâlâ seni Halil seçti? İbrahim Aleyhisselâm Buyurdu ki: Üç şeyden dolayı; ben Allah’ü Teâlâ’nın emrini başkalarının emrine tercih ettim. 1- Allah’ü Teâlâ’nın emirlerini başkalarının emirlerine tercih ettim. 2- Allah’ü Teâlâ’nın benim için kefil olduğu şeylerin gerçekleşeceğine inandım ve onun için endişe etmedim. 3- Akşam ve sabah yemeklerini misafirsiz yemedim. Bazı Hikmet Sahipleri Buyurdu ki: Üç şey kederleri açar: 1- Allah’ü Teâlâ’yı zikir, 2- Evliya ile karşılaşmak, 3- Hikmet sahiplerini dinlemek. Hasan-ı Basri Rahmetullahi Aleyh Buyurdu ki: 1- Edebi olmayanın gü

Kul Hakkı Hassâsiyeti

Kul Hakkı Hassâsiyeti Cenâb-ı Hak buyuruyor: "Mallarınızı aranızda haksız sebeplerle yemeyin. Kendiniz bilip dururken, insanların mallarından bir kısmını haram yollardan yemeniz için o malları hakimlere (idarecilere veya mahkeme hakimlerine) vermeyin." (Bakara, 188) Rasûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem buyurdular: “Ey insanlar! Kimin üzerine geçmiş bir hak varsa onu hemen ödesin, dünyada rezil rüsvâ olurum diye düşünmesin! İyi biliniz ki, dünya rüsvâlığı, âhirettekinin yanında pek hafif kalır.” (İbn-i Esîr, el-Kâmil, II, 319) Kul hakkı irtikâbı insanın mâneviyâtı üzerinde menfî bir tesir icrâ eder ve çok ağır bir haramdır. İnsanların hâlis ve sâlih ameller işlemeye muvaffak olamamalarının başlıca sebebi; harama, şüpheli şeylere ve kul hakkına yeterince dikkat etmemeleridir. İbâdetlerde huzur ve huşû hâlinde bulunabilmek, zevkle ve gözyaşı dökerek Allâh’ın emirlerini îfâ edebilmek; ancak kul hakkından sakınarak titiz bir takvâ hayâtı yaşamaya bağlıdır.

Müminlere Nasihatler 4

Müminlere Nasihatler 4 Rasulûllah Sallallahü Aleyhi Vesellem Rivayet Olundu ki: 1- Kim ki sabaha geçim darlığından şikâyet ederek dâhil olursa sanki o kimse rabbini şikâyet ediyor demektir. 2- Kim ki dünya işlerinden üzülerek sabaha dâhil olursa Allah’ü Teâlâ’ya gazaplanmış olarak sabaha dâhil olur. 3- Kim ki zengine zenginliğinden dolayı tevazu ederse dininin üçte biri gitmiş olur. Ebu Bekir Radiyallahü Anh Buyurdu ki: Üç şey üç şey ile elde edilmez. 1- Zenginlik temenni ile, 2- Gençlik boya ile, 3- Sıhhat da ilâç ile. Ömer Radiyallahü Anh Buyurdu ki: 1- İnsanlarla güzel geçinmek aklın yarısıdır. 2- Güzel soru sormak ilmin yarısıdır. 3- Güzel tedbir maişetin yarısıdır. Osman Radiyallahü Anh Buyurdu ki: 1- Kim ki dünyayı terk ederse Allah’ü Teâlâ onu sever. 2- Kim ki günahı terk ederse melekler onu sever. 3- Kim ki Müslümanlardan arzularını keserse Müslümanlar da onu sever. Ali Radiyallahü Anh Buyurdu ki: 1- Muhakkak dünya nimetlerinden n

İşte 'Fetih' Tablosu

Resim
İşte 'Fetih' Tablosu Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Polonya temasları sırasında gündeme gelen Polonyalı ünlü ressam Stanislav Chlebowski’nin yarım kalmış ‘fetih’ tablosu gün yüzüne çıktı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın geçtiğimiz günlerde Polonya’ya yaptığı resmi ziyarette gündeme gelen Polonyalı ünlü ressam Stanislav Chlebowski’ye ait tablonun sırrı ortaya çıktı. Bugüne kadar sadece birkaç kişinin görebildiği tablonun hikâyesi ise filmlere konu olacak türden. Hikâyenin aktörleri ise ünlü ressam Stanislav Chlebowski, eski Bayındırlık ve İskan Bakanı Faruk Özak’ın amcası Burhan Agah Özak ile Koç Üniversitesi Sanat Tarihi Bölümü’nde doktora yapan Fatma Coşkuner. Türkiye’den tablonun orjinalini gören ve hayatta olan tek kişi şu an Fatma Coşkuner. Özak, Coşkuner ve tablonun Türkiye’ye iadesi için tam 15 yıldır Polonya’da mücadele veren Türkolog Dr. Öztürk Emiroğlu, gizemli eserin bilinmeyenlerini anlattı. Eski bakan Özak ise sır tablonun kopya görüntüsünü ilk kez

Niyetimiz Âhiret Olsun

Niyetimiz Âhiret Olsun Cenâb-ı Hak buyuruyor: “Kim âhiret kazancını istiyorsa, onun kazancını arttırırız. Kim de dünya kârını istiyorsa ona da dünyadan bir şeyler veririz. Fakat onun âhirette bir nasibi olmaz.” (Şûrâ, 20) Rasûlullah (sav) buyurdular: “Kimin niyeti âhiret olursa Allah onun işini derleyip toplar kalbine kanâat verir. Dünya onun ardından kerhen de olsa gelir. Kimin niyeti sadece dünya olursa Allah onun işini bozup alnına da fakirlik damgası vurur. Dünyadan da Allah’ın takdir ve taksiminden başka bir şey elde edemez.” (İbn Mâce, Zühd 4105; Dârimî, Mukaddime 229.) İmam Râgıb şöyle der: İnsan dünyada ekin eken bir çiftçi durumundadır. Ameli ekini, dünyası ise ekin tarlasıdır. Ölüm vakti hasad ve harman zamanıdır. Âhiret ise harman yeridir. Elbette kişi ektiğini biçecek, hasad ve harman yaptığını ölçüp-tartıp kabına koyacaktır. Nasıl ki harman yerinde tartılar, ölçekler, emniyet birimleri, korucu kolluk görevlileri varsa aynı şekilde âhirette de vardır.

Müstakim Olmak

Müstakim Olmak Cenâb-ı Hak buyuruyor: "Şüphesiz, Rabbimiz Allah'tır deyip, sonra dosdoğru yolda yürüyenlerin üzerine melekler iner. Onlara: Korkmayın, üzülmeyin, size vâdolunan cennetle sevinin! derler.” (Fussilet, 30) Rasûlullah (sav) buyurdular: “İstikâmet üzere olun. (Bunun sevâbını) siz takdîr edip kavrayamazsınız…” (Muvatta, Tahâret, 6) İstikamet, ihlâs sınırları içinde ifrat ve tefritten uzak, sünnet çizgisine muvafık bir biçimde yaşamaktır. Bu tür bir istikamette amel ve aksiyon vardır. İstikamet ehli amel sırasında bütün gücünü sarfetmekle birlikte, nefsine karşı zulme varacak ifrattan veya gevşeklik sayılacak tefritten sakınır ve ortayolu izler. Kasd ve yönelişi sadece Hakk'a olur. Amellerini emredilen sünnet ölçüsünde gerçekleştirir. İfrat ve tefrit sünneti; riya ile amel ve amelde gevşeklik de aksiyonu yaralar; kulu istikametten ayırır. Kurtuluş ortayoldadır. İstikamet herşeyin kendisiyle tam olduğu, kemal bulduğu bir derecedir. Her türlü hay

Sabır ve Rızâ Hâli

Sabır ve Rızâ Hâli Cenâb-ı Hak buyuruyor: “Sabredenlere, mükâfatları hesapsız ödenecektir.” (Zümer, 10) Rasûlullah (sav) buyurdular: “Sabır üçtür: Musîbetlere karşı sabır, kullukta sabır ve günah işlememekte sabır…” (Süyûtî, II, 42; Deylemî, II, 416) Metânet ve muvâzene, insanı; fikirde, îmanda, amel-i sâlihlerde ve bütün güzel davranışlarda daha kuvvetli hâle getirir. Sabır hususunda da âbideleştirir. Bu ise, beşerin en büyük ihtiyacıdır. Çünkü dünya hayatının gerçeği, ancak sabır temelleri üzerinde bir fazilet hayatı yaşamayı gerektirir. Sabır nedir? Değişen hayat şartları altında, hayatın fırtına ve med-cezirleri içinde muvâzeneyi kaybetmemektir. En değerlisi de hâdisenin ilk ânında gösterilen sabırdır. Nitekim; Allah Rasûlü’nün mükemmel yaşayışında en çok göze çarpan husus, baştan sona en güzel sabır örnekleridir. Efendimiz (sav), çocukluğundan vefatına kadar, hep büyük acılarla karşılaşmış, her türlü sıkıntı ve ıstırabı tatmıştır. Dünyaya gelmeden babasın

Hüsn-i Niyet

Hüsn-i Niyet Cenâb-ı Hak buyuruyor: “De ki, gönlünüzdeki duyguları saklasanız da, açıklasanız da Allah hepsini bilir.” (Âl-i İmrân, 29) Rasûlullah (sav) buyurdular: “Yapılan işler niyetlere göre değerlenir. Herkes yaptığı işin karşılığını niyetine göre alır…” (Buhârî, Bed’ü’l-vahy 1, Îmân 41, Nikâh 5, Menâkıbu’l-ensâr, 45, İtk 6,) Zamanımızdaki insanların her hangi bir hadise vukuunda niyetlerinin muhtelif olduğunu müşahede etmekteyiz. Mesela bir yangın vukuunda, civarda bulunan herkes heyecanla koşarlar. Kimisi koşar, niyetinde samimidir, ihlâslıdır. Allah rızası için kurtarılacak bir kimse veya eşya varsa, kurtarmak için, kendini ateşe atmağı göze alır. Kimisi koşar merhametlidir, üzülür, faydalı olmak ister, beceriksizdir, elinden bir şey gelmez. Kimisi olanları seyretmek için koşar, seyir etmekten adeta zevk alır, üzülmez., hissizdir. Kimisi, koşar, olanların sebebini dahi bilmez, herkes koşuştuğu için o da koşar. Kimisi koşar, kötü niyet sahibidir. Bu h

Müminlere Nasihatler 3

Müminlere Nasihatler 3 Denildi ki: 1- Cismin hareketi, hayatın delilidir. 2- İbadet de Allah’ü Teâlâ’yı bilmenin delilidir. Rasulûllah Sallallahü Aleyhi Vesellem Buyurdu ki: 1- Dünya sevgisi bütün hataların kaynağıdır. 2- Öşür ve zekât vermemek de bütün fitnelerin kaynağıdır. Denildi ki: 1- Kim ki kusurlarını ikrar ederse övülmeye layıktır. 2- Kusurları ikrar etmek kulun Allah’ü Teâlâ katında makbuliyetine alamettir. Denildi ki: 1- Nimete küfür (nankörlük) alçaklıktır, 2- Ahmak ile sohbet ise adilik, uğursuzluk, bereketsizliktir. Şair şiirinde der ki: Dünya ile meşgul olan kimse! Uzun emel onu mağrur etti. Hiç gafletten uyanmadı, Nihayet ecel gelip çattı. Ölüm ansızın gelir, Kabir ise amel sandığıdır. Ölüm korkularına sabret! Ölüm ancak ecelledir. İbn-i Hacer-i Askalânî Rahmetullahi Aleyh Hazretleri

Doğru Bir Firâset

Doğru Bir Firâset Cenâb-ı Hak buyuruyor: “Ey îmân eden­ler! Eğer Al­lah’tan it­ti­kâ eder­se­niz, O, si­ze bir fur­kan  (iyi ile kö­tü­yü ayırt ede­cek bir ilim, firâ­set ve an­la­yış)  ve­rir, gü­nah­la­rı­nı­zı ör­ter ve si­zi ba­ğış­lar. Çün­kü Allah, bü­yük lu­tuf sâhibi­dir.”  (En­fâl, 29) Rasûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem buyurdular: “Mü­mi­nin fi­râ­se­tin­den sa­kı­nı­nız; zi­ra o, Al­lâh’ın nû­ru ile ba­kar.”  (Tir­mi­zî, Tef­sîr, 15) Fi­râ­se­te, nef­si­nin gururundan sıyrılıp Al­lâh’ın nû­ruy­la ba­kan­lar nâ­il ola­bi­lir­ler. İslâm târihinde bu hâlin pek çok misâli vardır: Haz­ret-i Enes (ra), ken­di ri­vâ­ye­ti­ne gö­re; bir ­gün Haz­ret-i Os­man (ra)’a gi­der­ken yol­da bir ka­dın gö­rür. Ka­dı­nın gü­zel­li­ği ak­lı­na ta­kı­lır. Bu dü­şün­ce ile Haz­ret-i Os­man’ın ya­nı­na gi­rer. Onu gö­ren Haz­ret-i Os­man (ra): “–Ey Enes! Göz­le­rin­de zi­nâ iz­le­ri ol­du­ğu hâl­de bu­ra­ya gi­ri­yor­sun.” der. Bu söz kar­şı­sın­da şa­şı­ran Enes (ra),