Kayıtlar

Allah'ın Beş Emri İle İlgili Hadis-i Şerif

Allah'ın Beş Emri İle İlgili Hadis-i Şerif Haris Eş'ari radıyallahu anh Peygamber Aleyhisselâmın şöyle buyurduğunu anlatıyor: Allah’ü Teâlâ, Zekeriyya Aleyhisselâma oğlu Yahya Aleyhisselâma beş şeyi yapmasını ve ümmeti olan İsrail Oğullarının da bunlarla amel etmeleri için, onlara emirde bulunmasını emretti. Ancak neredeyse Yahya Aleyhisselâm bu emri yerine getirmekte geç kalmış bir durumda idi. Bunun için İsa Aleyhisselâm kendisine: — Allah’ü Teâlâ sana beş şeyi ifa etmeni ve İsrail Oğullarının da bunlarla amel etmeleri hususunda kendilerine emirde bulunmanı emretti. Ya sen onlara bunu emredeceksin yahut sen emretmezsen, ben emredeceğim, dedi. Bunun üzerine Yahya Aleyhisselâm: — Eğer sen bunu, benden önce yapacak olursan, Allah’ü Teâlâ'nın beni mahvetmesinden yahut azab etmesinden korkuyorum, dedi ve İsrail Oğullarını Beyt-i Mukaddes'de topladı. Mescid o kadar doldu ki, insanların bir kısmı duvarlardaki burçlarda oturdular. Yahya Aleyhisse

Allah-u Teâlâ Korkusunun 7 Alâmeti

Allah-u Teâlâ Korkusunun 7 Alâmeti Mümin, vücudunun bütün âzâları ile Allah’tan (Celle Celâluhû) korkandır. Nitekim büyük ahlâk ve fıkıh bilgini Ebu’l-Leys es-Semerkandî der ki: Allah (Celle Celâluhû)  korkusunun yedi alâmeti vardır: 1. Birinci alamet dilde belirir. Allah (Celle Celâluhû) korkusu taşıyan kul, dilini yalandan, dedikodudan, koğuculuktan, iftiradan ve boş konuşmaktan alıkoyar; bunlar yerine onu zikirle, Kur’an okumakla ve ilmî konuşmalarla meşgûl eder. 2. İkinci alamet kalpte belirir. Allah (Celle Celâluhû) korkusu taşıyan kul, başkalarına karşı kalbinde düşmanlık, iftira ve kıskançlık barındırmaz. Çünkü kıskançlık iyilikleri mahveder. Nitekim Peygamber Efendimiz (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurur: “Ateş odunu nasıl yerse (yakarsa) kıskançlıkta iyilikleri öyle yer (yok eder).” (Ebû Davud, 4903; İbn Mâce, 4210) Bilesin ki, kıskançlık, kalp hastalıklarının başlıcalarından biridir ve bu hastalıklar da ancak ilimle ve iyi ameller işleyerek t

Tarhana Çorbası İsmi Nereden Geliyor?

Tarhana Çorbası İsmi Nereden Geliyor? Yavuz Sultan Selim Çaldıran Savaşı'na giderken ordunun kamp kurup istirahat ettiği bir bölgede tebdil-i kıyafet ederek derviş kılığına girer. Kimseye haber vermeden geç saatte ordugâhtan ayrılır. Köylülerin yaşam şartlarını merak etmektedir. Bir köye girer ve gözüne kestirdiği bir evin kapısını çalar. Hane sahibi kapıyı açınca karşısında pejmürde bir derviş ile karşılaşır. Gerçi kendi halleri de pürmelaldir ama tanrı misafirine buyur etmemek olur mu? Hane halkı yaslağaç etrafında akşam yemeği yemektedirler. Sofrada sadece kara ekmek ve bir çorba kâsesi vardır. Tanrı misafiri hemen sofraya oturtulur. Ancak hane halkı Yavuz'un davranış ve azametinden şüphelenir. Ordugâh da yakındadır. Padişah olduğunu anlarlar sofralarının fakirliğinden utanıp "Af buyurun padişahım somun ve DARHANE çorbamızdan başka yiyeceğimiz yoktur" derler. Çorbanın lezzeti padişahın çok hoşuna gitmiştir. Hane halkına iltifatta ve ihsanda bulunur. İ

Hz. Musa Aleyhisselâm ve Çoban

Hz. Musa Aleyhisselâm ve Çoban Hz. Musa yolda bir çobana rastladı. Çoban şöyle dua ediyordu: - Ey kerem sahibi Rabbim, neredesin ki sana kul köle olayım. Ça­rığını dikeyim, saçını tarayayım. Elbiseni yıkayayım, bitlerini kıra­yım. Ey Yüce Rabbim, sana süt ikram edeyim. Elini öpüp ayağını ovayım. Uyuma vakti gelince yerini silip süpüreyim. Bütün keçile­rim sana kurban olsun! Çobanın bu şekilde saçma sapan konuştuğunu gören Hz. Musa: - Kiminle konuşuyorsun, diye sordu. - Bizi yaratan, bu yer ve göğü halk edenle, diye cevap verdi ço­ban. - Yazık, sen daha Müslüman olmadan kâfir oldun. Bu ne saçma söz, bu ne küfür! Çarık, elbise ancak sana yaraşır. Bir güneşin bun­lara ne ihtiyacı var? Allah’ü Teâlâ'nın her şeye kadir olduğunu bili­yorsan nasıl oluyor da böyle hezeyanlarda bulunuyorsun? Allah Celle Celâlüh böylesi hizmetlerden müstağnidir. Sen bu lafları kime söylüyorsun, amcana mı, dayına mı? Büyüyüp gelişmekte olan süt içer. Ayağa muh­taç olan çarık giyer.              

Şehirli İle Köylü

Şehirli İle Köylü Bir şehirli ile köylünün ahbaplığı vardı. Köylü, şehre geldikçe şe­hirliye misafir olur, evine kurulup otururdu, iki ay, üç ay konuk olur, dükkânında oturur, sofrasına katılırdı. Şehirli, köylünün her ihtiyacını karşılardı. Köylü bir gün şehirliye dönüp: - Efendim, dedi, sen hiç seyre seyrana çıkmaz mısın? Allah aş­kına bütün çocuklarınla birlikte köyüme gel! Şimdi ilkbahar, gül mevsimi, ya da yazın meyve zamanı gel de sana hizmet edeyim. Çoluk çocuğunu da getir, üç dört ay kal! Baharda köy pek hoş olur, ça­yırlık çimenlik, bağ bostan olur, gönle ferahlık verir. Şehirli, başından savmak için vaatte bulundu, vaadinin üstün­den de sekiz yıl geçti. Köylü her yıl: - Kış gelip çattı, ne vakit geleceksin, diye sorar, o da: - Bu yıl filan yerden misafir geldi, önümüzdeki yıl işten güçten kurtulursam gelirim, derdi.                                                                     -  Ailem, çoluk çocuğum sizi bekliyor, ey kerem sahibi, derdi köylü. Her yı

Her İşe Besmele İle Başlamak

Her İşe Besmele İle Başlamak  “Besmele” Bismillahirrahmanirrahim sözünün kısaltılmış şeklidir. Hayırlı bir işe başlarken, Allah’ı anmak üzere söylenen besmele Esirgeyen ve Bağışlayan Allah ın adıyla başlamak manasına gelir. Gerek dünya gerekse ahiret ile ilgili olsun, hayırlı ve meşru her işe Allah ın adını anarak Besmele ile başlamak, her Müslüman ın üzerinde titizlikle durması gereken görevlerdendir. Her işe, şeytandan Allah’a sığınarak Allahü Tealâ’nın adıyla başlamak, o işin hayırla sonuçlanmasına vesile olur. Onun için her işimize “Euzü billâhi min eşşeytânirracîm, Bismillâhirrahmânirrahîm” diyerek başlamalıdır. Kur’an-ı kerimde Allahü Tealâ “Kur’an okuyacağın zaman, kovulmuş şeytandan Allah’a sığın.” (Nahl, 98) buyurdu. Rasulullah Sallallahü Aleyhi Vesellem Efendimiz de Hadis-i şeriflerinde “Besmele ile başlanmayan her önemli iş noksan kalır.” [Beyheki] “Besmele ile yazı yazanın haceti kolaylaşır, Allahü Tealâ da razı olur.” [Deylemi] “Amel defterinde 70

Yaşamın Anlamını Kavramak...

Yaşamın Anlamını Kavramak... Yaşamın anlamını kavramak için dünyayı dolaşmaya çıkan bir genç gezdiği ülkelerden birinde ünlü bir bilgeyi ziyarete gitmişti. Gezgin genç bilgenin yaşadığı evde tüm duvarların kitaplarla kaplı olduğunu gördü. Fakat evi dikkatle gözden geçirdikten sonra yerde bir kilim duvar dibinde yatak olarak kullanılan bir sedir ortada ise bir masa ve sandalyeden başka evde hiçbir eşyanın olmadığını gördü ve merakla sordu: Neden hiç eşyanız yok? Dedi. Koltuklarınız kanepeleriniz büfeleriniz... Onlar nerede? Bilge bu soruya karşılık olarak kendi bir soru sordu gezgin gence; Senin de yalnızca sırtında taşıdığın küçük bir çantan var yavrum dedi. Peki, senin eşyaların nerede? Gezgin genç kendini savunurcasına yanıtladı bu soruyu: Ama görüyorsunuz... Ben yolcuyum. Ünlü bilge hak verircesine güldü: Ben de öyle yavrum dedi. Ben de öyle...

Kim Tüm Servetini Bir Tabloya Vermek İster!

Kim Tüm Servetini Bir Tabloya Vermek İster! Avrupa’nın ünlü sanat merkezlerinden birinde, çocuğun biri, vitrinde çok hoş bir tablo görür. Tablonun bedeli oldukça yüksektir. Çocuk bu tabloyu bir sonraki sene ağabeyinin doğum günü için almayı ister ve bir iş bulup kıt kanaat geçinerek biriktirdiği tüm para ile mağazaya gider. Şanslıdır, tablo satılmamıştır. İçeri girer, tabloyu bir süre yakından izledikten sonra resmi yapan sanatçıyı bulur ve “Ağabeyimin doğum günü için bu resmi satın almak istiyorum, tüm param da bu kadar” der. Ressam bir süre düşündükten sonra resmi paketler ve çocuğa satar. Çocuk paketini alır ve teşekkür ederek çıkar. Mağazadan adamın arkadaşları da vardır ve şaşkın şaşkın sorarlar: “Sen ne yaptın, o resmin değeri milyonlar ederdi. Neden bu kadar az paraya sattın?” Ressam cevap verir: “Evet, ben bu resme milyonlarını verecek bir sürü insan bulabilirdim, ancak tüm servetini bu resme verecek kaç kişi bulabilirdim?”  “Günümüzde insanlar her şeyin fiy

Yaşamın Fısıltısını Dinle...Yaşamın Fısıltısını Dinle...

Yaşamın Fısıltısını Dinle... Genç bir yönetici, yeni Jaguar'ı içinde kurulmuş, biraz da hızlıca, bir mahalleden geçiyordu. Park etmiş arabaların arasından yola fırlayan bir çocuk olabilir düşüncesiyle dikkatini daha çok yol kenarına vermişti. Bir şeyin yola fırladığını görünce hemen fren yaptı ama aracı durana kadar geçen mesafede yola çocuk fırlamadı. Bunun yerine, yepyeni arabasının yan kapısına büyükçe bir taş çarptı. Adam hızlıca frene yüklendi ve taşın fırlatıldığı boşluğa doğru geri geri gitti. Sinirlenmiş olan genç adam arabasından fırladı ve taşı atan çocuğu kaptığı gibi yakında park etmiş olan bir arabanın gövdesine sıkıştırdı. Bunu yaparken de bağırıyordu: - Sen ne yaptığını sanıyorsun serseri? Bu yaptığın ne demek oluyor? O gördüğün yepyeni ve pahalı bir araba ve attığın o taşın mahvettiği yeri düzelttirmek için kaportacıya bir sürü para ödemek zorunda kalacağım. Neden yaptın bunu? Küçük çocuk üzgün ve suçlu bir tavır içindeydi. - Lütfen amca, lütfen kızmayın

Elindekinin Hepsini Verdi

Elindekinin Hepsini Verdi Hz Ali’nin ağabeyi Cafer b Ebu Talib’in oğlu Abdullah, sıcak bir günde, bir kabilenin hurmalığına inmişti Abdullah burada dinlenirken, hurmalıkta çalışan köleye, yemek vakti üç parça ekmek geldiğini gördü Adam ekmeklerden birini ağzına götürmek üzereydi ki, birden önünde açlığı her halinden belli bir köpek belirdi. Köle elindeki ekmeği köpeğin önüne attı. Köpek ekmeği derhal yedi. Köle ekmeğin ikinci parçasını da attı. Köpek bunu da bir kerede sildi süpürdü. Köle bunun üzerine üçüncü parçayı da köpeğe verdi Kalkıp, yeniden işine dönmek üzereydi ki, olup biteni uzaktan seyreden Abdullah, yaklaşıp sordu: "Ey köle, bugünkü yiyeceğin ne kadardı?” Köle sıkılarak cevap verdi: “İşte bu üç parça ekmek” “O halde neden kendine hiç ayırmadın?” “Baktım ki, hayvan çok aç O halde bırakmak istemedim” “Peki, sen ne yiyeceksin şimdi?” “Oruç tutacağım” Bunun üzerine, Abdullah b Cafer, köleden sahibini, evinin nerede olduğunu sordu. Sonra d

Limon Suyunun Mucizevi Faydaları

Resim
Limon Suyunun Mucizevi Faydaları Yemeklerde, çorbalarınızda, balığın üzerinde yemeye doyamadığınız limonun birçok faydası olduğunu biliyor muydunuz? Limon, sindirim sisteminden bağışıklık sistemine destek olmaya, viral enfeksiyonlardan iltihap azaltmaya varıncaya kadar sağlığınız için oldukça önemlidir. Limon aynı zamanda C vitamini, B kompleks vitaminleri, kalsiyum, demir, magnezyum, potasyum ve lifle dolu bir gıda. Elmadan ya da üzümden daha fazla potasyum içeriyor. Limon, doğrudan dişlerinizin mine tabakasına zarar verebileceği için bunu bir miktar sıcak, ılık ya da soğuk suyla seyreltmeniz gerekiyor. Sabah bir bardak ılık limon suyu içtikten 15 ya da 30 dakika sonra kahvaltıya başlayın. Böylece limonun tüm faydalarını kazanılabilir. İşte limonun faydaları... Bağışıklık sisteminizi destekler: C vitamini bağışıklık sistemimizi destekler, limon da C vitaminiyle doludur. Sistemdeki C vitamini seviyesi stresli olduğunuz zamandaki tüketmeniz gereken ilk gıda

İnsan Ölmeden Biraz Evvel, Öleceğini Hissedebilir mi?

İnsan Ölmeden Biraz Evvel, Öleceğini Hissedebilir mi? Azrail Aleyhisselâm Kendisine Görünür mü? İnsanlar ölürken yanında bulunanları güçlükle tanır ve bazen da hiç tanıyamaz. Bunun sebebi, ölüm anındaki insanın aklî kuvvetinin zayıflaması olduğu sanılıyorsa da, o değildir. Belki hayattakilerin katiyen anlayamadıkları ve anlayamayacakları bazı şeylerin, o durumdaki insana açılması ve onun bütün mevcudiyetinin kendi benliğine çekilmesidir. Ölmek üzere olan hastada görülen ve yanındakiler tarafından anlaşılamayan yüz ifadeleri ve bazı sözler de bu derûnî hal ile ilgilidir. Yani onun görüp, yanındakilerin göremedikleri şeylerle ilgilidir. İbn Ebi'd-Dünya'nın (v.327/938) tahric ettiğine göre, sahabeden sonra gelen neslin (tâbi'in) meşhur fakihlerinden olan Ebu Cafer Muhammed b. Ali (v. 117/ 735), ölümü anında insana iyi ve kötü amellerinin gösterileceğini ve o esnada insanın, iyiliklere yönelip kötülüklerden göz yumacağını söylemiştir. Kıyâme Sûresi'ndeki: "