Kayıtlar

Tevazu

Tevazu Ahmed Rufai Hazretleri, bir gün talebelerine: - İçinizde kim bende bir ayıp görüyorsa bildirsin, dedi. Müritlerinden biri: - Efendim, sizde büyük bir ayıp var, diye cevap verdi. Ayıbını talebesine soracak kadar kendini aşmış bu mütavazi insan hiç kızmadı, talebesi böyle söylüyor diye üzülmedi, belki sadece ayıbından kurtulabilmek ümidiyle sordu: - Söyle dedi, kardeşim, o ayıbım nedir?  Talebe gözleri dolu dolu: - Bizim gibilerin size talebe olması, dedi.  Bu söz gönüllere çok tesir etmiş, sohbette bulunan herkes ağlamaya başlamıştı. Ahmed Rufai Hazretleri de ağlıyordu. Bir ara sadece;  - Ben sizin hizmetçinizim, ben hepinizden aşağıyım diyebildi.  Evet, keşke insanlar tabi olanlara bakıp, tabi olanlarda, tabi olunanı aramasalardı... Zira hem dün, hem bu gün o altın halkayı temsil eden büyüklerin etrafındaki insanlar, ne denli nezih olurlarsa olsunlar, onları gösterebilmekte çok acizdirler. Bugün dahi, bir büyük gönül erinin yanına gelip giden insanlar

Sözün Yalanına

Sözün Yalanına Bir gün Tebriz'de bir Yahudi, Şems'e gelerek: - Müjde ya Şems, Mevlana geliyor! Şems, bu müjde üzerine elinde ne v ar ne yoksa bu Yahudi’ye hediye eder. Biraz sonra başka biri Şems'e gelerek: - Yahudi seni aldattı ve bütün malını aldı. Ortada ne Mevlana var, ne bir şey... Gelen giden yok... Yahudi seni aldattı. Şems: - Biliyorum, ben malımı ve mülkümü bu sözün yalanına verdim, doğrusuna canımı vermek lazımdı. Dostluk... Büyüklerin dostluğu... (Alıntı)

Seyyide Tün Nefise

Seyyide Tün Nefise Allah dostlarından... Seyyide Tün Nefise Bir akşam vakti. Kapısı çalınıyor. Komşuları, gayrimüslim bir çift... Bir ricaları var. -Komşu, sende biliyorsun, bizim felçli bir kızımız var. Önemli bir işimiz çıktı, sabaha kadar gelemeyebiliriz. Biz gelene kadar Allah için... Kızımıza bakabilir misin? İşi gücü ibadet ve gözyaşı olan ulvi kadın: - Ne demek, siz işinize bakın evladınızı düşünmeyin. Anne baba işlerine, Seyyide Tün Nefise felçli kızın yanına gider. Saatler saatler... Allah dostunun gözleri, kızın üzerinde, sevgi dolu bakışlar ve kızdan sevgi dolu karşılıklar... İçi bir an bir garip bir garip oluyor. Gönül diliyle: - Allah’ım Allah’ım, şu güzel kızı şu güzel kızı ayağa ayağa kaldır ve ona hak yolu nasip et. Anne ve baba dönüyorlar. Hasta kızları komşularının ayağının dibinde oturmakta. Büyük bir mutluluk içersinde. Kapının açılmasıyla birlikte ayağa fırlıyor... ...ve hepsi artık, Allah'ın razı oldukları içeresinde, İslam’ın içinde. (Al

Açgözlülük

Açgözlülük Hz. Peygamber (sallallâhu aleyhi ve sellem) açgözlülük konusunda şöyle buyurmuştur: “Kendisine yetecek malı olduğu hâlde isteyen kimsenin aldığı şeyler, Kıyamet Günü’nde yüzünde tırmık izi ve yara olarak gelir.” Bu hadîs üzerinde İslâm âlimleri değerlendirmelerde bulunmuşlar, kimin zengin, kimin fakir sayılacağını diğer hadîslerden hareket ederek tesbit etmişlerdir. Hanefî mezhebine göre giyecek elbisesi ve o gün yiyecek yemeği bulunan kimsenin, başkalarından bir şeyler istemesi, dilencilik yapması doğru değildir. İhtiyacı olmadığı hâlde dilencilik yapanların Kıyamet Günü yüzünde izlerle gelmesi ise şöyle izâh edilmiştir. O kimselerin yüzündeki izler dilenme, isteme derecesine göre sıralanır. Az dilenenin yüzündeki iz az, daha fazla dilenenin izi daha fazla, çok dilenenin izi ise çok derin olacaktır. Hem dünyada hem âhirette böyle aşağılık duruma düşmemek için elden geldiği kadar istemekten kaçınmak gerekir. Kanaatkâr olmalı, açgözlülükten sakınmalıdır. İstenen

Ne Nasihat Etsem Heba Olur

Ne Nasihat Etsem Heba Olur Adamın birisi Bir âlimi ziyarete gider, ziyaretin sonunda o âlime, “Efendim, nasihatlerinize ihtiyacım var. Doğru yolu bulmak, o yolda yürüyüp rızayı ilahiyi tahsil etmek için bana nasihat eder misiniz?” diye istirhamda bulunur. -Âlim : “Olur evladım, nasihat ederim ama önce soracağım iki suale cevap vermelisin” der. —        Ziyaretçi “Peki efendim, buyurun sorun.” der. —Âlim : “Rabbül âlemin dünyayı mı ahiretten üstün tutmuş yoksa ahireti mi dünyadan üstün tutmuştur?” —Ziyaretçi, “Efendim, Rabbül âlemin, ahireti dünyaya tercih etmiş, ahireti dünyadan üstün kılmıştır” diye cevap verir. —Âlim, “Peki senin yanında durum nasıl?” diye sorusuna devam eder, “Sen dünyayı mı tercih etmektesin yoksa ahireti mi? Senin yanında üstün tutulan hangisidir?” —Ziyaretçi “Efendim, doğrusunu söylemek lazım gelirse, benim tercihim hep dünya olmuştur. Dünyaya olan sevgim ahirete galip gelmektedir.” Diye cevap verir -Âlim ikinci soru olarak da : “Peygamber (

Gelen Hak’tan Gelir

Gelen Hak’tan Gelir Cenâb-ı Hak buyuruyor: “Eğer Allah seni bir zarar uğratırsa, onu kendisinden başka giderecek yoktur. Ve eğer sana bir hayır verirse, (bunu da geri alacak yoktur). Şüphesiz O her şeye kadirdir.” (En’âm, 17) Rasûlullah (sav) buyurdular:  “Bismillâh! Allâh’a tevekkül ettim. Allâh’ım! Dalâlete düşmekten ve başkaları tarafından dalâlete sürüklenmekten, kaymaktan ve kaydırılmaktan, haksızlık yapmaktan ve haksızlığa uğramaktan, câhilce davranmaktan ve câhillerin davranışlarına muhâtap olmaktan Sana sığınırım.” (Ebû Dâvûd, Edeb, 102-103/5094; Tirmizî, Deavât, 35) İbn Abbas (ra)’dan şöyle rivayet edilmiştir. Hz. Peygamber (sav)’a İran Kisra’sı bir katır hediye etmişti. Rasûlullah (as) katıra eğeri vurdu, kendisi bindi, beni de terkisine aldı. Bir müddet gittikten sonra bana döndü ve: “Yavrum” dedi. Ben de: “Buyur, yâ Rasûlallâh!” dedim. Şöyle buyurdu: “Allah’ın emirlerini ve nehiylerini gözet ki, Allah da seni gözetsin. Allah’ı gözet ki onu önünde bulasın

İslâm Toplumu

İslâm Toplumu Cenâb-ı Hak buyuruyor: “Kim zerre miktarı hayır yapmışsa onu görür. Kim de zerre miktarı şer işlemişse onu görür.” (Zilzâl, 7-8) Rasûlullah (sav) buyurdular: “Din kardeşini güler yüzle karşılamak gibi (tabiî) bir iyiliği bile sakın küçük görme!” (Müslim, Birr 144. Ebû Dâvûd, Libâs 24; Tirmizî, Et’ime 30) Ebû Zer Cündeb İbni Cünâde (ra) şöyle dedi: “-Ey Allah’ın Resûlü! Hangi amel daha üstündür?” dedim. “-Allah’a iman ve Allah yolunda cihaddır” buyurdu. Ben: “-Hangi (esir veya) köle (yi âzat etmek) daha faziletlidir?” dedim. “-Sahiplerine göre en kıymetli ve bedeli en yüksek olanı” buyurdu. “-(Cihad ve köle âzâdını) yapamazsam?” dedim. “-(Bir) iş yapana yardım edersin veya işini beceremeyenin işini görürsün” buyurdu. “-Ey Allah’ın Resûlü! Bunlardan hiçbirini yapamazsam?” dedim. “-İnsanlara zarar vermezsin. Zira bu da kendi kendine iyilik etmen demektir” buyurdu. (Buhârî, Itk 2; Müslim, Îmân 136) Her Güne Bir Esma-ül Hüsna (Allah’ın En

İman ve Vicdan Borcu

İman ve Vicdan Borcu Cenâb-ı Hak buyuruyor: “…Rasûl size ne verdiyse onu alın! Size neyi yasakladıysa ondan da kaçının ve Allah’tan korkun! Çünkü Allah’ın azâbı şiddetlidir.” (Haşr, 7) Rasûlullah (sav) buyurdular: “Hiçbir kul, kıyâmet günün ömrünü nerede tükettiğinden, ilmiyle ne yaptığından, malını nereden kazanıp nereye harcadığından, vücudunu nerede yıprattığından hesâba çekilmedikçe bir adım dahî atamaz!” (Tirmizî, Kıyâmet, 1/2417) İnsanın örnek alma ihtiyacını ve taklit meylini hakkıyla tatmin edebilecek en mükemmel örnek, Rasûlullah (sav) Efendimiz’dir. Peygamber Efendimiz’i örnek almaktaki başarımız ise, hiç şüphesiz, O’nun emsâlsiz örnek şahsiyetine gönülden bağlanarak O’nu bütün kalbimizle sevmeye bağlıdır. Cenâb-ı Hak, Sevgili Rasûlü’nü, insanda tecelli eden bir sanat harikası olarak halketmiştir. O’nu, âlemlere rahmet ve bütün beşeriyete fiilî bir kıstas kılmıştır. Bu itibarla Allah Rasûlü’nün hayatı, kıyamete kadar gelecek bütün nesillere emsalsiz bir örne

Gözlerin Nasîbi

Gözlerin Nasîbi Cenâb-ı Hak buyuruyor: “Allâh sözün en güzelini, birbiriyle uyumlu ve bıkılmadan tekrar tekrar okunan bir kitap olarak indirdi. Rablerinden korkanların, bu Kitab’ın tesiriyle tüyleri ürperir, derken hem bedenleri hem de gönülleri Allâh’ın zikrine ısınıp yumuşar. İşte bu Kitap, Allâh’ın, dilediğini kendisiyle doğru yola ilettiği hidâyet rehberidir. Allâh kimi de saptırırsa, artık ona yol gösteren olmaz.” (Zümer, 23) Rasûlullah (sav) buyurdular: “Kim Kur’ân-ı Kerîm’i okur ve onunla amel ederse, kıyâmet günü ebeveynine bir tâc giydirilir. Bu tâcın ışığı, güneş dünyâdaki bir eve konulduğunda onun vereceği ışıktan daha güzeldir. Öyleyse, Kur’ân-ı Kerîm ile bizzat amel edenin ışığı nasıl olur, düşünebiliyor musunuz?” (Ebû Dâvûd, Vitir, 14/1453) Bir gün Peygamber Efendimiz, sahâbîlerine: “–Gözlerinize ibâdetten nasîbini veriniz!” tavsiyesinde bulunmuştu. “–Gözlerimizin nasîbi nedir ey Allâh’ın Rasûlü?” diye sordular. Peygamber Efendimiz (sav)de: “–Mushafa b

İlahi Aşk

İlahi Aşk Cenâb-ı Hak buyuruyor: “İnsanlardan bazıları Allah'tan başkasını Allah'a denk tanrılar edinir de onları Allah'ı sever gibi severler. İman edenlerin Allah'a olan sevgileri ise (onlarınkinden) çok daha fazladır. Keşke zalimler azabı gördükleri zaman (anlayacakları gibi) bütün kuvvetin Allah'a ait olduğunu ve Allah'ın azabının çok şiddetli olduğunu önceden anlayabilselerdi.” (Bakara, 165) Rasûlullah (sav) buyurdular: “Allah’ım! Sana teslim oldum, ben sana inandım, sana dayandım. Yüzümü gönlümü sana çevirdim, senin yardımınla düşmanlara karşı mücâdele ettim.” ( Müslim, Zikir 67. Buhârî, Teheccüd 1, Tevhîd 7, 8, 24, 35;) Bir gün Mâlik bin Dinar, Sâbit Benan’la birlikte Rabia Hatun’un yanına giderler. Rabia Hatun, Mâlik bin Dinar’a şöyle der: “-Söyle bana, niçin Allah’a ibâdet edersin? Buna cevap olarak Malik bin Dinar şöyle der: “-Cennete müştâkım.” Buna bir cevap vermeden Rabia hemen Sâbit’e dönüp: “-Oğlum, sen kulluk etmekte Allah’ta

Berat Gecesi

Berat Gecesi Cenâb-ı Hak buyuruyor: “O, kullarının tevbesini kabul eden, kötülükleri bağışlayan ve yaptıklarınızı bilendir.” (Şûrâ, 25) Rasûlullah (sav) buyurdular: "Şaban ayının onbeşinci gecesi olduğu zaman, gecesinde ibadete kalkın. Ve o gecenin gündüzünü oruç tutun. Çünkü o gece güneş batınca Allah Teâlâ (Keyfiyeti bizce meçhul bir halde) dünyaya en yakın göğe inerek (o andan) fecir oluncaya kadar: “Benden mağfiret dileyen yok mu, onu mağfiret edeyim. Benden rızık isteyen yok mu, onu rızıklandırayım. (Bir bela ile) mübtela olan yok mu, ona kurtuluş vereyim. Şöyle olan yok mu? Böyle olan yok mu?” buyurur.” (İbn Mâce, H. no: 1388) Berat Gecesini Nasıl İhya Etmeli? Şa'ban-ı şerifin onbeşinci, Berat gecesi akşam namazından sonra üç kere Yasin sûresi ve her birinin sonunda Berat duâsı okunacaktır. Birinci Yâsin-i Şerîfden sonra bu duâ okunurken Allah'ın saîd kullarından olmak niyyetiyle okunacaktır. İkinci defa okunurken hayırlı ömür uzunluğu niyyetiyle okun

Berât Gecesinin Faziletleri

Berât Gecesinin Faziletleri Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular: • Şa’bân ayının yarısı olunca gecesinde kâim olunuz (namaz kılınız), gündüzünde oruç tutunuz. (Sünen-i İbn-i Mâce) • “Her kim bu (Berât) gece(sinde) yüz rek’at namaz kılarsa, Allâhü Teâlâ ona yüz melek gönderir. Bunlardan otuzu ona cenneti müjdeler, otuzu cehennem azâbından emniyette olduğunu söyler, otuzu da dünyâ âfetlerini ondan geri çevirir. On melek de o kimseyi şeytanın tuzaklarından muhâfaza eder.” • “Kim şu beş geceyi ihyâ ederse o kimseye cennet vâcib olur: Terviye gecesi (Arefeden önceki gece), Arefe gecesi, Kurban Bayramı gecesi, Ramazan Bayramı gecesi, Şa’bân’ın on beşinci gecesi.” (et-Tergîb ve't-Terhîb) Berât gecesinin husûsiyetlerinden bazıları: • Hikmetli her iş -kulların rızıkları, ecelleri ve sâir işleri bu gecede ayırt edilir; yazılır. • Bu gecede ibâdet etmek çok fazîletlidir. • Bu gecede rahmet iner. Hadîs-i şerîfte: “Şa'bân ayının yarısı olduğu (on be

Kazançlı Gecelerden Berât Kandili

Kazançlı Gecelerden Berât Kandili Sübkî (Rahimehullâh) tefsirinde şöyle buyurur: “Beraat ge­cesi, bir yıl içinde işlenen günahlara keffaret; Cuma gecesi, haf­ta içinde işlenen günahlara keffarettir. Yani bu geceleri ibâdet ile ihya etmek, belirtilen sürelerdeki günahlara keffarettir.” Bu sebeple Beraat gecesine “Keffaret Gecesi” de denilir. Yine bu geceye, şu hadîsi şerîf sebebiyle “Hayat Gecesi”de denilmiştir: “Her kim bayram gecesini ve Şaban ayının on beşinci (Beraat) gecesini ibâdetle ihya ederse, kalplerin öl­düğü günde o kişinin kalbi ölmez” (İbn Mâce, 1782) Bu gecenin bir adı da “Kısmet ve Kader Gecesi”. Bu ismi almasının sebebi şu rivâyettir. Resûlullâh (s.a.v.) buyurdu ki: “Şaban ’ın yarısının gecesinde senenin tüm işleri kesin ka­rarı bağlanır. Yaşayacak olanlar, ölecek olanlardan ayrılıp yazılır.” (Suyûtî, Dürül-Mensûr, 13/252-253) Bir rivâyette ise şöyledir: “Şaban’ın yarısının gecesi, Allâhü Te‘âla ölüm meleğine, o sene öldürmek istediği her canlının ruhunu kab

Mucize kurtuluş! Öldürmeyen Allah öldürmüyor!

Resim
Mucize kurtuluş! Öldürmeyen Allah öldürmüyor! İzmir’in Buca ilçesine bağlı Yenigün Mahallesi'nde oturan 16 yaşındaki Başak Görücü sofra bezini silkelemek için 5. katta bulunan evinin penceresine çıktı. Üzerine bastığı koltuğun kayması ile bir anda dengesini kaybederek aşağıya düştü. Düşerken altta bulunan erik ağacının dallarına çarpmasıyla zemine sert şekilde çakılmaktan kurtuldu.  112 ambulansı ile Buca Seyfi Demirsoy Devlet Hastanesi Acil Servisine getirilen Başak’ta, yapılan tetkik ve incelemeler sonucunda sırt omurlarında çatlak, bel omurlarında parçalanma kırığı ve omurganın kayması saptandı. Acilen Beyin Cerrahi Uzmanı Op.Dr. Berkant Atay tarafından gece 01.00’de ameliyata alınan Başak, 4 saat süren ameliyatın sonrasında servise alındı. Başak Görücü, sedyeyle geldiği hastaneden yürüyerek çıktı. Hızımı Yavaşlattı Tedavi altındayken yürüyememe korkusu yaşadığını belirten Başak Görücü, yaşadığı kazayı şu sözlerle anlattı “Sofra bezini silkelemek için

Sırf Zatını Ve Rızasını Taleb Ederek O’na İtaat Ediniz.

Sırf Zatını Ve Rızasını Taleb Ederek O’na İtaat Ediniz. Cennet ve cehennemi yaratmamış olsa bile, İzzet ve Celâl sahibi Allah, korkulmaya ve ümit beslenmeye lâyıktır. Sırf zatını ve rızasını taleb ederek O’na itaat ediniz. Üzerinizde ne O’nun lütuf ve ihsanının düşüncesi bulunsun, ne de azabının endişesi. O’na kulluk; emirlerine boyun eğmek, yasaklarından kaçınmak ve takdirlerine karşı sabırlı olmakla mümkündür. O’na dönünüz. Abdulkadir Geylani Rahmetullahi Aleyh

Unutkanlığın Pek Çok Nedeni Olabilir

Unutkanlığın Pek Çok Nedeni Olabilir 1.   Harama bakmak.   2.   Haramla beslenmek.   3.   Zihni çok yoracak olan gereksiz şeylerle doldurmak. Televizyon, bilgisayar gibi.   4.   Fazla cinsel ilşkiye girmek. Özellikle kendi kendine tatmin olmak.   5.   Zihnin sürekli çalışmasını engelleyecek kadar boş durmaktan sakınması gerekir. Ayrıca:   1.   Sürekli tekrar etmesi, 2.   Elde ettiği ilmi hayata geçirmesi ve onu yaşaması, 3.   Uygun ortamlarda anlatması, 4.   Faydasız ilimden de sakınmak gerekir. (Sorularla İslamiyet)

Ey İlim Öğrenmeye İstekli Kişi

Ey İlim Öğrenmeye İstekli Kişi Ey ilim öğrenmeye istekli ve susuzluğunu gidermek için çırpınan kişi! Elde edeceğin ilimle akranlarına karşı böbürlenmeyi, insanların teveccühünü kazanmayı ve yığınla dünya malı toplamayı amaçlıyorsan; sen dinini yıkmak, kendini ateşe atmak ve dünyalık karşılığında ahiretini satmak için çalışıyorsun demektir. Bu alış-veriş senin zararınadır… İlim öğrenmedeki amacın bilgileri aktarmak değil, doğru yolu bulmak/hidayete ermekse; ne mutlu sana! Sen yürüdükçe melekler sana kanat gerer. Gayret gösterdikçe, denizdeki balıklar bağışlanman için dua eder… Bilinsin ki insanlar ilim talebi konusunda üi durumdan biri üzere bulunurlar: Kimileri ahiret azığı olsun diye ilim öğrenir ve sadece Allah’ın rızasını ve ahireti gözetir. Bunlar kurtuluşa ereceklerdir. Kimileri dünya hayatında ilimden faydalanmak, onun vesilesiyle izzet ve şeref sahibi olmak ve mal kazanmak sevdasındadır. Değersiz bir amaç peşinde olduklarının da farkındadır. Bunlar, tehlike

Sen O’ndan Râzı, O da Senden Râzı

Sen O’ndan Râzı, O da Senden Râzı Cenâb-ı Hak buyuruyor: “Ey huzura kavuşmuş insan! Sen O’ndan râzı, O da senden râzı olarak Rabbine dön. (Sâlih) kullarım arasına katıl ve cennetime gir!” (Fecr, 27-30) Rasûlullah (sav) buyurdular: “Mükâfâtın büyüklüğü, belânın şiddetine göredir. Allâh, sevdiği topluluğu belâya uğratır. Kim başına gelene rızâ gösterirse, Allâh ondan hoşnut olur. Kim de rızâ göstermezse, Allâh’ın gazabına uğrar.” (Tirmizî, Zühd, 57/2396; İbn-i Mâce, Fiten, 23) Peygamber Efendimiz (sav) bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyuruyor: “Kuvvetli mü’min, (Allâh katında) zayıf mü’minden daha hayırlı ve daha sevimlidir. (Bununla birlikte) her ikisinde de hayır vardır. Sen, sana faydalı olan şeyi elde etmeye çalış. Allâh’tan yardım dile ve asla acziyet gösterme. Başına bir şey gelirse, «Eğer şöyle yapsaydım, böyle olurdu.» diye hayıflanıp durma! «Allâh’ın takdîri bu, O, ne dilerse yapar.» de! Zîrâ; «Eğer şöyle yapsaydım.» sözü, şeytanı memnun edecek işlerin kapısı

Dünya Hayatının Asıl Yüzü

Dünya Hayatının Asıl Yüzü Cenâb-ı Hak buyuruyor: “Onlar, dünya hayatının görünen yüzünü bilirler. Ahiretten ise, onlar tamamen gafildirler.” (Rûm, 7) Rasûlullah (sav) buyurdular: “Dünyaya sövmeyiniz. Müminin dünya üzerinde hayrın kendisine ulaşıp şerden uzaklaştığı bir surette dolaşması ne de güzeldir! Kul: “Allah dünyaya lânet etsin!” dediği zaman dünya da: “Allah da kendisine isyan edenlere lânet etsin!” diye karşılık verir.” (Deylemî, hadis no: 7288) Dünyaya lânetin mubah olduğuyla ilgili ondan bir hadis vârid olmamıştır. Dünyanın bir kısmının, insanı Allah Teâlâ’dan uzaklaştırıp başka şeyle uğraştırmasından dolayı hakikat ehli bazı kimseler: “Seni Mevla’dan alıkoyan şey, senin dünyan ve senin bahtsızlık sebebindir.” demişlerdir. İnsanı Allah’a yaklaştıran ve O’na ibâdete yardımcı olan dünya ise övgüye lâyıktır. Mesnevî’de şöyle der: Dünya nedir? Allah’tan gâfil olmak Kumaş, para, tartı ve kadın dünya değildir. Din için kazandığın mal için: Rasûl: ‘O ne g

Kirlenmeme Hassasiyeti

Kirlenmeme Hassasiyeti Cenâb-ı Hak buyuruyor: “Hayır! Bilâkis onların işlemekte oldukları (kötülükler) kalplerini kirletmiştir.” (Mutaffifîn, 14) Rasûlullah (sav) buyurdular: Mü’min, bir günah işlediği zaman kalbinde siyah bir nokta meydana gelir. Eğer o günâhı hemen terk edip tevbe ve istiğfâr ederse kalbi cilâlanır, eski parlaklığına kavuşur. Böyle yapmaz da günah işlemeye devâm ederse, siyah noktalar gittikçe çoğalır ve netîcede kalbini büsbütün kaplar…” (Tirmizî, Tefsîr, 83; İbn-i Mâce, Zühd, 29; Ahmed bin Hanbel, Müsned, II, 297) Bayezid-i Bistami (rh) uyarıyor: Bir günah işleyeceğin zaman onu Allah’ın sana verdiği bir uzuvla yapma? -Allah’ın verdiğinden başka uzuv mu var ki? Bir günah işleyeceğin zaman onu Allah’ın gördüğü bir yerde yapma. -Allah’ın görmediği yer mi var ki? Bir günah işleyeceğin zaman onu Allah’ın yarattığı bir yerde yapma. -Allah’ın yarattığından başka yer mi var ki? O zaman neden işlersin o günahı? Neden Allah’ın senin için çizdi