Kayıtlar

İman ve Vicdan Borcu

İman ve Vicdan Borcu Cenâb-ı Hak buyuruyor: “…Rasûl size ne verdiyse onu alın! Size neyi yasakladıysa ondan da kaçının ve Allah’tan korkun! Çünkü Allah’ın azâbı şiddetlidir.” (Haşr, 7) Rasûlullah (sav) buyurdular: “Hiçbir kul, kıyâmet günün ömrünü nerede tükettiğinden, ilmiyle ne yaptığından, malını nereden kazanıp nereye harcadığından, vücudunu nerede yıprattığından hesâba çekilmedikçe bir adım dahî atamaz!” (Tirmizî, Kıyâmet, 1/2417) İnsanın örnek alma ihtiyacını ve taklit meylini hakkıyla tatmin edebilecek en mükemmel örnek, Rasûlullah (sav) Efendimiz’dir. Peygamber Efendimiz’i örnek almaktaki başarımız ise, hiç şüphesiz, O’nun emsâlsiz örnek şahsiyetine gönülden bağlanarak O’nu bütün kalbimizle sevmeye bağlıdır. Cenâb-ı Hak, Sevgili Rasûlü’nü, insanda tecelli eden bir sanat harikası olarak halketmiştir. O’nu, âlemlere rahmet ve bütün beşeriyete fiilî bir kıstas kılmıştır. Bu itibarla Allah Rasûlü’nün hayatı, kıyamete kadar gelecek bütün nesillere emsalsiz bir örne

Gözlerin Nasîbi

Gözlerin Nasîbi Cenâb-ı Hak buyuruyor: “Allâh sözün en güzelini, birbiriyle uyumlu ve bıkılmadan tekrar tekrar okunan bir kitap olarak indirdi. Rablerinden korkanların, bu Kitab’ın tesiriyle tüyleri ürperir, derken hem bedenleri hem de gönülleri Allâh’ın zikrine ısınıp yumuşar. İşte bu Kitap, Allâh’ın, dilediğini kendisiyle doğru yola ilettiği hidâyet rehberidir. Allâh kimi de saptırırsa, artık ona yol gösteren olmaz.” (Zümer, 23) Rasûlullah (sav) buyurdular: “Kim Kur’ân-ı Kerîm’i okur ve onunla amel ederse, kıyâmet günü ebeveynine bir tâc giydirilir. Bu tâcın ışığı, güneş dünyâdaki bir eve konulduğunda onun vereceği ışıktan daha güzeldir. Öyleyse, Kur’ân-ı Kerîm ile bizzat amel edenin ışığı nasıl olur, düşünebiliyor musunuz?” (Ebû Dâvûd, Vitir, 14/1453) Bir gün Peygamber Efendimiz, sahâbîlerine: “–Gözlerinize ibâdetten nasîbini veriniz!” tavsiyesinde bulunmuştu. “–Gözlerimizin nasîbi nedir ey Allâh’ın Rasûlü?” diye sordular. Peygamber Efendimiz (sav)de: “–Mushafa b

İlahi Aşk

İlahi Aşk Cenâb-ı Hak buyuruyor: “İnsanlardan bazıları Allah'tan başkasını Allah'a denk tanrılar edinir de onları Allah'ı sever gibi severler. İman edenlerin Allah'a olan sevgileri ise (onlarınkinden) çok daha fazladır. Keşke zalimler azabı gördükleri zaman (anlayacakları gibi) bütün kuvvetin Allah'a ait olduğunu ve Allah'ın azabının çok şiddetli olduğunu önceden anlayabilselerdi.” (Bakara, 165) Rasûlullah (sav) buyurdular: “Allah’ım! Sana teslim oldum, ben sana inandım, sana dayandım. Yüzümü gönlümü sana çevirdim, senin yardımınla düşmanlara karşı mücâdele ettim.” ( Müslim, Zikir 67. Buhârî, Teheccüd 1, Tevhîd 7, 8, 24, 35;) Bir gün Mâlik bin Dinar, Sâbit Benan’la birlikte Rabia Hatun’un yanına giderler. Rabia Hatun, Mâlik bin Dinar’a şöyle der: “-Söyle bana, niçin Allah’a ibâdet edersin? Buna cevap olarak Malik bin Dinar şöyle der: “-Cennete müştâkım.” Buna bir cevap vermeden Rabia hemen Sâbit’e dönüp: “-Oğlum, sen kulluk etmekte Allah’ta

Berat Gecesi

Berat Gecesi Cenâb-ı Hak buyuruyor: “O, kullarının tevbesini kabul eden, kötülükleri bağışlayan ve yaptıklarınızı bilendir.” (Şûrâ, 25) Rasûlullah (sav) buyurdular: "Şaban ayının onbeşinci gecesi olduğu zaman, gecesinde ibadete kalkın. Ve o gecenin gündüzünü oruç tutun. Çünkü o gece güneş batınca Allah Teâlâ (Keyfiyeti bizce meçhul bir halde) dünyaya en yakın göğe inerek (o andan) fecir oluncaya kadar: “Benden mağfiret dileyen yok mu, onu mağfiret edeyim. Benden rızık isteyen yok mu, onu rızıklandırayım. (Bir bela ile) mübtela olan yok mu, ona kurtuluş vereyim. Şöyle olan yok mu? Böyle olan yok mu?” buyurur.” (İbn Mâce, H. no: 1388) Berat Gecesini Nasıl İhya Etmeli? Şa'ban-ı şerifin onbeşinci, Berat gecesi akşam namazından sonra üç kere Yasin sûresi ve her birinin sonunda Berat duâsı okunacaktır. Birinci Yâsin-i Şerîfden sonra bu duâ okunurken Allah'ın saîd kullarından olmak niyyetiyle okunacaktır. İkinci defa okunurken hayırlı ömür uzunluğu niyyetiyle okun

Berât Gecesinin Faziletleri

Berât Gecesinin Faziletleri Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular: • Şa’bân ayının yarısı olunca gecesinde kâim olunuz (namaz kılınız), gündüzünde oruç tutunuz. (Sünen-i İbn-i Mâce) • “Her kim bu (Berât) gece(sinde) yüz rek’at namaz kılarsa, Allâhü Teâlâ ona yüz melek gönderir. Bunlardan otuzu ona cenneti müjdeler, otuzu cehennem azâbından emniyette olduğunu söyler, otuzu da dünyâ âfetlerini ondan geri çevirir. On melek de o kimseyi şeytanın tuzaklarından muhâfaza eder.” • “Kim şu beş geceyi ihyâ ederse o kimseye cennet vâcib olur: Terviye gecesi (Arefeden önceki gece), Arefe gecesi, Kurban Bayramı gecesi, Ramazan Bayramı gecesi, Şa’bân’ın on beşinci gecesi.” (et-Tergîb ve't-Terhîb) Berât gecesinin husûsiyetlerinden bazıları: • Hikmetli her iş -kulların rızıkları, ecelleri ve sâir işleri bu gecede ayırt edilir; yazılır. • Bu gecede ibâdet etmek çok fazîletlidir. • Bu gecede rahmet iner. Hadîs-i şerîfte: “Şa'bân ayının yarısı olduğu (on be

Kazançlı Gecelerden Berât Kandili

Kazançlı Gecelerden Berât Kandili Sübkî (Rahimehullâh) tefsirinde şöyle buyurur: “Beraat ge­cesi, bir yıl içinde işlenen günahlara keffaret; Cuma gecesi, haf­ta içinde işlenen günahlara keffarettir. Yani bu geceleri ibâdet ile ihya etmek, belirtilen sürelerdeki günahlara keffarettir.” Bu sebeple Beraat gecesine “Keffaret Gecesi” de denilir. Yine bu geceye, şu hadîsi şerîf sebebiyle “Hayat Gecesi”de denilmiştir: “Her kim bayram gecesini ve Şaban ayının on beşinci (Beraat) gecesini ibâdetle ihya ederse, kalplerin öl­düğü günde o kişinin kalbi ölmez” (İbn Mâce, 1782) Bu gecenin bir adı da “Kısmet ve Kader Gecesi”. Bu ismi almasının sebebi şu rivâyettir. Resûlullâh (s.a.v.) buyurdu ki: “Şaban ’ın yarısının gecesinde senenin tüm işleri kesin ka­rarı bağlanır. Yaşayacak olanlar, ölecek olanlardan ayrılıp yazılır.” (Suyûtî, Dürül-Mensûr, 13/252-253) Bir rivâyette ise şöyledir: “Şaban’ın yarısının gecesi, Allâhü Te‘âla ölüm meleğine, o sene öldürmek istediği her canlının ruhunu kab

Mucize kurtuluş! Öldürmeyen Allah öldürmüyor!

Resim
Mucize kurtuluş! Öldürmeyen Allah öldürmüyor! İzmir’in Buca ilçesine bağlı Yenigün Mahallesi'nde oturan 16 yaşındaki Başak Görücü sofra bezini silkelemek için 5. katta bulunan evinin penceresine çıktı. Üzerine bastığı koltuğun kayması ile bir anda dengesini kaybederek aşağıya düştü. Düşerken altta bulunan erik ağacının dallarına çarpmasıyla zemine sert şekilde çakılmaktan kurtuldu.  112 ambulansı ile Buca Seyfi Demirsoy Devlet Hastanesi Acil Servisine getirilen Başak’ta, yapılan tetkik ve incelemeler sonucunda sırt omurlarında çatlak, bel omurlarında parçalanma kırığı ve omurganın kayması saptandı. Acilen Beyin Cerrahi Uzmanı Op.Dr. Berkant Atay tarafından gece 01.00’de ameliyata alınan Başak, 4 saat süren ameliyatın sonrasında servise alındı. Başak Görücü, sedyeyle geldiği hastaneden yürüyerek çıktı. Hızımı Yavaşlattı Tedavi altındayken yürüyememe korkusu yaşadığını belirten Başak Görücü, yaşadığı kazayı şu sözlerle anlattı “Sofra bezini silkelemek için

Sırf Zatını Ve Rızasını Taleb Ederek O’na İtaat Ediniz.

Sırf Zatını Ve Rızasını Taleb Ederek O’na İtaat Ediniz. Cennet ve cehennemi yaratmamış olsa bile, İzzet ve Celâl sahibi Allah, korkulmaya ve ümit beslenmeye lâyıktır. Sırf zatını ve rızasını taleb ederek O’na itaat ediniz. Üzerinizde ne O’nun lütuf ve ihsanının düşüncesi bulunsun, ne de azabının endişesi. O’na kulluk; emirlerine boyun eğmek, yasaklarından kaçınmak ve takdirlerine karşı sabırlı olmakla mümkündür. O’na dönünüz. Abdulkadir Geylani Rahmetullahi Aleyh

Unutkanlığın Pek Çok Nedeni Olabilir

Unutkanlığın Pek Çok Nedeni Olabilir 1.   Harama bakmak.   2.   Haramla beslenmek.   3.   Zihni çok yoracak olan gereksiz şeylerle doldurmak. Televizyon, bilgisayar gibi.   4.   Fazla cinsel ilşkiye girmek. Özellikle kendi kendine tatmin olmak.   5.   Zihnin sürekli çalışmasını engelleyecek kadar boş durmaktan sakınması gerekir. Ayrıca:   1.   Sürekli tekrar etmesi, 2.   Elde ettiği ilmi hayata geçirmesi ve onu yaşaması, 3.   Uygun ortamlarda anlatması, 4.   Faydasız ilimden de sakınmak gerekir. (Sorularla İslamiyet)

Ey İlim Öğrenmeye İstekli Kişi

Ey İlim Öğrenmeye İstekli Kişi Ey ilim öğrenmeye istekli ve susuzluğunu gidermek için çırpınan kişi! Elde edeceğin ilimle akranlarına karşı böbürlenmeyi, insanların teveccühünü kazanmayı ve yığınla dünya malı toplamayı amaçlıyorsan; sen dinini yıkmak, kendini ateşe atmak ve dünyalık karşılığında ahiretini satmak için çalışıyorsun demektir. Bu alış-veriş senin zararınadır… İlim öğrenmedeki amacın bilgileri aktarmak değil, doğru yolu bulmak/hidayete ermekse; ne mutlu sana! Sen yürüdükçe melekler sana kanat gerer. Gayret gösterdikçe, denizdeki balıklar bağışlanman için dua eder… Bilinsin ki insanlar ilim talebi konusunda üi durumdan biri üzere bulunurlar: Kimileri ahiret azığı olsun diye ilim öğrenir ve sadece Allah’ın rızasını ve ahireti gözetir. Bunlar kurtuluşa ereceklerdir. Kimileri dünya hayatında ilimden faydalanmak, onun vesilesiyle izzet ve şeref sahibi olmak ve mal kazanmak sevdasındadır. Değersiz bir amaç peşinde olduklarının da farkındadır. Bunlar, tehlike

Sen O’ndan Râzı, O da Senden Râzı

Sen O’ndan Râzı, O da Senden Râzı Cenâb-ı Hak buyuruyor: “Ey huzura kavuşmuş insan! Sen O’ndan râzı, O da senden râzı olarak Rabbine dön. (Sâlih) kullarım arasına katıl ve cennetime gir!” (Fecr, 27-30) Rasûlullah (sav) buyurdular: “Mükâfâtın büyüklüğü, belânın şiddetine göredir. Allâh, sevdiği topluluğu belâya uğratır. Kim başına gelene rızâ gösterirse, Allâh ondan hoşnut olur. Kim de rızâ göstermezse, Allâh’ın gazabına uğrar.” (Tirmizî, Zühd, 57/2396; İbn-i Mâce, Fiten, 23) Peygamber Efendimiz (sav) bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyuruyor: “Kuvvetli mü’min, (Allâh katında) zayıf mü’minden daha hayırlı ve daha sevimlidir. (Bununla birlikte) her ikisinde de hayır vardır. Sen, sana faydalı olan şeyi elde etmeye çalış. Allâh’tan yardım dile ve asla acziyet gösterme. Başına bir şey gelirse, «Eğer şöyle yapsaydım, böyle olurdu.» diye hayıflanıp durma! «Allâh’ın takdîri bu, O, ne dilerse yapar.» de! Zîrâ; «Eğer şöyle yapsaydım.» sözü, şeytanı memnun edecek işlerin kapısı

Dünya Hayatının Asıl Yüzü

Dünya Hayatının Asıl Yüzü Cenâb-ı Hak buyuruyor: “Onlar, dünya hayatının görünen yüzünü bilirler. Ahiretten ise, onlar tamamen gafildirler.” (Rûm, 7) Rasûlullah (sav) buyurdular: “Dünyaya sövmeyiniz. Müminin dünya üzerinde hayrın kendisine ulaşıp şerden uzaklaştığı bir surette dolaşması ne de güzeldir! Kul: “Allah dünyaya lânet etsin!” dediği zaman dünya da: “Allah da kendisine isyan edenlere lânet etsin!” diye karşılık verir.” (Deylemî, hadis no: 7288) Dünyaya lânetin mubah olduğuyla ilgili ondan bir hadis vârid olmamıştır. Dünyanın bir kısmının, insanı Allah Teâlâ’dan uzaklaştırıp başka şeyle uğraştırmasından dolayı hakikat ehli bazı kimseler: “Seni Mevla’dan alıkoyan şey, senin dünyan ve senin bahtsızlık sebebindir.” demişlerdir. İnsanı Allah’a yaklaştıran ve O’na ibâdete yardımcı olan dünya ise övgüye lâyıktır. Mesnevî’de şöyle der: Dünya nedir? Allah’tan gâfil olmak Kumaş, para, tartı ve kadın dünya değildir. Din için kazandığın mal için: Rasûl: ‘O ne g

Kirlenmeme Hassasiyeti

Kirlenmeme Hassasiyeti Cenâb-ı Hak buyuruyor: “Hayır! Bilâkis onların işlemekte oldukları (kötülükler) kalplerini kirletmiştir.” (Mutaffifîn, 14) Rasûlullah (sav) buyurdular: Mü’min, bir günah işlediği zaman kalbinde siyah bir nokta meydana gelir. Eğer o günâhı hemen terk edip tevbe ve istiğfâr ederse kalbi cilâlanır, eski parlaklığına kavuşur. Böyle yapmaz da günah işlemeye devâm ederse, siyah noktalar gittikçe çoğalır ve netîcede kalbini büsbütün kaplar…” (Tirmizî, Tefsîr, 83; İbn-i Mâce, Zühd, 29; Ahmed bin Hanbel, Müsned, II, 297) Bayezid-i Bistami (rh) uyarıyor: Bir günah işleyeceğin zaman onu Allah’ın sana verdiği bir uzuvla yapma? -Allah’ın verdiğinden başka uzuv mu var ki? Bir günah işleyeceğin zaman onu Allah’ın gördüğü bir yerde yapma. -Allah’ın görmediği yer mi var ki? Bir günah işleyeceğin zaman onu Allah’ın yarattığı bir yerde yapma. -Allah’ın yarattığından başka yer mi var ki? O zaman neden işlersin o günahı? Neden Allah’ın senin için çizdi

Zarif Gönüllere Sahip Olmak

Zarif Gönüllere Sahip Olmak Cenâb-ı Hak buyuruyor: “Rahmân’ın (has) kulları onlardır ki, yeryüzünde tevâzu ile yürürler ve kendini bilmez kimseler onlara lâf attığında, (incitmeksizin) «Selâm!» derler (geçerler).” (Furkân, 63) Rasûlullah (sav) buyurdular: “Size iyilik yapanlara karşı iyilik yapmak, fenâlık yapanlara da fenâlık yapmak meziyet değildir. Asıl meziyet, size fenâlık yapanlara karşı aynı şekilde mukâbelede bulunmayıp iyilik yapabilmektedir.” (Tirmizî, Birr, 63) Hz. Mevlânâ şöyle ifâde buyurur: “İnsanı inciten kişinin, Allâh’ı incittiğinden haberi yoktur. O bilmiyor ki bu küpün suyu, Hak ırmağının suyu ile birleşmiştir.” “Bilgisizliğimiz, körlüğümüz yüzünden, Hakk’ın velîlerini hor görmek, onları incitmek istiyoruz.” “İbtilâ, belâya uğrayış bir hastalıktır, belâya uğrayan kişiye acırlar, ama ahmaklık öyle bir hastalıktır ki başkalarını da yaralar ve incitir.” “Ahmaklar, insan yapısı mescide saygı gösterirler de, gönül sahiplerinin gönüllerini kırmaya

Lütuf Senin, Hüküm Senin!

Lütuf Senin, Hüküm Senin! Cenâb-ı Hak buyuruyor: “Eğer sen, sözü açıktan söylersen, bilesin ki o, gizliyi de gizlinin gizlisini de bilir.” (Tâhâ, 7) Rasûlullah (sav) buyurdular: “Siz sağıra veya gâibe duâ etmiyorsunuz. Sizi işiten, size yakın ve beraberinizde olan (bir zâta) duâ ediyorsunuz.” (Buhârî, Cihad, 131, Meğazi, 38; Tirmizî, Vitr, 36; Müsned, IV, 394, 402, 418) Mûsâ Aleyhisselâm: “İlâhi! Hangi kul senin için daha değerlidir?” diye sordu. Allah Teâlâ: “Lisanı zikrimle ıslak olan.” buyurdu. Mûsâ Aleyhisselâm yine: “Hangi kulun daha bilgilidir?” dedi. Allah Teâlâ: “Benim başkalarının ilmini de bildiğimi bilendir.” Mûsâ Aleyhisselâm: “Hangi kulun en adâletlidir?” diye sordu. Allah Teâlâ: “İnsanlara verdiği gibi kendi aleyhine de hüküm verebilendir.” Mûsâ Aleyhisselâm: “Hangi kulunun günahı en büyüktür?” dedi. Allah Teâlâ: “Hem benden isteyip hem de beni suçlayan, benim kazâma râzı olmayandır.” diye cevap verdi. (İsmail Hakkı Bursevî, Rûhu’l-Beyan, E

En Aziz Varlığımız!

En Aziz Varlığımız! Cenâb-ı Hak buyuruyor: “Hem bilin ki, içinizde Allah’ın elçisi vardır. Şayet o, birçok işlerde size uysaydı, sıkıntıya düşerdiniz. Fakat Allah size imanı sevdirmiş ve onu gönüllerinize sindirmiştir. Küfrü, fıskı ve isyanı da size çirkin göstermiştir. İşte doğru yolda olanlar bunlardır.” (Hucurât, 7) Rasûlullah (sav) buyurdular: “Sizden önceki çağlarda nice yiğit Müslümanlar büyük çileler çektiler: Kafirler onları çukurlara gömdüler; vücutlarını testereyle ikiye biçtiler; bedenlerini demir tarakla taradılar; etlerini parça parça ettiler; butün bu zulümlere rağmen onlar dinlerinden dönmediler.” (Buhârî, Menâkıb 25, Menâkıbü’l-Ensar 29, İkrâh 1; Ebû Dâvûd, Cihâd 107; Ahmed b. Hanbel, Müsned, V, 109) Dinimiz en aziz varlığımız, dünya ve âhiretteki en değerli sermayemizdir. Onu korumak, onu yaşamak, ve yaşatmak için gerektiğinde her sıkıntıyı göze almalıyız. Bu dünyaya imtihan olmak için geldik. Dünyadaki her şeyin fâni olduğunu gördük. Sadece Allah’ı

Zarif Gönüller

Zarif Gönüller Cenâb-ı Hak buyuruyor: “Rahmân’ın (has) kulları onlardır ki, yeryüzünde tevâzu ile yürürler ve kendini bilmez kimseler onlara lâf attığında, (incitmeksizin) «Selâm!» derler (geçerler).” (Furkân, 63) Rasûlullah (sav) buyurdular: “Size iyilik yapanlara karşı iyilik yapmak, fenâlık yapanlara da fenâlık yapmak meziyet değildir. Asıl meziyet, size fenâlık yapanlara karşı aynı şekilde mukâbelede bulunmayıp iyilik yapabilmektedir.” (Tirmizî, Birr, 63) Hz. Mevlânâ şöyle ifâde buyurur: “İnsanı inciten kişinin, Allâh’ı incittiğinden haberi yoktur. O bilmiyor ki bu küpün suyu, Hak ırmağının suyu ile birleşmiştir.” “Bilgisizliğimiz, körlüğümüz yüzünden, Hakk’ın velîlerini hor görmek, onları incitmek istiyoruz.” “İbtilâ, belâya uğrayış bir hastalıktır, belâya uğrayan kişiye acırlar, ama ahmaklık öyle bir hastalıktır ki başkalarını da yaralar ve incitir.” “Ahmaklar, insan yapısı mescide saygı gösterirler de, gönül sahiplerinin gönüllerini kırmaya çalışırlar.”