Kayıtlar

Hâlis Niyet

Hâlis Niyet “Bir kimse bir iyilik yapmaya niyetlenir de onu yapamazsa, Allâh kendi nezdinde o kimsenin niyetine karşılık tam bir sevâb yazar. Eğer niyet eder ve o iyiliği yaparsa, o kimsenin iyiliğine karşılık on sevaptan yedi yüz katına kadar sevab yazar.” (Hadîs-i Kudsî, Müttefekun aleyh) İmam-ı Gazâlî (rh.) İhyâ’da şöyle anlatır: Geçmiş ümmetlerden bir zahit, bir kum yığınının yanından geçer ve kendi kendine: “Bu kum yığını kadar buğday unum olsa onu derhal fakirlere sadaka verirdim” der. Bunun üzerine Allâhü Teâlâ, zamanın peygamberine şöyle vahyeder: “Falan kişiye söyle! Amel defterine o kum yığını kadar un sadaka vermiş gibi sevap yazmayı Allâhü Teâlâ onun için vacip kılmıştır.” Kaynak: Fazilet Takvimi

Keçi Yavrusunun Hesabı

Keçi Yavrusunun Hesabı Ömer (r.a.) hazretleri, şehid olmasından on iki sene sonra rüya’da görüldü. Etrafını meshediyor ve şöyle diyordu: “Şu ana kadar hesap görüyordum. Kırık bir köprünün üzerinde suya düşen bir keçi yavrusundan dolayı yazılan hesabı görüyordum ve münakaşa olunuyordum. Lakin Allah’ü Teâlâ hazretleri, beni, bir sabi çocuktan satın alıp serbest bıraktığım bir serçe kuşundan dolayı bağışladı.” Ruhu’l Beyan Tercümesi cilt 15 Sahife 757 Asli vazifelerimizi yapmadığımız halde hesap nasıl olur, acaba imanımızı kurtarabilir miyiz? Yukarıda anlatılan İslamın dört halifesinden biri. Demekki hiç bir ameli küçük görmememiz gerekir. Bağışlanma ve Cennet sadece amellerle değil, bahanelerle de oluyormuş.

Büyük Vezirin İnceliği

Büyük Vezirin İnceliği Meşhur Selçuklu veziri Nizamülmülk’ün güzel ahlak ve sıfatlarından biri de her ne zamanki kendisine turfanda bir yiyecek getirseler, ondan yanında olanlara da ikram etmesi idi. Bir gün bir çiftçi, kendisine üç tane turfanda salatalık getirdi. Fakat Nizamülmülk bu sefer kimseye bir şey ikram etmedi, hepsini kendi yedi. Hâlbuki böyle davranması, âdetinden değildi. Sonra, salatalığı getiren adama ihsanda bulundu. O gittikten sonra oradakilerden biri, vezire niçin üç salatalığı da kendisinin yediğini sordu. Nizamülmülk şöyle cevap verdi: “Salatalıklardan birini yedim, gördüm ki acıdır. İkincisi de üçüncüsü de aynı şekilde acı idi, o yüzden üçünü de kendim yedim. Acılıklarına sabrettim. Eğer bu acı salatalıklardan yanımda olanlara da ikram etmiş olsaydım, acılığını getiren adama duyurmaları muhtemeldi. O biçare de bunu duyunca, benim ona vereceğim ihsan ümidiyle gelmişken utanır ve çok mahcup olurdu. Ben böyle olmasını istemedim. Getiren kimse de mahcup olmad

Evliyaların Dilek Duası

Evliyaların Dilek Duası بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم وَلاَحَوْلَ وَلَاقُوَّةَ إِلَّا بِاللهِ الْعَلِيِّ الْعَظِيْمِ اَللَّهُمَّ إِنِّي أَسأَلُكَ يَا قَدِيمُ يَا دَائِمُ يَا فَرْدُ يَا وِتْرُ يَا أحَدُ يَا صمَـدُ يَا حَيُّ يَا قَيُّومُ يَا ذَا الجَلَالِ وَالإِكْرَامِ. فَإِنْ تَوَلّوْ فَقُلْ حَسْبِيَ اللهُ لَا إلَهَ إِلّا هُوَ عَلَيْهِ تَوَكّلْتُ وَهُوَ رَبِّ العَرْشِ العَظِيمِ. Bismillâhirrahmânirrahîm Okunuşu:   Ve lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhil aliyyil azîm. Allahümme innî es'elüke yâ kadîmü yâ dâimü yâ Ferdü yâ vitru yâ ehadü yâ samedü yâ hayyü yâ kayyûmü  yâ zel celâli vel ikram. Fein tevellev fekul hasbiyallahü lâ ilahe illâ hüve aleyhi tevekkeltü ve hüve rabbül arşil azîm. Anlamı: Esirgeyen Bağışlayan Allah’ın adıyla... Çok yüce ve çok büyük Allah’ın himayesine sığınmaktan ve O’nun yüce kudretinden yardım dilemekten başka bir amacım yoktur. Ondan başka kuvvet ve kudret sahibi yoktur. O’na dayandım, O’na güvendim. Faziletle

Hastaların Kendilerinin Yapacağı Dua

Hastaların Kendilerinin Yapacağı Dua ربِّ إِن ّ ِي قَدْ مَس ّ َنِيَ الضُر ّ ُ وَأَنْتَ أَرْحَمَ الر ّ َاحِمِينْ Okunuşu: Rabbi inni kad messeniyed durru ve ente erhamerrahimin.   Anlamı: Şüphesiz ki ben derde uğradım, sen ise merhametlilerin en merhametlisisin!

Hasta Duası

Hasta Duası İbnu Abbas Radiyallahü Anh anlatıyor: “Rasulûllah Aleyhissalâtu Vesselâm buyurdular ki: -“Kim eceli gelmeyen bir hastayı ziyaret eder ve yanında şu duayı yedi kere okursa, Allah ona bu hastalığından mutlaka şifa verir: أسْألُ اللَّهَ الْعَظِيمَ رَبَّ الْعَرْشِ الْعَظِيمَ أنْ يَشْفِيكَ Okunuşu: Es’elullahe’l azime rabbe’l-Arşi’l-azimi en yeşfike. Anlamı: Büyük Arş’ın Radiyallahü Anh bbi olan Allah’tan senin için şifa talep ediyoruz!  (Ebu Davud, Cenaiz 12)

Şifa Duası

  Şifa Duası كَانَ النَّبِيَّ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّم يَعُودُ بَعْضَ أَهْلِهِ يَمْسَحُ بِيَدِهِ اليُمْنى وَيَقولُ: «اَللَّهُمَّ رَبَّ النَّاسِ، أَذْهِبْ الْبَأسَ، وَاشْفِ، أَنْتَ الشَّافِي لَا شِفَاءَ إِلاَّ شِفَاؤُكَ، شِفَاءً لَا يُغَادِرُ سَقَماً» مُتَّفِقٌ عَلَيْه. Okunuşu: Kane ennebiyyi sallahallah’ü aleyhi ve sellem yeûdü ba’de ehlihi yemsehû biyedihil yümna ve yekûl: Allahümme Rabbennasi, ezhibil be’se, veşfi, enteşşafî lâ şifae illâ şifâûke, şifaen lâ yüğadiru sekâmnen. Anlamı: Ey bütün insanların her türlü ihtiyacını karşılayıp onları terbiye eden Rab! Ey dertlilerin devası, bütün ıstırap ve sıkıntıları dindiren Allah’ım! Şifayı bizzat sen ver, zira hakikatte şifayı veren sadece sensin. Öyle bir şifa ihsan etki, hastalıktan eser bırakmasın. (Buhari)

Hz. Ömer Radiylallahü Anh Halktan İzin İstedi

Hz. Ömer Radiylallahü Anh Halktan İzin İstedi Hz. Ömer Radiylallahü Anh hakkında rivayet edilen yüzlerce delilden bir kaçı şöyledir: Bir defasında Hz. Ömer Radiylallahü Anh hastalanır. Doktorlar şifa için bal yemesini tavsiye ederler. O mevsimde çarşıda pazarda bal satılmaz. Ancak devletin depolarında çok miktarda bal vardır. Hz. Ömer Radiylallahü Anh, bu balı sağlığı için kullanabilmek adına camiye gider, halkı toplar, tedavisi için hazineden bir miktar bal almasına izin verilmesini rica eder. İzin verilince bir miktar bal alıp tedavi olur. Hz. Ömer Radiylallahü Anh bu davranışıyla devlet başkanının devlet hazinesinden bir şey alamayacağını göstermek ister.  (Alıntı)

Hz. Ömer Radiylallahü Anh Kendi Maaşını İndirdi

Hz. Ömer Radiylallahü Anh Kendi Maaşını İndirdi Hz. Ömer Radiylallahü Anh bir gün eve geldiğinde eşinin yeni aldığı elbisesinin farkına varması için etrafında dönüp durduğunu fark eder, sorar: “Hayrola hanım bu elbiseyi yeni almışsın, ancak ben sana bunun için para verdiğimi hatırlamıyorum.” Eşi; “Ya Ömer Radiylallahü Anh, doğrudur. Ben elbiseyi bana verdiğin harçlıklardan biriktirip aldım.” deyince, Hz. Ömer Radiylallahü Anh, “Ya öyle mi. Demek ki ben fazla maaş alıyorum. Yarın gidip maaşımda indirip yapılmasını teklif edeyim.” der. Günümüzde böyle devlet adamı bulunur mu?  (Alıntı)

Hz. Ömer Radiylallahü Anh Deveye Kölesini Bindirdi

Hz. Ömer Radiylallahü Anh Deveye Kölesini Bindirdi Uzunca bir kuşatmadan sonra Kudüs teslim olmaya karar verir. Şehrin anahtarının bizzat Hz. Ömer Radiylallahü Anh'e teslim edileceği söylenir. Hz. Ömer Radiylallahü Anh, yanına kölesini alıp devesi ile yola koyulur. Yolda kölesinin yaya gitmesine gönlü razı olmaz. Belirli sürelerle değişerek binmeyi söyler. Kölesinin karşı çıkmasına karşın dediğini yapar. Tam Kudüs'e girileceği sırada deveye binme sırası köleye gelir. Köle kendi isteğiyle sırasını Hz. Ömer Radiylallahü Anh'e vermek ister. Ancak kabul etmez. Hz. Ömer Radiylallahü Anh yaya, köle deve üzerinde şehre girerler. Halk halifeyi yaya, köleyi deve üzerinde görünce ona hayran olur.  (Alıntı)

Kendi İşinde Kendi Mumunu Yaktı

Kendi İşinde Kendi Mumunu Yaktı Bir gece Hz. Ömer Radiylallahü Anh makamında iken yanına Hz. Osman Radiylallahü Anh gelir. Selam verip oturur. Hz. Ömer Radiylallahü Anh selam vermeden önce odadaki mumu söndürür, dolaptan aldığı başka bir mum yakar. Sonra selamına karşılık verir. “Buyur ya Osman Radiylallahü Anh.” der. Osman Radiylallahü Anh şaşırır. Neden önce yanan mumu söndürüp diğer mumu yaktığını sorar. Hz. Ömer Radiylallahü Anh: “Demin devlet işi yapıyordum. Mum da devletin malı idi. Özel işlerimi o mumla yapamazdım. O mum beytülmalin parası ile alındı. Onun için söndürüp kendi mumumu yaktım.”  (Alıntı)

Kisra Kendisine Verilen Dünyalıkla Ahiretinden Oldu

Kisra Kendisine Verilen Dünyalıkla Ahiretinden Oldu İran'ın fethinden sonra Ömer Radiyallahü Anh’a Kisra'nın kılıcını getirdiklerinde şöyle demişti: “Şüphesiz Kisra kendisine verilen dünyalıkla ahiretinden oldu. Dünya ile meşgul oldu. Kendisi veya damadı için mal topladı ama şahsı için ahirette yararlı olacak bir şey yapmadı.” Tüm bu menkibelerde sadece idareciler ve İslam ümmeti değil, tüm insanlık içine bir çok ders ve ibretler var…  (Alıntı)

Camiyi Yıkın, Ama Adaleti Yıkmayın

Camiyi Yıkın, Ama Adaleti Yıkmayın Bir Yahudi Hz. Ömer Radiylallahü Anh’in yanına gelir. “Ya Ömer, filan yerde cami yapılıyor. Camiyi yaparken benim arsamın da bir bölümüne girdiler. Arsam eksildi.” der. Durumu inceleten Ömer olayın doğru olduğunu görür. Valiye “Camiyi yıkın, ama adaleti yıkmayın. Camiyi yeniden yapın.” emrini verir. (Alıntı)

Hz. Ömer Radiylallahü Anh’ın Adaleti

Hz. Ömer Radiylallahü Anh’ın Adaleti Hz. Ömer Radiylallahü Anh idarede görevlendirdiği memurlarına karşı oldukça sert davranır, onların bir haksızlıkta bulunmalarına asla göz yummazdı. Halka karşı ise son derece şefkatle yaklaşır, onların varsa gizledikleri problemlerini dahi öğrenip çözümlemek için gece-gündüz uğraşıp dururdu. Bunun için nice geceler Medine sokaklarını arşınlarmış… Bununla yetinmeyip kimi zaman göçebe çadırlarını da dolaşmıştır. Kimsesiz yaşlı bir kadına ve küçük çocuklarına sırtında yağ ve un çuvalı taşıması dillere destandır. Hz. Ömer Radiylallahü Anh kendi akrabalarından hiç kimseye memuriyet vermemiştir. Bir idareciyi tayin ettiği zaman mal varlığını kayıt altına almış, mal varlığında artış olursa bunu izah etmesini istemiştir. Hiçbir zaman kapalı kapılar arkasında iş görmemiş, asla hileye izin vermemiştir. Her şeyi halkın huzurunda ve şeffaf olarak yapmıştır. Hz. Ömer Radiylallahü Anh'in adaleti anlatmakla bitmez.O adaletin, eşitliğin, insanlığın en

Devletin Otlaklarında Otlayan Deve

Devletin Otlaklarında Otlayan Deve Hz. Ömer Radiylallahü Anh'in oğlu Abdullah Radiylallahü Anh bir deve satın alır. Deveyi devletin develerini güden çobana verir. Devletin otlaklarında deve yer, içer, iyice semirir. Bir gün Abdullah Radiylallahü Anh satılması için pazara götürür. Hz. Ömer Radiylallahü Anh deveyi pazarda görür, kimin olduğunu sorar. “Oğlunun” derler. Canı sıkılır. Oğlunu çağırır deveye nasıl sahip olduğunu ve nasıl böyle semirdiğini sorar. Oğlu, olanları anlatır. Bunun üzerine Hz. Ömer Radiylallahü Anh: “Vay, ne güzel. Hem halife oğlu olasın, hem böyle yanlış yapıp milletin hakkını yiyesin! Deveni devlet çobanı otlatsın, devlet otlaklarında otlatılsın, satınca da kârı senin olsun. Olmaz böyle şey! Git deveyi sat. Deveyi aldığın tutarı sen al, gerisini götür, devlet hazinesine teslim et!” der.

Delilikten Yatıyoruz Enayilikten Değil

Delilikten Yatıyoruz Enayilikten Değil Adamın birisinin, arabasının lastiği tam tımarhanenin önünde patlar. Adam arabayı kenara zor yanaştırır. Sonraki işlem malum... Kriko, stepne, bijon anahtarı ve tekeri söker. Ama söktüğü 4 adet bijon, yuvarlanıp yağmur mazgalına düşer. Mazgal açılır gibi değil, bijonlar görünmüyor bile. Adam bir sağına bakar, bir soluna bakar, çaresiz kaldırıma çöker. Olayı en başından beri tımarhanenin demir parmaklıklı penceresinden izleyen bir deli, seslenir; - Ula ne yapıyorsun, orda öyle? - Sorma birader, lastik patladı ve değiştirirken bijonları mazgala düşürdüm. - Düşündüğün şeye bak! Diğer lastiklerden birer tane bijon çıkar. Hepsi 3 bijonlu olsun. Seni, lastikçiye kadar idare eder. Adam hemen denileni yapar. Ve akıl hastanesindeki deliye seslenir: - Senin ne işin var tımarhanede? Cevap müthiştir... - Biz burada delilikten yatıyoruz kardeşim, enayilikten değil!  (Alıntı)

İman İle Ölmek İçin Okunan Dua

Resim
İman İle Ölmek İçin Okunan Dua İman ile ölmek için; hayatımız boyunca, tüm söz ve davranışlarımızda; küfre düşürecek hallerden kaçınacağız, Allah’ü Teâlâ yolunda hizmet edeceğiz; hem de sabah akşam dua edeceğiz. بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ اَللَّهُمَّ إِنِّي اَسْتَوْدَعْتُكَ دِينِي فَاحْفَظْهُ عَلَيَّ فِي حَيَاتِى وَبَعْدَ وَفَاتِى، اَللَّهُمَّ إِنِّي أُجَدِّدُ الإِيمَانَ تَجْدِيدًا بِقَوْلِ لَا اِلٰهَ اِلَّا اللّٰهُ. مُحَمَّدٌ رَسُولُ اللّٰهُ. Bismillahirrahmanirrahim Okunuşu: Allahümme! inni esdevda’tüke dini fahfazhu aleyye fî hayati ve ba'de vefati. Allahümme inni üceddidül imane tecdiden bikavli la ilâhe illâllah Muhammedün resulüllah.   Manası: Allah’ım! Dinimi sana emanet ediyorum. Hayatımda ve ölümümden sonra onu benim üzerimde kuvvetli kıl. Allah'ü Teâlâ’dan başka ilâh yoktur, '' Muhammed Aleyhisselâm’da O'nun resulüdür.'' sözü ile imanımı tazeliyorum. Bir Başka Dua İmam-ı Gazali son nefeste iman üzere ölmek

Arapça Güzel Sözler

Arapça Güzel Sözler Yalan ateş gibidir, önce kendini sonra arkadaşlarını yakar! الكذب مثل النار اولا سيحرق نفسك ثانيا سيحرق صديقاتك Para ile saadet olmaz! لا تكون الصعادة بالنقود Kötü nefis sahibini cehenneme götürür! النفس سيئة تقود صاحبها  الي الجهنم Hiç bir şey sonsuza kadar sürmez! لاشيء يدوم للأبد Hayat seninle güzel Allah’ım! الحياة جميلة معك يا الله Unutmak çok mu zor? هل النسيان صعب للغاية؟ Unutmak diye bir şey yok, alışmak var !  لا يوجد شي اسمه نسيان، هناك اعتياد! Kalp kalbi sevdiğinde göz ayıbı görmez! لاتری العين عيباً إذا أحب القلب قلباً Alışacağız, sonra unutacağız sonra daha iyi olacağız! سنعتاد ثم سننسی، ثم سنصبح بخير Aynen arkadaşlarını etiketlemeyi unutma! بالضبط منشن عشاق اللغة التركية والعربيه Mutlu mu olmak istiyorsun ? Kimseden bir şey bekleme! ه

Tabiin Kime Denir?

Tabiin Kime Denir? Tabiin, Eshab-ı kiramı gören Müslümanlar, Peygamber efendimizi görmemiş, fakat Eshab-ı kiramın sohbetine kavuşan, onlarla görüşüp konuşanlardır. Peygamber efendimiz bir hadis-i şeriflerinde; “İnsanların en hayırlısı, benim asrımda olan Müslümanlardır (yani Eshab-ı kiramdır). Onlardan sonra en iyileri, onlardan sonra gelenlerdir (yani Tabiindir). Onlardan sonra en iyileri, onlardan sonra gelenlerdir. Onlardan sonra gelenlerde yalan yayılır. Bunların sözlerine ve işlerine inanmayınız.” buyurdular. Bu hadis-i şerifte Tabiinin büyüklüğü, kıymeti bildirilmekte, ahiretteki üstün dereceleri müjdelenmektedir. Tabiinin içinden pek büyük alimler çıkmış, bütün insanlığa kıyamet kopuncaya kadar yol gösterecek, ışık tutacak eserler bırakmışlardır. Çünkü onlar, Peygamber efendimizin mübarek cemalini gören, hizmetiyle şereflenen Eshab-ı kirama yetişip, onları görmek ve sohbetlerine kavuşmak saadetine ermişlerdir. O hidayet yıldızlarının ışıklarıyla parlamışlardır. Bun

Katiller Katili Zalim Haccâc’ın Bir Cinayeti ve Kendi Akîbeti

Katiller Katili Zalim Haccâc’ın Bir Cinayeti ve Kendi Akîbeti Tâbiûn devrinin tefsir ve hadis alanında ünlü zâhidlerin arasında yer alan Said bin Cübeyr Radiyallahü Anh vardır. Böylesi mübarek bir insanı dünyanın en zâlimleri arasında yer alan Haccâc öldürtmüştür. Haccâc, Said Radiyallahü Anh’in öldürülmesi kararını vermiş ve onu karşısına almıştır: “– Seni öyle bir ölümle öldüreceğim ki, geçmiş ve geleceklere ibret olacaksın.” demiştir. Bu sözü duyan Said, Haccâc’a, asıl ibretlik sen olacaksın mesajı verircesine ona güldü. Bu gülüşle kalbine ok gibi saplanan mânâ ile Haccâc telaşla Said Radiyallahü Anh’e sordu: – Ne gülüyorsun be adam? Dedi. Said Radiyallahü Anh’in cevabı şu oldu: – Senin Allah’ü Teâlâ karşısındaki cüretine ve bunca zulmüne rağmen Allah’ü Teâlâ’nın sana hâlâ imkân vermesine gülüyorum. Ne kadar acınacak ve gülünecek hâlin var biliyor musun ey zavallı adam? Ve işkence başladı. Bir gün sonra Said Radiyallahü Anh öylesine bitkin düştü ki, ses