Kayıtlar

Devletin Otlaklarında Otlayan Deve

Devletin Otlaklarında Otlayan Deve Hz. Ömer Radiylallahü Anh'in oğlu Abdullah Radiylallahü Anh bir deve satın alır. Deveyi devletin develerini güden çobana verir. Devletin otlaklarında deve yer, içer, iyice semirir. Bir gün Abdullah Radiylallahü Anh satılması için pazara götürür. Hz. Ömer Radiylallahü Anh deveyi pazarda görür, kimin olduğunu sorar. “Oğlunun” derler. Canı sıkılır. Oğlunu çağırır deveye nasıl sahip olduğunu ve nasıl böyle semirdiğini sorar. Oğlu, olanları anlatır. Bunun üzerine Hz. Ömer Radiylallahü Anh: “Vay, ne güzel. Hem halife oğlu olasın, hem böyle yanlış yapıp milletin hakkını yiyesin! Deveni devlet çobanı otlatsın, devlet otlaklarında otlatılsın, satınca da kârı senin olsun. Olmaz böyle şey! Git deveyi sat. Deveyi aldığın tutarı sen al, gerisini götür, devlet hazinesine teslim et!” der.

Delilikten Yatıyoruz Enayilikten Değil

Delilikten Yatıyoruz Enayilikten Değil Adamın birisinin, arabasının lastiği tam tımarhanenin önünde patlar. Adam arabayı kenara zor yanaştırır. Sonraki işlem malum... Kriko, stepne, bijon anahtarı ve tekeri söker. Ama söktüğü 4 adet bijon, yuvarlanıp yağmur mazgalına düşer. Mazgal açılır gibi değil, bijonlar görünmüyor bile. Adam bir sağına bakar, bir soluna bakar, çaresiz kaldırıma çöker. Olayı en başından beri tımarhanenin demir parmaklıklı penceresinden izleyen bir deli, seslenir; - Ula ne yapıyorsun, orda öyle? - Sorma birader, lastik patladı ve değiştirirken bijonları mazgala düşürdüm. - Düşündüğün şeye bak! Diğer lastiklerden birer tane bijon çıkar. Hepsi 3 bijonlu olsun. Seni, lastikçiye kadar idare eder. Adam hemen denileni yapar. Ve akıl hastanesindeki deliye seslenir: - Senin ne işin var tımarhanede? Cevap müthiştir... - Biz burada delilikten yatıyoruz kardeşim, enayilikten değil!  (Alıntı)

İman İle Ölmek İçin Okunan Dua

Resim
İman İle Ölmek İçin Okunan Dua İman ile ölmek için; hayatımız boyunca, tüm söz ve davranışlarımızda; küfre düşürecek hallerden kaçınacağız, Allah’ü Teâlâ yolunda hizmet edeceğiz; hem de sabah akşam dua edeceğiz. بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ اَللَّهُمَّ إِنِّي اَسْتَوْدَعْتُكَ دِينِي فَاحْفَظْهُ عَلَيَّ فِي حَيَاتِى وَبَعْدَ وَفَاتِى، اَللَّهُمَّ إِنِّي أُجَدِّدُ الإِيمَانَ تَجْدِيدًا بِقَوْلِ لَا اِلٰهَ اِلَّا اللّٰهُ. مُحَمَّدٌ رَسُولُ اللّٰهُ. Bismillahirrahmanirrahim Okunuşu: Allahümme! inni esdevda’tüke dini fahfazhu aleyye fî hayati ve ba'de vefati. Allahümme inni üceddidül imane tecdiden bikavli la ilâhe illâllah Muhammedün resulüllah.   Manası: Allah’ım! Dinimi sana emanet ediyorum. Hayatımda ve ölümümden sonra onu benim üzerimde kuvvetli kıl. Allah'ü Teâlâ’dan başka ilâh yoktur, '' Muhammed Aleyhisselâm’da O'nun resulüdür.'' sözü ile imanımı tazeliyorum. Bir Başka Dua İmam-ı Gazali son nefeste iman üzere ölmek

Arapça Güzel Sözler

Arapça Güzel Sözler Yalan ateş gibidir, önce kendini sonra arkadaşlarını yakar! الكذب مثل النار اولا سيحرق نفسك ثانيا سيحرق صديقاتك Para ile saadet olmaz! لا تكون الصعادة بالنقود Kötü nefis sahibini cehenneme götürür! النفس سيئة تقود صاحبها  الي الجهنم Hiç bir şey sonsuza kadar sürmez! لاشيء يدوم للأبد Hayat seninle güzel Allah’ım! الحياة جميلة معك يا الله Unutmak çok mu zor? هل النسيان صعب للغاية؟ Unutmak diye bir şey yok, alışmak var !  لا يوجد شي اسمه نسيان، هناك اعتياد! Kalp kalbi sevdiğinde göz ayıbı görmez! لاتری العين عيباً إذا أحب القلب قلباً Alışacağız, sonra unutacağız sonra daha iyi olacağız! سنعتاد ثم سننسی، ثم سنصبح بخير Aynen arkadaşlarını etiketlemeyi unutma! بالضبط منشن عشاق اللغة التركية والعربيه Mutlu mu olmak istiyorsun ? Kimseden bir şey bekleme! ه

Tabiin Kime Denir?

Tabiin Kime Denir? Tabiin, Eshab-ı kiramı gören Müslümanlar, Peygamber efendimizi görmemiş, fakat Eshab-ı kiramın sohbetine kavuşan, onlarla görüşüp konuşanlardır. Peygamber efendimiz bir hadis-i şeriflerinde; “İnsanların en hayırlısı, benim asrımda olan Müslümanlardır (yani Eshab-ı kiramdır). Onlardan sonra en iyileri, onlardan sonra gelenlerdir (yani Tabiindir). Onlardan sonra en iyileri, onlardan sonra gelenlerdir. Onlardan sonra gelenlerde yalan yayılır. Bunların sözlerine ve işlerine inanmayınız.” buyurdular. Bu hadis-i şerifte Tabiinin büyüklüğü, kıymeti bildirilmekte, ahiretteki üstün dereceleri müjdelenmektedir. Tabiinin içinden pek büyük alimler çıkmış, bütün insanlığa kıyamet kopuncaya kadar yol gösterecek, ışık tutacak eserler bırakmışlardır. Çünkü onlar, Peygamber efendimizin mübarek cemalini gören, hizmetiyle şereflenen Eshab-ı kirama yetişip, onları görmek ve sohbetlerine kavuşmak saadetine ermişlerdir. O hidayet yıldızlarının ışıklarıyla parlamışlardır. Bun

Katiller Katili Zalim Haccâc’ın Bir Cinayeti ve Kendi Akîbeti

Katiller Katili Zalim Haccâc’ın Bir Cinayeti ve Kendi Akîbeti Tâbiûn devrinin tefsir ve hadis alanında ünlü zâhidlerin arasında yer alan Said bin Cübeyr Radiyallahü Anh vardır. Böylesi mübarek bir insanı dünyanın en zâlimleri arasında yer alan Haccâc öldürtmüştür. Haccâc, Said Radiyallahü Anh’in öldürülmesi kararını vermiş ve onu karşısına almıştır: “– Seni öyle bir ölümle öldüreceğim ki, geçmiş ve geleceklere ibret olacaksın.” demiştir. Bu sözü duyan Said, Haccâc’a, asıl ibretlik sen olacaksın mesajı verircesine ona güldü. Bu gülüşle kalbine ok gibi saplanan mânâ ile Haccâc telaşla Said Radiyallahü Anh’e sordu: – Ne gülüyorsun be adam? Dedi. Said Radiyallahü Anh’in cevabı şu oldu: – Senin Allah’ü Teâlâ karşısındaki cüretine ve bunca zulmüne rağmen Allah’ü Teâlâ’nın sana hâlâ imkân vermesine gülüyorum. Ne kadar acınacak ve gülünecek hâlin var biliyor musun ey zavallı adam? Ve işkence başladı. Bir gün sonra Said Radiyallahü Anh öylesine bitkin düştü ki, ses

Namaz Kılınırken Patlayan Mermi

Namaz Kılınırken Patlayan Mermi Girit Adasının fethi, yani Venediklilerden alınışı zamanında idi... Osmanlılar Girit'teki Kandiye Kalesini almak için var güçleriyle çarpışıyorlardı. Venedikliler de sonuna kadar direniyorlardı. O zaman Venedikliler Kandiye Kalesini savunmak için humbara isimli toplar kullanıyorlardı. Bir gün Osmanlı Ordusu Kumandanlarından Zeynel Bey, namaz kılıyordu. Namaz anında seccadesinin önüne bir bumbara mermisi düştü. Namazı bozup kaçmayan Zeynel Bey, namaza devam ederek secdeye vardı. Secde anında iken de bumbara büyük bir gürültü ile patladı. Fakat Zeynel beye hiçbir şey olmamıştı. O gayet sakin bir vaziyette namazını bitirdi ve doğruca başkumandanın huzuruna - çıkarak durumu anlattı: — Yalnız humbaranın patlamasını bekleyerek secdede biraz fazla kaldım. Acaba namazıma bir zararı oldu mu? Diye sordu. Zeynel Bey'in bu kahramanlığı kumandanın hoşuna gitmişti. Namaza bir halel gelmediğini söyledi ve Zeynel Beye de çıkarıp bir kese altın verd

Allah'ın Evi Cami Değil, Kalptir

Allah'ın Evi Cami Değil, Kalptir Osmanlı Sultanlarından Yıldırım Beyazıd, Osmanlı imparatorluğunun merkezi olan Bursa'da bir cami yaptırmıştı. Caminin inşaatı tamamlandıktan sonra o zamanın mânevi büyüklerinden Emir Sultan Hazretlerini de yanına alarak camiyi gezdi. Caminin yapılışını kendisi beğenen Yıldırım, yanında bulunan Emir Sultan Hazretlerine: — Nasıl cami güzel olmuş mu, beğendin mi? Diye sordu. Bazı rivayetlere göre içki içtiği bildirilen Yıldırım'a Emir Sultan Hazretleri: — Sultanım, cami çok güzel olmuş. Lâkin bir eksikliği var... O da bir köşesine bir meyhane yaptırmayı unutmuşsunuz, dedi. Padişah Yıldırım, bu sözlere sinirlenmişti. Hiddetle: — Ne demek! Hiç Allah'ın evinde meyhane olur mu? Diye gürledi. Çünkü Yıldırım Beyazıd, kendisinin içki içtiğini kimsenin bilmediğini sanıyordu... Mânevi Sultanların her şeyden haberdar olacağını hiç düşünmemişti. Emir Sultan Hazretleri: — Allah'ın asıl evi, insanın kalbidir. Sen kendi

İbretli Bir Hadise

İbretli Bir Hadise Osmanlı Padişahlarından I. Mahmut, Medine-i Münevvere'ye gitmişti. O zaman Medine'de Harem muhafızı olarak bulunan Hacı Beşir Ağaya: — Harem'i Şerifte, kaldığın bu zaman zarfında fevkalâde bir hâdise ile karşılaştığın oldu mu? Diye sordu. Harem-i Şerifin bekçisi Beşir Ağa başından geçen bir hâdiseyi şöyle anlattı: — Ravza-i Mutahharedeki Gbrü kapısı bazı geceler seher vakti açılır, fakat içeri kimsenin girdiğini göremezdim. Bir defasında kararımı verdim, her gece sabaha kadar uyanık kalacak, ne pahasına olursa olsun gelenin kim olduğunu öğrenecektim. Bir gece kapı yine açıldı. Hemen kapıya koştum, içeri bir zat girdi. Kim olduğunu sordum. Bana, Konya Hadimli olduğunu ve isminin Muhammed olduğunu söyledi. Ziyaret sebebi nedir? Diye sordum. Birgivi Hazretlerinin “Tarikat-ı Muhammediyye” isimli kitabını şerh ettiğini, şüphe ettiği bazı yerleri Resûlüllah'ın bizzat kendisinden öğrenmeye geldiğini söyledi. Kendisini odama götürdüm

Nafakası Bitince Ömrü de Bitti

Nafakası Bitince Ömrü de Bitti Zamanın halifesi Harun Reşit, baş kadı İmam-ı Ebû Yusuf Aleyhisselâm'la büyük velî Davud-u Taî Hazretlerini ziyarete gitmişti. Davud-u Taî Hazretlerinin evine varıp kapısını çaldılar. Kapıyı büyük velînin yaşlı annesi açtı. Harun Reşit ve Ebû Yusuf Aleyhisselâm yaşlı kadına Davud'la görüşmek istediklerini söylediler. Kadın içeri girip görüşmek istediklerini söyleyince, Davud-u Taî Hazretleri: — Benim dünya ehli kimselerle işim yok, diyerek kabul etmedi. Halife ve Ebû Yusuf Aleyhisselâm, Şeyhin annesinden” görüşmelerini temin etmesini rica ettiler. Annesi gelip tekrar kabul etmesini isteyince, Davud-u Taî Hazretleri: — Anneye itaat Allah'ın emri olmasaydı; görüşmeyi kabul etmezdim... Fakat anneme isyan etmiş olmaktan korkarım, dedi ve görüşmeyi kabul etti. Halife ve -baş kadı içeri girdiler. Hazreti Davud, halifenin elini sıktıktan sonra: — Eğer ateşte yanmayacak olsaydı ne zarif ve güzel bir el, dedi ve birçok nasihat

Kalb Ve Dîl, Hem Çok Temîz, Hem Pis

Kalb Ve Dîl, Hem Çok Temîz, Hem Pis Hazreti Lokman (Lokman Hekim), yanında yardımcısı ile ava çıkmıştı. Avdan dönerken bir kabile reisi Lokman Hekim'e bir gece misafir kalması için ısrar etti. Lokman Hazretleri de kabul ederek o gece misafir kaldı. Kabile reisi Hazreti Lokman için bir koyun kestirdi. Hazreti Lokman çömezine: — Kesilen hayvanın en temiz iki azasını kes bana getir, dedi. Çömezi gidip koyunun kalbini ve dilini kesti getirdi. Hazreti Lokman: — Aferin bildin, dedi. İkinci gün başka bir kabile reisi, Hazreti Lokman'a bir gece de kendisinde misafir kalması ve evini şereflendirmesi için ısrar edince, Lokman Hazretleri onu da kırmayıp bir gece de onun evinde kaldı. Orada da ziyafet olarak bir koyun kestiler. Hazreti Lokman gene çömezine bu sefer: — Hayvanın bana en pis yerinden ikisini kes getir, dedi. Yardımcısı yine hayvanın dilini ve kalbini kesip önüne koydu. Lokman Hazretleri çömezine: — Aferin bunu da bildin. Hakikaten insanın ve hayv

Hz. Ömer Radiyallahü Anh’ın Mes'uliyeti

Hz. Ömer Radiyallahü Anh’ın Mes'uliyeti - Emirül - Mü'minin Hazreti Ömer Radiyallahü Anh halife olmuştu. Esbaptan Ebu Ubeyde Hazretleri onu ziyarete gitti. Hazreti Ömer Radiyallahü Anh’ın huzuruna çıktığında onu ağlar vaziyette bulup sebebini sordu: — Ey mü'minlerin halifesi! Seni ağlatan nedir? Bir çaresi varsa halline çalışalım, dediğinde Hazreti Ömer Radiyallahü Anh şöyle buyurdu: — Ya Eba Ubeyde! Ben ağlamayayım da kim ağlasın? Öyle ağır bir yükün altına girdim ki Dicle kenarında bir oğlağın ayağı kırılsa benden sorulacak, önce Allah Celle Celâlüh Hazretlerine kendi nefsimin, daha sonra da mükellef bulunduğum hükmüm altındakilerin hesabını vereceğim. Ben ağlamayayım da kim ağlasın? (Alıntı)

Başına Sıcak Kül Dökülen Beyazıt

Başına Sıcak Kül Dökülen Beyazıt Kibar-ı Evliyadan Beyazıd-ı Bestamî Hazretleri; bir gün hamama girmişti. Hamamdan çıkıp evine giderken iki katlı bir evin dibinden geçiyordu, yukarıdan tepesine bir leğen sıcak kül döküldü. Başındaki sarığı ve cübbesi yanan Allah dostu: — “Şükürler olsun ya Rabbi!” diyerek elini yüzüne sürdü. Sonra yanındakilere dönerek şu vecizeyi söyledi: — Ben ateşe lâyık bir kulum. Hiç başıma kül döküldü Diye kızar mıyım? (Alıntı)

Namaz Kılmak İstemeyen Padişah

Namaz Kılmak İstemeyen Padişah Namaz kılmak istemeyen padişahın biri bir âlime: -Bana namaz kılmamam için beş tane mazeret bul demiş. Âlim saymış: 1- Çocuk ol! Kral: – Nasıl olur? Ben yetişkinim, çocuk olamam! – Öyleyse namaz kılacaksın! demiş 2- Deli ol! Kral: – Nasıl olur? Ben akıllıyım! – Öyleyse namaz kılacaksın! Cevabını almış. 3- Kâfir ol! Kral: – Nasıl olur? Ben Müslüman’ım! Demiş… – Öyleyse namaz kıl! Cevabını almış. 4- Ölü ol! Kral: – Nasıl olur ben yaşıyorum! – Öyleyse namaz kılacaksın. Cevabını almış. 5- Bunak ihtiyar ol! Kral: – Olamam! Deyince: – Öyleyse namaz kıl! demiş. İnsanımıza sorarsan işi çok, vakti yok, ibadet edemez. Yapmamak içinde mazeret arıyor. Ahreti içinde emin, Allah büyük, affeder. Sıratta kaymamak içinde çaresini öğrenmiş ayağına sabun sürmeyecek. Hâlbuki ayağını kaydıracak günahı her an işliyor. Ömrünü birçokları olur olmaz işlerde tüketiyor. Allah’ın emaneti vücudunu şurada burada yıpratıyor, bil