Kayıtlar

Makbul Amelin Âlâmeti

Makbul Amelin Âlâmeti Cenâb-ı Hak buyuruyor: “Boş kaldın mı hemen işe koyul ve yalnız Rabbine yönel.” (İnşirah, 7-8) Rasûlullah (sav) buyurdular: “Amellerin Allah Teâlâ’ya en sevimli olanı, az da olsa devamlı yapılanıdır.” (Müslim, Müsâfirîn, 218; Ahmed, VI, 61) Mevlânâ Hazretleri’nin buyurduğu gibi: “İbadetin kabul ediliş alâmeti, o ibadetten sonra hemen başka ibadete girişmek, birbiri ardınca durmadan hayırlara koşmaktır.” Bir amelin kabul edilmediğinin alâmetiyse, onu mâsıyetlerin, yani yanlış işlerin takip etmesidir. Bundan daha kötüsü ise, bir iyilikten sonra işlenen kötülüğün, o iyiliği silip götürmesidir. Kur’ân-ı Kerîm’de bildirildiği üzere Cenâb-ı Hak, sâlih amellerin ecrini günahlarla yok eden kimse gibi olmaktan îkaz sadedinde, şu teşbihte bulunmaktadır: “…İpliğini sağlamca büktükten sonra, çözüp bozan kimse gibi olmayın!..” (Nahl, 92) İşte bu ilâhî tâlimâta bilhassa ibadet hayatımızda dikkat etmeli, yaptığımız amellerin kabul edilmemesinden veya b

Hikmetler

Hikmetler ·         Hadîs-i şerîfte buyruldu ki: Ne kadar yaşarsan yaşa, bir gün öleceksin! Kimi seversen sev, bir gün ayrılacaksın! İster iyi, ister kötü ne yaparsan yap karşılığını göreceksin! ·         Mezardakilerin pişman oldukları şeyler için, dünyadakiler birbirini yiyor. ·         İnsanda hayallerin, ideallerin yerini anılar almaya başlamışsa, yaşlılık başlamış demektir. ·         Kalb ne ile dolu ise dudaklardan dökülen odur. ·         Öyle adamlar gördüm üstünde elbisesi yok, öyle elbiseler gördüm içinde adam yok. ·         Para her şeyi yapar diyen adam, para için her şeyi yapan adamdır. ·         İstediğiniz bazı şeylere sahip olamamak, mutluluğun bir parçasıdır. ·         Küçük şeylere gereğinden çok önem verenler, elinden büyük iş gelmeyenlerdir. ·         Birçok insan mutluluğu burnunun üstünde unuttuğu gözlük gibi etrafta arar. ·         İnsanların yaptığı sahte paralardan çok, paraların yaptığı sahte insanlar vardır. ·      

Ünlü Türkolog Kayıların Başarısının Sırrını Açıkladı

Ünlü Türkolog Kayıların Başarısının Sırrını Açıkladı Ünlü Türkoloji uzmanı Kemal Eraslan Kayıların başarılarının sırrının töreye olan bağlılık olduğunu söyledi. Ünlü Türkolog Kayıların başarısının sırrını açıkladı Ünlü Türkolog Kayıların başarısının sırrını açıkladı Ünlü Türkolog Kayıların başarısının sırrını açıkladı ESKADER’in düzenlemiş olduğu Bâbıâli Sohbetleri’nin 290’ncısı Timaş Kitapkahve’de gerçekleştirildi. “Türkistan’dan Dünyaya Yayılan İrfan Güneşi Hoca Ahmet Yesevi ve Hikmetleri” başlıklı toplantının takdimini Mehmet Nuri Yardım yaparken; konuşmacı olarak Hoca Ahmet Yesevi’ye bir ömür adayan; İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi emekli öğretim üyesi ve Türkoloji dünyasının tanınmış bilgini Prof. Dr. Kemal Eraslan katıldı. Prof. Dr. Kemal Eraslan, sözlerine şöyle başladı: “24 Oğuz boyu içinde varlık gösteren ve Türk birliğini kuran Kayı Boyu’dur. Kayı Boyunun öne çıkması ve Türk Birliğini kurmasındaki etken, töreye bağlılık ve bir ideale sahip olmaktır. Oğuz

Allah Günahlarını Affetti

Allah Günahlarını Affetti Hz. Enes (radıyallâhu anh) anlatıyor Ben Rasulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın yanında idim. Bir adam huzuruna gelerek Ey Allah'ın Rasulü, dedi, ben bir hadd (suçu) işledim, cezasını tatbik et! Rasulullah (aleyhissalâtu vesselâm) adama (bir şey) sormadı. Derken namaz vakti girdi. Rasulullah'la birlikte o da namaz kıldı. Aleyhissalâtu vesselâm namazını tamamlayınca, adam yanına geldi ve Ey Allah'ın Rasulü! dedi, ben hadd (çeşidine giren bir suç) işledim. Bana Allah'ın Kitabını tatbik et! Efendimiz Sen bizimle birlikte namazını eda etmedin mi diye sordu. Adam Evet! dedi. Efendimiz Öyleyse git. Zîra Allah, senin günahını affetti veya -haddini affetti dedi.

Çılgın

Çılgın Genç mühendis, işe yeni başladığı şirketteki bir toplantıya katıldığında, masa üzerindeki gazeteye göz atıp âniden yerinden fırladı ve ‘eyvah mahvoldum’ gibilerden bir şeyler söyleyip koşar adımlarla odasına girdikten sonra, kapısını da arkadan kilitledi. Bir anda buz gibi bir hava esti içeride. Şirket sahibi, çok babacan insandı. Toplantıyı bir bıçak gibi kesip -Bu işte bir bit yeniği var, dedi. Mühendise kötü bir şeyler oldu. -Dikkat edin, canına kıyabilir. Şirket çalışanları, müdürün ne kadar tecrübeli olduğunu bildiklerinden, hep birlikte yerlerinden fırladı. Sekreterlerden biri, mühendisin okuduğu gazeteye bakarak -Biliyorsunuz ki bugün borsa tepetaklak geldi, dedi. Mutlaka çok sayıda hissesi vardı. Bir başkası -Faiz veya repo da olabilir, diye araya girdi. Yüzde iki yüz sınırı aşıldı. Diğeri, kendinden emin bir tarzda -Dün dolar bozduracağını söylemişti, dedi. -Bugün döviz âniden yükseldiği için, milyarlarca lira zarar etmiş olmalı. Şirketin muha

Sizden Fazla Veren Var

Sizden Fazla Veren Var  Hz. Ebu Bekirin halifeliği sırasında Medinede büyük bir kıtlık başgöstermişti. Halk ekmek yapmak için buğday bulamaz olmuştu. Hz. Osman da bu sırada Şam’a bir ticaret kafilesi göndermiş, oradan yüz deve yükü buğday satın alarak Medineye getirmişti. Bu miktar, halkın buğday ihtiyacını karşılayabilecek kadardı. Bazı tüccarlar derhal Hz. Osmana müracat ettiler. Şamdan getirtiği bu buğdayı satın almak istediler. Buğdayın bir ölçüsüne 4 dinar veriyorlardı. Hz. Osman, “Sizden daha fazla veren var” dedi ve buğdayı hiç kimseye satmak istemedi. Tüccarlar bu durumda teklif ettikleri fiyatı artırdılar. Fakat yine Hz. Osmandan, “Sizden daha fazla veren var” cevabını aldılar. Nihayet buğdaya verebilecekleri en yüksek fiyatı verdiler. Fakat yine Hz. Osmanın ağzından “Sizden daha fazla veren var” sözünden başka bir laf çıkmıyordu. Bazıları onun bu tutumunu, fırsat düşkünlüğüne ve çok kazanma hırsına bağlıyordu. Konuyu Halife Hz. Ebu Bekire anlatmaya karar verdiler. Ondan

Ölüm Bir Tık Kadar Yakında Dostum…

Resim
Ölüm Bir Tık Kadar Yakında Dostum… Sakın gaflet ile dünyaya dalma! Kimseyi incitme, kul hakkı alma! Her gelen gidiyor, habersiz olma! Ölüm bir tık kadar yakında dostum… Ölünce kimi der iyi, kimisi kötü; Allah yolu doğru, gerisi hata, Azrail affetmez, elinde ütü, Ölüm bir tık kadar yakında dostum… Göğe kadar dolu, altının olsa, Bin bir filden güçlü, kuvvetin olsa, Yusuflar’dan güzel, vücudun olsa, Ölüm bir tık kadar yakında dostum… Can, mal, makam, şöhret; hepsi emanet, İhlâslı amel yap, şeytanı terket, Bütün enerjini İslâm’a sevket! Ölüm bir tık kadar yakında dostum… Zulüme meyletme, kötüyle savaş İyiliğe sarıl, şerden uzaklaş, Muhtaca yardım et, Allah’a yaklaş, Ölüm bir tık kadar yakında dostum… Rabbinden gelene hoştur deyiver, Farzlara sünnete boyun eğiver, Vuslat vakti yakın mevte gülüver, Ölüm bir tık kadar yakında dostum… Yaşar AKKAŞ

İşte Osmanlı

İşte Osmanlı 19. yüzyılda Almanya’nın Mülhaym şehrindeki Ren nehrinin bir yakasında Almanlar, öbür yakasında da Fransızlar oturuyordu. Fransızlar, her sene nehrin Almanlar’daki kısmına geçip mahsulün tümünü toplayıp götürüyorlardı. O sıralar, birliğini temin edemeyen güçsüz Almanlar ise buna fazla ses çıkaramıyorlardı tabiî. Her sene böyle olunca çareyi Osmanlı Sultanına durumu yazıp, imdat istemekte bulurlar. Mektupta şöyle denmektedir: “Fransızlar her sene bize zulmediyor, mahsulümüzü elimizden alıyorlar. Siz ki, dünyaya adalet dağıtan bir imparatorluğun sultanı, İslamiyet’in de halifesisiniz. Bizi şu zulümden kurtarın. Asker gönderin. Ürünlerimizi bu sene olsun toplama imkânı sağlayın. ” Çöküş faslına girildiği bir zamana denk gelen yardım isteğini inceleyen padişah asker göndermeyi mümkün ve gerekli görmez; yalnızca asker elbisesi göndermeyi kâfi bulur ve cevabı bir mektupla beraber içi askeri elbise dolu üç çuval yollanır. Şaşkına dönen Almanlar, çuvalı alıp mektu

Fetvanın Böylesi

Fetvanın Böylesi Kanuni Sultan Süleyman, sarayın bahçesindeki armut ağaçlarını kurutan karıncaların öldürülmesi için Şeyhulislam Ebussuud Efendi’den şu beyitle fetva istemiş: -Dırahta ger ziyan etse karınca Zararı var mıdır ânı kırınca (Yani ürünlere zarar veren karıncaları öldürmekte şer’an zarar var mıdır?) Ebussuud Efendi, bir beyitle cevap vermiş: -Yarın Hakk’ın divanına varınca, Süleyman’dan hakkın alır karınca...

Sizi Kanuna Şikâyet Ederiz

Sizi Kanuna Şikâyet Ederiz Kul hakkına özen gösteren Sultan Süleyman, bu konuya duyduğu titizlik nedeniyle “Kanuni” lakabını almıştır. Budin Seferinden dönen ordu, yolların darlığı sebebiyle tarlalardan geçmek zorunda kalmıştı. Bu sırada bir köylü, elindekini padişahın atının geçtiği yere fırlatınca at ürkmüş, köylü de yakalanarak padişahın huzuruna getirilmişti. Sultan Süleyman köylüye: -Derdin nedir de böyle yaptın? diye sorunca, köylü: -Biz fakir köylüleriz. Askerlerinizden bazıları, bizim yeni ektiğimiz tarlalardan geçtiler. Ya bu zararı ödersiniz, ya da sizi şikayet ederim. demiş. Bunun üzerine Kanuni köylüye: -Peki bizi kime şikayet edeceksiniz? diye sormuş. Köylü: -Siz Kanuni değil misiniz? Sizi kanuna şikayet ederiz. deyince Sultan Süleyman çok memnun olmuş ve hemen köylülerin zararlarını hesaplattırıp zararı ödemiş.

Düşmanın Silahına Aynı Silahla Karşılık Verin

Düşmanın Silahına Aynı Silahla Karşılık Verin Mısır’ın fethinden sonra esir Memluk kumandanlarından Kayıtbay Yavuz Sultan Selim’in huzuruna getirilmişti. Aralarında şöyle bir konuşma geçti: “- Söyle bakalım Kayıtbay, cesaret ve kahramanlığın ne işe yaradı?” “- Cesaret ve kahramanlığım hâlâ var ey Sultan! Yalnız, bize ne yaptıysa ordunuzdaki toplar yaptı!” “- Anlamadım!. . ” “- Berberilerden biri, Venedik’ten top getirerek bize satmak istemişti de, Peygamberimizin, “ok ve kılıç kullanın” şeklindeki emrine aykırıdır diye satın almamıştık. O satıcı bize, “Yaşayan görecektir ki, memleketiniz top yüzünden elinizden çıkacaktır” demişti. Meğer doğruyu söylemiş!” “- Din kaidelerine böylesine bağlı idiniz de, Allah’ın, “Düşmanın silahına aynı silahla karşılık veriniz” emrine neden uymadınız? Bilmez misiniz ki, “Ok ve kılıç kullanın” demek “Başka silah kullanmayın” demek değildir. O zaman o silahlar varmış, şimdi de bu silahlar var!”

Kol Ve Sakal

Kol Ve Sakal 2. Selim zamanındaki İnebahtı mağlubiyeti’nin üzerimizdeki tesirini anlamak isteyen Venedik Elçisi, Sokullu’yu ziyarete gelmişti. Büyük adam derhal vaziyeti kavradı. Ve Elçi’ye söz sırası bırakmadan hitâbetti: -Siz söylemeseniz de ziyaretinizin hakiki sebebinin anlıyorum. Biz Kıbrıs’ı almakla sizin kolunuzu kopardık, siz de inebahtı’da donanmamızı yakmakla bizim sakalımızı kestiniz. Kesilen sakal çabuk uzar ama, koparılan kol bi daha yerine gelmez!

Sen ki Frençeskosun

Sen ki Frençeskosun Alman İmparatoru Şarlken’le, 24 Şubat 1525′de yaptığı Pavye Savaşı’nda yenilerek esir düşen Fransa Kralı Fransçois ve annesi Düseş Dangolen, büyükelçi Kont Jan de Franjipan ile Kanuni’ye birer mektup gönderirler. Kraliçenin mektubu şöyledir: Şimdiye kadar oğlumun kurtuluşunu Şarlken’in insafına bırakmıştım. Fakat Şarlken oğluma hakaretler etmektedir. Dünyaya geçen hükmünüz, cihanın bildiği azamet ve şanınızla oğlumun kurtulmasını temin etmenizi zat-ı şahanenizden niyaz ediyorum. Bunun üzerine Kanuni Sultan Süleyman Kraliçe ve esir François’ya birer mektup gönderir. Mektupta kısaca şunlar yazılmaktadır: Sen ki Fransa vilayetinin Kralı Françesko’sun. Sarayıma elçin ile mektup gönderip ve bazı ağız haberi dahi ısmarlayıp, memleketinize düşman girip, hala hapiste olduğunuzu bildirerek, kurtulmanız hususunda tarafımdan yardım ve meded istida eylemişsiniz. Padişahların mağlup olması ve hapsolması tuhaf değildir. Gönlünüzü hoş tutup üzülmeyesiniz. Gece gündüz a

Padişahın İşi Ne?

Padişahın İşi Ne? Sultan Murad Han o gün bir hoştur. Telâşeli görünür. Sanki bir şeyler söylemek ister sonra vazgeçer. Neşeli deseniz değil, üzüntülü deseniz hiç değil. Veziriazam Siyavuş Paşa sorar: - Hayrola efendim, canınızı sıkan bir şey mi var ? – Akşam garip bir rüya gördüm. - Hayırdır inşallah?. . – Hayır mı şer mi öğreneceğiz. - Nasıl yani? – Hazırlan, dışarı çıkıyoruz. Ve iki molla kılığında çıkarlar yola. Görünen o ki, padişah hâlâ gördügü rüyanın tesirindedir ve gideceği yeri iyi bilir. Seri, kararlı adımlarla Beyazıt’a çıkar, döner Vefa’ya, Zeyrek’ten aşağılara sallanır. Unkapanı civarında soluklanır. Etrafına daha bir dikkatle bakınır. İşte tam o sırada yerde yatan bir ceset gözlerine batar, sorarlar; – Kimdir bu? Ahali: – Aman hocam hiç bulaşma, derler. Ayyaşın meyhusun biri işte!. . – Nerden biliyorsunuz? - Müsaade et de bilelim yani. Kırk yıllık komşumuz… Bir başkası tafsilata girer; - Biliyor musunuz, der. Aslında iyi sanatkârdır. Azaplar ç

Traş Edilen Sakal Daha Gür Biter

Traş Edilen Sakal Daha Gür Biter Osmanlı donanmasının ilk defa bozguna uğradığı İnebahtı Deniz Savaşı’ndan sonra, II. Selim’in emriyle yeni bir donanma kurulur. Donanmayı kurmakla görevlendirilen Kılıç Ali Paşa, bahar ayında donanmayı her şeyi ile hazırlamıştı. İnebahtı’da Kıbrıs’ı almak için uğraşan Haçlı Armadası bu amacına ulaşamamıştı. İnebahtı bozgununun sorumlusu olan Sokullu Mehmed Paşa, 7 Mart 1573′de Venedik büyükelçisi Barbaro’ya: “Biz sizden Kıbrıs Krallığı’nı alarak kolunuzu kestik. Siz ise donanmamızı yenmekle bizim sakalımızı tıraş ettiniz. Kesilen kol yerine gelmez ama tıraş edilen sakal daha gür biter. ”

İşte Hak İşte Salahiyet

İşte Hak İşte Salahiyet Yıldırım Beyazit, serkeşlik eden Bulgaristan’ı fethetmişti. Buna içerleyen Macar Kralı Sigismund, başkent Bursa’ya özel elçisini fethi proteto etmek ister. Elçiler Bursa’ya girerler. Geliş çoktan tüm şehirde duyulmuş, gavur görmemiş meraklı halk sokaklara dökülmüştü. Halk süslü koşumlu atlara binmiş elçiyi ve korumalarını izlemekte, bir yandanda gülümseyerek dalga geçiyorlardı: “Vay canına Durak Çavuşum! Görmekte misin ki; koşumlar atlardan, atlar binicilerinden daha değerli… Şu gavurcuklar çok alem vesselam!” “Bunlar niye kadın gibi süslenmişler böyle?” Elçi söylenelerin birkısmını anlar ama bozulduğunu göstememeye çalışır. Zira kral her şart altında diri durmasını emretmişti: “Azametli dur, sert bak, Osmanlı’ların içine korku salmaya çalış! Macar kafilesini görünce yürekleri ürpersin. Padişaha da meydan oku. Hangi hakla Bulgaristan’ı fethetdiğini sor. Üzerine yürü. Yüklenebildiğin kadar yüklen! Beni temsil ettiğini unutma. ” Elçi kralın söyledik

Aydos’u Fetheden Rüya

Aydos’u Fetheden Rüya Orhan Gazi’nin padişah olmasından sonra (726/1326), ilk fethedilen yer Üsküdar’ın doğusundaki Semendire (Samandıra) kalesi olmuştu. 728 (1328) tarihinde Konur Alp ile Abdurrahman Gazi, Semendire’nin güney tarafındaki Aydos hisarı fethine gönderildiler. Bir hayli sarp bir kale olan Aydos hisarının fethine hemen muvaffak olamadılar. Aydos tekfurunun güzel bir kızı vardı. Bir gece rüyasında derin bir kuyuya düştüğünü gördü. “Gördü ki bir civân-i nurânî çıkageldi halâs için ânı. ” Bu haldeyken güzel bir yiğit geldi, elini uzatıp kızı çıkardı. Sabahleyin hisarın burcundan etrafı seyreden kız, Abdurrahman Gazi’yi gördü ve onun rüyada kendisini kurtaran yiğit olduğunu anladı. O anda İslâm dini kalbinde yer etti ve hemen bir kağıda durumunu açıkça yazdı. İslâm dinine gireceğini bildirerek: “Eğer kalenin fethi muradınız ise, firar ediyormuş gibi buradan geçip gidiniz. Falan gece hisar dibine geliniz. Sizin için bu kalenin fethi kolayca mümkün olur. ” diye yazarak,

Biz Seni Uyanık Bilirdik

Biz Seni Uyanık Bilirdik İstanbul’da kenar semtlerden birinde oturan yaşlı bir kadın, padişahın huzuruna çıkmak istediğini saraydaki görevlilere bildirmiş. Bunun üzerine sultanın karşısına çıkarılmıştı. Yaşlı kadın: Evinin soyulduğunu ve bu olaydan padişahın sorumlu olduğunu söyleyerek, şikayette bulunur. Bunun üzerine hiddetlenen Kanuni: -Bana bak kadın, sen niçin bu kadar derin uyku uyudun da evinin soyulduğunu duymadın? deyince, yaşlı kadın: Padişahım! Kusura bakma, biz seni uyanık bilirdik, onun için evimizde rahat uyuyorduk der. Bu cevap üzerine Kanuni utanarak: -Haklısınız diyerek, kadının çalınan mallarının bedelini kendi malından öder.

Osmanlı Donanması

Osmanlı Donanması Osmanlı donanmasıyla Venedik donanması arasında savaş çıkmış. Venedik donanmasının komutanı Andrea Doria imiş. Gözcü Osmanlı donanmasının yaklaştığını fark edince hemen Andrea Doria’ya haber vermiş: - Osmanlı yaklaşıyoor. Andrea Doria sormuş: - Kaç gemi var? Gözcü: - 10-20 kadar. Komutan hemen emir erini çağırmış: Oğlum bana hemen kırmızı gömleğimi getir. Emir eri şaşırmış: - Niçin komutanım? Andrea Doria: - Savaşırken yaralanacağız. Kan izi belli olmasın ve de askerlerin cesareti kırılmasın diye… Bu arada gözcüden yine ses gelmiş: Efendim 50 kadar oldular. Andrea Doria heyecanlanmış ve emir erine tekrar seslenmiş: - Gömleği boş ver. Sen bana kahverengi pantolonumu getir…

Boğaziçi Köprüsünde Tanklara Meydan Okuyan Kadın Konuştu

Resim
Boğaziçi Köprüsünde Tanklara Meydan Okuyan Kadın Konuştu http://www.haber7.com/guncel/haber/2055089-koprude-tanklara-meydan-okuyan-kadin-konustu