Makbul Amelin Âlâmeti
Makbul Amelin Âlâmeti
Cenâb-ı Hak buyuruyor:
“Boş kaldın mı hemen işe koyul ve yalnız Rabbine yönel.”
(İnşirah, 7-8)
Rasûlullah (sav) buyurdular:
“Amellerin Allah Teâlâ’ya en sevimli olanı, az da olsa
devamlı yapılanıdır.” (Müslim, Müsâfirîn, 218; Ahmed, VI, 61)
Mevlânâ Hazretleri’nin buyurduğu gibi:
“İbadetin kabul ediliş alâmeti, o ibadetten sonra hemen
başka ibadete girişmek, birbiri ardınca durmadan hayırlara koşmaktır.”
Bir amelin kabul edilmediğinin alâmetiyse, onu
mâsıyetlerin, yani yanlış işlerin takip etmesidir. Bundan daha kötüsü ise, bir
iyilikten sonra işlenen kötülüğün, o iyiliği silip götürmesidir.
Kur’ân-ı Kerîm’de bildirildiği üzere Cenâb-ı Hak, sâlih
amellerin ecrini günahlarla yok eden kimse gibi olmaktan îkaz sadedinde, şu
teşbihte bulunmaktadır:
“…İpliğini sağlamca büktükten sonra, çözüp bozan kimse
gibi olmayın!..” (Nahl, 92)
İşte bu ilâhî tâlimâta bilhassa ibadet hayatımızda dikkat
etmeli, yaptığımız amellerin kabul edilmemesinden veya boşa gitmesinden
korkmalıyız. İbadetlerle geçirilen bir Ramazan’dan sonra tekrar yanlışlara,
günahlara, gaflete dûçâr olmak, doldurulan çuvalın ağzını bağlamadan terk etmeye
benzer. Biriktirilen, kazanılan ne varsa dökülür, elde sadece hüsran kalır.
Bunun içindir ki Hazret-i Ali (ra) şu îkazda bulunur:
“Yaptığınız sâlih amellere gösterdiğiniz ehemmiyetten
daha fazlasını, onun kabûlüne ve korunmasına gösteriniz.”
Meselâ; edâ edilen ibadetlerle, gurur, kibir, ucub ve
enâniyete kapılmak, yani “Ben yaptım!” diyerek nefse pay çıkarmak da yapılan
amellerin kıymetini ziyan etmenin bir başka şeklidir.
Yine, kişinin sağlığında yaptırdığı bir câmiye, mektebe,
hayrâta, kendi ismini koydurması da, yaptığı hayra nefsini ortak etmesi
demektir. Hâlbuki tevhid akîdesinin ortaklığa tahammülü yoktur. Lâkin kişi
vefât ettikten sonra, evlâtları, mirasçıları bir hayır eseri yaptırıp ona vefât
eden büyüklerinin ismini verebilirler. Bunda bir beis yoktur. Çünkü bu,
geçmişlerinin rahmetle anılması gâyesine mâtuftur. (Osman Nuri Topbaş,
Altınoluk Dergisi Temmuz-2016)
Kısa Günün Kârı
İbadet ve hayırları yapmak kadar, onların makbul olması
için de birçok hassâsiyeti gözetmek îcâb eder.
(İki gün bir değil)
Yorumlar
Yorum Gönder