Kayıtlar

etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Yâ İlâhi Senden Bir Dileğim Var

Yâ İlâhi Senden Bir Dileğim Var Yâ ilâhi senden bir dileğim var, Kâpındân sürüp de, dârâ düşürme. Öter bülbüllerin, âhu cân kuşu, Mâksudu giryânâ, hârâ düşürme. Öter bülbüllerin, âhu cân kuşu, Mâksudu giryânâ, hârâ düşürme. Cemâlin nurudur, âşıkın cânı, Âşık fedâ etmiş, ezelde kânı. Ey bu cân mülkünde ruhun sultânı, Âşkındân bâşkâ bir, hârâ düşürme. Ey bu cân mülkünde ruhun sultânı, Âşkındân bâşkâ bir, hârâ düşürme. Kâdir Mevlâm, âteş âtmâ özüme, Dünyâ mâlı, görünmüyor gözüme, Yâ ilâhi sen bâk, benim yüzüme, Cehennem ateşi ile dağlama. Yâ ilâhi sen bâk, benim yüzüme, Cehennem âteşi ile dağlama. Sen sinemdeki ben, ben gibi durân, Sinemin üstünde hâtsız oturân, Ey gönlümü yâkıp, kalbimi bilen. Derdimi dermansız hâle düşürme. Ey gönlümü yâkıp, kâlbimi bilen. Derdimi dermansız hâle düşürme. Mâlumundur hâlim Ey Yüce Râhmân! Gizli sâklı neyim var, hep sânâ âyân, Ey râhmeti sonsuz, lütfu bir pâyân, Gönlümü yüzde bir

Yâ Vedûd Duası

Yâ Vedûd Duası بِسْمِ اللهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ ي ياَ وَدُودْ! ياَ وَدُودْ! ياَ ذَا الْعَرْشِ الْمَجِيدْ! ياَ مُبْدِئ ياَ مُعِيدْ، ياَ فَعَالاٌ لِماَ يُرِيدْ! أَسْأَلُكَ بِنُورِ وَجْهِكَ الَّذِي مَلأَ أَرْكَانَ عَرْشِكَ، وَأَسْأَلُكَ بِقُدْرَتِكَ الَّتِي قَدَّرْت َبِهاَ عَلَى جَمِيع خَلْقَكَ، وَأَسْأَلُكَ بِرَحْمَتِكَ الَّتِي وَسِعَتْ كُلَّ شَيْءٍ، لَا إِلَهَ إِلَّا أَنْتَ، ياَ مُغِيثْ أَغِثْنِي! ياَ مُغِيثْ أَغِثْنِي! ياَ مُغِيثْ أَغِثْنِي! اَللَهُمَّ آمِينْ! اَللَهُمَّ آمِينْ! اَللَهُمَّ آمِينْ Bismillâhirrahmânirrahîm Okunuşu: “Yâ Vedûd, Yâ Vedûd, Ya Zel arşil mecîd, Ya Mübdi, Ya Muid, Ya Fealün lima yürid, Eselüke bi nuri vechikellezi mele erkane arşike ve eselüke bi kudretikelleti kadderte biha cemî’ halkake ve eselüke bi rahmetikelleti vesiat külle şeyin. Lâ ilâhe illâ ente. Ya Muğîs, eğisnî, Ya muğîs, eğisnî, Ya muğîs, eğisnî.” Anlamı: “Ey Vedûd! Ey Vedûd! Ey yüce Arşın Sahibi! Ey kâinatı hiçten ve benzersiz bir şekilde yaratıp bin bir isminin tecellileriyle emsal

Yâ Rabbî! Beni Kendinle Meşgûl Eyle!

Yâ Rabbî! Beni Kendinle Meşgûl Eyle! Tâbiînden ve hanım velîlerin büyüklerinden Râbiai Adviyye (rahmetullahi Teâlâ’ aleyhâ) çok oruç tutardı. Bir defâsında bir hafta hiç yiyecek bulamadı. Sekizinci gece açlığı iyice şiddetlendi. Nefsine eziyet ettiğini düşünürken birisi kapıyı çaldı. Bir tabak yemek getirdi, o da yemeği alıp, yere koydu. Mum getirmeğe gitti, gelince bir kedinin yemeğini dökmüş olduğunu gördü. Su bardağını almaya gitti. Mum söndü. Su içmek isterken bardak düşüp kırıldı. O da; “- Yâ Rabbî! Bu zavallı kulunu imtihan ediyorsun, fakat âcizliğimden sabredemiyorum!” diyerek bir âh çekti. Bu âhtan neredeyse ev yanacaktı. Bir ses duyuldu: “- Ey Râbia, istersen dünyâ nîmetlerini üstüne saçayım. İstersen, üzerindeki dert ve belâları kaldırayım. Fakat bu dertler, belâlar ile dünyâ bir arada bulunmaz.” Bu sözü işitince; “- Yâ Rabbî! Beni kendinle meşgûl eyle ve senden alıkoyacak işlere bulaştırma.” diye duâ etti. Bundan sonra dünyâ zevklerinden öyle kesild

Elveda Yâ Şehr-i Ramazan

Elveda Yâ Şehr-i Ramazan Cenâb-ı Hak buyuruyor: "Emrolunduğun gibi dosdoğru olmaya devam et!" (Hud, 112) Rasûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem buyurdular: "Allah'a inandım de, sonra da dosdoğru ol!" (Müslim, İmân, Tirmizî, Zühd 61; İbni Mâce, Fiten 12.) Ey Mübârek Ay!.. Her yıl olduğu gibi yine “hoş geldin”, ama biliyoruz ki yine hoş bulmadın bizi… Fakat Senin geliş sebeplerin arasında hoş bulmadıklarını da hoş etmek var elbette… Senin teşrif buyurma sâiklerin içinde, dünyamıza getirdiğin rahmet ikliminin cezbesiyle, nâhoş olanları da hoş etmek var elbette... Senin ziyâret amaçların arasında, insanlığını imhâ ve zâyi eden beşeriyeti yeniden “eşref-i mahlûkat” tahtına oturtarak, onları da hoş etmek var elbette... Yeni bir cehâlet ve fetret devri yaşayan mü’minlerden “Gül Devri”ni soluklayan bir ümmet-i Muhammed inşâ etmek var elbette... Ey Mübârek Ay!.. Ömrümüz gibi her Ramazan da başlangıcında sanki çok uzun sürecekmiş gibi gelir; a

Çoğaldı Cürmüm

ÇOĞALDI CÜRMÜM Çoğaldı cürm-ü isyânım benim pek yâ Rasûlâllah Kati müşkil huzûr-i Hak ka gelmek yâ Rasûlâllah!. Erişmezse bana lûtfun efendim rûz-i mahşerde Mekânım nâr-ı dûzeh ola bî-şek yâ Rasûlâllah!. Bırakma bendeni ol gün açılır çün Livâ-ül-hamd. Beni de ol livânın tahtına çek yâ Rasûlâllah!. Ümîdim var, yine mağfûr ü mesrûr olurum ol gün Girince destime pây-i mübârek yâ Rasûlâllah!. Bihâkkı Hazret-i Zehrâ bihakkı Hazret-i Sıbteyn Sana geldi kulun Ulvi, dahîlek yâ Rasûlâllah!. Ali Ulvi KURUCU