Kayıtlar

talebe etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Kader Kıssası

Kader Kıssası           Bir talebeye yolculuğu sırasında kaderin sırrının bilinmezliğini gösteren ibretlik hadise…           Bir talebe köyden şehre ilim öğrenmek için yaya gidip gelmektedir. Yolculuğu sırasında bir ağacın altında abdest alıp namazını kılar ve dua Eder. Sonra ağaca yaslanır ve:           “Ey Rabbim, ben hep senin için namaz kılıyorum, sana dua ediyorum; ama kader sırrını bir türlü anlayamıyorum. O kadar ilim öğrenmeme rağmen kaderi idrak edemiyorum!” diye düşünmeye başlar.           Yarı uyanık bir hâlde kendini karıncaların okulunda bulur. Karıncaların köyünü su basmıştır. Bir kısmı boğulup gitmiş, sadece yüksek kayaların üzerlerine sığınabilenler hayatta kalmıştır. Sağ kalanların içinden toplanan karınca profesörler bu hiç beklemedikleri suyun kaynağını araştırmaktadırlar. Aralarında şu konuşmalar geçer:           - Bu bir seldir, dağlardan gelmiştir!           - Hayır! Sular ılıktı, yer altından fışkırmıştır!           - Hayır hayır! Bu ol

Hafız Talebe

Hafız Talebe  Küçük bir çocuk hafızlığını ikmal etmiştir. Sabaha kadar Kur'an-ı Kerim'i hatmediyor, namazını kılıyor, ertesi gün de hocasının karşına çıkıyor; çıkıyor ama biraz da rengi-benzi sararmış olarak çıkıyor. Hocası maddi-manevi mürşit olabilecek durumda bir üstattır. Talebesinin bu halini diğer talebelerine soruyor. Onlar da:  "Üstadım, bu talebeniz sabaha kadar Kur'an-ı Kerim'i hatmedip duruyor ve tabii sabaha kadar gözüne uyku girmiyor, sabah olunca da kalkıp derse geliyor.” diyorlar.  Üstad talebesinin Kur'an-ı Kerim'i böyle okumasını arzu etmediği için onu karşısına alır ve ona:  "Kur'an, indiği gibi okunmalıdır evladım" der, "Bugünden itibaren sen Kur'an'ı, şu ana kadar okuduğun gibi değil, onu okurken beni karşında farz et ve üstadına dersini iade ediyorsun gibi oku" tavsiyesinde bulunur. Çocuk gider, O gece Kur'an-ı Kerim'i okur ve sabah üstadının huzuruna geldiğinde:  "Efendim, bu ge

Talebenin hocasına hürmetkâr olması

Talebenin hocasına hürmetkâr olması Talebe hocasına, her zaman ve her halde hürmet etmeli ve her meşru emrine itaat göstermelidir. İlim sahibi olmanın mühim şartlılarından birisi budur. Hocasını gücendiren talebe, okuduğu ve öğrendiği ilmin bereketinden mahrum olur. Talebe, hocası gelince ayağa kalkmalı, ona hizmet etmekten zevk almalı, onu gücendirmekten çok sakınmalıdır. Asrısaadetten beri İslâm ümmeti, ilim adamlarına, bilhassa talebeler hocalarına hürmet etmişler ve hürmet etmeyi dinimizin bir şiarı, kabul etmişlerdir. Allah Celle Celâlühü ومن يعظم حرمات الله فهو خير له عند ربه  “Her kim Allah Celle Celâlühü’nün hürmetlerine (hürmet edilmesini istediği şeylere) tazim ederse, bu (tazimi) Rabbisinin yanında kendisi için bir hayırdır, sevaptır.”, buyurmaktadır. Diğer bir ayet-i kerimede de şöyle buyuruyor:   ومن يعظم شعائر الله فإنها من تقوى القلوب “Kim Allah Celle Celâlühü’nün şeairine, (dini adetlere, dini işaretlere, dini merasimlere) tazim ederse (hürm

Parmaklarını Mumun Alevinde Yakan Genç

Parmaklarını Mumun Alevinde Yakan Genç Bu mübarek gencin talebe iken anası-babası vefat eder. Başka kimsesi yoktur. Edirnekapı’nın dışında iki odalı bir bağ evinde kalıyor. Dışarısı karlı ve fırtınalı bir gecede, mum ışığında ders çalışırken evin kapısı çalınır. Genç kapıyı açar, karşısında; pür telâş içince bir genç bir kız… Kız;  -“Efendim, yolumu kaybettim, evimizi bulamadım, burada bir ışık gördüm, buraya sığınayım dedim, beni bu gece misafir alır mısınız, dışarısı çok soğuk!”, der. Genç talebe peki der, ayrı bir odayı alır ve kapıyı kapatır. Mum ışığında ders çalışmaya devam eder. Aradan biraz zaman geçince kız merak eder; -“Acaba bu genç ne yapıyor?” diye kapı aralığından bakar. Gencin ders çalışırken arada bir elini muma tutup yanınca geri çektiğini ve tekrar ders çalışmaya devam ettiğini görür. Bu hal sabaha kadar devam eder. Sabah olunca kız çıkıp evine döner. Merak eden ailesine; “Fırtınadan evimizin yolunu kaybettim, dolaşırken Edirnekapı civarında şehre u