Talebenin hocasına hürmetkâr olması
Talebenin hocasına
hürmetkâr olması
Talebe hocasına, her zaman ve her halde
hürmet etmeli ve her meşru emrine itaat göstermelidir. İlim sahibi olmanın
mühim şartlılarından birisi budur. Hocasını gücendiren talebe, okuduğu ve
öğrendiği ilmin bereketinden mahrum olur. Talebe, hocası gelince ayağa
kalkmalı, ona hizmet etmekten zevk almalı, onu gücendirmekten çok sakınmalıdır.
Asrısaadetten beri İslâm ümmeti, ilim adamlarına, bilhassa
talebeler hocalarına hürmet etmişler ve hürmet etmeyi dinimizin bir şiarı,
kabul etmişlerdir. Allah Celle Celâlühü
ومن يعظم حرمات الله فهو خير له عند ربه
“Her kim Allah Celle
Celâlühü’nün hürmetlerine (hürmet edilmesini istediği şeylere) tazim ederse, bu
(tazimi) Rabbisinin yanında kendisi için bir hayırdır, sevaptır.”,
buyurmaktadır.
Diğer bir ayet-i kerimede de şöyle buyuruyor:
ومن يعظم شعائر الله
فإنها من تقوى القلوب
“Kim Allah Celle Celâlühü’nün şeairine, (dini adetlere, dini
işaretlere, dini merasimlere) tazim ederse (hürmet ederse) şüphe yok ki o tazim
kalblerin takvasındandır. İlme, ilim taleb etmekte olanlara, âlimlere tazim ve
itibar etmek de dinimizin adetlerinden olduğuna göre, âlime hürmet ve onlara
kıyam müslümanın hayrına olan ve takva sahibi insanların yapabileceği bir
iştir.
Peygamberimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem Efendimiz de:
قوموا إلى خيركم أو إلى سيدكم
“Hayırlınıza veya büyüklerinize kıyam ediniz (kalkınız)”,
buyurmuşlardır.
Ülema, fukaha ve muhaddisîn-i kiram, bu hadisi-şerif ile büyüklere
kıyam etmenin caiz, hatta güzel olacağına ihticacda bulunmuşlardır. Hatta hadîsi
şerif’te (لخيركم)
denmeyip de (إلى خيركم) denmesinde kıyam ile beraber tazim edilmesine
işaret edilmiştir. Zira bu makamda (إلى) kelimesi lamdan daha
fazla tazim ifade etmektedir.
Sanki Peygamberimiz Aleyhiselâm, büyükleriniz için ayağa
kalkınız ve onları karşılamak ve ikram etmek için yürüyünüz, harekete geçiniz
manasını murad etmişlerdir. Ebu Hüreyre Radiyallahü Anh’dan rivayet edilen bir
Hadisi şerif de:
كان النبي صلى الله عليه وسلم يتحدثنا فإذا قام قمنا حتى
نراه قد دخل بعض بيوت أزواجه
“Peygamberimiz Aleyhiselâm bize konuşurdu. Ayağa kalktığı zaman
bizde kalkar ve bazı zevcelerinin evine (zevcelerinden birinin evine) dâhil olduğunu
görünceye kadar kıyamda kalırdık.”, buyurulmuştur.
Taberanî de Ebu Ümameden merfu olarak Peygamber efendimizden şu
hadis-i şerifi rivayet etmişlerdir. Peygamberimiz Aleyhiselâm:
من علم آية من كتاب الله
فهو مولاه “Kim bir kula Allah Celle
Celâlühü’ın kitabından bir ayet öğretirse o, o kimsenin efendisidir.”,
buyurmuşlardır. Hz Ali Kerremallâhü Vecheh Efendimiz de:
أنا عبد من علمني حرفاً إن شاء أعتق وإن شاء إسترق
“Ben, bana bir harf öğretenin kölesiyim, dilerse azad eder,
dilerse hizmetinde alıkoyar” buyuruyor.
İmam-ı Azam Efendimiz hazretlerine ilmini nasıl elde ettiği
sorulduğunda şöyle cevap vermişlerdir:
“İlmimi dört şeye dikkat etmekle öğrendim. Köpeğin sahibine gösterdiği
tezellül derecesinde tevazuu (âlime) göstermekle, kedi gibi mütevazı olmakla,
merkep gibi sabırlı olmak, karga gibi sabahlamakla elde ettim. Ve yine çok
şükretmekle, bir bilgi ve hikmete vakıf olduğum zaman Allah Celle Celâlühü’ye hamd
ettim, böylece ilmim ziyadeleşti. İnsanlara teşekkür etmeyen Allah Celle
Celâlühü’a da etmez. İlim, nimetlerin en faziletlisidir. Bu nimete ancak
hocaya, tazim ve tevkir etmekle, onun rızasını teleb edip, gadaplandırmaktan sakınmakla,
ona hizmet etmekten şeref duymakla, hocanın emrine hazır olmakla, nasihatını da;
sebeblerini bilmeyen hastanın şefkatli ve hazık doktorunu dinlediği gibi dinlemesi
ile nail ve mazhar olunur.”
Yine İmam-ı Azam Efendimiz Radiyallahü Anh: “Hocam Hammad’ın
evinin bulunduğu tarafa ayağımı uzatmadım. Hâlbuki evlerimiz arasında yedi sokak
vardı. Ayrıca vefatından sonra anam ve babamla birlikte hocam için her namazda
dua ettim.”, buyuruyor. Hz. Üstazımız da (K.S): İmamı Azam (R.h) efendimizin
doktora muayene için gittiğinde, ayağını istenilen tarafa niçin uzatmadığını
soran doktora; o tarafta hocamın evi var diye cevap verdiğini ifade
buyurmuşlardır.
Talebenin hocasının çocuklarına ve sevdiklerine dahi hürmet ederek,
hocasının kalbî rızasını ve duasını almaya çalışması tavsiye edilmiştir. Hidaye
sahibi, Burhaneddin el-Mergînânî, Buhara’nın en meşhur âlimlerinden birisinin
ders okuturken zaman zaman ayağa kalktığını, sebebi sorulduğu zaman da, sokakta
oyun oynamakta olan hocasının çocuğunun dershanenin penceresi önüne zaman zaman
geldiğini, hocasına hürmeten çocuğu pencerenin önüne geldiğinde ayağa
kalktığını söylediğini nakletmişlerdir.
Alimlerimizin çoğu hocayı hak sahibi olmakta babaya müsavi
kılarlarken bazı alimlerimizde hocanın hakkı daha büyüktür demişlerdir.
Zül-Karneyn Hazretlerine neden hocana babandan daha fazla hürmet ediyorsun dediklerinde:
“Babam beni gökten yere indirmiştir. Hocamsa beni yerden göğe doğru
yükseltmektedir.”, diye cevap vermiştir. Tabiki kişinin anne ve babası kendisinin
fani dünyaya gelmesine sebeb olmuş, hocası ise ebedi hayata gelmesine vesile
olmuştur. Çocuğunun alim olmasını isteyen anne-baba dahi, çocuğunun hocasına
hürmet etmelidir.
Şu kadarı var ki dinimizde her şeyde bir ölçü olduğu gibi,
müsafire ve büyüklere kıyam dahil her türlü ikram da elbette ifrat derecede
olmamalı, bu ikram ve hürmet de islami ölçülere uygun bir şekilde olmalıdır.
Büyükler küçüklerden hürmet veya saygı beklememeli hele hele kendilerini hiçbir
zaman tazim ve ikrama layık ve müstehak görmemeli, küçükler de hiçbir zaman
büyüklerine hususiyle hocalarına hürmette kusur etmemelidirler.
Netice olarak talebe hocasına, çok hürmetkâr olmalı, gıyabında
bile ondan ismi ile değil, hürmet ifade eden bir kelime ile bahsetmelidir.
Hatta hocasının yakınlarına da saygılı olmalıdır.
İktibas
Yorumlar
Yorum Gönder