Kayıtlar

kardeş etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Müslüman Müslümanın kardeşidir

  Müslüman Müslümanın kardeşidir Abdullah Yıldız   Müslümanların Müslüman kardeşleriyle ilişkilerinin ciddi anlamda zedelendiği, hatta kardeşlik ve dostluk ilişkilerinin düşmanlık ve nefrete dönüştüğü bir süreçte, Mümin/Müslüman kardeşliğini tahkim etmeye yönelik bazı âyet- i kerimeleri ve hadis- i şerifleri tekrar hatırlamalı ve hatırlatmalıyız:   “Şüphesiz ki, Müminler ancak kardeştirler; öyleyse, kardeşlerinizin arasını düzeltin…” (Hucurât, 10)   “Ey Müminler! Bir topluluk diğer bir topluluğu alaya almasın; belki de onlar kendilerinden daha hayırlıdırlar… Birbirinizi ayıplayıp- karalamayın; birbirinizi kötü lakaplarla çağırmayın…” (Hucurât, 11)   “Ey iman edenler! Birbiriniz hakkında zanda bulunmaktan kaçının; zira zannın bazısı günahtır. Birbirinizin gizli yönlerini araştırmayın ve kiminiz kiminizi arkasından çekiştirmesin…” (Hucurât, 12)   “Ey iman edenler! İyilik ve takvada yardımlaşın; günah ve düşmanlıkta yardımlaşmayın.”(Maide, 2)   “Mümin erkekler ve

Hafız 3 Kız Kardeş Tıp Fakültesini Kazandı

Resim
  Hafız 3 Kız Kardeş Tıp Fakültesini Kazandı   Gaziantep'te Beyzanur ile ikiz kardeşleri Elif ve Emine   Deniz hafızlık eğitimini tamamlayıp; Gaziantep   Üniversitesi (GAÜN) Tıp Fakültesi’ni kazandılar.   Allah’ü Teâlâ Kur’an-ı Kerim’e sarılanları her   zaman yüceltir!!! Rabbimiz böyle Kızlarımızın   başarılarını ve sayılarını daha da artırsın!!!     Gaziantep'te 3 kız kardeş, hem hafızlık eğitimi alıp hem de tıp fakültesi okumanın gururunu yaşıyor.   Gaziantep Üniversitesi (GAÜN) Tıp Fakültesi 5'inci sınıf öğrencisi Beyzanur Deniz, 9'uncu sınıf öğrencisi iken eğitimine bir yıl ara verdi. Kentteki Hoşgör Fatih Kız Kur'an Kursu'na yazılan Deniz, 8 ay gibi bir sürede hafızlık eğitimini tamamladı. Daha sonra fen lisesini derece ile bitiren Deniz, GAÜN Tıp Fakültesini kazandı. Aynı şekilde ikiz kız kardeşler Elif ve Emine Deniz de 8'inci sınıfta bir yıl eğitimlerine ara verip aynı yıl içerisinde ablasının gittiği kursta hafızlık eğitimlerini

Sıla-i Rahimde Bulunmak

  Sıla-i Rahimde Bulunmak   Kur’an ve Sıla-i Rahim’de Bulunmak   Hak Teala’nın Peygamberlerin ve İmamların ısrar ettikleri beğenilmiş amellerden ve çok iyi işlerden biri de şüphesiz sıla-i rahimde bulunmaktır.   Büyük allame, muhaddis, filozof, aşık bir arif olan ve tüm ömrünü Kur’an-ı Kerim ve rivayetler yolunda harcayan Molla Muhsin Feyz, sıla-i rahimin akrabaları ziyaret etmek, maddi ihtiyaçlarını gidermek, iktisadi sorunlarını halletmek, iş ve güçlerine yardımcı olmak, kız ve erkeklerini evlendirmek olarak mana etmiştir. Eğer Kur’an-ı Kerim ayetlerine ve rivayetlere dikkat edilecek olursa, sıla-i rahim meselesinden bu anlamları istifade etmek mümkündür.   Sıla-i rahimde peygamberlerin ve Şii imamların ahlakı da bu yüce gerçekler olmuştur.   Kur’an-ı Kerim sıla-i rahimi tavsiyede bulunmuş, akıl sahiplerinin bir işi olarak saymış, sıla-i rahimde bulunmamayı da fısk ve bunu yapan (ilişkiyi kesen) kimseyi de fasık olarak kabul etmiştir.   Mübarek Nisa suresinde,

İmansız Gitmenin Sebepleri!

İmansız Gitmenin Sebepleri! “Miftâh-ül-cenne”de buyuruluyor ki: İmansız ölmekten korkmamak âhirete imansız gitme sebebidir. " Muhammed bin Kutbüddîn İznîkî hazretleri Osmanlı âlimlerdendir. Kutbüddîn-i İznîkî’nin oğludur. Molla Fenârî’den, din ilimlerini ve zamanının fen bilgilerini okudu. 885 (m. 1480)’de Edirne’de vefât etti. “Miftâh-ül-cenne” kitabı meşhurdur. Seyyid Abdülhakîm Arvâsî hazretleri: “(Miftâh-ül-cenne) ilmihâlinin yazarı sâlih bir zât imiş. Okuyanlara faydalı olur” buyurdu. “Miftâh-ül-cenne” adındaki kitabında buyuruyor ki: Ve dahî imansız gitmenin sebepleri, kırk kadar olup, şunlardır: 1- Bid’at sahibi olmak. Yani itikâdı bozuk olmak. 2- Zaîf (Şüpheli olan) îmân. 3- Dokuz azâsını doğru yoldan çıkarmak. 4- Büyük günah işlemeye devam etmek. 5- Nimet-i İslam’a şükrünü kesmek. 6- Âhirete imansız gitmekten korkmamak. 7- Haksız yere zulmetmek. 8- Sünnet üzere okunan ezân-ı Muhammedîyi dinlememek. 9- Anaya babaya âsî olmak. 10- Doğru olsa

Din Kardeşine Karşı Yumuşak Davran!

Din Kardeşine Karşı Yumuşak Davran! Bir gün Hasan Basri Rahmetullahi Aleyh mecliste dostlarıyla sohbet ederken onlara: - Siz Hazret-i Peygamberin ashabına benziyorsunuz, dedi. Bunu işiten dostlarının bir kısmı bu müjdeye sevindiler. Bazıları da güldüler. Hasan Basri Rahmetullahi Aleyh tebessümle: - Latife olsun diye söyledim Zira siz onlara nasıl benzeyebilirsiniz. Eğer siz şimdi onları görseydiniz, onlara mecnun derdiniz. Ve onlar sizi görselerdi, sizlere Müslüman demezlerdi. Hak Teâlâ bir hadis-i kudsî'sinde Davud Aleyhisselâm'a hitaben şöyle buyurdu: "Ey Davud! Uyanık ol... Din kardeşine karşı yumuşak davran. Sana, benim isteğim doğrultusunda itaat etmeyene ve seninle muvafık olmayana dost olma. Çünkü o senin düşmanındır." Buradaki yakazadan (uyanıklıktan) murad, gaflet uykusundan kurtulmaktır. Ve cehaletten berî olmaktır.

Din Kardeşine Yardım Etmenin Sevâbı

Din Kardeşine Yardım Etmenin Sevâbı Müʼminler, bir Allâhʼa inanan, aynı Peygamberʼin ümmeti olan, aynı kıbleye yönelen, câmilerde omuz omuza saf tutan, birbirlerini kendisine emânet ve zimmetli gören din kardeşleridir. Îman kardeşliği; aynı anne-babanın evlâdı olmak demek olan kan bağı kardeşliğinden daha üstündür. Çünkü nesep bağı ve biyolojik yakınlık, kalbî yakınlık yoksa bir fayda vermez. Nitekim Nuh -aleyhisselâm-ʼın dördüncü oğlu Kenanʼın biyolojik yakınlığı ve nesep bağı, ona hiçbir fayda vermedi. Tûfanʼda diğer kâfirlerle birlikte o da helâk oldu. Cenâb-ı Hakʼtan Nuh -aleyhisselâm-ʼa şu îkaz geldi: “…Ey Nuh! O aslâ senin âilenden değildir…” (Hûd, 46) Ebû Dücâne -radıyallâhu anh- hasta iken ziyâretine giden birisi, onun sîmâsının nûr gibi parladığını gördü ve ona: “–Sîmân neden böyle parlıyor?” diye sordu. O da şu cevâbı verdi: “–Benim iki amelim var: 1- Beni ilgilendirmeyen hususlarda susarım. 2- Gönlüm mü’minlere karşı sû-i zandan uzak kalır. Her mü’min

Dokuz Şey, İnsana Eziyettir

Dokuz Şey, İnsana Eziyettir 1- Kendi nefsi için dua edip ana- babası ve müminler içinde dua etmemek, 2- Camiye girip iki rekât namaz kılmadan çıkmak, 3- Kabristan yanından geçerken onların ruhuna fatiha okumamak, 4- Cuma günü bir şehre girip o yerden cuma namazını kılmadan ayrılmak, 5- Semtlerine yerleşen âlimleri ziyarete gitmemek, 6- İki adam bir araya gelip arkadaş olurlar da birbirlerinin ismini öğrenmeden ayrılmak, 7- Meşru bir ziyafete davetli olup ta gitmemek, 8- Gençliğini ilim ve ahlaktan uzak tutup tüketmek, 9- Komşusu aç olduğu halde kendisi tok halde yatmak...  Süfyan es Sevri

Arkadaşıma...

Arkadaşıma... Canım Arkadaşıma sonsuz sevgilerimle… Eski Türklerde cengâverler savaşırken arkadan gelecek herhangi bir saldırıyı kontrol edebilmek için sırtlarını bir ağaca, kayaya veya taşa vererek ok atarlarmış. Atalarımız genelde bozkır hayatı yaşadıkları için bu sırt dayanan nesne genelde bir taş veya kaya olurmuş. Yıllar sonra sırt dayanan taşın ismi ARKA-TAŞ’dan ARKADAŞ şeklinde dilimize yerleşmiş ve bugün güvenebileceğimiz, bizi arkadan vurmayacak olan, samimiyetine güvendiğimiz kişilere verdiğimiz isim olmuştur. Aşk ve arkadaşlık bir gün yolda karşılaşırlar. Aşk, kendinden emin bir şekilde sorar; -Ben senden daha samimi ve daha cana yakınım sen niye varsın ki bu dünyada? Demiş… Arkadaşlık cevap verir: -Sen gittikten sonra bıraktığın gözyaşlarını silmek için… Hiç bir zaman arkadaşsız kalmaman dileğiyle… Bu hafta ulusal arkadaşlık haftası... İle arkadaşlarına, onları ne kadar düşündüğünü göster! Bunu tüm ARKADAŞ olarak düşündüklerine gönder, bu

İki İşçi

İki İşçi Anadolu’nun fakir bir köyünden iki arkadaş çalışmak için bir büyük şehre gelmişler. Bir fabrikada iş bulup çalışmaya başlamışlar. Fabrika sahibi  “Müslüman, kul haklarına çok dikkat eden”  birisiymiş. İşe aldığı yeni işçilere demiş ki: -“Sizi önce deneyeceğiz. Beğenirsek işe alabacağız. Bize ne kadar değer katarsanız, biz de size o kadar ücret vereceğiz. Ne iş yaparsanız yapın; yaptığınız işin en iyisini ve kalitelisini yapın! Sizi geçici olarak kabul ediyoruz. İşe kalıcı olarak kabul edilirseniz hizmet içi eğitimlere alacağız.” İki arkadaş sevinerek otele gelmişler. Para kazanmaya başlayınca iki kişilik bir de ev tutmuşlar. Ama işçilerden biri fazla kıskançmış. İyi kalpli arkadaşına kötü davranıyor, yok yere kalbini kırıyormuş. Arkadaşı da dişini sıkıyor, sabrediyormuş. Ay sonu olunca personel müdürü işçileri odasına çağırıyor, zarf içinde herkese maaşını veriyormuş. Kıskanç işçi sürekli arkadaşına; “Ben şu kadar maaş aldım! Sen kaç lira aldın?” diye arkadaşı