Kayıtlar

boş etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Boş İşleri Terk Etmek

Boş İşleri Terk Etmek Aziz ve sevgili evlâdım! Allah’u Teâlâ ömrünü ibadet ve itaat üzerinde uzun etsin ve seni sevdiklerinin ayırmasın. Gerçek nasihat; peygamberlik nurunun, kaynağı Hz. Peygamber’e Sallallahü Aleyhi Vesellem ait olan ve ondan alınıp yazılanlardır. Eğer onlardan nasiplendiysen benim nasihatlerime ne ihtiyacın var! Şayet onlardan bir şey elde edemediysen bana söyle, bu kadar sene neyi tahsil ettin? Ey oğul! “Kırk yaşını geçtiği hâlde, iyilikleri kötülüklerine galip gelmeyen kimse, cehenneme hazırlansın.” İlim ehline nasihat olarak bu yeter! Boş Şeylerden Vazgeçmek Resûlullah Efendimizin Sallallahü Aleyhi Vesellem ümmetine yaptığı nasihatlerden birisi şudur: "Allahu Teâlâ'nın kulundan yüz çevirmesinin alâmeti; onun kendisini ilgilendirmeyen boş şeylerle meşgul olmasıdır." Eğer bir insanın ömrünün bir saati, yaratılma gayesi olan Hakk'ın rızasının dışında geçerse, o kimse bu saati için uzun süre hasret ve pişmanlık çekec

Şehitler Tepesi Boş Kalmayacak

Şehitler Tepesi Boş Kalmayacak Şehitler tepesi boş değil, Biri var bekliyor. Ve bir göğüs, nefes almak için; Rüzgâr bekliyor. Türbesi yakışmış bu kutlu tepeye; Yattığı toprak belli, Tuttuğu bayrak belli, Kim demiş meçhul asker diye? Destanını yapmış, kasideye kanmış. Bir el ki; ahretten uzanmış, Edeple gelip birer birer öpsün diye fâniler! Öpelim temizse dudaklarımız, Fakat basmasın toprağa temiz değilse ayaklarımız. Rüzgârını kesmesin gövdeler Sesinden yüksek çıkmasın nutuklar, kasideler. Geri gitsin alkışlar geri, Geri gitsin ellerin yapma çiçekleri! Ona oğullardan, analardan dilekler yeter, Yazın sarı, kışın beyaz çiçekler yeter! Söyledi söyleyenler demin, Gel süngülü yiğit alkışlasınlar Şimdi sen söyle, söz senin. Şehitler tepesi boş değil, Toprağını kahramanlar bekliyor! Ve bir bayrak dalgalanmak için; Rüzgâr bekliyor! Destanı öksüz, sükûtu derin meçhul askerin; Türbesi yakışmış bu kutlu tepeye Yattığı toprak belli, Tut

Boşa Mağrurlanma

Boşa Mağrurlanma Abdülvahap Kocaman Boşa mağrurlanma sen insanoğlu, Cismin iki damla yaştan ibaret. Aldanma dünyaya, şaşırma yolu, Bu dünyanın sonu boştan ibaret. En sonu figandır, ne kadar gülsen Menzile varırsın haddini bilsen Zaloğlu Rüstem’in denginde olsan, Uçup giden bir gün, kuştan ibaret. İster çuha giysen, istersen şalı İster kaymak yesen, istersen balı Hepsi senin olsa, dünyanın malı, Gelip geçer elbet, düşten ibaret. İster ömür sürsen yıllarca sene, Akıbet aslına dönersin yine. Zevki, ıstırabı değmez bir güne, Dört yanına bir bakıştan ibaret. Abdulvahap, ister ulu han olsan, İster yaşlı, ister bir civan olsan. Dünyaya hükmeden Süleyman olsan, Akıbetin iki taştan ibaret.

Kıymetini bilemediğimiz iki büyük nimet: Sıhhat ve Boş Vakit

Kıymetini bilemediğimiz iki büyük nimet: Sıhhat ve Boş Vakit بِسْمِاللَّهِالرَّحْمَنِالرَّحِيمِ Selamünaleyküm Değerli Kardeşlerim; Bu haftaki Hadis Sohbetleri dersimiz başladı. Buyurun beraber mütalaa edelim, anladıklarımızı paylaşalım inşallah... “İki nimet vardır ki, insanların çoğu bu nimetleri kullanmakta aldanmıştır: Sıhhat ve boş vakit.”   (Buhârî) İnsanın Cenab-ı Haktan hiçbir hakkı talep etmeye hakkı yoktur. Bilâkis dâima şükretmeye medyundur. Çünkü mülk O’nundur, insan O’nun memluküdür. Eğer Mâlik-i Mülke memlûk isen, Onun mülkü senindir, gör. Bizi düşmanın attığı taş değil Dostun attığı gül yaralar Ve aleykümselam... Rahman ve Rahim olan ALLAH'ın adıyla. Bu kutsi Hadis-i Şerife binaen; Yüce Rasulümüz, “İki günü birbirine eşit olan ziyandadır!” buyuruyor. Rasulullah Efendimiz her gece yatarken “Allah’ım, beni bir an, bir andan da kısa bir zaman nefsime bırakma!” buyururdu. Bizlerin bu karmakarışık ortamda yapacağımız şey, el

Boş Duranı Allah’ü Teâlâ Sevmez

Boş Duranı Allah’ü Teâlâ Sevmez Çalışmak ibadettir. Çalışan Allah’ın dostudur. Boş durmamalı. Onun dostu olmak, rızasını kazanmak için yılmadan yorulmadan çalışmalı... Bir gün, Peygamber efendimiz Aleyhisselâm, bir yerden geçerken, “Boş duran birine” selâm vermedi. Dönünce aynı adama selâm verdi. Eshâb-ı Kirâm aleyhimürrıdvân, şaşırıp: “Geçerken aynı adama selâm vermediniz, dönerken aynı adama niye selâm verdiniz!” diye hikmetini sordular. Buyurdu ki: “O adam giderken hiçbir iş yapmıyordu. Boş duranı Allah’ü Teâlâ sevmez. Allah’ü Teâlâ’ın sevmediğine ben niye selâm vereyim? Dönerken ise bir çöple olsa bile yeri karıştırıyordu. Yani bir şeyler yapıyordu. Onun için selâm verdim.” Buyurdular.

Evimden Boş Gitme

Evimden Boş Gitme Hz. Tavus'un (rah) evine bir hırsız girmişti. Hırsızı yakaladı. Ona nasihat etti, biraz da para verdikten sonra serbest bıraktı. Bir gün Ahmed b. Hadraveyh hazretlerinin evine bir hırsız girdi. Her tarafı aradı, fakat götürecek bir şey bulamadı. Eli boş döneceği zaman hazret, "Ey genç! Şu kovayı al su doldur. Abdest al ve namaz kıl. Bu arada evime belki bir şey gelir, sana veririm. Böylece evimden boş dönmemiş olursun" diye seslendi. Genç onun dediği gibi hareket etti. Sabah olunca zengin biri Ahmed b. Hadraveyh'e 150 altın getirdi. Ahmed b. Hadraveyh hazretleri bu parayı gence vererek, "Al bu gece kıldığın namazların karşılığıdır" dedi. Bunun üzerine gence bir hal oldu ve, "Yolumu kaybetmiştim. İzzet ve cemâl sahibi olan Allah için bir gece hayırlı bir iş yaptım. Bana böyle ikramda bulundu" diyerek tövbe etti ve Ahmed b. Hadraveh'in talebelerinden oldu.

Hadis-i Şeriflerle Boş Konuşmak Hakkında

Hadis-i Şeriflerle Boş Konuşmak Hakkında İnsanın en değerli sermayesi vakitleridir. Vaktimizi boş yere harcar, ahiret için azık hazırlamazsak, sermayemiz tükenmiş demektir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: ·         Allah’ü Teâlâ boş konuşanları sevmez. Boş konuşmak böyle olunca, zararlı konuşmanın felaketini düşünmelidir! Hadis-i şerifte buyuruldu ki: ·         En zararlı şey, çok konuşmaktır. [Deylemi] ·         Dile sahip olmak, az konuşmak dinimizin emridir. Kur'an-ı kerimde mealen buyuruldu ki: ·         Sadaka vermek, iyiliği emretmek ve insanların arasını bulmak hariç, konuşmakta, fısıldaşmakta hayır yoktur. [Nisa 114] ·         Dile sahip olmakla ilgili hadis-i şeriflerde bazıları da şöyle: ·         Dilini tutan kurtulur. [Tirmizi] ·         Selamet isteyen, sükût etsin, dilini tutsun! [İbni Ebiddünya] ·         Susmak, hikmettir; fakat susan azdır. [Deylemi] ·         Amellerin en makbulü, dilini tutmaktır. [Taberani] ·         Hayır söz hariç, di

Ah yazık!

Ah yazık! Ömrüm boş şeylerle geçti, ah yazık! Yarını hiç düşünmedim, ah yazık! Hep hevaya bina kurdum, şaşkınca, Din temeli çürük oldu, ah yazık! Afvı sonsuzdur diyerek, pek azdım, “Kahhar” ismini unuttum, ah yazık! Daldım günaha, yapmadım hiç hayır, Niçin doğru yoldan saptım? Ah yazık! Mal için, makam için hep uğraştım, Sonsuz nimetlerden oldum, ah yazık! Yol bozuk ve karanlık, önde şeytan, Günah ağır, ağlarım hep, ah yazık! Hesap defterimde yok bir iyilik, Nasıl kurtulur bu Garib? Ah yazık!

Üç Soru

Üç Soru Rivayete göre bir gün bir kişi ünlü filozof Sokrates'in yanına gelip der: -"Senin arkadaş olduğun birinin hakkında bazı şeyler duydum. Bunları sana haber vermek istiyorum ki arkadaşın hakkında gerçekleri bilesin!". Sokrat onun ricasına tepki vermeden önce diyor: -"Acele etme, duyduklarını bana konuşmaya vaktin olacak. Ama istiyorum ki bundan önce sana üç soru sorup cevabını öğreneyim. Eğer uygun olursa, dostumun hakkında bildiklerini bana söylersin ". Adam anlaşıp Sokrates'in sorularını bekliyor. Sokrat birinci soruyu sorar: -"Bana söyleyeceğin konunun doğru olduğunu muhtemelen biliyor musun? Bunu kendi gözlerinle mi gördün, yoksa birilerinden mi duydun?” Adam cevap verir: -“Doğruyu söyleyecek olursam, tam doğru olmasına emin değilim. Bir kişi bunları bana konuşup anlattı". Sokrat diyor: -"İyi. Demek ki, söyleyeceğin şeyin tam doğru olduğuna emin değilsin, büyük ihtimalle yalan ve iftira da olabilir.” -“O zaman

Allah’ü Teâlâ Kapısına Geleni Boş Çevirir mi?

Allah’ü Teâlâ Kapısına Geleni Boş Çevirir mi? Adamın biri her zaman yaptığı gibi saç ve sakal tıraşı için berbere gitti. Onunla ilgilenen berberle güzel bir sohbet başladılar. Değişik konular üzerinde konuştular. Birden Allah’ü Teâlâ la ilgili konu açıldı... Berber: -"Bak adamım, ben senin söylediğin gibi Allah’ü Teâlâ in varlığına inanmıyorum." Adam: -"Peki, neden böyle düşünüyorsun?" -Berber: "Bunu açıklamak çok kolay... Bunu görmek için dışarıya çıkmalısın. Lütfen bana söyler misin, eğer Allah’ü Teâlâ olsaydı, bu kadar çok hasta insan olur muydu, terk edilmiş çocuklar olur muydu? Allah’ü Teâlâ olsaydı, kimse acı çekmezdi. Allah’ü Teâlâ olsaydı, bunların olmasına izin vereceğini sanmıyorum..." Adam bir an durdu ve düşündü, ama gereksiz bir konuya girmek istemediği için cevap vermedi. Beraber işini bitirdikten sonra dışarı çıktı, dolaştı geri geldi. Tam o anda caddede saçı sakalı birbirine karışmış bir adam göründü. Adam bu kadar dağı

Gerçek Gün Yüzüne Çıkınca

Gerçek Gün Yüzüne Çıkınca   Zülkarneyn Aleyhisselam ordusuyla gece yolda giderken ordusuna; “- Ayağınıza takılan şeyleri toplayın!” diye emir verir. Ordu bu emri duyunca; İçlerinden bir grup: “- Çok yürüdük, çok yorgunuz. Gece vakti bir de ayağımızı takılan şeyleri toplayarak boşuna ağırlık mı yapacağız. Hiçbir şey toplamayalım!” diyerek hiçbir şey toplamıyorlar. İkinci grup ise; “- Madem Komutanımız emretti, birazcık toplayalım, emre muhalefet etmeyelim. Zira ordunun komutanına itaat etmek gerekir.” diyerek az bir şey topluyorlar. Üçüncü grup ise; “- Komutanımız bir şeyi boşuna emretmez. Muhakkak bildiği bir şey vardır. Bir hikmete mebnidir!” diyerek bütün abalarını ağzına kadar doldururlar.  Sabah olduğunda bir de bakıyorlar ki, meğer bir altın madeninden geçmişler de, ayaklarına değen şeylerin altın olduğunun farkına varamamışlar. Bunu anlayınca: Hiç almayan birinci grup; “- Ah niçin almadık! Nasıl dinlemedik komutanımızın sözünü. Keşke alsaydık! Bir tane bari alsaydık!” diyerek piş