Kayıtlar

ana etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Sıla-ı Rahim

Sıla-ı Rahim “Kim ki rızkının bereketlenmesi, bakıyye-i ömrünün uzaması kendisini sevindirirse, o kimse sıla-ı rahm etsin.” (Buhari) Abdullah İbn-i Mesûd Radiyallahü Anh’den “— Bir kere ben hangi amel ve ibadet hayırlıdır “ diye sordum. Resülullah Sallallahü Aleyhi Vesellem “— Vaktinde kılınan namaz.” buyurdular. Sonra hangi ibadet hayırlıdır diye sordum. Resülullah Sallallahü Aleyhi Vesellem “— Ana babaya iyilik…” buyurdu. Tekrar sordum, Resûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem “— Allah Celle Celâlüh yolunda cihad etmek.” diye cevab verdi. Câmiü’s-Sagîr Hadislerinden “Valideyne ihsan ömrü tezyîd eder. Yalan söylemek rızkı tenkis, duâ-yı hayr da kazayı red eder.” buyrulmuştur. “Müslim kimsenin sadakası, ömürü ziyadeleştirmeye sebep olduğu gibi, kötü ölümden de mu­hafaza eder.” “Sakınmak kaderi def edemez. Lâkin sulehânın duası nüzul etmiş ve edecek olan bela musibetleri def ve kaldırmaya sebep olur. Öyle olunca ey Allah Celle Celâlüh’ın ku

Ana Hakkına Dair

Ana Hakkına Dair      Rabbimiz buyuruyor: “Biz, insana, ana-babasına iyi davranmasını tavsiye etmişizdir. Eğer onlar, seni, hakkında bilgin olmayan bir şeyi (körü körüne) bana ortak koşman için zorlarlarsa, onlara itaat etme. Dönüşünüz ancak banadır. O zaman size yapmış olduklarınızı haber vereceğim”. (Ankebut-8)      Efendimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem’e sordular: “Annem iyice yaşlanmıştı, ellerimle yedirdim içirdim, yıkadım ve sırtımda taşıdım. Acaba hakkını ödedim mi?”      Efendimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem: “Hayır, binde birini bile ödemedin.”      Sahabe : “Niçin, Ya Rasülallah?”      Efendimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem: “Çünkü annen sana, hayatının başlangıç noktasındaki zayıf olduğun döneminde yardım etti. (Yani o yapmasaydı, sen büyüyemezdin). Hâlbuki sen ona, o hayatını bitirdikten sonra hizmet ediyorsun. Yani annen sana yardım etmemiş olsaydı sen hayatını yaşayamayacaktın. Ama sen ona yardım etmesen o ölebilecekti, çünkü hayatını zaten yaşamıştı. Ama Allah

Baba Nasihati

Baba Nasihati 01-   Oğlum! Cesaretli ol! Hayatına geri baktığın zaman yaptıkların için değil, yapmadıkların için üzüleceksin. 02-   İyi bir evliliğin iki şeye bağlı olduğunu sakın unutma: Birincisi doğru insanı bulmak, ikincisi doğru insan olmak. Kaplumbağa bile başını çıkarıp önünü görmeden ilerlemez, sen de daima önünü görerek yürü. 03-   Mutluluk arayan kadın, boynundaki elmasından çok, masadaki güllere bakar. 04-   Herkese karşı “Teşekkür ederim” ve “Lütfen” sözcüklerini çok kullan. 05-   Eğer hayatında hiç başarısızlık yoksa hiç risk almıyorsun demektir. 06-   İyi bir arkadaş senin kendine verebileceğin en değerli hediyedir. 07-   Arkadaşının alnındaki sineği öldürmek için tabanca kullanma. 08-   Eskiyebilirsin, bu doğaldır, ama sakın köhneleşme, paslanma. 09-   Bir mesleğin hilelerini öğrenmek yerine, o mesleği iyi öğren. 10-   Çocukların, adalet sözcüğünü duyduğunda seni hatırlasın. 11-   Güç, sahip olduğun mallarla ilgili değildir,

Ana Sütünün Üstünlüğü

Ana Sütünün Üstünlüğü Öğretmen, öğrenciye sormuş: -Yeni doğan çocuklar için ana sütü niçin inek sütünden daha yararlıdır? Öğrenci hiç duraksamadan cevabı yapıştırmış: -Ana sütü bir kere çok daha lezzetlidir. Ekşime mekşime yapmaz. Kedi içmez. Taşınması daha kolaydır. Üstelik ambalajı da çok nefistir!

Kahreden Çığlık: Son Ana Kadar Uğraştı

Kahreden Çığlık: Son Ana Kadar Uğraştı İran’da, 11 kadının yaşamına mal olan Türk jeti kazasında, kokpit ses kayıtları ortaya çıktı. Kabinde pilot Beril Gebeş’in çabalarının yanı sıra, “Allah’ım bize yardım et” çığlıkları duyulduğu belirlendi Kahreden çığlık: Son ana kadar uğraştı Sabah gazetesinden Cevdet Özdemir'in haberine göre, İran'da geçen 11 Mart'ta yaşanan ve 11 kadının öldüğü Türk jeti kazasında sır perdesi aralandı. Uçağın çözümü yapılan ve CVR diye adlandırılan kokpit ses kayıtlarına göre; pilotlar hız göstergelerinde farklılık olduğu tespit edilen jetin hızını arttıramadı. Uçak havada tutunamadı (stall olmak) ve düştü. Halen cenazesi aranan kaptan pilot Beril Gebeş, uçağı havada tutabilmek için son ana kadar mücadele etti ancak sonuç alamadı. Uçağın kabininden en son "Allah'ım bize yardım et!" çığlıkları ve Gebeş'in uçağı tutabilmek için çaba sarf ederken kabine yönelik sorunu çözmeye çalıştığına dair ifadeleri duyuldu. İşte det

Anaya Hizmet Cennet Kazandırır

Anaya Hizmet Cennet Kazandırır İki kardeş vardı. Yatalak annelerine bir gece biri, diğer gece öteki bakacaktı. Öyle anlaşmışlardı. Abid olan nafile ibadete çok düşkündü, sabaha kadar ibadet ederdi. Bunun için, kardeşine, (Bugün de anneme sen hizmete devam et, ben de yine ibadet edeyim) derdi. Annesine bakma sırası hiç ona gelmezdi. Kardeşi, onun da sevap kazanması için Abid olan kardeşine, bazen (Bugün sıra sende) derdi. Bu Abid genç, rica eder, sabaha kadar ibadetle meşgul olurdu. Yine bir gece sabaha kadar yaptığı ibadetten duyduğu hazdan dolayı kardeşine, her zaman olduğu gibi sırayı bozarak, (Bu gece de bana izin ver ibadet edeyim) dedi. Kardeşi kabul edip annesine hizmete gidince, bu ibadet etmeye koyuldu. Bir ara uyuya kaldı ve bir rüya gördü. Rüyasında nurani yüzlü bir zat buna dedi ki: -Kardeşin affedildi. Genç merakla sordu: -Ben niye affedilmedim? -Sen de affedildin ama kardeşinin yüzünden affedildin. -Ben Allah’ü Teâlâ’ya ibadet ediyorum. Kardeşim i

Sizin Yanlışınızı Düzeltecek Adam Anasından Doğmamış mı?

Sizin Yanlışınızı Düzeltecek Adam Anasından Doğmamış mı?     Bir gece Medine sokaklarında Halife Hazreti Ömer ve Abdurrahman bin Avf hazretleri gezerken bir evin içinden karışık seslerin geldiğini duyarlar. Biraz yaklaşınca sorar Halife:     - Ey Abdurrahman, bu evin kime ait olduğunu biliyor musun?     Abdurrahman bin Avf, "Bilmiyorum" der. Şöyle açıklama yapar.     - Burası Rebi'a bin Ümeyye'nin evidir. İçindekiler de sarhoşlar, içmişler bağırıp çağırışıyorlar. Ne dersin, bunlara ne türlü bir ceza uygulayalım? Gecenin bu saatinde  bu haldeler...     Abdurrahman bin Avf der ki:     - Bana kalırsa ceza uygulanacaklar onlar değil, biziz!     İrkilir Halife.     - Neden? Diye sorar. Şöyle izah eder büyük sahabe:     - Allahü Azimüşşan 'İnsanların gizli ayıplarını araştırmayınız' buyuruyor. Biz ise gecenin bu saatinde evinin içindeki ayıplarını araştırıp meydana çıkarmakla meşgulüz. Aslında cezalık işi biz yapıyoruz demektir!     Bunun üze

Ana Hakkı

Ana Hakkı Hazreti Peygamberimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem Selman-ı Farisî Hazretlerine: — Ya Selman! Seninle garipleri ziyarete gidelim, buyurdular. Selman-ı Farisî Hazretleri: — Garipler kimlerdir ya Resûlallah? dedi. Peygamberimiz: — Garipler o kimselerdir ki, dünyadan göçüp gitmişler ve arkalarından da rahmet okuyacak kimseleri kalmayan ölülerdir, buyurup beraberce Medine kabristanlığına gittiler. Kabristanlığa vardıklarında, Peygamber Efendimiz bir kabrin başına varınca göz yaşlarını dökmeye, hatta hırka-i saadeti ıslanıncaya kadar ağlamaya başladılar. Selman-ı Farisi Hazretleri bu ağlamanın sebeb-i hikmetini anlayamamıştı: — Ya Hayrelbeşer! Ağlamanızın sebebi nedir? Vahiy mi nazil oldu, yoksa başka bir sebep mi var? dedi. Hazreti Resûl-ü Ekrem Efendimiz: — Hayır Ya Selman! Vahiy nazil olmadı, bu kabirde yatan bir delikanlıdır; ona şiddetli azap olunmaktadır. Onun azabının şiddeti beni ağlatıyor, buyurdular. Daha sonra da meseleyi şöyle izah ettil

Ana Sözü Dinlemeyenin Hâli

Ana Sözü Dinlemeyenin Hâli Bir kadının bir oğlu vardı, oğlundan başka kimsesi de yoktu. Bütün günlerini onunla geçirir, varı - yoğu oğluna en ufak bir zarar gelmesini, istemezdi. Kadının bu oğlu bir gün tutturdu, illa da hacca gideceğim diyor başka birşey demiyordu. Annesi ağlamaya başladı. Çünkü oğlunun yanından ayrılmasına tahammül edemeyeceği gibi o gittiği takdirde yapayalnız kalacak ve kimsesizlikten belki de perişan olacaktı. — Oğlum, Mekke dediğin şurası değil ki, ne zaman gidip - geleceksin. Sen gittikten sonra ben ne yapacağım, etme eyleme, Diye yalvardıysa da, oğlu kararında ısrar etti ve hacca gitmek üzere yola çıktı ama ananın da yüreği yanık kaldı. Yalnız kalan anne üzgün bir kalple şöyle dua etti: — Ya Rabbi, oğlumun ayrılığına dayanamayacağım... Söz dinletemedim, onu bir ikaz et de geri dönsün. Oğul ananın bu yakarışlarından habersiz olarak yoluna devam ediyordu. Bir gece bir şehirde konaklamak için kalmaya karar verip kapısı açık olan bir mesci

Ana Hakkı Ödenemez

Ana Hakkı Ödenemez Devri Nebevî'de bir sabah, bir sahabi Resulü Ekrem Efendimizin huzuruna varıp: — Ya Resûlallah! Annem ihtiyarladı... Ben onun ekmeğini kendi elimle hazırlayıp yediriyorum. Abdestini kendim aldırıyor, namaz kılması için seccadesinin üzerine sırtımda götürüyorum. Hatta her istediği yere sırtımda götürüyorum, hiçbir yere yürümeye takati kalmadı. Acaba evlâtlık hakkını yerine getirebildim mi? Diye sordu. Sevgili Peygamberimiz, ona: . — Sen analık hakkının yüzde birini bile ödemiş değilsin, buyurdu. Sahabi hayret etmişti...”Niçin ey Allah'ın Resulü!” Diye sormaktan kendini alamadı... Serveri Kâinat Efendimiz, şöyle anlattılar: — Annen seni karnında taşıdıktan sonra, bir de sen büyüsün Diye elinden gelen hizmeti eksiksiz yapıyordu. Nitekim, senin altını temizleyerek, sırtını yıkayarak, her türlü meşakkata katlanarak seni büyüttü. Yani sen büyüsün Diye sana bakıyordu. Sense annenin ölmesini bekleyerek ona hizmet ediyorsun... Böylece hakkını

Ana Hakkı Ve Alkame'nin Sonu

Ana Hakkı Ve Alkame'nin Sonu Hazreti Peygamberimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem eshabıyla oturmuş sohbet ediyordu. Bir kadın sahabe Resûlüllah'ın huzuruna telâşla girerek: — Yâ Resûlallah! Şu anda kocam ölüm döşeğinde, belki biraz sonra ölmüş olacak,, . Yalnız yanında kelime-i şehadet getirdiğimi anladığı ve kendisi de getirmeye çalıştığı halde şehadet kelimesi getiremiyor. Kocamın imansız gitmesinden korkuyorum. Bu hususta bir yardımınızı bekliyorum, dedi. Hazreti Peygamberimiz: — Kocan sağlığında ne gibi kötü harekette bulunurdu? Diye sordu. Kadın hiçbir kötü amelinin olmadığını, namazını kılıp her türlü ibadetini noksansız yerine getirmeye çalışır olduğunu söyledi. Bu sefer Peygamberimiz: — Kocanızın dünyada kimi var? Diye sordu. Kadın ihtiyar bir anası olduğunu söyleyince Peygamberimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem kadının kocası Alkame'nin anasını huzuruna çağırdı. Hazreti Alkame'nin anası, Hazreti Peygamberimizin huzuruna çıktı. Peygamberimiz

Anasının Dilini Kopardı

Anasının Dilini Kopardı Vaktiyle evlâdını terbiye edemeyen bir ana, cezasını dilini kaybetmekle çeker. Hikâye şöyledir: Üç beş yaşına gelen bir çocuk komşunun yumurtasını çalıp annesine getirir. Haram, helâl bilmeyen câhil ana, yumurtayı çocuğun elinden alır ve çocuğuna bir aferin çeker ve: -Benim akıllı oğlum, aferin diyerek çocuğunun başını okşar, çocuk, artık her gün veya gün aşırı komşuların yumurtalarını eve çekmeye başlar. Bir gün böyle, iki gün böyle derken seneler çabucak geçer. Çocuk yaşına göre hırsızlığını da ilerletir. Yumurtadan tavuğa, tavuktan horoza, horozdan koyuna, koyundan kuzuya derken bir haramzâde olur çıkar. Eski zamanın çocuğu şimdi muhitinin bir numaralı ve azılı eşkıyalarından olur. Artık bu eşkıyayı kimse durduramaz bir hale gelir. Hırsızlıklar, eşkıyalıklar derken bir gün büyük bir cinayet işler. Kanun bunun yakasına yapışıp idama mahkûm eder. Oğlunun idam haberini dinleyen ana, mahkeme salonunda feryadı basar. Saçını, başını yolar. Aman ha

Ya Anası Babası

Ya Anası Babası Ma’ruf, Kûfe’de ciddi bir eğitimden geçer. İmam-ı Ali Rıza’nın çocuklarıyla birlikte büyüdüğü için aileden sayılır. İmam-ı Ali Rıza “O neseb bakımından değilse de huy ve muhabbet bakımından Ehl-i beyttendir. Nasıl ki ceddimiz Selmân-ı Farisi’yi ilhak edip Ehl-i beytten saydı Ma’rûf da bizdendir.” Allahü teâlâ bazı kullarını seçer ve sever. Onların üstüne nisan yağmuru gibi nimet yağdırır ki Ma’rûf bunlardan biridir. Nitekim bir zaman sonra Dâvûd-i Tâî gibi bir velinin dizi dibine oturur. Gökler duvak duvak açılır, hallere ve sırlara kavuşur. Ma’rûf-ı Kerhi yıllar sonra memleketine döner. Köyleri yine bakımsız, yolları yine tozludur. Evleri daha bir viranlamıştır. Annesi, babası onu hasretle kucaklar. Kardeşleri etrafına toplanırlar. Onu fazla üzmez topyekun Müslüman olurlar. Ma’ruf-i Kerhi rahibi de ziyaret eder. Yaşlı adam pişmandır, mahçuptur. Ma’ruf “özre ne gerek” buyurur “sen bana yaptığın iyiliğin büyüklüğünü bir bilsen?” Netice’de hepsi iman ederler

Sizin yanlışınızı düzeltecek adam anasından doğmamış mı?

Sizin yanlışınızı düzeltecek adam anasından doğmamış mı? Bir gece Medine sokaklarında Halife Hazreti Ömer ve Abdurrahman bin Avf Radiyallahü Anhüma hazretleri gezerken bir evin içinden karışık seslerin geldiğini duyarlar. Biraz yaklaşınca sorar Halife: - Ey Abdurrahman, bu evin kime ait olduğunu biliyor musun? Abdurrahman bin Avf, "Bilmiyorum" der. Şöyle açıklama yapar. - Burası Rebi'a bin Ümeyye'nin evidir. İçindekiler de sarhoşlar, içmişler bağırıp çağrışıyorlar. Ne dersin, bunlara ne türlü bir ceza uygulayalım? Gecenin bu saatinde bu haldeler... Abdurrahman bin Avf der ki: - Bana kalırsa ceza uygulanacaklar onlar değil, biziz! İrkilir Halife. - Neden? Diye sorar. Şöyle izah eder büyük sahabe: - Allahü Azimüşşan 'İnsanların gizli ayıplarını araştırmayınız' buyuruyor. Biz ise gecenin bu saatinde evinin içindeki ayıplarını araştırıp meydana çıkarmakla meşgulüz. Aslında cezalık işi biz yapıyoruz demektir! Bunun üzerine düşünmeye ba

İnsanı Helak Eden 76 Büyük Günah

İnsanı Helak Eden 76 Büyük Günah 1. Büyük günahların en büyüğü: Allah’a ortak koşmak (şirk). 2. Ana babaya asi olmak, onlara eziyet etmek. 3. Yalan yere şahitlik etmek. 4. İnsan öldürmek. 5. Sihir (büyü) yapmak. 6. Namazı terk etmek. 7. Zekâtı vermemek. 8. Faiz yemek. 9. Yetim malını yemek ve ona zulmetmek. 10. Allah’a ve Rasul’üne yalan isnad etmek. 11. Özürsüz olarak ramazanda bir gün bile oruç tutmamak. 12. Savaş meydanından kaçmak. 13. Zina yapmak. 14. İdarecinin halkını aldatması, onlara zulmedip zorbalık yapması. 15. Haram olan içkiyi (hamr) içmek. 16. Kibirlenmek, kendini beğenmek, övünmek. 17. Livata. 18. İffetli kadın veya erkeğe iftirada bulunmak. 19. Kamu malından, ganimetten, devletten ve zekâttan çalmak. 20. Haksız yollarla insanların mallarına el koymak. Haram yemek, haram kazanç… 21. Hırsızlık yapmak. 22. Yol kesmek. 23. Yalan yere yemin etmek. 24. Çok yalan söylemek. Sözlerinin çoğu yalan olmak. 25. İntihar etmek. 26. İdarecinin ve hâkimin