Kayıtlar

Mevlânâ etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Edeb Örtüsünü Giymemişse Beden

Edeb Örtüsünü Giymemişse Beden Kalbin köşküne kurulmuşsa nefis; İnsan da bir, hayvan da bir... Edeb örtüsünü giymemişse beden; Bahar da bir, hazan da bir... Haram lokmaya alışmışsa kursak; Aç da bir, tok da bir... Haline şükrü unutmuşsa insan; Az da bir, çok da bir... Merhamet elini tutmamışsa vicdan; Zalim de bir, mazlum da bir... Bildiği ile amel etmemişse dimağ; Âlim de bir, cahil de bir... Samimiyetten nasibini almamışsa akıl; Akil de bir, mecnun da bir... Manaya bakmayı bilmemişse göz; Güzel de bir, çirkin de bir... Vermeye kudretsiz kalmışsa el; Zengin de bir, fakir de bir... Vermeye kudretsiz kalmışsa el; Zengin de bir, fakir de bir... Ezandan huzursuz olmuşsa kulak; Duyan da bir, sağır da bir... Kulluğun önüne geçmişse kibir; Şeytan da bir, melek de bir... Ve gaflet uykusuna dalmışsa ruh; Hayat da bir, ölüm de bir... Allah aşkını tatmamışsa gönül; Sevgi de bir, nefret de bir... Mevlânâ Ce

Yakmayan Sır

Yakmayan Sır Hazret-i Mevlânâ Rahmetullahi Aleyh, Enes bin Mâlik Radıyallâhu Anh’ten rivâyet edilen şu kıssayı edebî lisanla şöyle anlatır: Bir kimse Hazret-i Enes Radıyallâhu Anh’a misafirliğe gitmişti. O misafir hikâye etmiştir ki: Enes Hazretleri yemekten sonra peşkirinin sararmış, solmuş, kirlenmiş olduğunu gördü. Hizmetçiye; “–Şu kirli ve bulaşık peşkiri, bir an için olsun tandıra atıver.” dedi. O da hemen peşkiri, ateşle dolu tandıra attı. Misafirlerin hepsi de bu işe şaştılar; peşkirden dumanlar çıkacağını, yanıp kül olacağını bekliyorlardı. Bir müddet sonra hizmetçi, peşkiri kirlerden temizlenmiş, beyazlaşmış olarak tandırdan çıkardı. Orada bulunanlar; “–Ey azîz sahâbî!” dediler. “Bu peşkiri nasıl oldu da ateş yakmadı, üstelik bir de onu temizledi?” Hazret-i Enes Radıyallâhu Anh dedi ki: “–Hazret-i Mustafâ Sallallahü Aleyhi Vesellem bu peşkire çok defa alnını, ağzını sildi de ondan.” Ey ateşten ve azaptan korkan gönül, öyle bir el,

Allah’ü Teâlâ’ya Tevekkül Edin

Allah’ü Teâlâ’ya Tevekkül Edin Moğolların Anadolu umumi valisi Baycu Noyan Konya'yı muhasara etti. Konyalılar gayet sıkıntılı ve ıstıraplı günler yaşadı. Muhasaranın kaldırılması için Mevlânâ hazretlerinin huzuruna çıkıp; "Efendim! Bize merhamet ediniz. Baycu Noyan bildiğiniz gibi Konya'yı muhasara etti. Çoluk-çocuğumuzla gayet sıkıntıya düştük. Korku içinde yaşıyoruz. Şayet bize yardım etmezseniz sonumuz felâket olur. Çünkü Baycu Noyan hangi şehri fethettiyse halkı kılıçtan geçirip mallarını yağmaladı. Bu işe bir tedbir istirham ediyoruz." dediler. Mevlânâ; "Siz Allah’ü Teâlâ’ya tevekkül edin. Doğru bir itikat ile Cenab-ı Hakk'ın evliyasını vesile ederek dua edin. İnşallah sıkıntınız def olur." buyurdu. Sonra şehirden dışarı çıkıp meydanın ortasında durdu. Kıbleye dönerek namaz kılmaya başladı. Etrafta binlerce Moğol askeri vardı. Baycu Noyan'a kocaman bir çadır kurmuşlardı. Askerler hemen komutanlarına koşup; "Şehirden yaşlı bir