Kayıtlar

Hiçbir etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Çalışmak

Çalışmak Sana hiçbir şey kendiliğinden gelmez. Senin mutlaka çalışman, çaba ve gayret göstermen gerekir. Takdir-i ilâhi budur deyip oturmak ve iman ve ibadet yolunda çalışmamak caiz değildir. Bilakis; çalışmak, hamle yapmak ve takdirdekini elde edebilmek için uğraşmak, didinmek ve gayret sarf etmek gerekir. Belki de Allah, hiçbir uğraşmaya ve didinmeye lüzum kalmadan o imanı bize bahşedecektir. Ancak, ne olursa olsun, imanı ve bilgiye dayanan sarsılmaz inancı elde edebilmek için, bizim mutlak surette çalışmamız gereklidir. Hiç şüphe yok ki, çalışmadan eline bir şey geçmez. Helâl rızkını elde etmek için çalışmadın, didinmedin, gayret göstermedin. Allah yolunda mücahede et. Miskin miskin oturma. Çalışmadan, yorulmadan ve emek sarf etmeden hazıra konmayı düşünme. Sen işe başla. Çalışmaya koyul. Senden başkası gelir, meşgaleni tamamlar. (Abdülkâdir Geylânî Kuddise Sirrûh)

Devrim: İlk Ve Tek Türk Otomobili

Devrim: İlk Ve Tek Türk Otomobili Yeryüzündeki hiçbir otomobil onun kadar yanlış tanıtılmadı, onun kadar aşağılanmadı. 40 yıla yakın bir süre boyunca 27 Mayıs darbesinin simgesi gibi görüldü ve gösterildi. Kimileri "modeli çalıntı" dedi, kimileri ise "Türk mühendislerinin yetersizliğinin simgesi" olduğunu ileri sürdü. Ancak gerçek o kadar farklıydı ki.. İşte "Devrim", bundan tam tamına 42 yıl önce, hayal kurması şiddetle yasaklanmış olan böyle bir toplumda doğdu. Türkiye’nin ilk gerçek yerli otomobil prototipiydi o. Koç topluluğunun resmi tarihe göre "ilk" sayılan "Anadol’undan daha önce doğmuştu. Ancak, dedik ya, bu sıkıştırılmış toplum için haddi fazlasıyla aşan bir çabanın, cüretkâr bir hayal gücünün ürünüydü "Devrim". Nitekim, anında cezalandırıldı. Bir daha da yıllar boyunca kimseler adını bile anmayacaktı. Anmamak söyle dursun, üretilmiş olan üç tane gıcır gıcır "Devrim"den ikisinin karanlık güçler tarafından

Topkapı Sarayı’ndaki Yasak Nasıl Delindi?

Topkapı Sarayı’ndaki Yasak Nasıl Delindi? Topkapı Sarayı’nın hazine dairesinden hiçbir şey dışarı çıkamazdı. 2. Abdülhamit, kızı Ayşe’ye taç yaptırmak için model olarak kullanılmak üzere 3. Mehmet’in muhteşem sorgucunu saray kâhyasından istedi. Kâhya padişahtan muayyen vadeli bir senet almadan sorgucu vermedi. Bu tutum Abdülhamit’in çok hoşuna gitti. Kâhyaya 100 altın hediye etti. Süresi geldiğinde sorgucu kâhyaya iade edip vermiş olduğu senedi geri aldı.

Anne Karnındaki Bebeğin Rabbiyle Diyaloğu

Resim
Anne Karnındaki Bebeğin Rabbiyle Diyaloğu Anne karnındaki bir çocuğun ağzı vardır, gözü vardır, kulağı vardır, eli vardır, ayağı vardır. Bütün aza ve cihazatı tam tekmil verilmiştir. Hâlbuki bunların hiçbirine orada lüzum yoktur. Orada çocuk, gıdasını, göbeğinden annesine bağlı bir hortumla almaktadır. Şimdi bu çocuk: - Ya Rabbi! Dese, şu hortum bana yetmektedir. Pekiyi şu ağza, şu göze, şu kulağa, şu ele, şu ayağa ne lüzum vardı. Hiçbir işe yaramamaktadırlar? Herhalde Allah’tan Celle Celâlûhü alacağı cevap şöyle olsa gerek: - Acele etme kulum, aklının almadığı şeye de burnunu sokma. Sen kısa bir müddet sonra öyle bir âleme gideceksin ki burada 'her şeyim' dediğin hortum, orada hiçbir şeye yaramayacak, kesilip atılacak. Lüzumsuz sandığın ağız, göz, kulak gibi şeylerde en lüzumlu cihaz durumuna geçecek. O çocuk bu gerçeklere inanmasa ve bir inkârcı olarak dünyaya gelse hakikaten hortumun işe yaramadığını, ebenin onu kesip kaldırıp attığını; lüzumsuz sandığı ağız,

İnsan Düzelmeden Hiçbir Şey Düzelmez

İnsan Düzelmeden Hiçbir Şey Düzelmez             Çok sevdiğim bir dostum son olaylardan bir iki söz etmemi istiyordu. Ben de âcizane dedim ki kendimizi düzeltmeden hiçbir şey düzelmez. Hemen şu meşhur hikâyeyi anlattım. Adam, bütün bir haftanın yorgunluğundan sonra pazar sabahı gazetesini okumaya başladı ve "Bütün gün dinleneceğim, müzik dinleyeceğim, maç izleyeceğim." beni bundan kimse alıkoyamaz" diye düşündü. Tam o sırada oğlu koşarak geldi, sinemaya ne zaman gideceklerini sordu. Adam, daha geçen haftadan oğluna sinema konusunda söz vermiş olduğunu hatırladı; ancak hiç dışarı çıkacak hali yoktu. Bir bahane uydurması gerekiyordu. Gazetenin promosyon olarak dağıttığı yapboz dünya haritasını eline alıp parçalara ayırdı iyice karıştırdıktan sonra oğluna verdi ve; "Eğer bu haritayı düzeltebilirsen seni sinemaya götüreceğim." dedi sonrada keyifle gazetesini eline alıp " Kurtuldum. En iyi coğrafya öğretmeni bile yapbozu akşama kadar düzeltemez" diy