Kayıtlar

Gelen etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Başınıza Gelen Her Sıkıntıda Yılmayın ve Yeniden Silkelenin!

Resim
Başınıza Gelen Her Sıkıntıda Yılmayın ve Yeniden Silkelenin! Bir gün, bir çiftçinin eşeği kuyuya düşer. Adam ne yapacağını düşünürken, hayvan saatlerce anırır. En sonunda çiftçi, hayvanın yaşlı olduğunu ve kuyunun da zaten kapanması gerektiğini düşünür ve eşeği çıkartmaya değmeyeceğine karar verir. Bütün komşularını yardıma çağırır. Her biri birer kürek alarak kuyuya toprak atmaya başlarlar. Eşek kuyuya düştüğünü fark edince, daha beter bağırmaya başlar. Sonra, herkesin şaşkınlığına, sesini keser. Birkaç kürek toprak daha attıktan sonra, çiftçi kuyuya bakar. Gözlerine inanamaz. Eşek, sırtına düşen her kürek toprakla müthiş bir şey yapmakta, toprağı aşağıya silkeleyerek yukarı çıkmasına basamak hazırlamaktadır. Bir süre sonra, komşular toprak atmaya devam edince, herkesin şaşkınlığı altında eşek, kuyunun kenarından dışarı bir adım atıp, dışarı çıkar ve koşarak uzaklaşır! Kıssadan Hisse: Hayat üzerinize hep toprak ve pislik atacaktır. Yükselmenin sırrı; bu topr

Müjde Müminler Size İhsân-ı Rahmân'dır Gelen

Müjde Müminler Size İhsân-ı Rahmân'dır Gelen Müjde mü'minler size ihsân-ı Rahmân'dır gelen Şânına ta'zîm edin bu mâh-ı gufrândır gelen Ondadır feyz-i hidâyet ondadır afv ü kerem Kadrini bil mevsîm-i inzâl-ı Kur'ân'dır gelen Iyd-ı ekber her günü kadr-i mübarek her gece Ehl-i îmâna ne mutlu lutf-ı Sübhân'dır gelen Zulmet ü kasvetden âzâd etmeye sâimleri Nûr-ı İslâm nûr-ı îmân nûr-ı irfândır gelen Hâne-i kalbi temizle hoşça istikbâl için Ni'meti mebzûl bir mihmân-ı zî-şândır gelen El-hazer senden şikâyet etmesin yarın amân Rûz-ı mahşer şâfi'-i ashâb-ı ısyândır gelen Rahmet ü gufrân hedâyâsıyla cennet bahşeder Derde dermân vasl-ı cânan ıtk-ı nîrândır gelen Mâsivâdan sâim ol Remzî dilersen vasl-ı Hak Râh-ı aşkı kullara ta’lîm-i Yezdân'dır gelen Ahmed Remzi Dede Hazretleri

Besmele İle Gelen Sabrın Meyvesi

Besmele İle Gelen Sabrın Meyvesi Saliha bir kadının inkâr etmiş, geçimsiz ve cahil bir kocası vardı. Bu kadın “Bismillahirrahmanirrahim!” diye besmele çekmeden hiçbir işine başlamazdı. Geçimsiz kocası, onun bu haline çok kızar, kadıncağıza yapmadığı eziyeti bırakmazdı. O Saliha kadın ise, kocasının eziyetlerine ve cefalarına sabreder ve onun doğru yola gelmesi için, Allah’a dua ederdi. Bir gün, o zalim adam iyice öfkelenmişti. Karısına yapacağı eziyet ve kötülük için bir bahane arıyor ve kendi kendine: “- Şuna bir oyun çevireyim de görsün! Bakalım onu rezil olmaktan kim kurtaracak?” diye söylenip duruyordu. Başkalarına açıkça söylemediği inkârcılığı, artık bütün çirkinliğiyle, içinde dolup taşmıştı. Hanımını çağırdı. Ona bir kese altın vererek: “- Bunu iyi sakla!” diye tembih etti. O Saliha kadın da, kocasının emri üzerine hemen gitti. Besmele’yi çekerek keseyi iyice sakladı. Fakat kocası olan zalim adam da onu gizlice takip ediyordu. Sonra, karısının haberi ol

Kabirden Gelen Mektup

Kabirden Gelen Mektup Canım Anneciğim; Hani başucumda toplanmış, telaş içinde feryada figan ile gözyaşı döküyordunuz ya işte o anda dünyada iken hiç görmediğim, tanımadığım varlıklar geldi yanıma. Meğer onlar Meleklermiş. Azrail Aleyhisselâm ve diğer görevli melekler... O esnada bir şey daha oldu. Bana Ahirette ebedi kalacağım yer gösterildi. Alevler vardı orada. Ceza yeriymiş orası. Her şeyi anladım. İhmalimi de hatalarımı da. Ve çok korktum anne. Bir ürperti sardı bedenimi. Öyle bir sıkıntıya girdim ki sizleri de tanıyamaz oldum. Azrail Aleyhisselâm’a baktıkça korkumun şiddeti arttı. Çok heybetliydi. Pişman olmuştum dünyadaki gafletime. O sırada Allah’u Teâlâ’dan Salih ameller isleyebilmek için ölümü geciktirmesini ve beni tekrar geri dünyaya göndermesini istedim. Ama vakit çok geçti. İstediğim kabul olunmadı. Tabi bunlardan sizin haberiniz olmadı. Nasıl acı çektiğimi hissedemediniz. Öyle ya ne bilecektiniz. Benim gibi Azrail Aleyhisselâm’ı bütün dehşetiyle görmediniz

Müminin Başına Gelen Her Musibette Bir Kefaret Vardır

Müminin Başına Gelen Her Musibette Bir Kefaret Vardır “Müminler bir kötülük yaparlarsa onun sebebiyle eza görürler.” ayet-i kerimesi inince bu, müminlere çok ağır geldi. Bunun üzerine Peygamber (Sallallâhu aleyhi ve sellem) efendimiz buyurdu ki: “Siz orta yolu, doğruyu arayın. Müminin başına gelen her musibette bir kefaret vardır. Hatta vücudunda bir sıyrık olsa veya ona bir diken batsa, onun derecesini yükseltir. Kim hayır bulursa Hz. Allah’a hamd etsin. Hayırdan başkasına yolu uğrarsa kendisini hesaba çeksin.” Azizim! “Sana gelen iyilik Allah’tandır. Başına gelen kötülük ise nefsindendir. Seni insanlara elçi gönderdik; şahit olarak da Allah yeter.” (Nisa Sûresi, ayet 79) Unutmayalım ki, mümine bir hastalık, bir üzüntü erişirse veya ayağına bir diken batarsa Allah (Celle celâlühû) onu günahlarına kefaret yapar. Allahu Teâlâ, yazıcı meleklerine şunu vahyeder” “Izdırap içinde bulunan kulumun aleyhine hiçbir şey yazmayınız.” (Ramuzu’l-Ehadis, s.518, h.6398) Kaynak Nübüv

Son Anda Gelen Kurtuluş...

Son Anda Gelen Kurtuluş... Amsterdam’da bir cami imamı, her Cuma günü 10-11 yaşındaki oğluyla şehrin sokaklarında dolaşır, İslâm’a dair kaleme aldığı küçük dergiyi dağıtır, insanları İslâm’a davet edermiş. Yine bir Cuma günü rahatsız olduğundan oğluna; - "Bu hafta tebliğ için çıkmayalım." der. Bir insanın hidayetine vesile olmanın ne büyük bir devlet olduğunun hazzını defalarca yaşayan çocuk, babasına yalnız çıkma noktasında ısrar eder. Şiddetli yağışın da olduğu soğuk bir kış günü İmam, oğlunun ısrarına dayanamaz ve; - "Peki." der ve onu gönderir. Çocuk Amsterdam sokaklarında dolaşır ve her gördüğü kişiye o dergiyi takdim eder ve onlara; - "Allah, seni cennetine davet ediyor." der. Fakat hava soğuk olduğu için sokaklarda pek kimseler yoktur. En son elinde tek bir dergi kalır, verecek birilerini arar, bulamaz. Sonunda bir kapıya gelir ve defaatle zili çalar. Lakin kimse kapıyı açmaz. Tam dönerken yaşlı bir kadın açar kapıyı. Kadın, karşıs

O Gece Sendin Gelen

O Gece Sendin Gelen Arş'ın kubbelerine, adı nûrla yazılan, İsmi; semâda ''Ahmed'', yerde ''Muhammed'' olan, Yedi katlı göklerde, Hâk Cemâli'ni bulan, Evvel-Âhir yolcusu, Yâ Hazreti Muhammed. Sağnak nûr yağmurları, inerken yedi kattan, O gece, Sendin gelen, ezel kadar uzaktan, Melekler, her zerreye, müjde verirken Hâkk'tan; O gece, Sendin gelen, Yâ Hazreti Muhammed. Güneşler, o gecenin, nûruna secd ederken, Yıldızlar, meşk içinde, kâinat vecd ederken, Bütün hamd ü senâlar, Yüce Rabb'e giderken, O gece sendin gelen, Yâ Hazreti Muhammed. Kâbe'de şirk taşları, putlar yere dönerken, Cehâlet bayrakları, birer birer inerken, Bin yıllık, küfr ateşi, ebediyyen sönerken, O gece, Sendin gelen, Yâ Hazreti Muhammed. O gece, Sâve Gölü, mûcizeyle kururken, Kisra Saraylarında, sütunlar savrulurken, Arz'dan Arş'a, Âlemler, rahmetini bulurken, O gece, Sendin gelen, Yâ Hazreti Muhammed. Sen ki; doğum kundağı, ak bulutla örülen, Doğar doğmaz, All

Öldükten Sonra Gelen Kırmızı Güller

Öldükten Sonra Gelen Kırmızı Güller Adam her evlilik yıl dönümünde eşine bir buket kırmızı Gül gönderir. Bu ta ki adam ölünceye kadar devam eder. Ve bir gün adam ölür. Cenaze töreni yapılır taziyeler dilenir ve kadın bir başına yıllardır hayatı paylaştığı arkadaşı eşi, sevgilisi olmadan evine döner. Neredeyse her gün ağlamakta ve onu düşünmektedir. Gel zaman git zaman yine bir evlilik yıl dönümünde kadın eşine özlem duyarken kapısı çalınır. Gider ve kapıyı açar ama kimsecikler yoktur. Sadece yerde bir buket kırmızı gül demeti durmaktadır. Kadın heyecandan titremeye başlar ve demeti alır artık bayılmak üzeredir ve demette bir not görür. Korkarak okumaya başlar: "Karıcığım biliyorum bu senin için büyük ve şaşkınlık veren bir sürpriz oldu ama bilmeni isterim ki sen her zaman benim en yakın arkadaşım dert ortağım ve aşığım oldun. Ölmekle seni sevmekten vazgeçmiş değilim. Sevgiler ve Mutlu bir hayat dilerim. Lütfen hayatı mutlu olarak yaşa ve beni çok fazla düşünme. Bu

Başımıza Gelen Musibetlerin Sebebi

Başımıza Gelen Musibetlerin Sebebi Toplumları ahlâken yıpratan manevi hastalıklar nelerdir? Bugün başımıza gelen musibetlerin sebebi ve zamanımızın getirdiği dokuz felâket… Zamanımızda şeytanî vesveselerle zuhur eden ve çoğalan büyük felâketler vardır. Birincisi: İffet huşusundaki lakaytlıklar. İhtilâtlar, zinaya götüren çirkin ahval… Ailelerin perişan olması, boşanmaların artması… Tesettürden tavizler verilmesi. Maalesef bazı kapalı hanımların dahî vücut hatlarını belirten kıyafetler giymesi. Hâlbuki İslâmî tesettürde cilbab vardır. Bu, vücudu belli etmeyen bol elbisedir. Çarşaf da olabilir bol manto da. Mühim olan tesettür ölçüleridir, yani vücudu ilâhî çerçeveye göre örtmektir. Dar ve yapışık elbise giyenleri Peygamber Efendimiz Sallâllâhu Aleyhi Vesellem; Giyinik çıplaklar كَاسِيَاتٌ عَارِيَاتٌ Diye vasfetmiş ve bunun bir kıyâmet alâmeti olduğunu bildirmiştir. (Bkz. Müslim, Cennet, 52) İkincisi: Kadın-erkek karmaşıklığı, hem de uniseks denilen tarzda giy

Anne Duasıyla Gelen Rahmet

Anne Duasıyla Gelen Rahmet Âlim ve evliyanın büyüklerinden Hakîm-i Tirmizî Kuddise Sirrûh ilim öğrenme arzusu ile yandığı gençlik günlerinde bir gün, iki arkadaşıyla anlaşıp başka yerlere gitmek, ilmini artırmak ve Allah Teâlâ’nın rızasını kazanmak istedi. Bu karar ve anlaşmayı annesine açıkladı. Annesi buna çok üzülerek; “Yavrucuğum! Ben zayıf, kimsesiz ve hastayım. Benim hizmetlerimi sen yapıyorsun. Beni yalnız, çaresiz kime bırakıyorsun?” dedi. Bu sözler üzerine genç Muhammed b. Ali Tirmizî’nin gönlüne dert düştü ve arkadaşlarıyla yaptığı anlaşmayı bozup seferden vazgeçti. İki arkadaşı ise onu yalnız bırakıp, ilim tahsili için yola çıktılar. Buna ziyadesiyle üzülen Muhammed b. Ali, ne annesinden ayrılabildi nede gönlünden ilim aşkını silip atabildi. Yalnız kaldığı zamanlarda, tenha yerlerde uzun uzun ağlardı. Yine bir gün mezarlıkta oturmuş ağlıyor, hem de; “Ben burada cahil ve ilimden mahrum kaldım, arkadaşlarım âlim gelecekler!” diye düşünüyordu. Böyle ağladığı

Korkunç Bir Felâketle Gelen Kurtuluş!!!

Korkunç Bir Felâketle Gelen Kurtuluş!!! Bir gün okyanusta yol alan bir gemi kaza geçirerek battı. Gemiden sağ kurtulan adamı, dalgalar küçük, ıssız bir adaya kadar sürükledi. Adam ilk günler kendisini kurtarmasını için Allah'ü Teâlâ’ya yakardı ve yardım bulurum umuduyla ufka baktı. Ama ne gelen oldu, ne giden… Daha sonra rüzgârdan, yağmurdan ve zararlı hayvanlardan korunmak için ağaç dallarından ve yapraklardan bir kulübe yaptı. Sahilde bulduğu, gemiden arta kalan konserve, pusula gibi eşyaları bu kulübeye koydu. Günler hep aynı şekilde geçiyordu. Balık avlıyor, pişirip yiyor ve ufku gözlüyor, kendisini kurtarması için Allah'ü Teâlâ’ya dua ediyordu. Bir gün tatlı su getirmek için yürüyüşe çıkmıştı, geri döndüğünde kulübesinin alevler içinde yandığını gördü. Duman, dans ede ede göğe yükseliyordu. Başına gelebilecek en kötü şeydi bu. Keder ve öfke içinde donakaldı. Şimdi bu ıssız adada, başını sokabileceği bir kulübe bile kalmamıştı. "Allah'ım, bunu

Eyke Halkına Gelen Dehşet Verici Azap

Eyke Halkına Gelen Dehşet Verici Azap Eyke, sık ormanlık demektir. Coğrafî olarak bu yer, Kızıldeniz sâhilinden Medyen’e kadar uzanan bölgenin adıdır. Burada yaşayanlara da Eykeliler denmiştir. Şuayb Aleyhisselâm, Medyenliler gibi her türlü zenginlik, bolluk ve nîmetler içinde yaşayan, ancak tevhîd ve hidâyetten ayrılmış bulunan Eykeliler’e de doğru yolu göstermekle vazîfelendirilmişti. Eykeliler de tıpkı Medyen halkı gibi Şuayb Aleyhisselâm’ı yalanladılar. Allâh Teâlâ âyet-i kerîmelerde şöyle buyurur:   “Eyke halkı da peygamberleri yalancılıkla suçladı.” (eş-Şuarâ, 176)   “Eyke halkı da gerçekten zâlim idiler.” (el-Hicr, 78)   “Şuayb onlara şöyle demişti: «(Allâh’a karşı gelmekten) sakınmaz mısınız? Bilin ki ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim. Artık Allâh’a karşı gelmekten sakının ve bana itâat edin! Buna karşı sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretimi verecek olan, ancak âlemlerin Rabbidir.” (eş-Şuarâ, 177-180) Allâh’ın peygamberler