Kayıtlar

Evliya etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Evliyanın Duası

Evliyanın Duası Dürüstlüğün senet olduğu bir dönemde sözü ilahi aşkın kudretiyle mayalanmış, sözü ve özü bir olan Allah’ın rızasını, sevgisini her şeyden üstün tutan. Yaratılanı sadece yaratandan ötürü seven bir Allah dostu vardı. Bu veliyullah sabırlı, hoşgörülü, mütevazı, güzel huylu ve iyiliksever biriydi. Öte yandan bu velinin huysuz, Şükürsüz, çirkin ve bencil bir karısı vardı. Eşi sürekli kendisine hakaret eder, sen bana layık değilsin. Ben krallara layıkım deyip, adamı azarlayıp dururdu. Allah’ın bu sadık ve sıddık kulu ise yaratanına şükür eder, sabırla hanımının düzelmesi için dualarda bulunur ona nasihatler ederdi. Bir gün Allah’ın sadık kulu düşünceli bir şekilde eve gelir. Eşi olup biteni anlamaya çalışsa da evliyanın ağzını bıçak açmaz. Bu durum günlerce, haftalarca devam eder. Karısı artık onun deli olduğunu düşünmüş ve onun için endişelenmeye başlamıştır. Karısı Allah dostunun karşısına geçmiş ve kendisine sormuş. “- Neden benimle konuşmuyorsun, dertleşmiyo

Amenerrasulü’nün Fazileti Hakkında Ashabı Kiram, Evliyaullah ve Âlimlerin Rivayetleri

Amenerrasulü’nün Fazileti Hakkında Ashabı Kiram, Evliyaullah ve Âlimlerin Rivayetleri 01-   Hz. Ömer ve Hz. Ali Radıyallahü Anhümâ şöyle buyurdular: "Surei Bakara’nın son iki ayetini okumadan yatan bir adamı, akıl sahibi olarak görmedim." 02-   Abdullah ibni Mesud Radıyallahü Anh dedi ki: "Resulullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)’e Miraç’ta üç hususi şey verilmişti. Birincisi beş vakit namaz, ikincisi; Amenerrasulü, üçüncüsü; ümmetinden Allah’a hiçbir şeyi ortak koşmadan ölenlerin günahlarına şefaat etme." (Abdullah ibni Mes'ûd Radıyallahü Anh) 03-   Ukbe bin Amir Radıyallahü Anh şöyle demiştir: "Bakara suresinin sonundaki iki ayeti:"Amenerrasulü’yü" başından sonuna kadar sık sık okuyunuz. Çünkü Allah, onlarla Resulullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem’i mümtaz kılmıştır." 04-   İmam Nevevi Rahimehullah dedi ki: "Bu ayeti kerimeleri okumak, geceyi ihya etmeye kâfidir. Bazıları da kötülüklerden korunmasına kâfi gelir, demişlerdir

Sehl Bin Abdullah Tüsterî Rahmetullahi Aleyh

Sehl Bin Abdullah Tüsterî Rahmetullahi Aleyh Evliyanın büyüklerinden. Künyesi Ebû Muhammed’dir. 815 (H. 200)’de doğdu. Dayısı Muhammed bin Süvâr’ın sohbetlerinde yetişti. Hacda iken Zünnûn-i Mısrî ile görüşüp talebesi oldu. Tasavvuf ehlinin büyüklerinden ve müctehidlerinden olup, zamanın sultânı, hakikatin delîli idi. Az yemek, az uyumak, çok ibâdet yapmakta; riyazet ve keramette eşi yoktu. 896 (H. 283)’de Basra’da vefat etti. Kendisi şöyle anlatır: “Üç yaşında ikan gece kalkardım. Dayım Muhammed bin Suvar gece ibâdet eder, ağlar ve bana; “Seni yat uyu, kalbimi meşgul ediyorsun!” dediği hâlde onu gözetlemeye devam ederdim. Sonunda beni bir hâl kapladı. Dayıma; “Bana garib bir hâl oluyor, başımı arşın önünde secdede buluyorum” dedim. “Oğlum bu hâlini kimseye söyleme, bundan sonra yattığında dilinle üçer defa (Allahü teâlâ benimledir, beni görüyor, her sözümü duyuyor) de!” buyurdu. Bir süre sonra; “Her gece yedi defa söyle” buyurdu. Daha sonra; “On defa söyle” buyurdu. Söyledim. Ve

Kerâmet-i Evliyaya Bir Misal

Kerâmet-i Evliyaya Bir Misal Evliya-ı Kiramdan Ebûîl - Esved-i Rai Hazretleri, bir zamanlar çölde ehline Ve müritlerine: — Ben gidiyorum. Allah'a emanet olunuz, deyip ayrıldı. Kız kardeşi kırbasını süt ile doldurmuştu. O da içinde ne olduğunu bilmeden matarayı alıp gitti. Bir müddet gittikten sonra taharet edip abdest alması icap etti. Taharet etmek istediğinde mataradan süt aktı. Olduğu yerden geri dönüp kız kardeşine: — Bana süt değil su lâzımdır. Mataraya su doldur!, dedi. Kız kardeşi de matarasını su ile doldurdu. O yine: — Allahaısmarladık, deyip gitti. Yolda abdest icab ettiği zaman matarasındaki sudan taharet eder abdest alır, acıktığı zaman da aynı mataradan süt akar, onu içerek doyardı. Böylece uzun zaman insanlardan uzak halde hem ibadetini ediyor hem de hiçbir açlık sıkıntısı çekmiyordu. (Alıntı)

Hırsız Evliya – Yahya Efendi

Hırsız Evliya – Yahya Efendi Ortaköy Rumlarının gönüllerini İslam’a çelip çaldığı için Hırsız Aziz, (Hırsız Evliya) derlermiş Rumlar Yahya Efendi’ye. Kosta adında bir Rum Kaptan varmış, şarapçılık yaparmış, çok da içtiği için ayık anı olmazmış. Ama Yahya Efendi’yi nerde görse, eline kapanırmış. Yahya Efendi de sırtını sıvazlayarak. – Kastın ne Kosta? Niye harap ediyorsun kendini bu kadar? Der gönüllermiş. Bir böyle, iki böyle derken bir gün Marmara Adalarının birinden Ortaköy’e şarap taşırken deniz kabarmaya, dalgalar teknesini tokatlamaya başlamış. Derken fırtına kasırgaya, kasırga kıyamete dönüşmeye başlayınca, kabaran, köpüren, taşan rahmet deryasında sırılsıklam olan Kosta, riyasız bir gönülle, içten içe, dıştan dışa, resmen de alenen de hep sevip saydığı Yahya Efendi’ye yönelerek: – Elimden tut Aziz Yahya, çek sahile beni, sana bir küp şarabım var, hepsi feda olsun sana… Diye içten içe yana göynüye Ortaköy’e ulaşınca, Kosta’yı sevenlerden birisi: – Geçmiş olsun