Evliyanın Duası
Evliyanın Duası
Dürüstlüğün senet olduğu bir dönemde sözü ilahi aşkın
kudretiyle mayalanmış, sözü ve özü bir olan Allah’ın rızasını, sevgisini her
şeyden üstün tutan. Yaratılanı sadece yaratandan ötürü seven bir Allah dostu
vardı.
Bu veliyullah sabırlı, hoşgörülü, mütevazı, güzel huylu ve
iyiliksever biriydi. Öte yandan bu velinin huysuz, Şükürsüz, çirkin ve bencil
bir karısı vardı. Eşi sürekli kendisine hakaret eder, sen bana layık değilsin.
Ben krallara layıkım deyip, adamı azarlayıp dururdu. Allah’ın bu sadık ve
sıddık kulu ise yaratanına şükür eder, sabırla hanımının düzelmesi için
dualarda bulunur ona nasihatler ederdi.
Bir gün Allah’ın sadık kulu düşünceli bir şekilde eve gelir.
Eşi olup biteni anlamaya çalışsa da evliyanın ağzını bıçak açmaz. Bu durum
günlerce, haftalarca devam eder. Karısı artık onun deli olduğunu düşünmüş ve
onun için endişelenmeye başlamıştır.
Karısı Allah dostunun karşısına geçmiş ve kendisine sormuş.
“- Neden benimle konuşmuyorsun, dertleşmiyorsun. Oysa ben
senin hayat arkadaşınım. Eşinim, yoldaşın, sırdaşınım!” Deyince adam eşinin üzülmesine daha fazla
dayanamayıp yüreğinin başı yanık, gözleri nemli bir şekilde hanımına bakmış
efsun gözleriyle... Ve onca yıl sakladığı sırrını hayat arkadaşıyla paylaşmış:
“Allah tarafından bana ilham geldi. Rabbim diyor ki;
“Söyleyin kuluma benden üç dilek dilesin. İsteklerini anında kabul edeceğim!”
“Ve bende rabbime karşı utanıyorum, hayâ ediyorum. Ne
dileyeceğimi bilmiyorum? Günlerdir bunu düşünüp duruyorum!”
Bunu duyan kadın artık kocasının derecesi yüksek bir Allah
dostu olduğunu anlar. Ve kendisinden şunu ister.
“- Sen benim kocamsın, ahretimsin, sırdaşımsın, hayat
arkadaşımsın. Ne olur ilk dileğini benim için Allah’tan dile de güzelliğime
güzellik katsın. Bu ülkedeki en güzel kadın ben olayım!”
Bunu duyan kadının evliya kocası:
“- Hayır!” der.
“Ben rabbimden utanırım. Böyle bir şeyi nasıl isterim?”
Kadın ısrar eder.
“- Senin için istiyorum. Daha güzel olursam, beni daha çok
beğenip seversin!”.
Adam yine:
“- Hayır!” der.
Kadın günlerce ısrar edip ağladı. Ve adam karısının
gözyaşlarına dayanamayıp utana, sıkıla rabbi rahmanın huzuruna çıktı. Ve ilk
isteğini Allah’tan diledi. Rahme-tül rahmanda onun bu ilk dileğini kabul etti.
Ve eşi o ülkenin en güzel kadını oldu. Evliyanın eşi bir sabah kalkıp aynada
kendine baktığında, kendisi de artık aynada gördüğü yüze inanamıyordu. O çirkin
kadından eser yoktu. O gitmiş yerine dünyalar güzeli biri gelmişti.
Günler birbirini kovaladıkça kadının da dili kocasının
üzerinde uzadıkça uzuyordu. Öyle ki bazı günler adam eve gelmiyor çöllerde
sabahlıyordu. Yine de sabır edip olanlara katlanıyordu. Öte yandan veli adam
ile karısının yaşadığı ülkenin kralı oldukça zalim ve acımasızdı. Ülkesinde ne
kadar güzel kız ve kadın varsa zorla sarayına getirtiyor. Emrine karşı
gelenleri ise öldürüyordu.
Bir gün kralın askerleri adamın ve karısının yaşadığı köye
gittiler. Kadın neden geldiklerini bildiği için kapının eşiğinden kendini
askerlere gösterdi. Onu gören askerler şaşırmışlardı. Bu güne kadar ki gördükleri
en güzel kadındı. Bu askerler vakit kaybetmeden krallarına haber verdiler.
Zalim kral kadının hemen sarayına getirilmesini emretti. Askerlerde tez vakitte
adamın kapısını çaldılar ve zorla adamın karısını aldılar. Kadın dünden
razıydı. Her gün kocasına:
“- Ben beylere, ağalara, sultanlara, krallara layığım. Senin
gibi bir fakir köylüyle ömür bitiremem!” deyip duruyordu. Kadını saraya götüren kralları için kadını
hazırlayıp, kralın odasında beklettiler. Öbür yandan bu duruma çok üzülen
kadının evliya kocası Allah’tan ikinci dileğini dilemek için şu duayı etti:
“- Ey yerin ve göğün yaratanı dünyalar güzeli karımı dünyanın
en çirkin insanı yap. Maymundan bile çirkin olsun ki, onu görenlerin midesi
bulansın!”
Bu onun ikinci dileğiydi. Ve dileği kabul oldu. Kral akşam
kadının yanına gelince başındaki örtüyü kaldırıp, yüzüne baktığında midesi
kadının çirkinliğini kaldırmadı. Kral hemen askerlerini çağırdı. Bu kadını
aldıkları yere götürmelerini emretti. Kadın durumu biliyordu. Olup biteni krala
anlatmaya çalışsa da tüm bunların sebebinin kocasının olduğunu söylese de kral
onu dinlemedi. Askerler tez vakitte kadını getirdikleri köye götürdüler. Kadın
evine gelmişti. Kocası onu bekliyordu. Kadın artık çok pişmandı. Tekrardan
kocasına yalvardı.
“- En azından dua et te Allah beni eski halime getirsin.
Güzel olmayı artık istemiyorum. Sultanları, padişahları, kralları, sarayları,
köşkleri, yalıları, katları istemiyorum. Tek isteğim insan içine çıkabileyim!” dediyse de evliya adam karısına kırılmıştı bir
kere, kadın çok ağladı. Yalvardı, pişman olduğunu söyledi. Adam daha fazla
dayanamadı. Ve son dileğini de yine karısı için diledi. Karısı eski haline yani
ilk haline geldi.
Köylüler olup bitenleri merak ettiler ve adamın karısına
neler olduğunu sordular. Kadın da olup bitenleri pişmanlık içinde anlattı.
Artık evliya adamın sırrı sır olmaktan çıkmış tüm köy sırrına
vakıf olmuştu. Akşam olmuş adam evine gelmişti. Yaşanılan olaydan sonra bu
onların ilk akşamıydı. Matemdi, yastı yaşanılanlar.
Ve adam karısına dönüp nemli gözlerle bulgur bulgur yanağında
ki yaşlarla, kalbindeki acı bulutların kümeleriyle şunları söyledi:
“- Artık senden bana yâr olmaz, buralar bana diyar olmaz!” deyip dertli başını alıp gecenin karanlığı
içinde kayboldu.
Kimsenin bilmediği ve bir daha görmediği bir yerlere
gitti.
Devran SİNANOĞLU
Yorumlar
Yorum Gönder