Kayıtlar

İbrahim etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Sabır

Sabır İbrahim Aleyhisselam’ı ateşe attılar, yakmak istediler, kendi öz ve biricik evladını kurban etmesi ile emir olundu. Bu çok ağır bir imtihan idi... Dense idi ki; “Birine kestir!” veya “Dağdan yuvarla, parçalansın!”, yine bir derece kolaydı. Emir: "Kendi ellerinle keseceksin!" şeklindeydi... Yakup Aleyhisselam en çok sevdiği ve en mübarek evladı Yusuf Aleyhisselamdan ayrı düştü. Bu hasretle o kadar gözyaşı döktü ki mübarek gözleri kapandı... Musa Aleyhisselamın Firavun'dan çektikleri malum; memleketinden çıkarılışı, yıllarca gurbette çobanlık yapması... Eyyûb Aleyhisselamın hastalığı ve gösterdiği sabır dillere destandır. Kendisine iman eden birkaç kişi tekrar mürted oldular. "Peygamber olsaydı bunlar başına gelmezdi!" dediler. Hanımı yalnız kalmıştı, bir gün kendisine dedi ki: "Sen Allah'ın resûlüsün, dua edersen kabul eder; bir dua etsen, sen de kurtulursun bu sıkıntıdan biz de..." O da hanımına sordu: "Kaç

İbrahim Hakkı Hz. Ve Atlı...

İbrahim Hakkı Hz. Ve Atlı... İbrahim Hakkı Hazretleri yedi yaşında annesini kaybeder. Dokuz yaşına geldiğinde iyi bir eğitim alması için Tillo’ya götürürler, ilim ve mâna büyüğü İsmail Fakîrullah Hazretlerine teslim ederler. Hocası genç İbrahim Hakkı’nın eline bir testi vererek çeşmeye gönderir. Testiye suyu doldururken bir atlı yanaşır: - “Çekil bakayım önümden be çocuk!” diye İbrahim Hakkı’yı azarlayarak bir tarafa iter ve atını çeşmeye sürer. İbrahim Hakkı testisini alıp bir kenara çekilmeye uğraşırken atını mahmuzlayan adam, onu bir köşeye sıkıştırır. İbrahim Hakkı testisini yere bırakır, canını kurtarmak zorunda kalır. Bu esnada at da üzerine basıp testiyi kırar. Ağlayarak hocasının huzuruna gelir. Hocası: - “Ne oldu evladım, neden ağlıyorsun?” diye sorar. - “Efendim, çeşmede su alırken bir atlı geldi, atını üzerime sürdü. Can havliyle kendimi kurtarmaya çalışırken testimi de atına tepeletip kırdı.” - “Testini kıran atlıya sen bir şey söyledin mi? - “

İbrahim Edhem'in Binekleri

İbrahim Edhem'in Binekleri İbrahim Edhem Hazretleri, yaya olarak hacca gitmek üzere yola çıkmıştı. Bir müddet gittikten sonra, arkadan bir atlı yetişti. Adam, ıssız çöllerde yalnız başına yola giden ihtiyarın kim olduğunu bilmiyordu.”Nereye böyle ey ihtiyar?” Diye seslendi. İbrahim Edhem: — Hacca gidiyorum! Dedi. Adam: — Yanına ne bir binecek ne bir yiyecek almışsın, kaç senede varacaksın böyle, dedi. İbrahim Edhem: — Sen yoluna devam et evlât. Benim bir değil hem de birkaç tane bineğim var, deyince, adam şaşkın şaşkın: — Ne bineceğinden bahsediyorsun. Baksana yaya olarak yoluna devam ediyorsun, dedi. Adam, bir türlü o büyük velînin ne demek istediğini anlamıyordu. İbrahim Edhem Hazretleri: “Benim bineklerimi merak ediyorsun. Bana belâ isabet etse, sabır benim bineğimdir, bir nimet isabet etse bineğim şükür atı olur. Bir kaza isabet etse, rıza atına binerim. Eğer nefsim beni aldatmak isterse, bilirim ki, geçen ömrüm kalanından daha çoktur. Nefsimin

İbrahim Edhem'in Hamam Parası

İbrahim Edhem'in Hamam Parası İbrahim Aleyhisselâm Edhem Hazretleri bir gün hamama girmek istemiş. Hamamcıya: — Param yok, hamama girmeme müsaade etmez misiniz? Demişti. Hamamcı parasız hamama girilmez diyerek hamama sokmadı, İbrahim Aleyhisselâm Edhem Hazretleri ısrar etti ise de hamamcı kabul etmedi. Boynu bükük olarak hamamdan ayrılan İbrahim Aleyhisselâm Edhem Hazretleri, öyle bir bağırış bağırdı ki yer gök çın çın öttü... Bu sesi duyan halk, ağlamakta olan İbrahim Aleyhisselâm Edhem Hazretlerinin başına toplanıp: — Bu kadar feryada hacet yok, hamam parasını biz verelim de ağlama!, dediler. İbrahim Aleyhisselâm Edhem Hazretleri toplanan kalabalığa şöyle seslendi: —Ey ehalî! Siz, benim hamama giremediğim için mi ağladığımı sanıyorsunuz? Ben hamama giremediğim için ağlamıyorum. Ben dünyada iken parasız hamama bile sokmuyorlar... Ya ahirette de senin cennete girecek bir amelin yok diye kapıdan geri çevrilirsem benim halim ne olur? Diye ağlıyo

İbrahim Aleyhisselâm Ve Nemrut

İbrahim Aleyhisselâm Ve Nemrut Çok eski zamanlarda, bir kasabada Azer isminde bir adam yaşıyordu. Adamın bütün işi taştan, tahtadan heykeller, putlar yapıp satmaktı. Bu kasabada putların saklandığı büyük bir ev vardı. Kasabada oturanlar buradaki putlara taparlar, önlerinde eğilirlerdi. Azer de bu putlara inanırdı. Azer'in çok akıllı bir oğlu vardı. Adı İbrahim Aleyhisselâm'di. İnsanların putların önünde eğilmesine çok şaşıyordu. Çünkü putlar taştan, tahtadan, konuşmayan cansız varlıklardı. Üstlerine konan sinekleri bile kovalamayan bu taş yığınlarından insanlara ne fayda, ne de zarar gelebilirdi. İbrahim Aleyhisselâm kendi kendine: - Neden insanlar bu cansız putlara taparlar ki? diyordu. İbrahim Aleyhisselâm bunları düşünürken babasının düşüncelerini de soruyordu: - Baba, neden bu putlara tapıyorsunuz? Onlar konuşmuyorlar ki, neden onlara yiyecek veriyorsunuz? Neden onları tanrı ediniyor sunuz? Oğlunun bu konuşmaları Azer'i kızdırmıştı. Bu kızgınlıkla on

İbrahim Aleyhisselâm ve İsmail Aleyhisselâm

İbrahim Aleyhisselâm ve İsmail Aleyhisselâm İbrahim Aleyhisselâm karısı Hacer'i de alarak Mekke'ye doğru yola çıkmıştı. Mekke o zamanlar hiçbir hayat izi olmayan, bir kuyu, bir dere bile bulunmayan çöl parçasıydı. Buraya geldiklerinde İbrahim Aleyhisselâm, karısı Hacer ve oğlu İsmail Aleyhisselâm'le beraber bu verimsiz topraklar üzerine yerleştiler. İbrahim Aleyhisselâm, çevrede daha iyi bir yerleşim alanı bulmak için oradan ayrıldı. Fakat kısa bir süre sonra Küçük İsmail Aleyhisselâm susamıştı. Annesi bütün Mekke etrafını dolaştı bir damla su yoktu. Kara kara düşünüyordu. Nasıl su bulabilirdi. Panik içinde su bulma ümidiyle oradan oraya koştu durdu. Merve'den Safa'ya, Safa tepesinden Merve tepesine su aradı. Ancak, Allah Hacer'in ve oğlunun yardımına koşmuştu. İsmail Aleyhisselâm'in yattığı yerden sular fışkırmaya başlamıştı. Hacer ve İsmail Aleyhisselâm bu çıkan sudan kana kana içtiler. Su hiç tükenmedi. İşte bu su o zamandan günümüze zemzem su

Hz. İbrahim Aleyhisselam ve Hz. İsmail Aleyhisselam'ın Kıssaları

Hz. İbrahim Aleyhisselam ve Hz. İsmail Aleyhisselam'ın Kıssaları İbnu Abbas Radiyallahü Anh anlatıyor: "Hz. İbrahim Aleyhisselam beraberinde Hz. İsmail Aleyhisselam ve onu henüz emzirmekte olan annesi olduğu halde ilerledi. Kadının yanında bir de su tulumu vardı. Hz. İbrahim Aleyhisselam, kadını Beyt'in yanında, Devha denen büyük bir ağacın dibine bıraktı. Burası Mescid'in yukarı tarafında ve Zemzem'in tam üstünde bir nokta idi. O gün Mekke'de kimse yaşamıyordu, orada hiç su da yoktu. İşte Hz. İbrahim Aleyhisselam anne ve çocuğunu buraya koydu, yanlarına, içerisinde hurma bulunan eski bir azık dağarcığı ile su bulunan bir tuluk bıraktı. Hz. İbrahim Aleyhisselam bundan sonra emr-i ilahi ile arkasını dönüp Şam'a gitmek üzere oradan uzaklaştı. İsmâil'in annesi, İbrahim Aleyhisselam'ın peşine düştü ve ona Kedâ'da yetişti. "Ey İbrahim aleyhisselam, bizi burada, hiçbir insanın hiçbir yoldaşın bulunmadığı bir yerde bırakıp nereye gid

Karınca Ve İbrahim Aleyhisselâm

Karınca Ve İbrahim Aleyhisselâm Nemrud, ona karşı gelen İbrahim Aleyhisselâm ateşte yakılması emrini vermiş. Meydanda odunlardan büyük bir yığın yapıp odunları tutuşmuşlar. O kadar büyük bir alevmiş ki bulutlara kadar yükselmiş. Bütün hayvanlar ateşten korkmuş kaçmış.  Nemrud, ne güçlü bir kral olduğunu herkes anlasın, görsün istemiş. Nemrud’un askerleri İbrahim Aleyhisselâm’ı mancınıkla ateşin tam orta yerine atacaklarmış. Bu sırada göklere kadar varan ateşe doğru bir karınca ağzında küçücük bir damla su ile telaşla gidiyormuş.  Başka bir karınca onun bu telaşını görüp sormuş: – Acele ile nereye gidiyorsun? Telaşla yetişmeye çalışan karınca, ağzındaki bir damla suyu ellerinin arasına alıp cevap vermiş: – Haberin yok mu? Nemrud, İbrahim Aleyhisselâm’ı ateşe atacakmış.  Meydana ateşin olduğu yere su götürüyorum. Diğer karınca kahkahalarla gülerek demiş ki: – Senin yanan büyük ateşten haberin yok mu? Ateşe hiç bakmadın mı? Ne kadar büyük, senin bir damla suyun ateşe ne y

Birbirini Çok Seven İki Kardeş

Birbirini Çok Seven İki Kardeş Vaktiyle Birbirini Çok Seven İki Kardeş varmış. Büyüğü Halil. Küçüğü ise İbrahim… Halil, evli çocuklu, İbrahim ise bekârmış... Ortak bir tarlaları varmış iki kardeşin… Ne mahsul çıkarsa, iki pay ederlermiş. Bununla geçinip giderlermiş... Bir yıl, yine harman yapmışlar buğdayı. İkiye ayırmışlar. İş kalmış taşımaya. Halil, bir teklif yapmış. İbrahim kardeşim; Ben gidip çuvalları getireyim. Sen buğdayı bekle. Peki, abi demiş İbrahim... Ve Halil gitmiş çuval getirmeye... O gidince, düşünmüş İbrahim: -Abim evli, çocuklu. Daha çok buğday lazım onun evine Böyle demiş ve Kendi payından bir miktar atmış onunkine... Az sonra Halil çıkagelmiş. Haydi İbrahim. Demiş önce sen doldur da taşı ambara. -Peki abi! İbrahim, kendi yığınından bir çuval doldurup düşer yola. O gidince, Halil düşünür bu defa: Der ki: -Çok şükür, ben evliyim, kurulu bir düzenim de var. Ama kardeşim bekâr. O daha çalışıp, para biriktirecek. Ev kurup evlenecek. Böyle düşüner

Hak Dostları Arasında Var mıyım?

Hak Dostları Arasında Var mıyım? Rivâyet edilir ki bir gün, İbrahim bin Edhem Hazretleri rüyasında Cebrâil -aleyhisselâm-’ı gördü. Hazret-i Cebrâil’in elinde bir defter vardı. İbrahim Edhem Hazretleri sordu: “–O defter nedir yâ Cebrâil?” O da cevap verdi: “–Hak dostlarının isminin yazılı olduğu defterdir.” İbrahim Edhem Hazretleri merak etti: “–Acaba benim ismim de Hak dostlarının arasında yazılı mıdır?” Cevap olumsuzdu: “–Hayır. Senin ismin, Hak dostlarının arasında yoktur.” İbrahim Edhem Hazretleri boynunu büktü ve bir ümit şöyle sordu: “–Acaba ismim Hak dostlarını sevenler arasında da mı yok?” Bu defa cevap olumluydu: “–Evet, Hak dostlarını sevenlerin listesinde ismin var.” Bunun üzerine İbrahim Edhem heyecanlandı, gayri ihtiyârî bir şekilde talep etti: “–Öyleyse bu âcizi de o dostların arasına yazar mısın?” Cebrâil -aleyhisselâm- ne diyeceğini bilemedi, Allâh’a ilticâ etti: “–Ey Rabbim! Ne ferman buyurursun?” Bu talep üzerine Cenâb-ı Hak buyurdu

Karınca (Bereket) Duası

Karınca ( Bereket) Duası ﺑِﺴْﻢِ اﻟﻠّٰﻪِ اﻟﺮَّﺣْﻤٰﻦِ اﻟﺮَّﺣٖﻴﻢِ أَللّٰهُمَّ يَا رَبِّ وَجَبْرَائِيلَ وَمِيكَائِيلَ وَإِسْرَافِيلَ وَعَزْرَائِيلَ وَإِبْرَاهِيمَ وَإِسْمٰعيِلَ وَإِسْحَقَ وَيَعْقُوبَ وَمُنْزِلَ اْلبَرَكَاتِ وَمُنْزِلَ التَّوْرٰيةِ وَالزَّبوُرِ وَاﻟْﻔُﺮْﻗَﺎنِ وَلَا حَوْلَ وَلَا قُوَّةَ إِلَّا بِاللّٰهِ اْلعَلِيِّ الْعَظيِم لَا إِلٰهَ إِلَّا اللّٰهُ الْمَلِكُ الْحَقُّ الْمُبِينُ مُحَمَّدٌ رَسُولُ اللّٰهِ صَادِقُ الْوَعْدِالْ أَمِينُ يَا رَبِّ يَا رَبِّ يَا حَيُّ يَاقَيُّومُ يَا ذَا الْجَلأَلِ وَاْلِاكْرَامِ أَسْئَلُكَ يَا رَبَّ اْلعَرْشِ اْلعَظيِمِ أَنْ يَرْزُقَنيِ رِزْقاً حَلَالًا طَيِّببًا رَحْمَتِكَ يَاأَرْحَمَ الرَّاحِميِنَ Okunuşu: Allahümme yâ rabbi ve Cebraîyle ve miykâiyle ve İsrâfiyle ve Azrâiyle ve İbrahiyme ve İsmâiyle ve İshâga ve Yagûbe ve Münzilelberekâti ve münzilettevrâti vezzebûri vel'incîli velfurgani ve lâhavle ve la kuvvete illâ billâhil'aliyyil'azıym. Lâ ilâhe illallâhül melikülhaggul mübiyn. Muhammedün resûlullahi sadı gulivadil emi