Hak Dostları Arasında Var mıyım?
Hak
Dostları Arasında Var mıyım?
Rivâyet
edilir ki bir gün, İbrahim bin Edhem Hazretleri rüyasında Cebrâil
-aleyhisselâm-’ı gördü. Hazret-i Cebrâil’in elinde bir defter vardı. İbrahim Edhem
Hazretleri sordu:
“–O
defter nedir yâ Cebrâil?”
O da
cevap verdi:
“–Hak
dostlarının isminin yazılı olduğu defterdir.”
İbrahim
Edhem Hazretleri merak etti:
“–Acaba
benim ismim de Hak dostlarının arasında yazılı mıdır?”
Cevap
olumsuzdu:
“–Hayır.
Senin ismin, Hak dostlarının arasında yoktur.”
İbrahim
Edhem Hazretleri boynunu büktü ve bir ümit şöyle sordu:
“–Acaba
ismim Hak dostlarını sevenler arasında da mı yok?”
Bu defa
cevap olumluydu:
“–Evet,
Hak dostlarını sevenlerin listesinde ismin var.”
Bunun
üzerine İbrahim Edhem heyecanlandı, gayri ihtiyârî bir şekilde talep etti:
“–Öyleyse
bu âcizi de o dostların arasına yazar mısın?”
Cebrâil
-aleyhisselâm- ne diyeceğini bilemedi, Allâh’a ilticâ etti:
“–Ey
Rabbim! Ne ferman buyurursun?”
Bu talep
üzerine Cenâb-ı Hak buyurdu:
“Kişi
sevdikleriyle beraberdir. İbrahim kulum da Hak dostlarını seviyor ve daima
onların yanında yer alıyor, onu da dostlarımın defterine yaz!”
Ne
büyük lütuf... Hak dostlarını sevenler ve onların yanında yer alanlar da dostluk
defterine yazılıyor. Fakat Hak düşmanlarını ve yandaşlarını sevenler ise
düşmanlar listesinde...
Yani
insan; ömrünü nerede, kiminle, hangi sevgide geçiriyorsa ona göre neticelere
mazhar oluyor.
Allah
Teâlâ kendi Zât-ı ulûhiyyetine ve Habîb-i edîbine inanan ve itaat edenler
hakkında şöyle buyuruyor:
“Kim
Allâh’a ve Rasûl’e (yanlarında yer alarak) itaat ederse; işte onlar, Allâh’ın
kendilerine lütuflarda bulunduğu peygamberler, sıddîklar, şehidler ve sâlih
kişilerle beraberdir. Bunlar ne güzel dostlardır.” (en-Nisâ, 69)
Bu
hakikati Efendimiz de veciz bir şekilde şöyle ifade ediyor:
‘‘Kişi
sevdiği ile beraberdir.’’ (Buhârî, Edeb 96)
İnsan,
hangi hayırlı işte bulunursa; bunun karşılığını hem dünyada hem de âhirette
alır. Hayırlı ve güzel faaliyetleri yapmayı seven, ancak bazen zaruretler
yüzünden yapmak istediği hâlde yapamayan; fakat kendi yapamasa da hiç olmazsa
kalbiyle ve duâsıyla yapanların yanında bulunan kimseye bu hâli bile, iki
dünyada rahmet vesilesidir.
İşte
böyle güzel bir insan için; âhiretin hakikatleri çerçevesinde bugünden tasavvur
edebiliriz ki, mahşer günü, hayattayken işlemediği fakat samimiyetle yanında
yer aldığı, tarafında bulunduğu güzellikleri amel defterinde görünce şaşıracak
ve diyecek ki:
“–Ey Rabbim! Benim böyle güzellikler işleyecek
ne gücüm vardı ne de kuvvetim, doğrusu maddî imkânım da yoktu. Ama amel
defterime yazılmış.”
Ona
denilecek ki:
“–Doğrudur, senin böyle gücün ve kuvvetin
yoktu. Maddî imkânın da yoktu. Ancak her türlü güzel faaliyeti seviyor, bu
amelleri işleyenlerin yanında ve tarafında yer alıyordun. Bu sevgin ve güzel
duyguların sayesinde o güzellikler yapılmış gibi amel defterine kaydedildi.”
Mesele
şu: Güzelin yanında yer alanlar güzelliklere mazhar. Hayırlıların yanında yer
alanlar hayırlara mazhar. Hakk’ın yanında yer alanlar Hakk’a mazhar. Dostun
yanında yer alanlar dostluğa mazhar.
Lâkin
ya kötülüğün yanında yer alanlar? Üstelik kendisi iyi olduğu hâlde kötülüğün
yanında yer alanlar?
Onların
mahşerdeki hâlini buradan görebilmek mümkün... Onların oradaki acı feryatları
şimdiden duyuluyor gibi. Kulak versek işiteceğiz. İşte o feryat gününde amel
defterinde işlemediği günahların yazılı olduğunu görüp de şaşıran, ürperen,
korkan ve gözyaşları içinde nidâ edenlerin faydasız ifadeleri...
Yorumlar
Yorum Gönder