Kayıtlar

Ömer etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

İnsanlık Ömer'ini Arıyor...

İnsanlık Ömer 'ini Arıyor...   İki büklüm ihtiyar kadın önüne geçti. Dur dedi. O da duraksadı... Yılların yorduğu ihtiyar kadının vücudu yere paraleldi... Habire konuşan kadın, sesini uzun boylu adam duyurmak istiyordu... Kadının durdurduğu Hz. Ömer Radiyallahü Anh yere doğru eğildi... Dizlerinin üstüne çöktü ve ihtiyar kadının sesini duymaya gayret etti... Kadının sözleri, Hz. Ömer Radiyallahü Anh 'ın kulağında yankılanıyordu...''Sen düne kadar Ukaz panayırında güreşen bizim bildiğimiz Ömer'din! Büyüdün, serpildin ve şimdi halife oldun, şimdi dinle beni'' Uzun uzun dinledi. O gün biçare kadını dinlediği için de bugün dinleniyor. Kıyamete kadar dinlenmeye, dillendirilmeye gayret edilecek... Medine sokağından geçiyor. Sokak kapısının önünde bir kadın oturuyor. İçeriden diğer kadının sesi duyulur: Anne içeri gir, müminlerin emiri geçiyor. İhtiyar kadın duruşunu bozmaz, içeriye seslenir. "Daha düne kadar Ömer’di. Ne oldu yani, bugün halife olmuş

Hazreti Ömer Radiyallahü Anh'ın Bir Örnek Hareketi

Hazreti Ömer Radiyallahü Anh'ın Bir Örnek Hareketi Hazreti Ömer Radiyallahü Anh hilâfeti zamanında, 400 dirhem paraya muhtaç olmuş ve bu parayı da Abdurrahman b. Avf hazretlerinden istemişti. Abdurrahman b. Avf hazretleri, Hazreti Ömer Radiyallahü Anh’a, para yerine şu telkinde bulundu: — Ya Ömer Radiyallahü Anh! Parayı benden mi istiyorsun? Halbuki Beyt'ül Mal senin elindedir... Parayı oradan al, sonra iade edersin... Hayatı, adalet timsAli Radiyallahü Anh olan hazreti Ömer Radiyallahü Anh, Abdurrahman b. Avf hazretlerine şu cevabı verdi: — Ya Abdurrahman! Parayı senden istiyorum... Zira bir emri ilahî vukuunda veya borcu ödeyememe gibi bir durumda seninle helâllaşmak kolay olur. Ya mirasımdan bir miktar ayırtırım yahut helâllaşırız. Ama ben, bu borçlanmayı devlet hazinesine yaparsam, bütün Müslümanlarla helâllaşmak lâzım gelir ki, bu da mümkün değildir. O takdirde, ne benim malım onu ödemeye kafi gelir, ne de sevabım, ahirette beni kurtarır. Bu kadar ağır bi

Neden Başımıza Bir Ömer Radiyallahü Anh Gelmez?

Neden Başımıza Bir Ömer Radiyallahü Anh Gelmez?  Hazreti Ömer Radiyallahü Anh geçtiği yollardan taşları ayıklar, halkın ayağına değmesi muhtemel acıtıcı maniaları bizzat temizlerdi. Bir gün yine yoldan giderken gözüne çarpan bir taşa ayağıyla vurdu. Yolun kenarına doğru yuvarlanan taş, gelmekte olan bir sahabenin ayağına çarptı.  Buna müteessir oldu; fakat bir şey söylemeden geçip gitti.  Aradan bir sene geçmişti. Hazreti Ömer Radiyallahü Anh, aynı yolda yürürken, rastladığı taşları yine ayakucuyla vurup kenara itmekteydi. Tam o sırada, geçen sene ayağına taş değen sahabe de oradan geçiyordu.  Halife cebinden para dolu bir kese çıkartıp uzattı:  - Buyur, bunu harçlık et!  Sahabe heyecanlandı:  - Harçlığım var, ya Emire'l-Mü'minin!  - Biliyorum harçlığın var; fakat buna rağmen kabul etmeni istiyorum!  - İhtiyacım yok.  - Peki, sen bu sene hacca gitmeyecek misin?  - Gideceğim.  - Öyle ise bunu al da, yol harçlığı yap!  - Yol haçlığım da var.  - Bi

Niçin Müslüman oldum? (11) Dr. ÖMER ROLF FREİHERR VON EHRENFELS (Avusturyalı)

Niçin Müslüman oldum? (11) Dr. ÖMER ROLF FREİHERR VON EHRENFELS (Avusturyalı) (Rolf Freiherr (baron) von Ehrenfels, bütün dünyada (Gestalt = kuruluş) fizyolojisi ilminin kurucusu olarak kabûl edilen Prof. Dr. Baron Christian Ehrenfelsin tek oğludur. Meşhûr bir âileye mensûbdur. Daha küçük çocukken şarka karşı büyük merak duymaya ve islâm dînini tedkîk etmeye başlamıştır. Kız kardeşi İmma von Bodmesrhof, Lahorda 1953 de neşrolunan bir eserinde kardeşinin bu hevesini uzun uzadıya anlatmaktadır. Rolf, genç yaşında Türkiye, Arnavutluk, Yunanistan ve Yugoslavyayı dolaşmış ve müslümanlarla temâs etmiş, hıristiyan olmasına rağmen, câmilerde ibâdete katılmıştır. Nihâyet islâm dînine karşı olan bu yakınlığı, onun 1927 senesinde müslümanlığı kabûl etmesine sebep olmuş ve kendisine Ömer ismini seçmiştir. 1932 senesinde Hindistânı da ziyâret etmiş ve (İslâmda kadının yeri) ismli bir kitap neşretmiştir. Almanlar İkinci Cihan Harbi esnâsında Avusturyayı işgâl edince, Rolf, Hindistâna kaçmıştır

Hz. Ömer’i Ağlatan Çocuk

Hz. Ömer’i Ağlatan Çocuk Hz. Ömer Radiyallahü Anh’in mübarek adetlerindendir ki, her zaman camiye erken giderlerdi. Bir gün bir çocuğun erkenden koşarak, acele acele camiye gittiğini gördü. Hz. Ömer çocuğa; “Yavrum ne oldu, böyle acele acele nereye koşuyorsun!” dedi. Çocuk “Namaza gidiyorum efendim! namaz vakti yaklaştı, abdestim yok. Ezan okunmadan abdest alacağım”, dedi. Hz. Ömer; “Yavrum sen daha küçüksün, sana namaz farz olmamıştır”, buyurdu. Çocuk “Efendim bu işin küçüğü büyüğü olur mu? Dün benden küçük bir çocuk vefat etmişti de mezarlığa götürüyorlardı.” Hz. Ömer çocuğun bu cevabından öyle duygulandı ki, gözyaşlarını tutamadı ve; “Ya Rabbi! Bu çocuk ne iyi, ne akıllı çocuk” demekten kendini alamadı. 

İlimden Tatlı Bir Şey Yoktur

İlimden Tatlı Bir Şey Yoktur İslam büyüklerinden Abdullah bin Mübarek hazretlerine: “Size göre değerli insanlar kimlerdir?” diye sordular. O şu cevabı verdi: “Bilgisi ile amel eden ihlâslı âlimlerdir.” Yine kendisine: “Sizce kimler sultandır?” diye sordular. Cevabı şöyle oldu: “Dünyaya düşkün olmayan kimseler.” Ayrıca; “Sefil olan kimlerdir?” diye sorduklarında; “İlmini, amelini ve dinini, dünya geçimi için vasıta yapanlardır” buyurdu. Ömer bin Hâris hazretleri buyurdu ki: “Eskiden iyilik yaparlar, söylemezlerdi. Sonra yaptıkları iyilikleri söylemeye başladılar. Şimdi ise iyilik yapmadan söylüyorlar.” Süfyan-ı Sevrî hazretlerine hadîs okutmayı niçin bıraktığı sorulduğunda şu cevabı vermiştir: “Yemin ederim ki ben, bir kimsenin Allah rızası için ilim tahsil ettiğini bilmiş olsam, onun buraya kadar gelmesi için zahmete katlanmasına lüzum bırakmadan kalkıp ayağına giderdim.” Süfyan bin Uyeyne de kendisine; “Ne olur, bize ilm-i hadîs okutunuz” diye müracaat edenlere şu

Cibril Hadis-i Şerifi

Cibril Hadis-i Şerifi عَنْ عُمَرَ بْنِ الخطابِ، رَضِيَ اللَّهُ عنه، قال: «بَيْنَمَا نَحْنُ جُلُوسٌ عِنْدَ رَسُولِ اللَّه صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم، ذَات يَوْمٍ إِذْ طَلَعَ عَلَيْنَا رَجُلٌ شَدِيدُ بَيَاضِ الثِّيَابِ، شَدِيدُ  سَوَادِ الشَّعْرِ، لا يُرَى عليْهِ أَثَر السَّفَرِ، ولا يَعْرِفُهُ مِنَّا أَحَدٌ، حَتَّى جَلَسَ إِلَى النَّبِيِّ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم، فَأَسْنَدَ رُكْبَتَيْهِ إِلَى رُكْبَتيْهِ، وَوَضَعَ كَفَّيْهِ عَلَى فخِذَيْهِ وَقَالَ : يا محمَّدُ أَخْبِرْنِي عَنِ الْإسلام فقالَ رسولُ اللَّه صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم : اَلْإِسْلاَمُ أَنْ تَشْهَدَ أَنْ لاَ إِلَهَ إِلاَّ اللَّهُ، وأَنَّ مُحَمَّداً رسولُ اللَّهِ وَتُقِيمَ الصَّلاَةَ، وَتُؤتِيَ الزَّكاةَ، وتَصُومَ رَمضَانَ، وتَحُجَّ الْبيْتَ إِنِ استَطَعتَ إِلَيْهِ سَبيلاً. قال: صدَقتَ. فَعجِبْنا لَهُ يسْأَلُهُ ويصدِّقُهُ، قَالَ: فَأَخْبِرْنِي عن الإِيمانِ. قَالَ: أَنْ تُؤْمِن بِاللَّهِ وملائِكَتِهِ، وكُتُبِهِ ورُسُلِهِ، والْيَوْمِ الآخِرِ، وتُؤْمِنَ بِالْقَدَرِ خَيْرِهِ وشَرِّهِ. قال: صَدَقْتَ قال: فأَخْبِر

Devletimizin Bekası Çocuklarımızın Eğitimi Ve Geleceği

Devletimizin Bekası Çocuklarımızın Eğitimi Ve Geleceği Hükümdar Bekir Han ve bilge veziri Osman Alp birkaç adamı ile birlikte ormanın derinliklerinde ava gitmişti. Hükümdar yanına on yaşlarındaki şehzade Onurbey’i de almıştı. Ormanda ilerledikçe ilerlediler. Nihayet yeşil bir vadide dinlenmeye karar verdiler. Bir de baktılar derenin yamacında otuz kırk hanelik güzel bir köy var. Zaten akşam olmuş hava kararmaya başlamıştı. Hükümdar ve vezir bir evin kapısını çaldılar. Kapıyı kırk yaşlarında bir erkek açarak; -“Buyurun, ben Gökçayır Köyü’nden Oduncu Ali!” diyerek misafirleri kabul etti. Hükümdar kendisini tanıtarak; -“Bizleri misafir kabul edebilir misiniz? Dedi. Oduncu Ali; -“Bizim için şeref olur efendim! Buyurunuz! Buyurunuz!” dedi. Büyük odadaki divana oturdular. Hükümdar, oğlu Onurbey, vezir ile beş koruması toplam sekiz kişiydiler. Ev sahibi sevinçten uçuyor, ne hizmet yapacağını şaşırıyordu. Önce herkese yayık ayranı ikram etti. Ayranın lezzeti o kadar güzeld