Kayıtlar

Dâvûd-i İskenderî Kuddise Sirrûh’tan Kıymetli Sözler

Dâvûd-i İskenderî Kuddise Sirrûh’tan Kıymetli Sözler   ·      “Dünyâda en çok şaşılacak şey, kişinin sevdiğini bırakıp başka birinin kapısına sığınması ve ondan bir şey beklemesidir.” ·      “Mürşid (yol gösterici, rehber) sana ilâcı, tedâvi olmak yolunu gösteren değil, tedâvi eden, manevî olarak terbiye edip, yetiştiren zâttır. Böyle olmayana mürşid denmez.” ·      “Allahü teâlânın muhabbetinden bir zerreyi, bin yıllık ibâdete değişme! Çünkü, (Kişi sevdiği ile beraberdir!) buyurulmuştur.” ·      “Şehvetler, bitmeyen arzu ve ihtirâslar, üstü örtülü azaptırlar.” ·      “Bir velîde, iki çeşit nûr bulunur. Birincisi; rahmet ve şefkat nûru olup, bu nurla, evliyâlık yolunda bulunmaya müsait olanları kendisine cezbeder, çeker. İkincisi ise; feyiz, izzet ve kahır nûru olup, bu nurla da, Allah yolunda bulunmaktan uzak, taşkın kimseleri kendisinden uzaklaştırır.” ·      “Kulun ilmi arttıkça, ilim talebi, daha çok öğrenmek arzu ve ihtiyâcı da artar. Himmeti de yükselir. Çünkü kişi,

Ey Allah’ü Teâlâ’nın Kulları! Kardeş Olun!

  Ey Allah’ü Teâlâ’nın Kulları! Kardeş Olun!   İslâm, kendi toplumsal yapısının esasına kardeşliği koyar. Kardeşliği ise sadece hukukî bir olgu olarak değil, imanî bir olgu olarak değerlendirir.   Kişi imana eriştiğinde eğer aynı ana rahmini paylaştığı kimse imana erişmemişse iman onların rahim bağını anlamsız kılar.   Müslümanın Müslümana kardeş olması demek, son tahlilde, kardeşini kendisine tercih etmesi (isâr) demektir.   İnsanlar Allah’ü Teâlâ’nın kullarıdırlar; imana eriştiklerinde kardeş olurlar. Diğer bir deyişle; iman, onları ‘kardeş’ oldurur. Bu anlamda kardeş olmak, bir şuur ve irade halidir. İnsan bu hali doğuştan getirmez. Doğuştan, tabiattan gelen kardeşlik (karındaşlık) şuur ve irade gerektirmez, zorunludur. Kişi imana eriştiğinde eğer aynı ana rahmini paylaştığı kimse imana erişmemişse iman onların rahim bağını anlamsız kılar. Nuh (as) ile oğlunun bağını anlamsız kıldığı gibi: “O senin ailenden değildir.” (Hud: 46) Bedir’de, Uhud’da karşı karşıya gelen mü’min ve

Şuurlu Müslüman Kimdir?

  Şuurlu Müslüman Kimdir?   01- Müslüman nefsini kendini beğenmez, tebrie etmez aklamaz. 02- Müslüman yalan söylemez. 03- Müslüman aldatmaz. 04- Müslüman verdiği sözü tutar. 05- Müslüman emanetleri ehliyet sahiplerine verir, ehliyetsizlere vermez. 06- Müslüman, derecesi neyse, ya fiilen, ya söz ve yazı ile yahut kalp ile emr-i mâruf ve nehy-i münker yapar. 07- Müslüman yemede içmede, meskende, giyim kuşamda, binitte, her konuda israftan kaçınır. 08- Müslüman zekâtını Kur’ana, Sünnete, Şeriata, fıkha uygun şekilde verir. 09- Müslüman zekâtları haksız şekilde toplamaz, gasb etmez. 10- Müslüman ilmihalini doğru şekilde ve kendisine yetecek miktarda öğrenir ve öğrendiği bilgileri hayata uygular. 11- Müslüman, Ümmet denilen çok mübarek bir topluluğun bir ferdi olduğunu bilir, bunun şuuruna sahip olur. 12- Müslüman Rabb olarak Allah’ü Teâlâ hazretlerinden razıdır. O’nun kemal sıfatlarla sıfatlı, noksan sıfatlardan münezzeh olduğunu bilir. 13- Müslüman

Peygamberimizin Naaşının (Cenazesinin) Defnedilmesi

Peygamberimizin Naaşının (Cenazesinin) Defnedilmesi   Hatemü'l-Enbiyâ Efendimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem’in pâk ruhları artık a'lâyı illiyyine (en yüksek makama) yükselmişti. Ezvâc-ı Tahirat üzerine bir örtü örttüler ve feryada başladılar.   O sırada annesi tarafından Hz. Resûlullah'ın son anlarını yaşadığını haber alan Hz. Üsâme Radiyallahü Anh hareket etmeyip ordusuyla Mescid-i Şerife gitmişti. Hâne-i Saadette feryad ve figanın yükseldiğini duyan ashab, kalblerinden vurulmuşa döndüler. Sanki gök kubbe bir anda yıkılmış gibiydi. Herkesin nutku tutulmuş, gözler damla damla keder ve hüzün akıtıyordu.   Cesaret ve adalet timsali Hz. Ömer Radiyallahü Anh bile kendisini bu dehşetli ânın tesirinden kurtaramadı; hattâ herkesten daha çok dehşete kapılarak şöyle bağırdı:   "Resûlullah ölmemiştir ve sağdır. Ona sadece Hz. Musa Aleyhisselâm'a ârız olan saika gibi bir saika arız olmuştur. Kim Muhammed öldü derse onu kılıcımla iki parça ederim."1   H