Kayıtlar

Neylersin Ey Gafil Dünya Malını?

  Neylersin Ey Gafil Dünya Malını?   Neylersin ey gafil dünya malını, Yiyeceğin hiç fikrine düşmez mi? Bin yıl ömür sürsen bir gün ölürsün, Öleceğin hiç fikrine düşmez mi?   Gine aklar düştü siyah saçına, Ölmeden tövbe et gizli suçuna. Kara yer altında sinin içine, Gireceğin hiç fikrine düşmez mi?   Niçin dinlemezsin âlimler sözün, Niçin ağlayamaz şu iki gözün, Kızmış saç üstünde kalmış namazın, Kılacağın hiç fikrine düşmez mi?   Bilesin dünyanın öte yanını, Ne kervancı koyar, ne kervanını. Azrail gelince tatlı canını, Alacağın hiç fikrine düşmez mi?   İşte geldin gördün bu dünya fena, Günahına ağla sen yana yana. Teneşir üstünde sen döne döne, Yunacağın hiç fikrine gelmez mi?   Ettin mi dünyada bir iyi fikir, Dilinden gitmesin zikirle şükür. Kara yer altında Münker'le Nekir, Soracağın hiç fikrine düşmez mi?   Yunus Emre der ki: Eyle niyazı, Bozulmaz Mevla'nın yazdığı yazı. Eğnine biçerler şu kefen bezi, Giye

Müslümanca İnanıyor, Hristiyan’ca Yaşıyoruz!

  Müslümanca İnanıyor, Hristiyan’ca Yaşıyoruz!   Kadın-erkek arasındaki dengeyi bir türlü kuramadık. Haber bültenleri “taciz-tecavüz” ve “kadına şiddet” hikâyelerinden geçilmiyor.   Derin analize ve örneklemeye muhtaç bu konuyu, bir köşe yazısı hacmine indirgemeye çalışırken, “ilk cümle ne olmalı?” diye düşündüm ve aşağıdaki cümlede karar kıldım…   Biz Müslümanca inanıyor, ama Hıristiyanca yaşıyoruz! Asıl meselemiz, büyük derdimiz budur!   Eskiden “Müslümanca” inanır, “Müslümanca” yaşardık. Referansımız da, hayat tarzımız da İslâm’dı! Sıkıştığımız yerde “âyet”e, “hadis”e, “icma”ya bakar, olmazsa “kıyas” yapar, tarzımızı, tavrımızı, duruşumuzu, davranış biçimimizi buna göre ayarlardık.   Meşhur Fransız gezgin ve yazar A. Brayer, “Neuf anne’es a Constantinople” isimli eserinde, “Dinin manen zincirlemiş olduğu hakiki Müslümanlar, ancak onun çizmiş olduğu daire dâhilinde hareket ederler” diye yazıyor (18. yüzyıl).   Artık böyle olmuyor, zira “Batılılaşma süreci”nde

Hz. İsa Aleyhisselâm ve Siyah Yılan

  Hz. İsa Aleyhisselâm ve Siyah Yılan   İsa Aleyhisselâm bir gün köye uğrar. Köyde bir elbise boyacısı vardır ki bütün köylüler kendisinden şikâyetçidirler. Çünkü boyacı elbiseleri boyamak için bir yandan sularını kesmekte, bir yandan da boyalarla suyu kirletmektedir. Köylüler toplanarak hep birden boyacıyı İsa Aleyhisselâm’a şikâyet ederler ve: “- Ey İsa Aleyhisselâm!” derler. “- Bu adama öyle bir beddua edin ki gidişi olsun, fakat bir daha dönüşü olmasın.” Bunun üzerine İsa Peygamber de şöyle dua eder: “- Allah’ım! O adama öyle siyah bir yılan musallat et ki, onu sokup öldürsün. Bir daha da gelmek nasip olmasın.” Boyacı her zamanki gibi yine yanına üç ekmek alarak suyun kenarına gider ve elbiseleri boyamaya koyulur. Tam bu sırada yanında bir abid (kendisini Allah’a ibadete adayan bir kimse) beliriverir. Abid oradaki dağlardan birinde ibadetle meşgul olmaktadır. Boyacıya selam vererek ona: “- Yanında yiyecek içecek bir şeyin var mı? Şu kadar zamandır ağzıma bir lok

Nefes Nefese, Amansız Bir Koşu…

  Nefes Nefese, Amansız Bir Koşu…   Nefes nefese, amansız bir koşuyla; uçarcasına ünyadan kaçıyor; ahirete yaklaşıyoruz. Çünkü her nefes ömürden gidiyor. Ben bunları yazarken bile, sizler okurken bile ömrümüz hızla tükeniyor. Ömrümüzün geçtiğinin farkına varmıyor; gafletle dünyaya sarıldıkça sarılıyoruz... Çünkü nefis, şeytan ve fani dünya bizlere narkoz verip uyuşturdu.   Ya Rabbi! Bizleri gafletten uyandır! Nefis, şeytan ve yalan dünyanın süfli isteklerinden bizleri koru! Kıymetli ömrümüzü, bizlerden nasıl razı olacaksan; öyle yaşamayı nasip eyle!

Nefsim Sen Ölmez misin?

  Nefsim Sen Ölmez misin?   Nefsim sen ölmez misin? Öleni görmez misin? Yakasız gömlek biçildi; Giymeye gelmez misin?   Hû, hû, hû, Allah, Lâ ilâhe illallah! Hû, hû, hû, Allah, Nur Muhammed Sallâllah.   Nefsim sen ölmez misin? Öleni görmez misin? Soğuk sular ısındı, Yunmaya gelmez misin?   Hû, hû, hû, Allah, Lâ ilâhe illallah! Hû, hû, hû, Allah, Nur Muhammed Sallâllah.   Nefsim sen ölmez misin? Öleni görmez misin? Tahtadan atı getirdim, Binmeye gelmez misin?   Hû, hû, hû, Allah, Lâ ilâhe illallah! Hû, hû, hû, Allah, Nur Muhammed Sallâllah.   Nefsim sen ölmez misin? Öleni görmez misin? Kara yerin kazıldı Girmeye gelmez misin?   Hû, hû, hû, Allah, Lâ ilâhe illallah! Hû, hû, hû, Allah, Nur Muhammed Sallâllah.   Nefsim sen öleceksin, Dar kabre gireceksin, Münker, Nekir gelince; Ne cevap vereceksin?   Hû, hû, hû, Allah, Lâ ilâhe illallah! Hû, hû, hû, Allah, Nur Muhammed Sallâllah.

Ben Ona Âşık Oldum!

Ben Ona Âşık Oldum!   Musa Aleyhisselâm zamanında hiç kimsenin sevmediği, günahkâr bir kimse vardı. Bu kimse öldü. Bu adam da adam mı diye çöplüğe attılar... Allâh’ü Teâlâ Musa Aleyhisselâma emretti, benim falanca çöplükte bir kulum var, onu oradan çıkar, temizle, namazını kıl ve defin et... Musa Aleyhisselâm adamı çöplükten çıkardı, güzelce yıkadı, kefenledi, namazını kıldı. Bu arada ahali şaşırdı, Allâh’ü Teâlâ’nın Peygamberi, bunların çöpe attığı adamı, temizliyor, kefenliyor, namazını kılıyor... Definden sonra Musa Aleyhisselâm adamın evine geldi. “- Ey hatun bu adam ne yaptı, hangi hayırlı ameli yaptı?” Kadın Dedi ki: “- Ey Allâh’ü Teâlâ'nın peygamberi, bu hiç kimsenin sevmediği, herkesin kendinden kaçtığı birisi, bunun iyi bir ameli yoktu...” “- İyi düşün, bunun hayırlı bir ameli, iyi bir işi var.” Kadın yine: “- Hiç bir iyiliği yoktu, hep günah işlerdi!” dedi. Üçüncü defa sordu: “- Bunun mutlaka bir şeyi var ki, Allâh’ü Teâlâ bana bunu defnetmemi

İmam-ı Bakır Rahmetullahi Aleyh’ten Hikmetli Sözler

  İmam-ı Bakır Rahmetullahi Aleyh’ten Hikmetli Sözler   ·      “Yıldırım mü'min olana da isadet eder, mü'min olmayana da. Ama her an Allah’ü Teâla Celle Celâlüh Hazretleri’ni hatırlayana isabet etmez.” ·      “Bir kimsenin seni ne kadar çok sevdiğini anlamak istersen, senin o kimseyi ne kadar sevdiğine dikkat et. Yani sen onu ne kadar seviyorsan, o da seni o kadar seviyor demektir.” ·      “Allah’ü Teâlâ Celle Celâlüh Hazretleri’nin korkusundan dolayı yaşaran göz, cehennem ateşinden yanmaz. Yani cehenneme girmez. Allah’ü Teâlâ Celle Celâlüh Hazretleri’nin rızası için bir kimsenin gözünden bir damlacık yaş dökülse, Allah’ü Teâlâ Celle Celâlüh Hazretleri o kimsenin çok günahını affeder.” ·      “Bir kimsenin kalbinde ne kadar kibir varsa, aklında o kadar noksanlık var demektir.” ·      “Kul ne kadar dua ederse, Allah’ü Teâlâ Celle Celâlüh Hazretleri ondan o kadar belâyı giderir. Kendinde mevcut olan bir kusuru başkasında arayan ve kendi işlemekte olduğu bir ayıbı başk

Cemâlûllah’ı Görmek!

  Cemâlûllah’ı Görmek!   Firdevs cennetinde bir vadi vardır ki oraya Mezid vadisi denir, oranın her yeri nûrdan minberlerle doludur. Cumâ günü olunca peygamberler o minberlere çıkarlar. Sıddîklar, şehidler ve sâlihler de zümrüt ve zebercetle süslü altın kürsülere çıkarlar, bütün cennet ehli de minberlerin etrafında toplanır. Hepsi birden Allah’ü Teâlâ’ya hamd ederler. Allah’ü Teâlâ Teâlâ mü’minlere:   “Size bugün başka bir ihsanım daha var!” diyerek, Cemâliyle tecellî eder.   Hef hafta Cemâlûllah’ı görecekler! Bu Cemâl tecellîsine her hafta nâil olanlar vardır ki bunlar çocukluklarından ömürlerinin sonuna kadar Allah’ü Teâlâ’ya îmân, taat ve zikir ile yaşayanlardır.   Ayda bir defa Cemâlûllah’ı görecekler! Cemâlullâhı ayda bir defa görmek şerefiyle ikram olunanlar vardır ki bunlar da Allah’ü Teâlâ’ın taat ve zikrine gençliklerinden bir kısmını isyanda geçirdikten sonra daha gençlik elden gitme­den dönüp de ömrünün sonuna kadar îmân ve zikirle yaşayanlardır.   Y

İşleri Bitmeyen, Hayırsız Evlât…

Resim
  İşleri Bitmeyen, Hayırsız Evlât…   Baba: “- Evlâdım seni çok göresim geldi, nerelerdesin?” Evlât: “- Baba çok işim var...   Baba: “- Evlâdım seni arıyorum, ama ulaşamıyorum. Evlât: “- Baba toplantılarım var.   Baba: “- Evlâdım seni bugün yemeğe bekliyoruz. Evlât: “- Baba arkadaşlarla önceden yaptığımız bir program var.   Baba: “- Evlâdım bir sesini duyayım dedim. Evlât: “- Babacığım şimdi kapatmak zorundayım, ben seni ararım.   Baba: “- Evlâdım seni ne zaman göreceğiz? Evlât: “- Baba çok işim var, bir ara uğrarım.   Baba: “- Evlâdım dün gece rüyalarıma girdin, iyi misin? Evlât: “- İyiyim baba iyiyim... Şimdi araba kullanıyorum, seni sonra ararım...   Baba: “- Evlâdım ne zaman arasam işin var, yoğunsun, seni çok özledim, ne zaman görüşeceğiz? Evlât: “- Of baba yaaa!”   Bir zaman sonra Evlât babasına telefon eder… Telefonu açan babasının komşusudur. Evlât: “- Babamla görüşeceğim, çok işim var, gelemeyeceğimi söyleyecektim

Ey Rahmeti Bol Padişah

  Ey Rahmeti Bol Padişah   Ey rahmeti bol pâdişâh, Cürmüm ile geldim sana, Ben eyledim hadsiz günâh, Cürmüm ile geldim sana.   Hadde tecâvüz eyledim, Deryâ-yı zenbi boyladım, Ma'lûm sana ki neyledim, Cürmüm ile geldim sana.   Senden utanmayup hemân. Ettim hatâ gizlü ayân, Urma yüzüme el-emân, Cürmüm ile geldim sana.   Aslım çü bi katre menî, Halk eyledin andan benî, Aslım denî, fer'îm denî, Cürmüm ile geldim sana.   Gerçi kesel fısk-ü-fücûr, Ayb-ı-zelel çok hem kusûr, Lâkin senin adın Gafûr, Cürmüm ile geldim sana.   Zenbim ile doldu cihân, Sana ayân zâhir nihân, Ey lutfü bî-had Müste'ân, Cürmüm ile geldim sana.   Adın senin Gaffâr iken, Ayb örtücü Settâr iken, Kime gidem sen vâr iken, Cürmüm ile geldim sana.   Hiç sana kulluk etmedim, Rah-ı rızâna gitmedim, Hem buyruğunu tutmadım, Cürmüm ile geldim sana.   Bin kerre bin ol pâdişâh, Etsem dahî böyle günâh, Lâ-taknetû yeter penâh, Cürmü