Kayıtlar

Masal

  Masal   Çocuk gönlüm kaygılardan azâde; Yüzlerde nur, ekinlerde bereket; At üstünde mor kâküllü şehzade: Unutmaya başladığım memleket…   Şakağımda annemin sıcak dizi, Kulağımda falcı kadının sözü, Gölbaşında padişahın üç kızı, Alaylarla Kaf dağına hareket…   Orhan Veli Kanık (1936/Varlık, 1-6-1937)

Gel Yanalım Dostlar ile

  Gel Yanalım Dostlar ile   Hak yolunu gözler isen, Gel yanalım dostlar ile. Âşık izin izler isen, Gel yanalım dostlar ile.   Yok, bu dünyanın vefası, Bî-aded külli cefâsı. Hiç bunun yoktur vefası, Gel yanalım dostlar ile.   Hep yana yana bulmuşlar, Hak dîdarına ermişler. Seferin kaydın görmüşler, Gel yanalım dostlar ile.   N’idem sanırsın dünyada, Yeter gezdiğin hevâda. Derman isteyelim derde, Gel yanalım dostlar ile.   Hani ata hani ana, Bildin bu dünyayı fenâ. Onda rahat gerek cana, Gel yanalım dostlar ile.   Ey biçare Yunus heman, Dost yoluna gerek kurban. Ver canını iste canan, Gel yanalım dostlar ile.   Yunus Emre Kuddise Sirrûh

Canım Kurban Olsun

  Canım Kurban Olsun   Canım kurban olsun senin yoluna, Adı güzel kendi güzel Muhammed... Şefaat eyle bu kemter kuluna Adı güzel kendi güzel Muhammed...   Mü'min olanların çoktur cefası Ahirette olur zevk u sefası On sekiz bin âlemin Mustafa'sı Adı güzel kendi güzel Muhammed...   Yedi gökleri seyran eyleyen Kürsi'nin üstünde cevlan eyleyen Mi'racda ümmetini dileyen Adı güzel kendi güzel Muhammed...   Dört caryâr onun gökçek yâridir Anı seven günahlardan beridir On sekiz bin âlemin sultanıdır Adı güzel kendi güzel Muhammed...   Âşık Yunus nider dünyayı sensiz Sen hak Peygambersin şeksiz şüphesiz Sana uymayanlar gider imansız Adı güzel kendi güzel Muhammed... (Sallallahü Aleyhi Vesellem) Yunus Emre Kuddise Sirrûh Kenter: Değersiz Cevlan: Dolaşma Şek: Şüphe Şefaat: Bağışlanmasını dileme

Günah Var mı Karıncayı Kırınca?

  Günah Var mı Karıncayı Kırınca?               İstanbul’da güneşli bir günün sabahında Topkapı Sarayı’nın avlusunda bulunan Has Oda’nın kapısı açıldı. Uzun boylu genç bir adam arka bahçeye doğru ilerliyordu. Bu kişi, Avrupa’yı titreten, koca Akdeniz’i hâkimiyet altına alan Osmanlı Devleti’nin kudretli hükümdarı Kanunî Sultan Süleyman Kuddise Sirrûh’dan başkası değildi. Devlet işlerinden vakit buldukça soluklanmak için arka bahçeye çıkar, ağaçları, kuşları, denizi seyrederdi. O gün deniz, ağaçlar bir başka güzeldi, yalnız ağaçlardan birkaç tanesinin yapraklarının buruştuğunu fark etti. Hemen yanlarına yaklaştı ve eliyle tutup incelemeye başladı. Biraz sonra ağaçların neden buruştuklarını anlamıştı. Karıncalar sarmıştı o güzelim dallarını. Aklına bir çözüm yolu geldi. Ağaçları ilaçlatacaktı. Böylece ağaçlar karıncalardan kurtulacak ve rahat bir nefes alacaklardı. Fakat birkaç dakika daha düşününce bu fikrin o kadar da iyi olmadığını anladı. Karıncalar da can taşıyordu, ağaçları

Masal

  Masal   Çocuk gönlüm kaygılardan azâde; Yüzlerde nur, ekinlerde bereket; At üstünde mor kâküllü şehzade: Unutmaya başladığım memleket…   Şakağımda annemin sıcak dizi, Kulağımda falcı kadının sözü, Gölbaşında padişahın üç kızı, Alaylarla Kaf dağına hareket…   Orhan Veli Kanık (1936/Varlık, 1-6-1937)

Allah'ım!

  Allah'ım!   Bana eşyanın hakikatini göster! Bana hakikate itaat, batıla isyan liyakati lütfet! Dininin derdini derdim kıl, özel dertlerimi satın al!   Öyle aziz dertlere müptela kıl ki, dermana bakmayayım! Bana, tadına doyum olmayan kerim acılar yaşat! İrademi inayetsiz, bilgimi hikmetsiz bırakma Allah'ım!   İmanımı gayretsiz, sadakatimi mesnetsiz bırakma Allah'ım! Mizacımı fıtratsız, ahlâkımı nezaketsiz bırakma Allah'ım!   Hayatımı muhabbetsiz, ahiretimi Cennet’siz bırakma Allah'ım! İmanımı aklımın elinde esir etme! Aklımı hissiyatımın elinde rezil etme! Hissiyatımı şehvetimin elinde zelil etme!   Allah'ım! Ağlamayan gözden, sızlamayan özden, kızarmayan yüzden Sana sığınırım. Şirkten, küfürden, müşrikten, Cahilden, gafilden, kâfirden Sana sığınırım.   Allah'ım! Harama dayalı servetten, hak edilmemiş şöhretten Sana sığınırım. Korkaklıktan, pısırıklıktan, kıskançlıktan Sana sığınırım.   Allah'ım! Haset

Bilmek İstersen Seni

  Bilmek İstersen Seni   Bilmek istersen seni, Cân içre ara cânı. Geç cânından bul ânı, Sen seni bil, sen seni.   Kim bildi ef´âlini, Ol bildi sıfâtını, Anda gördü zâtını, Sen seni bil, sen seni.   Görünen sıfatındır, Anı gören zatındır, Gayri ne hacetindir, Sen seni bil, sen seni.   Kim ki hayrete vardı, Nura müstağrak oldu. Tevhid-i zatı buldu, Sen seni bil sen seni.   Bayram sözünü bildi, Bileni anda buldu. Bulan ol kendi oldu, Sen seni bil sen seni…   Hacı Bayram Veli Kuddise Sirrûh

Habîb-i Kibriyâ Bâb-ı Recâsın Yâ Resûlallah

  Habîb-i Kibriyâ Bâb-ı Recâsın Yâ Resûlallah   Habîb-i Kibriyâ bâb-ı recâsın yâ Resûlallah, Muhammed Mustafâ hayru'l-verâsın yâ Resûlallah…   Tecellâ-yı cemâlinden elestin bezmi şâd oldu, Dil-i mecrûh-i uşşâka şifâsın yâ Resûlallah…   İlâhî bir güneşsin nûruna pervânedir âlem, Yakan uşşâkı ol muhrık sadâsın yâ Resûlallah…   Nebîler rûz-i mahşerde şefâ'at bekliyor senden, Gönül şehrinde her medhe sezâsın yâ Resûlallah…   Ali Ulvi Kurucu Rahmetullahi Aleyh

Leke

  Leke   Namus lekesi değil alnımda gördüğünüz, Vurulmuşum, vurulmuş düşmüşüm güpe gündüz. Şakağımdaki kansa, o benim gülüşümdür, Namert sürünmektense, erkekçe ölüşümdür.   Şaşırmayın, korkmayın, ürkmeyin ey yiğitler, Bakın etrafımızı nasıl sarıyor kızıl itler! Zaten faydası yoktur korkaklığın ecele, Yaşamak hakkın lakin istiklalinle bile   İhtirama zaman yok, merasime ne hacet? Size düşen daha çok vazifeler var. Evet… Evet!.. Böyle sürerse bu eşkıya kanunu, Müebbet felakettir milletimin sonu …..   Size selam gönderdi kırk yiğidiyle KÜRŞAD Sizden haber bekliyor yüz milyon; imdat! İmdat! Hala tevekkülde mi kararlısın yoksa? Sükût neyi halleder, yaran oyuk oyuksa?   Tevekkül Allah’adır zillete katlanılmaz! Ya hayat, ya ölüm! Bunun ötesi olmaz. Namus lekesi değil alnımdaki bu leke, Asırlardır karşıma çıkmazken tek teke   Önümüzde dalkavukluk, meddahlık edenleri, Şimdi iyi tanı, gör neymiş hünerleri… Mütefekkirler echel, realistler

Han Duvarları

  Han Duvarları -Osmanzade Hamdi Bey'e- Yağız atlar kişnedi, meşin kırbaç şakladı, Bir dakika araba yerinde durakladı. Neden sonra sarsıldı altımda demir yaylar, Gözlerimin önünden geçti kervansaraylar... Gidiyordum, gurbeti gönlümle duya duya, Ulukışla yolundan Orta Anadolu'ya. İlk sevgiye benzeyen ilk acı, ilk ayrılık! Yüreğimin yaktığı ateşle hava ılık, Gök sarı, toprak sarı, çıplak ağaçlar sarı... Arkada zincirlenen yüksek Toros Dağları, Önde uzun bir kışın soldurduğu etekler, Sonra dönen, dönerken inleyen tekerlekler...   Ellerim takılırken rüzgârların saçına Asıldı arabamız bir dağın yamacına. Her tarafta yükseklik, her tarafta ıssızlık, Yalnız arabacının dudağında bir ıslık! Bu ıslıkla uzayan, dönen kıvrılan yollar, Uykuya varmış gibi görünen yılan yollar Başını kaldırarak boşluğu dinliyordu. Gökler bulutlanıyor, rüzgâr serinliyordu. Serpilmeye başladı bir yağmur ince ince. Son yokuş noktasından düzlüğe çevrilince Nihayet