Leke

 Leke

 

Namus lekesi değil alnımda gördüğünüz,

Vurulmuşum, vurulmuş düşmüşüm güpe gündüz.

Şakağımdaki kansa, o benim gülüşümdür,

Namert sürünmektense, erkekçe ölüşümdür.

 

Şaşırmayın, korkmayın, ürkmeyin ey yiğitler,

Bakın etrafımızı nasıl sarıyor kızıl itler!

Zaten faydası yoktur korkaklığın ecele,

Yaşamak hakkın lakin istiklalinle bile

 

İhtirama zaman yok, merasime ne hacet?

Size düşen daha çok vazifeler var. Evet…

Evet!.. Böyle sürerse bu eşkıya kanunu,

Müebbet felakettir milletimin sonu …..

 

Size selam gönderdi kırk yiğidiyle KÜRŞAD

Sizden haber bekliyor yüz milyon; imdat! İmdat!

Hala tevekkülde mi kararlısın yoksa?

Sükût neyi halleder, yaran oyuk oyuksa?

 

Tevekkül Allah’adır zillete katlanılmaz!

Ya hayat, ya ölüm! Bunun ötesi olmaz.

Namus lekesi değil alnımdaki bu leke,

Asırlardır karşıma çıkmazken tek teke

 

Önümüzde dalkavukluk, meddahlık edenleri,

Şimdi iyi tanı, gör neymiş hünerleri…

Mütefekkirler echel, realistler yalancı,

Hayret! Dünkü yabancı, bugün bu handa hancı…

 

Dağdan bağa inenler, yoluma kül döküyor

Benim ayak izlerim taşralı gözüküyor

Farkına yeni vardım, suçluymuşum ben meğer

Otağımda cellâtlar… Kaçmak! Bu neye değer!

 

Ne papyon kravatlı, ne rugan pabuçluyum

HALİSANE TÜRK’ÜM BEN, onun için suçluyum.

Suçluyum, hainleri gözlerinden tanırım ben.

Bir intizar dinlerim şu toprağın kalbinden.

 

O ses der ki: -Ey oğul, yazıklar olsun sana!

Mezarımı kirleten, şu mahlûka baksana!

Baktım gafiller düşmüş hainlerin peşine

Dedim Bozkurtların yurdunda, çakalların işi ne?

 

Fırlamışım yayımdan, ok hedefi mutlaka bulur

Son kale, son akında, ancak böyle kurtulur.

Namus lekesi değil, kurşun yarasıdır O.

Asrin adaletine, bir yüz karasıdır bu!

 

Arz-i endam etsinler… Mütebessim, mutantan.

Sonra da sulhseveriz, deyiversinler YALAN

Yalandır ne söyleseler, beşeriyyet namına,

Hanümanlar yıkılır, bu şerriyet namına.

 

Adi cinayetlerle küllenir asil yara

Can yakar, göz yaşarır, alır yürür bu sara

Sokaktan okullara, okuldan minareye

Bu kıvılcım saçarken bekçiler uyur, niye?

 

Kimdir bu uyanıklar, niçin uyur uyuyan?

Beş kıta birbirine dokunur zaman zaman

Bayraklar indirilir, paçavralar sallanır

İşte bu kızıl itler, bu sayede yallanır.

 

İnsan denmez bir avuç yal için sürünene

İnsan denmez sesimden ürküp, dev görünene

İnsan denmez iltifat, iltizam edenlere

İnsan denmez yenilen ve önde gidenlere

İnsan denmez gözyaşı döküp, ter dökmeyene

İnsan denmez hedefi görüp diz çökmeyene

 

Ben şüheda nesliyim, başkaya varmaz dilim

Belki mağdurum ama asla meyus değilim.

 

Gök bayrak, Albayrağa bir gün çizerken ufuk

O büyük kurtuluşa yürürken çoluk çocuk

Bu nefes bu bedeni terk edip de gitsede

Ruhum at koşturacak, o büyük hengâmede.

 

Namus lekesi değil, artık bilinmeli bu!

Asıl leke bellidir, kökten silinmeli bu!

 

Bir isyan cinnet gibi, bir gün ki kâbus gibi

Karşımda tomsonlular, Yunan gibi Rus gibi

 

Ey gönüllü bayraktar, ey devşirme dölleri!

İleri, biraz daha, biraz daha ileri.

 

İhanet oyununda, peşrev çekenler bu kez

Bilsinler ki bu toprak, hainleri hiç sevmez!

 

Bugün sabreyleyenler, bir gün bezecekler

Tutup başlarını, taşlarla ezecekler.

 

Atalarımız bize, böyle ferman buyurdu

Ey ecdat sevgisiyle taşan kahraman ordu

 

Bu hâkimler veremez, hükmünü bu celsenin

Hazır olun Bozkurtlar! Hüküm sırası sizin.

 

Arif Nihat Asya Rahmtullahi Aleyh

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Esmaül Hüsna (Arapça- Türkçe) دُعٰٓاءُ اَسْمٰٓاءُ الْحُسْنٰى

Şifa Salavâtı (Salavâtı Tıbbil Kulubi/Salâvatı Tıbbiye)

Güzel Ahlakla ilgili 40 Hadis