Kayıtlar

Seyyid Abdülhâkim Arvasi Kuddise Sirrûh'tan Hikmetli Sözler -1-

001- Abdülhakîm Arvâsî hazretleri siyasete hiç karışmamış, siyasi fırkalara bağlanmamıştır... Müridleri kendisine tekkelerin kapatılması ile ilgili olarak soru sorduklarında: Cumhuriyet, tekkeleri değil, boş mekânları kapattı. Onlar kendi kendilerini çoktan kapatmışlardı. Demiştir. Bu çarpıcı görüş, genel olarak o günlerin tekke ve dergâh tipine ait teşhislerin en güzelidir. Yasalara uymakta çok titiz davranır, konuşmalarında da bunu tavsiye ederdi. 002- Çok mütevazı, pek alçak gönüllü idi. Ben dediği hiç işitilmemişti. İslâm âlimlerinin adı geçtiği zaman: Bizler o büyüklerin yanında hazır olsak sorulmayız, gaip olsak aranmayız. Ve bizler o büyüklerin yazılarını anlayamayız. Ancak bereketlenmek için okuruz. Buyururdu. 003- Abdülhâkim Efendinin yemesi, içmesi, yatması, kalkması, konuşması, susması, gülmesi, ağlaması hep İslâmiyet’e ve Resulullah Efendimizin haline uygundu. Onun yemesini gören sanki adet yerini bulsun diye yiyor zannederdi. Az yer, lokmaları küçük alır ve yavaş ye

Şehit Ömer Halisdemir'in Ağlatan Bir Hatırası

Resim
            “Liseden ağabeyim servisle geliyordu. Bir sabah, bir de akşam servis vardı kasabamızda. Belli bir şey vardı her gün servise para veriyorlardı. Ben okuldan çıktım. 3-4 civarında falan eve geldim. Evde bir şey yiyeceğim, sadece yufka ekmek bir de kuru soğan var. Yani kuru soğan, soğan çuvalla çok. Sofrayı düzenledim, ekmeği koydum. Soğana vurdum yiyorum o ara ağabeyim geldi. Şöyle baktı 'Ne yapıyorsun?' dedi. 'Yemek yiyorum gel sen de ye' dedim. Bana cebinden çok da büyük bir meblağ değildi. Para verdi. 'Git şu parayla bir şeyler al' dedi. Beraber yiyelim diye gittim, bakkaldan bir şeyler aldım. O gün bana verdiği para ertesi gün ki yol parasıymış ağabeyimin. Ertesi gün bekliyorum ağabeyim gelmiyor. Bekliyorum gelmiyor. Çok zaman geçti. Merak ettim, aynı dönem komşumuzun oğlu vardı. Ona sordum 'Ağabey, ağabeyim gelmedi bir sıkıntı mı var?' dedim. 'Yok o servise binmedi bizden ayrıldı' dedi. 40 km'lik yolu yürüyerek g

Elbâki Hüve’l-Bâki; "Bâki olan sadece O’dur

  اَلْبَاقٖى هُوَ الْبَاقٖى   Elbâki Hüve’l-Bâki:  Allah’ü Teâlâ beka sahibidir. Bâki olan sadece Allah’ü Teâlâ’dır. يَا بَاقِى أَنْتَ الْبَاقِى   Ya Bâki Entel Bâki:  Ey Bâkî olan, ey ebedî olan, ey sonsuz olan, ey hiç ölmeyen Allah’ım! Bâkî kalan ancak Sensin! هُوَ الْبَاقٖى   Hüvel Bâki : Bâki kalacak, ebedi kalacak yalnız Allah’ü Teâlâ’dır. يَا بَاقِى   Ya Bâki  “Ey bekâ sahibi olan Allah’ım!  Her şey son bulacak, son bulmayan ancak sensin! يَا بَاقِى أَنْتَ الْبَاقِى، يَا بَاقِى أَنْتَ الْبَاقِى   “Ya Bâkî Ente'l-Bâkî, Ya Bâkî Ente'l-Bâkî": İslâmiyet’in emir ve yasaklarına riayet etmek ve bunu sürekli bir hayat arkadaşı olarak görmek; fani dünya hayatından yüz çevirmek için bu zikir iki defa söylenir. Birincide:  Önce geçici sevgili olan dünyanın fani yüzünü görmek ve ondan yüz çevirmek; İkincide:  Hakiki sevgili olan Allah’ü Teâlâ’nın sonsuz rahmetine sığınmak ve yüzünü o bâki dergâha çevirmektir.

Sensin Kerim, Sensin Rahim…

Sensin kerîm, sensin rahîm, Allah sana sundum elim. Senden artık yoktur umum, Allah sana sundum elim.   Ecel geldi vade erdi, Bu ömrüm kadehi doldu. Kimdir ki içmeden kaldı, Allah sana sundum elim.   Dilim tetiği bozuldu, Canım gövdemden üzüldü. İşte gözlerim süzüldü Allah sana sundum elim.   vurdular suyum ılıdı, Kavim kardaş cümle geldi. Esen kalsın kavim kardaş, Allah sana sundum elim.   Tez biçildi kefen donum, Ahrete yöneldi yolum. Aceb nice ola halim? Allah sana sundum elim.   Geldi salacam sarılır, Dört yana sala verilir. İl namazıma derilir, Allah sana sundum elim.   Salacamı götürdüler, Musallaya yatırdılar, Görklü tekbir getirdiler, Allah sana sundum elim.   Götürdüler bunda üşüp, İndirdiler anda şeşip, Toprağım örterler eşip, Allah sana sundum elim.   Çün toprağa düşürdüler, Toprağa el üşürdüler, Taşlar ile bastırdılar, Allah sana sundum elim.   İşte beni götürdüler, Makbereme getirdi

Mona Rosa

  Mona Rosa; siyah güller, ak güller. Geyve'nin gülleri ve beyaz yatak. Kanadı kırık kuş merhamet ister. Ah senin yüzünden kana batacak. Mona Rosa. Siyah güller, ak güller.   Ulur aya karşı kirli çakallar, Ürkek ürkek bakar tavşanlar dağa. Mona Rosa bugün bende bir hal var. Yağmur iri iri düşer toprağa, Ulur aya karşı kirli çakallar.   Açma pencereni perdeleri çek, Mona Rosa seni görmemeliyim. Bir bakışın ölmem için yetecek. Anla Mona Rosa ben bir deliyim. Açma pencereni perdeleri çek.   Zeytin ağaçları, söğüt gölgesi, Bende çıkar güneş aydınlığına. Bir nişan yüzüğü bir kapı sesi. Seni hatırlatır her zaman bana. Zeytin ağaçları, söğüt gölgesi.   Zambaklar en ıssız yerlerde açar Ve vardır her vahşi çiçekte gurur. Bir mumun ardında bekleyen rüzgar, Işıksız ruhumu sallar da durur. Zambaklar en ıssız yerlerde açar.   Ellerin, ellerin ve parmakların Bir nar çiçeğini eziyor gibi. Ellerinden belli olur bir kadın, Denizi