Kayıtlar

Hakiki Dostun Gözyaşları

  Hakiki Dostun Gözyaşları   Büyük zatlardan biri, evinde otururken birden kapısı çalındı. Aşağı indi, kapı aralığından baktığında, kapının önünde bekleyen adamın eski tanıdıklarından biri olduğunu gördü. Adam, Allah rızası için sadaka istemeye gelmişti. Bu güzel insan, eski dostunu mahcup etmek istemediği için kendisine görünmedi. Hemen içeri koşup sandıkta eline ne geçerse, hepsini getirip kapı aralığından uzattı. Kesesinde olan altınlardan vermeyi de ihmal etmedi. Adam, bol bol dua ederek gittikten sonra o zat hüngür hüngür ağlamaya başladı. Karısı:   “–   Verdiklerin gözüne çok göründü, yaptığın cömertliğe pişman oldun da, onun için mi ağlıyorsun” diye sordu. “–   Hayır! Aklına gelen yanlış! Ben verdiğimi para için değil, uzun zamandan beri görmediğim bir dostumun halini sorup araştırmadığım için, onun dilenmeye mecbur olacak duruma gelişinden haberdar olup ona el uzatamadığıma ağlıyorum!”

Ne Zaman İhlâslı Sayılırız?

  Ne Zaman İhlâslı Sayılırız?   Maneviyat dünyasının büyük sultanlarından Yahya bin Muaz Rahmetullahi Aleyh Hazretleri, günün birinde etrafında toplanan insanlarla sohbet ediyor, onların gönüllerini ferahlatıyordu. Bir ara mecliste bulunanlardan biri: “- Kul ne vakit ihlâslı sayılır?” diye sordu. Yahya bin Muaz Rahmetullahi Aleyh Hazretleri, şu düşündürücü cevabı verdi: “- Kendisini öven insanla, tenkid eden insanı bir gördüğü vakit!”

Bardak Olmayı Bırak Göl Olmaya Bak!

Bardak Olmayı Bırak Göl Olmaya Bak! Bir zamanlar, hayatın sadece zâhirinde takılı kalmayan, hadiselerin görünen kısmından ziyâde, derûnundaki hakikatleri temâşâ etme gayretiyle hareket eden, hikmet ehli, yaşlı bir tahta oyma ustası yaşarmış. Bu ustanın da, hayata dâimâ karamsarlıkla bakmayı huy edinmiş, her şeyden şikâyet eden ve hiçbir zaman memnun olmayan ham bir çırağı varmış. Öyle ki, ustası ne kadar güleryüzlü ise, çırak o kadar abus çehreli; ustası ne kadar cömert ise, çırak o kadar cimri; ustası ne kadar yardımsever ise, çırak da o kadar bencilmiş. Günlerini, dünyaya gelişin imtihan hikmetine binâen olduğunun idrâkinden uzak olarak geçiren bu çırak, başına gelen en küçük sıkıntıda bile yüzünü buruşturup şikâyet edermiş. Hayat onun için sanki sırf kötülüklerden, sıkıntılardan, acılardan, dertlerden ve mutsuzluklardan ibâretmiş… Hikmet ehli olan ustası, bir gün bu çırağına güzel bir ders vermek istemiş. Onu, bakkala tuz almaya göndermiş. Âdeti olduğu üzere çırak da söylene

Allah’ü Teâlâ’nın Kulunu Sevdiğinin 5 İşareti

  Allah’ü Teâlâ’nın Kulunu Sevdiğinin 5 İşareti Allah’ü Teâlâ’nın sevgisi yalnızca O’nun birkaç salih kulunun erişebileceği ağır ve ciddi bir mesele. Allah’ü Teâlâ sevgisi “Salihlerin çabaladığı ve yarıştığı seviye...” Kalplerin ve ruhların gıdası… Gözlerin nuru… Derin karanlıklarda kaybedilen ışık… Ölüye hayat, hastaya şifa… Üzüntü ve acıdan yoksun hayatların neşesi... Yokluğu ruhsuz vücut gibi… İnancın ve ibadetlerin ruhu… Allah’ü Teâlâ’ya yaklaşma aracı... Kapının anahtarları gibi Allah’ü Teâlâ sevgisinin de sebepleri ve işaretleri var. Aşağıdakiler bunlardan birkaçıdır. 1- Peygamber Efendimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem’i kılavuz edinmek “De ki: ‘Allah’ü Teâlâ’yı seviyorsanız bana uyun. Allah’ü Teâlâ da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah’ü Teâlâ affeder ve merhamet eder.” (3,31) 2- İnananlara karşı alçakgönüllü, kâfirlere karşı sert olmak, Allah’ü Teâlâ rızası için cihada devam etmek ve O’nun haricinde hiçbir şeyden korkmamak Allah’ü Teâlâ bu özelliklerde

Siyonistlerin oyununa geldik! İtirafı…

  Siyonistlerin oyununa geldik! İtirafı…             Ekrem ŞAMA Biz bu “oyuna geldik” cümlesini duyunca, birden aklımıza yüz yıl önce yapılmış bir itiraf geliverdi. İttihatçıların lideri olan Enver Paşa, Mondros Ateşkesi sonrasında, 1 Kasım 1918 gecesi, yani tam yüz yıl önce, bir Alman denizaltısı ile ülkemizden kaçmaya hazırlanırken, yardımcılığını yapmakta olan Mersinli Cemal Paşa’ya şu itirafta bulunmuştu: “Paşam, bütün icraatlarımın hesabını vermeye hazırım. Turan yapmak için yola çıkmıştık, ülkemizi viran ettik. Bizim en büyük günahımız, hatamız, Sultan Abdülhamit’i anlayamamamızdır. Yazık paşam, çok yazık! Biz SİYONİSTLERİN OYUNUNA GELDİK. İhanete uğradık!” İlginç değil mi? Yüz yıl ara ile yapılan itiraflar lafız itibariyle hemen hemen aynı. Tarihin tekerrürü dedikleri bu olsa gerek. Oyuna gelmiş olmak itirafında bulunan bu İttihatçıları birazcık tanımaya ne dersiniz? Bir dünya lideri olan Sultan İkinci Abdülhamit Han’ı 31 Mart Vakası da denilen düzmece bir ihti

George Bernard Shaw’dan Bazı Sözler

  George Bernard Shaw’dan Bazı Sözler ·      Akıllı adam aklını kullanır. Daha akıllı adam başkalarının da aklını kullanır. ·      Altın kural, altın kuralların olmadığıdır. ·      Attığınız tokada karşılık vermeyen kişiden sakının: O hem sizi bağışlamaz hem de kendinizi bağışlamanıza olanak bırakmaz. ·      Başka yıldızlarda insan var mı bilmiyorum ama eğer varsa, dünyayı akıl hastanesi olarak kullandıklarından eminim. ·      Bazı insanlar her şeyi olduğu gibi görür ve 'neden' diye sorarlar. Bense her şeyi asla olmadığı biçimde hayal eder ve 'neden olmasın' diye sorarım... ·      Bazıları mideleri için yiyecek, diğerleri de yiyecekleri için mide ararlar. ·      Beğenmediğiniz bir şeyi alkışlamak, yalan söylemenin birçok çeşidinden biridir. ·      Beni bir antika olarak saklamaya çalışıyorsun, ama işim bitti. Öleceğim. ·      Beni övebilecek başka birini neden bulayım, kendi kendimi övebilecekken. ·      Benim çapımda bir beyin besinini ineklerden al

Şu İnceliğe Bakar mısınız?

Resim
  Şu İnceliğe Bakar mısınız? Allah’ü Teâlâ Rasulü Sallallahü Aleyhi Vesellem bir gün camiye giderken yolda ezan ile dalga geçen Yahudi çocuklarını duydu. Aralarından birinin sesi çok güzeldi ve o ezanı ağzını eğip bükerek söylüyor diğerleri de ona gülüyordu. Bizler olsak ne yapardık bu durumda? Şiddet, hakaret... Allah’ü Teâlâ Rasulü Sallallahü Aleyhi Vesellem yolunu değiştirerek çocukların olduğu yöne doğru yavaşça ilerledi. Yanlarına yaklaştı öncelikle elini kaldırarak selâm verdi (bu psikolojide benden size zarar gelmez anlamında…) ve: "- Az önce çok güzel bir ses duydum, o sizden mi geldi?" diye sordu. Şu inceliğe bakar mısınız? Çocuk güzel ses deyince sevindi, tabi hemen öne atıldı: "- Evet ben söyledim!” dedi. Efendimiz ona: "- Senin sesin ne kadar güzeldir öyle. Seni su mescide götürsem oradaki amcalara da söyler misin?” dedi. Çocuğun gururu okşanmıştı mutlu oldu. "- Söylerim ama ben ezânı bilmiyorum ki!” dedi. "- Olsun