Siyonistlerin oyununa geldik! İtirafı…
Siyonistlerin oyununa geldik! İtirafı…
Ekrem ŞAMA
Biz bu “oyuna geldik” cümlesini duyunca, birden aklımıza yüz yıl önce yapılmış bir itiraf geliverdi.
İttihatçıların lideri olan Enver Paşa, Mondros Ateşkesi sonrasında, 1 Kasım 1918 gecesi, yani tam yüz yıl önce, bir Alman denizaltısı ile ülkemizden kaçmaya hazırlanırken, yardımcılığını yapmakta olan Mersinli Cemal Paşa’ya şu itirafta bulunmuştu:
“Paşam, bütün icraatlarımın hesabını vermeye hazırım. Turan yapmak için yola çıkmıştık, ülkemizi viran ettik. Bizim en büyük günahımız, hatamız, Sultan Abdülhamit’i anlayamamamızdır. Yazık paşam, çok yazık! Biz SİYONİSTLERİN OYUNUNA GELDİK. İhanete uğradık!”
İlginç değil mi?
Yüz yıl ara ile yapılan itiraflar lafız itibariyle hemen hemen aynı.
Tarihin tekerrürü dedikleri bu olsa gerek.
Oyuna gelmiş olmak itirafında bulunan bu İttihatçıları birazcık tanımaya ne dersiniz?
Bir dünya lideri olan Sultan İkinci Abdülhamit Han’ı 31 Mart Vakası da denilen düzmece bir ihtilalle devirip, 1909 yılında Osmanlı yönetimine el koymuşlardı.
İyi niyetli olduklarını söyleyebiliriz. Lakin genç ve hırslı idiler. Her şeyi çok iyi bildiklerini zannediyorlardı. Abdülhamit Han’ı iyi şeylerin önündeki engel olarak görüyorlardı. Enerjiktiler, hareketli idiler, hırslı idiler, atak idiler. Lakin devleti tanımıyorlardı. Diplomasiden bilgileri noksandı. Siyaseti bilmiyorlardı. Kültür altyapıları çok zayıftı.
İktidarı ele aldıklarında Osmanlı Devleti’nin o güne kadar kaybettiği toprakları geri almaktan başka, Orta Asya’ya kadar uzanacak bir Turan Devleti kurabileceklerini sanıyorlardı. Adımlarını buna göre atmaya başladılar.
1911 yılında Libya’yı İtalyanlara kaptırdılar.
1912 yılında Osmanlı Devleti aleyhine ittifak eden Balkan devletlerine engel olamadılar. Kısa süre içinde bütün Balkanlar’daki vatan toprakları kaybedildi. Kaybedilen sadece toprak değil, ordumuzun tüm teçhizatları, silahları, cephaneleri, giyecek ve yiyecek stokları da vardı.
Ordumuzun kumandası neredeyse Alman subaylarının eline geçti.
İç politika, adalet ve diğer devlet kurumlarında İttihatçı olmayanlar yer alamadılar, mahkemeleri ve ceza infazlarını “kendilerine has yöntemler” ile icra ettiler. Devlet düzeni alt üst oldu.
Ordudaki hiyerarşik düzen karmakarışık hale getirildi. Paşalar yüzbaşıların önünde sadakat yemini etmek zorunda bırakıldılar.
1914 yılında Almanlarla ittifak yaptılar, Osmanlı’yı Birinci Dünya Savaşı’na soktular.
İrili ufaklı onlarca cephede İngilizlerle, Ruslarla, Fransızlarla ve daha birçok devletle savaşa tutuştuk.
1918 yılında mağlup olarak Mondros Ateşkesi’ni imzalamak zorunda kaldık. 5 yıl içinde Osmanlı çok büyük kayıplara uğradı, devlet çöktü.
Bunun en büyük sebebi, İttihatçıların maceracı, atakları, gafillikleri ve cahillikleridir.
Yukarıdaki, “Siyonistlerin oyununa geldik” itirafı her şey kaybedildikten sonra yapılmış bir itiraftır.
Bu itiraflardan da anlaşılacağı gibi İttihatçı liderler Osmanlı Devleti’ni çöküşe sürüklemişler, yurt dışına kaçmışlardır.
Kısa süre sonra da her biri başka bir ülkede gerek suikastlarla, gerek çarpışmalarla hayatlarını da kaybetmişlerdir.
Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz: Siyonistlerin ve Haçlı sömürgecilerinin oyunları bitmez.
Onlar her oyunu meşru ve mubah kabul ederler. Yaptıkları teklifleri inceden inceye süzgeçten geçirmeden, hemen kabul etmek gafletlerin en büyüğüdür. Sizi çok büyük zaferlerle, parlak gelecek vaatleri ile gafil avlayabilirler. Bir de İttihatçılar gibi ipin ucunu onlara vererek ve teslimiyet göstererek yola çıkmışsanız sizi çok kolayca harcayıp emellerine acımadan alet edebiliriler.
2. Abdülhamit Han gibi bir dünya liderine karşı nasıl içeriden birilerini oyunlarına alet edip, kocaman devletimizi çökertmişlerse, iyi bilinmeli ki, yüz yıl sonra gelen dünya lideri Prof. Dr. Necmettin Erbakan’a karşı da aynı metotları kullanmaktan çekinmemişlerdir.
Haçlı ve Siyonistleri iyi tanımadan, onlara teslim ve alet olmak ise gafletlerin en büyüğü olduğu gibi, tuzaklarına düşmek de oyuna gelmelerin en fecisidir.
Bugün de aynı oyunlar fazlasıyla var. Bugünkü Siyonist Uşakları
o günkülerden bin beter…
Yorumlar
Yorum Gönder