Kayıtlar

Kıyamet Günü Amel Defterimden İki Söz Çıkar

  Kıyamet Günü Amel Defterimden İki Söz Çıkar   Mekkî b. İbrahim Rahmetullahi Aleyh anlatıyor: İbn Avn’ın yanında oturuyorduk. Bazıları bir adama lânet ediyor, aleyhinde konuşuyorlardı. İbn Avn Rahmetullahi Aleyh ise susuyordu. Bunun üzerine, “- Ey İbn Avn! Biz bunları, onun sana karşı yaptığı kötülük ve eziyetlerden dolayı söyledik!” dediler. İbn Avn Rahmetullahi Aleyh ise şu cevabı verdi: “- Kıyamet günü amel defterimden biri ‘lâ ilâhe illallah’, diğeri ise ‘Allah falan kişiye lânet etsin’ olmak üzere iki söz çıkar. Benim amel defterimden ‘lâ ilâhe illallah’ sözünün çıkmasını, lânet sözüne tercih ederim.” Lokman da Aleyhisselâm oğluna şöyle nasihat etmiştir: “- Oğlum! Sana bazı tavsiyelerde bulunacağım eğer bunlara uyarsan hep seçkin olursun: Uzak yakın herkese güzel ahlâklı ol. Kardeşlerini koru. Akrabalarınla ilişkini kesme. Dedikoducuya, seni kötülüğe düşürmek isteyen bozguncuya kulak asmayacağına dair akraba ve dostlarına güvence ver. Kendisinden ayrıldığında se

İncitme, İncinme!

İncitme, İncinme!   Âşık der inci tenden İncinme incitenden Kemalde noksan imiş İncinen incitenden... Alvarlı Efe M. Lutfî Hz. Kuddise Sirrûh   Edeb Ya Hu!   Edebim el vermez Edepsizlik edene. Susmak en güzel cevap, Edebi elden gidene! Yunus EMRE Kuddise Sirrûh   Onaracak Ustası Yok!   Kırma dostun kalbini, Onaracak ustası yok. Soldurma gönül çiçeğini, Sulamaya ibrik yok… Yunus EMRE Kuddise Sirrûh   “Hor görme derviş fakiri hor deyip kılma nazar, Kalbinin köşesinde rahmet-i Rahman gezer.” Lâedrî   “Dest-i Kudretle yapılmış sun’-ı Mevlâdır gönül, Secdegâh-ı Kibriyâdır yıkma kalbin kimsenin.” Lâedrî   “Bir bahçeye giremezsen, Durup seyran eyleme. Bir gönlü yapamazsan, Yıkıp viran eyleme.” Yunus Emre Kuddise Sirrûh   “Gönül Çalab’ın tahtı, Çalap gönüle baktı. İki cihan bedbahtı, Kim gönül yıkar ise.” Yunus Emre Kuddise Sirrûh   Hor görme derviş fakiri hor deyip kılma nazar Kalbinin köşesinde rahmet-i

İncitmemekten İncinmemeye

  İncitmemekten İncinmemeye   Yazar: Mustafa Asım Küçükaşçı   Kısacık fakat tam isabet tarifler vardır. Tasavvuf hakkında yapılmış şu tarif onlardan biri:   “İlk dersi incitmemek, son dersi incinmemek olan mânevî tahsil…”   İbrahim Hakkı Erzurumlu Hazretleri de bir benzerini söylüyor:   Cihan bâğında ey âkıl, budur makbûl-i ins ü cin, Ne kimse senden incinsin, ne sen bir kimseden incin!   İncitmemek ve incinmemek; hangisi daha zor?   Son ders olduğuna göre incinmemek…   Soruyu tersine çevirelim:   İncitmek ve incinmek; hangisi bir insan için daha ağır bir noksanlık?   İlk başta incinmenin bir kusur olduğunu bile idrak edemeyebiliyoruz. İncinmek bir hak imiş, hattâ insanlığın, hassâsiyetin bir icabı imiş gibi geliyor değil mi? Fakat tasavvufun son dersi incinmemek… Yani incinmek bir kusur. Hattâ incitmekten daha ağır bir kusur…   Âşık der inci tenden İncinme incitenden Kemalde noksan imiş İncinen incitenden… (Alvarlı Efe M. Lutfî Hz.)   O nasıl olur?

Oldukça Düşündürücü

  Oldukça Düşündürücü   Mısırlı alim Şeyh Şa’ravi rahimehullah şöyle der: Ben San Francisco’da iken bir müsteşrik bana sordu: - Sizin Kuran’ınızda bulunan şeylerin tamamı doğru mu? Cevap verdim: - Kesinlikle evet. Tekrar sordu: - O halde Allah niçin kâfirlerin müminlere galip gelmesine imkân veriyor? (Hâlbuki Kuran diyor ki: “Allah kâfirlerin müminlere galip gelmesine asla imkân vermez.” Nisa: 141) Dedim ki: - Çünkü bizler Müslümanız, mümin değiliz de ondan. - Müminlerle Müslümanlar arasındaki fark nedir? Şeyh Şa’rafi şöyle cevap verdi: - Günümüzde Müslümanlar namaz, zekât, hac ve Ramazan orucu gibi İslam’ın ibadet cinsinden bütün sembollerini yerine getiriyorlar fakat onlar tam bir sıkıntı ve yokluk içindedirler!! İlmi, iktisadi, sosyal ve askeri sıkıntılar… vs. Bu yokluk ve sıkıntıların sebebi nedir? ● Kuran’da geçen bir ayette şöyle denilir: “Göçebe Araplar biz iman ettik, diyorlar. Onlara de ki: Siz iman etmediniz. Fakat Müslüman olduk, deyin. Çü

Sürekli Kötülük Gördü Yılmadı İyiliğe Devam Etti

  Sürekli Kötülük Gördü Yılmadı İyiliğe Devam Etti Derviş suya düşen akrebi kurtarmak ister, elini uzatınca akrep sokar. Derviş birçok kere dener, akrep yine sokar. Bunu görenler dayanamaz, dervişe: “- İyilik yapmak istediğin halde sana zarar verene daha ne diye iyilik edersin?” derler. Derviş: “- Akrebin fıtratında sokmak var, benim fıtratımda ise yaratılanı sevmek, merhamet etmek var. Akrep fıtratının gereğini yapıyor diye ben niye fıtratımı değiştirip kötülük yapayım?” der. İnsan kötülük yapmak için harcadığı enerjiyi, iyilik yapmak için harcarsa hem dünyasın hem ahiretini kurtarır; “Ebedî Seadete kavuşur!” Ama yapılan iyilik şartlara göre değişirse yapılan iyilik değil ticaret olur. Allah’ım bizleri nefsimizin, şeytanın ve kötülerin şerlerinden korusun!             Toplumsal huzur ve barışın sağlanması için dervişlerin sayısının çoğaltılması akreplerin sayılarının azaltılması gerekiyor…

Tasavvufun İlk Dersi İncitmemek, Son Dersi İncinmemektir!

Resim
  Tasavvufun İlk Dersi İncitmemek, Son Dersi İncinmemektir! Tasavvufta manevi tahsilin ilk dersi incitmemek, son de dersi incinmemektir. Sâmi Efendi Hazretleri, Dâru’l-Fünûn Hukuk Fakültesi’ni yeni bitirmişti. Onun güzel hâlini ve tertemiz sîretini pek beğenen bir Allah dostu: “– Evlâdım, bu tahsîl de güzeldir ama, sen asıl tahsîli ikmâl etmeye bak. Seni irfan mektebine kaydedelim, orada da gönül ilimlerini ve âhiret sırlarını öğren.” dedi. “Tasavvufun İlk Dersi İncitmemek, Son Dersi İncinmemektir!” Ardından ekledi: “– Evladım, o mektepte nasıl eğitim yaparlar, ne öğretirler bilemem. Ama bildiğim bir şey var ki, bu tahsîlin ilk dersi incitmemek, son dersi de incinmemektir...” Hisse: İncitmemek, nisbeten kolaydır. Ama incinmemek elde değildir. Zîrâ o, bir gönül işidir. Dolayısıyla incinmemek, ancak fânîlerden gelen ve kalblere saplanan zehirli okların tesirsiz kalması ile mümkündür. Bu da, nefs tezkiyesi ve kalp tasfiyesinde ulaşılan seviye nisbetindedir. Hazret-i Peyg

Çeke Geldi Çeke Gider

  Çeke Geldi Çeke Gider   Aşkın odu ciğerimi, Yaka geldi yaka gider. Garip başım bu sevdayı, Çeke geldi çeke gider…   Kar etti firak canıma, Aşık oldum cananıma, As zencirin dost boynuna, Taka geldi taka gider…   Sadıklar durur sözüne, Gayrı görünmez gözüne, Bu gözlerim dost yüzüne, Baka geldi baka gider..   Bülbül eder ah-ü figan, Hasret ile yandı bu can, Benim gönülcüğüm ey can, Hakk’a geldi Hakk’a gider…   Arada olmasın asi, Onulmaz bağrımın başı, Gözlerimin kanlı yaşı, Aka geldi aka gider…   Miskin Yunus’un sözleri, Efgan eder bülbülleri, Dost bahçesinin gülleri, Koka geldi koka gider…   Yunus EMRE Kuudise Sirrûh

Peygamberimizin Emri: "Allah’ü Teâlâ’nın Kullarını Üzmeyin"

Peygamberimizin Emri: "Allah’ü Teâlâ’nın Kullarını Üzmeyin"    Sadece sahabeler açısından değil, İslam’ın genel kuralı bize bütün Müslümanların ayıplarının araştırılmamasını yayılmamasını emreder. İslam’da genel prensip kötülüğün tecessüsü hoş karşılanmamasıdır. Bir hadis-i şerifte Rasulüllah Sallallahü Aleyhi Vesellem:   “Allah’ü Teâlâ’nın kullarını üzmeyin, onları ayıplı duruma sokmayın, avretlerini (hoşa gitmeyecek gizliliklerini) araştırmayın. Kim Müslüman kardeşinin avretini araştırırsa Allah’ü Teâlâ da onun kusurunu arar, hatta evinin içinde onu halka rüsvay eder.” (Ahmed b. Hanbel, ve Zıya el-Makdisi, Sevban Radiyallahü Anh’dan buyurur (Râmûzul-Ehâdîs, s. 465, (no: 5777); Konuyla ilgisi açısından bk. Cevâhirul-Buhârî s. 70 (no: 91) Müslümanlar bunyan-ı Mersûs gibidirler, birbirlerini sımsıkı tutarlar, s. 190 (no: 310) Müslümanların Müslümanlara faydalı olması, zarar değil fayda vermesi tavsiye edilir) s. 217 (no: 351) Hataların gizli kalması avretlerin araştı

Canım Babam!

Resim
Canım Babam!   Ailemiz için durmaz koşardın, Çok çalışır rahat bilmezdin babam! Bizim için dağlar taşlar aşardın, Canını bizlere adardın babam!   Sabahları seni evde görmezdim, Erken işe gider, erken dönmezdin, Hep kendin üzülür bizi üzmezdin, Bizleri ayakta tutardın babam!   Evimizin neşesi tüten ocağı, İyilik meleği şefkat kucağı, Yuvamızın gülü kalbin sıcağı, Hepimizi candan severdin babam!   Ninemi sırtına, aldın gezdirdin, Dedeme kaşıkla, yemek yedirdin, Darda kalanlara yardım ederdin, İyilik timsali sevecen babam!   Okşardın üzülüp ağladığımda, Huzurla göğsüne yasladığımda, Sırtımı sırtına dayadığımda, Güvendiğim sağlam kaleydin babam!   Suçlarıma kızar kaşın çatardın, Çabucak affeder şaka yapardın, Düşkünleri kollar, elden tutardın, Herkese güvenli limandın babam!   Bin bir çilelerle baktın büyüttün, Hem korudun adam ettin okuttun, Helâl - haram, iman - İslâm öğrettin, Senin hakkın nasıl öderim babam!   Sen ölünce dünyalarım yıkıldı, Güç odağım gitti belim bükü

Ehl-İ Sünnet Îtikadı

  Ehl-İ Sünnet Îtikadı   Ehl-i sünnet îtikadında olmak için şu hususlara dikkat etmek, lâzımdır: 1- Allahü Teâlânın sıfatları vardır. Ve zâtından ayrıdır. 2- Îmân artmaz ve azalmaz. 3- Büyük günah işlemek,le îmân gitmez. 4- Gayba îmân esastır. 5- Îmân konusunda kıyas olmaz. 6- Allahü Teâlâ Cennetde görülecektir. 7- Tevekkül îmânın şartıdır. 8- Ameller (İbâdetler) îmândan parça değildir. 9- Kadere îmân, îmânın şartıdır. 10- Amelde dört mezhebden birine tâbi olmak şartdır. 11- Eshâb-ı kirâmı ve Ehl-i beyti ve Peygamberimizin zevcelerinin hepsini sevmek, şarttır. 12- Dört halîfenin üstünlükleri, hilâfet sırasına göredir. 13- Namaz, oruç, sadaka gibi nâfile ibâdetlerin sevabını başkasına hediyye etmek, câizdir. 14- Mi’râc; ruh ve beden olarak yapılmıştır. 15- Evliyânın kerameti haktır. 16-Şefâ’at haktır. 17- Mest üzerine mesh câizdir. 18- Kabir süâli vardır. 19- Kabir azâbı ruh ve bedene olacaktır. 20- İnsanları ve işlerini de Allahü Teâlâ yaratı

Esma-ül Hüsna Virdi Okuma دُعٰٓاءُ اَسْمٰٓاءُ الْحُسْنٰى

Esma-ül Hüsna 1 ﴿دُعٰٓاءُ اَسْمٰٓاءُ الْحُسْنٰى﴾            Yüce Allah buyuruyor:           Esmâü’l-Hüsnâ (en güzel isimler) Allah’ındır. O halde O’na, onlarla dua edin. (A’râf, 180)            Allah’a Celle Celâlüh ancak Esmâü’l-Hüsnâ’dan biri ile dua yapılır ve ancak Esmâü’l-Hüsnâ’dan biri ile zikir edilir. Örneğin, tanrım tanrım diye dua edilemez ve tanrı tanrı diye zikir edilemez.            Esmâü’l-Hüsnâ’dan olan  “Yâ ze’l-celâli ve’l-ikrâm”  hem dua hem de zikirdir. Çünkü Kur’an’da Rahmân Sûresinin iki âyetinde geçmektedir. Yüce Allah buyuruyor:            Yer üzerinde bulunan her canlı fânidir (geçicidir). Ancak celâl ve ikram sahibi olan Rabbinin zâtı bâkidir (ebedîdir). (Rahmân, 26-27)            Yüce Allah buyuruyor:            Celâl ve ikram sahibi olan Rabbinin ismi ne yücedir! (Rahmân, 78)           Peygamberimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem buyuruyor: Allah’ü Teâlâ’nın doksan dokuz ismi vardır; kim bunları sayarsa (tek tek okursa) cennete girer. (Tirmizî-Hâkim-Beyhakî) Diğ