Kayıtlar

Arapça Metinli 63 Hadis-i Şerif

  Arapça Metinli 63 Hadis-i Şerif   1- قَالَ رَسُولُ اللهِ (صلى الله عليه و سلم): "لاَ يُؤْمِنُ اَحَدُ كُمْ حَتَّى اَكُونَ اَحَبّ َ اِلَيْهِ مِنْ وَالِدِهِ وَ وَلَدِهِ وَالنّاسِ اَجْمَعِينَ .” - Hz. Peygamber Sallallahü Aleyhi Vesellem buyurdu: "Sizden biriniz, ben kendisine babasından, çocuğundan ve tüm insanlardan daha sevimli olmadıkça (tam) iman etmiş olamaz.   2 – قَالَ رَسُولُ الله (صلى الله عليه و سلم): " اَلْمُسْلِمُ مَنْ سَلِمَ الْمُسْلِمُونَ مِنْ لِسَانِهِ وَ يَدِهِ وَ المُهَاجِرُ مَنْ هَجَرَ مَا نَهَى الله ُعَنْهُ .” - Hz. Peygamber Sallallahü Aleyhi Vesellem şöyle buyurdu: “Müslüman, Müslümanların elinden ve dilinden güvende olduğu kimsedir. Muhacir'de Allah'ın yasakladığı şeyleri bırakan kimsedir.”   3 – قَالَ النَّبِيُّ (صلى الله عليه و سلم): " اِنَّ مِنْ اَشْرَ اطِ السَّاعَةِ أ َنْ يُرْفَعَ الْعِلْمُ وَ يَثْبُتَ الْجَهْلُ وَ يُشْرَبَ الْخَمْرُ وَيَظْهَرَ الزِّنَا .” - Hz. Peygamber Sallallahü Aleyhi Vesellem şöyle buyurdu: “İ

Kişi Devlet Malından Bir Hırka Bile Aşırsa Şehit Olur mu?

  Kişi Devlet Malından Bir Hırka Bile Aşırsa Şehit Olur mu?   "Devlet malından bir hırka bile olsa aşıran, çalan şehit olmaz!" diye bir hadis var mıdır?” Bu anlamda hadisler bulunmaktadır. Hazret-i Ömer Radiyallahü Anh’den rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: “- Hayber savaşının vukû bulduğu gün Resulullah Sallallahü Aleyhi Vesellemin ashâbından birkaç kişi gelerek: “- Filân şehit, filân şehittir!” dediler. Nihayet bir kişinin yanına vararak: “- Bu da şehittir!” dediler. Bunun üzerine Resulullah Sallallahü Aleyhi Vesellem: “- Hayır! Ben onu aşırdığı bir hırka yahut yağmurluktan dolayı cehennemde gördüm.” buyurdu. (Müslim, Îmân 182. Ayrıca bk. Dârimî, Siyer 48.) Ebu Hüreyre Radiyallahü Anh’den rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: “- Resulullah Sallallahü Aleyhi Vesellem ile birlikte Hayber savaşına çıktık. Allah da bize fethi müyesser kıldı. Ganimet olarak altın ve gümüş almadık. Sadece eşya, yiyecek ve giyecek aldık. Sonra Vâdil-kurâ’ya çekildik. R

Kalbini Yarıp Baktın mı? (Asr-ı Saadetten Bir Öykü)

  Kalbini Yarıp Baktın mı? (Asr-ı Saadetten Bir Öykü)   Usame B. Zeyd Anlatıyor: “- Resulûllah aleyhisselam bizi bazı kabilelere gönderdi. Onlar da bizim gelişimizden haberdâr olarak kaçtılar. Biz bu grubun içinden birisine yetiştik. Onu yakalayınca, ‘Lâ ilahe illâllah’ deyiverdi. Fakat biz kendisini öldürdük. Döndüğümüzde bu olayı Peygamber aleyhisselâm’a aynen anlattım. Peygamber Aleyhisselâm: “- Kıyamet gününde o adamın söylediği bu tevhid kelimesinin kıymet ve büyüklüğünden dolayı sana kim yardımcı olacak?’ dedi. Ben: “- Ey Allah’ın Resûlü, o adam, bunu ölümden korktuğu için söyledi,’ diye cevap verdim. Peygamber Aleyhisselâm: “- Kalbini yarıp baktın mı ki, bunu başka bir sebepten dolayı söylemiş olduğunu bilesin! Kıyamet gününde ‘Lâ ilâhe illallah’ kelimesinin karşısında kim senin yardımcın olacak?’ buyurdu. Bu sözü o kadar çok tekrar etti ki: ‘keşke Müslümanlığa o günden sonra girmiş olsaydım,’ dedim.” -Ebû Dâvut, Müslüm Kaynak: Peygamberimizin Hayatın

Kalbine İyi Bak Sevgili Sûfî

Kalbine İyi Bak Sevgili Sûfî   “Dikkat ediniz ki, insanın cesedinde bir et parçası vardır O et parçası sâlih oldukça bütün vücuddaki âzâlar sağlam olur Eğer o fâsid olursa bütün cesed bozulur O et parçası kalptir” (Hadîs-i Şerif)   Kalbine iyi bak sevgili sûfî… Mevlânâ’nın Uzak dediğin yer ancak bir karış diyerek adres verdiği kalbine… Aşk’ın Hüsn için nice basamaklardan geçip, nice engelleri aştığı kalp ülkesine… Sedef içinde inci gibi parlayan kalbine…   Öyle iyi bak ve öyle iyi gör ki; himmetle inen ve hikmetle süslenen aşkın senden aşkın bir hâl alsın Taşkınlarca sevgilinin diyârına ulaşsın Korkma…   Âşık ve mâşuk arasında öyle bir yol vardır ki, içinden geçen bütün cümleler hurûfî bir edayla tek tek ulaşır muhatabına Kalpten kalbe yol vardır Çünkü Fi’l kalbi mine’l kalbi ile’l kalbi sebîlâ…   Kalbine iyi bak sevgili sûfî… Kalp ki maddeden öte mânâ, dikenden öte gül-i rânâ…   Sula sevgili sûfî, sula… Kan nehirleri arasında kalan kalp va

Edep ve Adab

Edep ve Adab   Neyzen Tevfik soğuk bir kış günü aç sefil ortada kalır. Sığınır bir Cami'nin şadırvanına ve bekler ki birisi onu görsün ve yardım etsin. Fakat hava soğuk gelen giden yok... Çaresiz kalkar yerinden ve perperişan, kalacağı yere doğru yürümeye başlar. O dönemin en varlıklı ailelerinden birinin gencecik oğlu askerden yeni gelmiştir ve O'nu görür ve halini anlar. Genç adam o günün en büyük parasını cebinden çıkartır, takdim edecektir ama bir sorun vardır. Karşısındaki koskoca Neyzen Tevfik’tir. Allah'ü Teâlâ’nın deli ve veli bir kulu! Koca Neyzen'in sağı solu belli olmaz ki, bir bakarsın devlet başkanlarına kafa tutar bir bakarsın zamanın en zengin adamlarını yerin dibine sokar. Delikanlı parayı buruşturup Neyzen'in ayaklarının dibine doğru hafifçe atar. Sonra omzuna dokunup; “- Efendim paranızı düşürmüşsünüz." der. Neyzen gözleri zaten hasta, zar zor açıyor göz kapaklarını ve çocuğa bakıyor. Anlıyor tabii ki inceliği, zarafeti;

Göze Takılanlar

  Göze Takılanlar   “Kanaat eden kimse, aç da olsa zengindir. Mal hırsına kapılan kimse, çok malı bulunsa da fakirdir.”   İmam Muhasibi Rahmetullahi Aleyh​ ​ Yaptığı iyiliklerin mükâfatını alacağını,​ günahlarıyla da hesaba çekileceğini bilen birisi nasıl amel ederse sen de öyle amel et. Şükrün sürekli olsun. Emellerini kısa tut. Kabirleri hüzünlü hüzünlü ziyaret et. Kalbinle haşir meydanında dolaş. İmam Muhasibî Rahmetullahi Aleyh​   Hz. Musa Aleyhisselâm’ın bir duası:​ Rabbişrahli sadri ve yessirli emri.​ Vahlül ukdeten min lisani yefkahu kavli”​ Ey rabbim.​ Göğsümü aç, genişlet.​ İşimi kolaylaştır.​ Dilimde bulunan düğümü çöz de, anlasınlar beni”​ (Taha: 25-28)​ ​ Rabia-i Adeviyye Rahmetullahi Aleyha şöyle demiştir: -Kul, ancak, nimette de, felakette de aynı halini muhafaza ettiği zaman,   “İhlâs, kul ile Allah’ü Teâlâ arasında bir sırdır. Melek onu bilmez ki sevap yazsın. Şeytan ona muttali olamaz ki ifsad etsin Hevâ ve heves on