Kayıtlar

Bu Vatan Benim

Resim
Bu Vatan Benim Ülkeler içinde, yurdum şahane Böldürmem vatanı, böldürmem sana Vadettiğin barış, boş bir bahane Böldürmem vatanı, böldürmem sana Edirne’den Kars’a, bu vatan benim Kan verdi bayrağa, ruhumla tenim Kurban olur yine, yeniden canım Böldürmem vatanı, böldürmem sana Toprağımda yatar, atam şehidim And olsun Kuran’a, iman şahidim Söz verdim ecdada, bozmam tahüdüm Böldürmem vatanı, böldürmem sana Korkum yoktur benim, asla düşmandan Saplarım, süngümü, şehit düşmeden Kimse göz dikmesin, aklı şaşmadan Böldürmem vatanı, böldürmem sana Hangi millet cesur, şanlı bir Türk’ten Anam bacım razı, şehit olurken Her karış toprağı, kutsal bilirken Böldürmem vatanı, böldürmem sana Sınır Edirne’den Karsa’mı sandın Kan içmiş toprağı, arsa’mı sandın Kalemle bölünen parsa mı sandın Böldürmem vatanı, böldürmem sana Yeniden yazarım, İstiklal Marşı Ne toprak veririm, ne yüce arşı Tüm dünya bir olsa, koyarım karşı Böldürmem v

Zayıflara (Kölelere, Cariyelere, Hanımlara, Hayvanlara) Eziyet Etmek

Zayıflara (Kölelere, Cariyelere, Hanımlara, Hayvanlara) Eziyet Etmek        (Karıncanın dahî hakkını arayıp da hükmünü veren hâkim-i mutlak, mülk ve melekûtün sâhibi olan Cenâb-ı Hakk'tır, unutulmasın!)        Ebû Süleyman Kuddise Sirrûh anlatıyor:        “- Bindiğim merkebe yürümesi için iki üç sopa vurmuştum. Hayvan başını kaldırıp bana baktı ve:        “- Yâ Süleyman, kıyâmet gününe ve kısasa hazırlan! İster çok vur, ister az..., dedi. Ondan sonra hiç bir hayvana vurmadım...”        Hadis-i Şerif:        “Bir kadın kedi yüzünden Cehennemlik olmuştur: Kediyi bağlayıp bir şey yedirmediği gibi yerden haşere yemesini de engellemiş, su da vermemiş ölümüne sebep olmuştu...” (Buharî, Müslim)

Yaşam Da Bir, Ölüm De Bir!

Yaşam Da Bir, Ölüm De Bir! Mânâya bakmaya bilmemişse göz; Güzel de bir, çirkin de bir... Vermeye kudretsiz kalmışsa el; Zengin de bir, fakir de bir... Ezandan huzursuz olmuşsa kulak; Duyan da bir, sağır da bir... Allah aşkını tatmamışsa gönül; Sevgi de bir, nefret de bir... Kulluğun önüne geçmişse kibir; Şeytan da bir, melek de bir... Ve gaflet uykusuna dalmışsa ruh; Yaşam da bir, ölüm de bir"... Rûmi

Aşk Kutsaldır ve Kirli Gönüllerde Yuva Yapmaz!

Resim
A ş k Kutsaldır ve Kirli Gönüllerde Yuva Yapmaz! Kadının biri eşine sormuş: Ben ölürsem evlenir misin biriyle? Eşi de hiç düşünmemiş cevap vermiş: “Toprağın kuruduğu zaman evlenirim!” demiş… Kadın da üzülmüş haliyle… Ve… Gel zaman, git zaman kadın vefat etmiş… Eşi de her gün, mezarını ziyaret edermiş. Gittiği her seferde toprağını sularmış… Ve gittiği her seferde şöyle söylermiş: “Bak yine ben geldim, gönül yaram!” “Sen hiç korkma! Ne bu toprağın kuruyacak!” “Ne de bu kalpteki aşkın bitecek…” Yüce Allah herkese böyle eşler nasip etsin! Aşk kutsaldır ve kirli gönüllerde yuva yapmaz...

Meleklerin, Kendilerine İstiğfarda Bulunduğu Kimseler

Meleklerin, Kendilerine İstiğfarda Bulunduğu Kimseler Hamd, yalnızca Allah'adır. Salât ve selâm, peygamberimiz Muhammed'in, âile halkının ve ashabının üzerine olsun. Meleklerin, Allah Teâlâ'ya kendileri için istiğfarda bulunduğu kimseler pek çoktur. Bunlardan bazıları şunlardır: 01-   Abdesti olarak geceleyen kimse, uyanıncaya kadar bir melek onun yanında Allah Teâlâ'nın onu bağışlaması için yalvarır: Nitekim Peygamber Sallallahu Aleyhi Vesellem bu konuda şöyle buyurmuştur: "Her kim, abdestli olarak uyursa, bir melek de onun yanında bekler ve o uyanıncaya kadar melek onun için şöyle dua eder: “Allah’ım! Falanca kulunu bağışla! Çünkü o, abdestli olarak uyudu” (Taberânî "el-Evsat' ve İbn-i Hıbbân 'sahihinde' rivayet etmişlerdir. Elbânî de "hadis, sahihtir' demiştir.) 02-   Melekler, farz namazı kıldıktan sonra ikinci farz namazı kılmak için mescitte bekleyen kimseyi Allah Teâlâ'nın bağışlaması için yalvarırlar: Ni

İsm-i Azam Duası

İsm-i Azam Duası اَللَّهُمَّ إِنِّي أَسْأَلُكَ بِأَنَّ لَكَ الْحَمْدَ، لَا إِلَهَ إِلَّا أَنْتَ وَحْدَكَ لاَشَرِيكَ لَكَ، الْمَنَّانُ، يَا بَدِيعَ السَّمَاوَاتِ وَاْلأَرْضِ يَا ذَا الْجَلاَلِ وَاْلإِكْرَامِ، يَا حَيُّ يَا قَيُّومُ! إِنِّي أَسْأَلُكَ الْجَنَّةَ، وَأَعُوذُ بِكَ مِنَ النَّارِ Okunuşu: Allâhumme innî es’eluke bienne lekel hamde lâ ilâhe illâ ente vahdeke lâ şerîkelek el mennanu yâ bedîas semâvâti vel ardi yâ zel celâli vel ikrâm Ya Hayyu Ya Kayyûm! inni eselukel cenneti euzu bike minen nar. Anlamı: Allah’ım! Senden dilerim ki hamd sanadır Senden başka hakkıyla ibâdete lâyık hiçbir ilah yoktur Sen birsin Senin hiçbir ortağın yoktur Sen bol bol verensin Ey göklerin ve yerin yaratıcısı! Ey celâl ve ikram sahibi! Ya Hayyu Ya Kayyûm! Senden cenneti dilerim ve cehennemden sana sığınırım. Kaynak : Sahih-i İbn-i Mâce (2/329)

Hulusi Efendi'den İnsanlığa Nasihat

Resim

Müjde Müminler Size İhsân-ı Rahmân'dır Gelen

Müjde Müminler Size İhsân-ı Rahmân'dır Gelen Müjde mü'minler size ihsân-ı Rahmân'dır gelen Şânına ta'zîm edin bu mâh-ı gufrândır gelen Ondadır feyz-i hidâyet ondadır afv ü kerem Kadrini bil mevsîm-i inzâl-ı Kur'ân'dır gelen Iyd-ı ekber her günü kadr-i mübarek her gece Ehl-i îmâna ne mutlu lutf-ı Sübhân'dır gelen Zulmet ü kasvetden âzâd etmeye sâimleri Nûr-ı İslâm nûr-ı îmân nûr-ı irfândır gelen Hâne-i kalbi temizle hoşça istikbâl için Ni'meti mebzûl bir mihmân-ı zî-şândır gelen El-hazer senden şikâyet etmesin yarın amân Rûz-ı mahşer şâfi'-i ashâb-ı ısyândır gelen Rahmet ü gufrân hedâyâsıyla cennet bahşeder Derde dermân vasl-ı cânan ıtk-ı nîrândır gelen Mâsivâdan sâim ol Remzî dilersen vasl-ı Hak Râh-ı aşkı kullara ta’lîm-i Yezdân'dır gelen Ahmed Remzi Dede Hazretleri

Seyyidül İstiğfar Duası

Seyyidül İstiğfar Duası بسم الله الرحمن الرحيم الدُّعَا السَيِّدُ الِاسْتِغْفَارِ اللَّهُمَّ أَنْتَ رَبِّي لَا إِلَهَ إِلَّا أَنْتَ، خَلَقْتَنِي وَأَنَا عَبْدُكَ، وَأَنَا عَلَى عَهْدِكَ وَوَعْدِكَ مَا اسْتَطَعْتُ. أَعُوذُ بِكَ مِنْ شَرِّ مَا صَنَعْتُ، أَبُوءُ لَكَ بِنِعْمَتِكَ عَلَيَّ، وَأَبُوءُ لَكَ بِذَنْبِي، فَاغْفِرْ لِي؛ فَإِنَّهُ لَا يَغْفِرُ الذُّنُوبَ إِلَّا أَنْتَ. Okunuşu: Allahümme ente Rabbî lâ ilahe illâ ente halaktenî ve ene abdüke ve ene alâ ahdike ve vâ’dike mes’tetâtü. Eûzü bike min şerri mâ sanâtü, ebû’ü leke bi-nîmetike aleyye ve ebû’ü leke bizenbî fağfirlî feinnehû lâ yağfıruz-zünûbe illâ ente. Anlamı: “Allah’ım! Sen benim Rabbimsin. Senden başka (ibâdete lâyık) hiçbir ilâh yoktur. Ancak sen varsın. Beni sen yarattın. Şüphesiz ben senin kulunum. Gücüm yettiği kadar, Zât-ı Ecelli âlâna verdiğim sözde durmağa çalışıyorum. Ya Rabbi! İşlediğim günahların şerrinden sana sığınıyorum. Bana lütuf ve ihsan buyurduğun nimetleri ikrar ve itiraf ediyorum, günahlar

Amel Defterindeki Günahları Yakan İstiğfar

Amel Defterindeki Günahları Yakan İstiğfar Her kim Receb, Şa’bân ve Ramazan aylarında, öğlen ile ikindi arası aşağıdaki duayı okursa: Allâh-u Teâlâ (o kişinin sevab ve günahlarını yazmakla görevli) iki meleğe: “Bu kulun amel defterindeki günahlarıyla alâkalı yazıları yakın!” diye vahyeder." اَسْتَغْفِرُ الله اَلْعَظِيم اَلَّلذِي لآ إِلهَ إِّلاَّ هُو اَللْحَيُّ الْقَيُّومُ وَاَتُوبُ اِليْهِ تَوْبَةَ عَبْدٍ ظَالِمٍ لِنَفْسِهِ لاَ يَمْلِكُ لِنَفْسِهِ مَوْتاً وَلاَ حَيَاةً وَلاَ نُشُورًا Okunuşu: Estağfirullah el azim ellezi la ilahe illa hüvel hayyel kayyume ve etûbu ileyh tevbete abdin zalimin li nefsihi la yemlikü li nefsihi mevten vela hayaten ve la nuşura. Anlamı: Kendisinden başka ilah olmayan, hakikî hayatla diri olan Hay; her şeyi ayakta tutan, Kayyum olan büyük, Allah’tan beni bağışlamasını istiyor ve -bütün benliğimle- ona tövbe edip, yöneliyorum. Kendi nefsine zulmetmiş, üstelik nefsi için ne ölümü, ne hayatı ve ne de öldükten sonra dirilmeyi elinde tutama

Dünyaya Medeniyet Götüren Ecdad ve Bizim Halimiz - Sıtkı ARSLANHAN

Resim

Ah Anne Babalar! Gençleriniz Yoksa Sizde Yoksunuz!

Resim

En Fecî Hastalık

En Fecî Hastalık Rivayete göre İsa Aleyhsiselâm, teninde alacalar bulunan ve hastalıktan iki şakağı da çökmüş bir şahsa rastladı. O şahıs, üzerindeki hastalıklardan âdeta habersiz bir hâlde kendi kendine: “– Yâ Rabbi! Sana sonsuz hamd ü senalar olsun ki, insanların pek çoğunu müptelâ kıldığın dertten beni halâs eyledin!” diyordu. İsa Aleyhsiselâm, muhâtabının idrak seviyesini anlamak ve mânevî kemâlini yoklamak maksadıyla ona: “– Ey kişi! Allah’ın seni halâs eylediği hangi dert var ki?” dedi. Hasta şöyle cevap verdi: “– Ey Rûhullâh! En fecî hastalık ve belâ, kalbin Hak’tan gâfil ve mahrum olmasıdır. Şükürler olsun ki ben Cenâb-ı Hak ile beraber olmanın zevk, lezzet ve füyûzâtı içindeyim. Sanki vücûdumdaki hastalıklardan haberim bile yok...” İşte Cenâb-ı Hak da bizleri, en fecî hastalık olan Hak’tan gâfil kalmaktan sakındırmakta, kullarına yakınlığını ve her an onlarla beraber olduğunu âyet-i kerîmelerde şöyle hatırlatmaktadır: “…Nerede olursanız olun,

Muhiddin-i Arabî Kuddîse Sirrûh Buyuruyor:

Muhiddin-i Arabî Kuddîse Sirrûh Buyuruyor: ·           Kardeşini, hastaları ziyaret et! ·           Onlarda ne ibret alınacak şeyler var. ·           Allah ’ü Teâlâ’ ya kar şı aczini ve fakrini d üşü n! ·           Allah ’ü Teâlâ’nı n, lütfuyla sana bahşettiği sıhhatini ve o sıhhatle yapmış olduğun ibadetlerini, Allah ’ü Teâlâ’nı n ihsan ı bil ve şü kret! ·           Allah ’ü Teâlâ , hasta kulunun yanındadır. ·           Hastaya dikkatle bak! ·           Daima Allah ’ü Teâlâ’y a s ığı n ı r. ·           Doktor da baksa, ilâçta alsa, şifayı Allah ’ü Teâlâ’ dan bekler. ·           Onun dili daima Allah ’ü Teâlâ’ lad ı r. ·           Kalbiyle Allah ’ü Teâlâ’y a iltica eder. ·           Allah ’ü Teâlâ’ dan gaflet etmez. ·           Allah ’ü Teâlâ onunladır. ·           Allah-ü Zül Celâl, kıyamet gününde: “ –   Ey Âdemoğlu! Ben hasta oldum da beni ziyarete gelmedin! ” Diyecek. “ –   Yâ Rabb! Sen Rabbülâleminsin! Nasıl seni ziyaret edebilirim? ” deyince

İnsanları Yüzüstü Cehennem'e Sürükleyen Şey

Resim
İnsanları Yüzüstü Cehennem'e Sürükleyen Şey Bir gün Resûl-i Ekrem devesinin üzerinde, arkadaşları da O’nun önünde gidiyorlardı. Muâz bin Cebel Radıyallahu Anh: “–Ey Allâh’ın Elçisi! Siz’i rahatsız etmeyeceksem, yanınıza yaklaşmama izin verir misiniz?” diye sordu. Peygamber Efendimiz, izin verince Muâz Radıyallahu Anh: “– Canım Sana fedâ olsun, yâ Resûlallâh! Cenâb-ı Mevlâ’dan niyâzım, bizim emânetimizi Sen’den önce almasıdır. Allah göstermesin ama, Sen bizden önce vefât edersen, Sen’den sonra hangi ibâdetleri yapalım?” diye sordu. Hazret-i Peygamber, bu soruya cevap vermedi. Bunun üzerine Muâz Radıyallahu Anh: “–Allah yolunda cihât mı edelim?” diye sordu. Peygamber Efendimiz: “– Allah yolunda cihât güzel şeydir; ama insanlar için bundan daha hayırlısı vardır.” buyurdu. “– Yani oruç tutmak, zekât vermek mi?” “– Oruç tutmak, zekât vermek de güzeldir.” Muâz Radıyallahu Anh bu minvâl üzere insanoğlunun yaptığı bütün iyilikleri