Kayıtlar

İbrahim Ethem Kuddise Sirrûh Hazretleri ve Köle

İbrahim Ethem Kuddise Sirrûh Hazretleri ve Köle İbrahim Ethem Kuddise Sirrûh Hazretleri azat etmek için bir köle almıştı. Köleye sordu: – Adın nedir? – Ne diye çağırırsanız odur, efendim… – Ne yemek istersin? – Ne verirsen onu yerim, efendim… – Ne iş yaparsın? – Ne emrederseniz onu yaparım, efendim… – Ne arzu edersin? – Kölenin arzusu olur mu? Efendinin dileği, kölenin arzusudur... Bu cevaplar karşısında İbrahim Edhem Kuddise Sirrûh Hazretleri hüngür hüngür ağlar ve kendisine şöyle der: – Be hey miskin, kulluğu bu köleden öğren. Sen hiç ömründe Allahü Teâlâ’ya karşı böyle kul olabildin mi?

Bu Tohumu Siz Ekebilir misiniz?

Resim
Bu Tohumu Siz Ekebilir misiniz? Bir zamanlar Çin'de bir adam o kadar aç ve bitkin düşmüştü ki, dayanamayıp bir armut çaldı... Adamı yakalayıp cezalandırılmak üzere İmparator'un karşısına çıkardılar. Hırsız İmparator'u görünce ona şöyle dedi; "— Değerli efendim, çok açtım, dayanamadım çaldım ve yedim. Beni affetmeniz için yalvarıyorum. Eğer affedersiniz size paha biçilemez bir armağanım olacak..." İmparator dudak büker; "— Senin gibi birinde paha biçilemez ne olabilir ki?" Hırsız, avucunun içindeki armut çekirdeğini uzatır ve: "— Bu çekirdeği ekerseniz bir gün içinde altın meyveler veren bir ağacın yeşerdiğini göreceksiniz..." İmparator kahkaha atarak; "— Ek o zaman, altın meyveleri görünce affederim seni..." dedi. Yoksul adam; "— Haşmetlim bu tohumu ben ekemem çünkü ben bir hırsızım… Bu tohumu ancak, ömründe hiç çalmamış, başkalarına hiç haksızlık yapmamış, yalan söylememiş biri ekebilir. To

Allah'ım, Senden Senin Hükmüne Razı Olan Bir Nefis istiyorum! (Dua)

Allah'ım, Senden Senin Hükmüne Razı Olan Bir Nefis istiyorum! (Dua) اللَّهُمَّ إِنِّي أَسْأَلُكَ نَفْسًا بِكَ مُطْمَئِنَّةً تُؤْمِنُ بِلِقَائِكَ وَتَرْضَ بِقَضَائِكَ وَتَقْنَعُ.بِعَطَائِكَ Okunuşu: Allâhümme innî es'elüke nefsen bike mutmainneten tü'minü bi ligâike ve terdâ bi gadâike ve terdâ bi gadâike ve takneu bi atâike! Anlamı: Allah’ım senden sana kavuşacağına inanan, hükmüne razı olanı verdiklerine kanaat eden ve seninle itminana ermiş bir nefis istiyorum!” Kaynak: Taberânî, el-Mu’cemü’l-kebîr, 8/99

Peygamberimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem’in Bazı Sünnetleri

Peygamberimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem’in Bazı Sünnetleri   01-   Dualarının daha şumüllü olanını severdi, diğerlerini terk ederdi. (Taberani) 02-   Tabaklanmış koyun postunda namaz kılmaktan hoşlanırdı. (İbn-i Said) 03-   Bahçelerde namaz kılmaktan hoşlanırdı. (Tirmizi) 04-   Duasına;  “Sûbhane Rabbiyel aliyyül a’lel vehhab!”  ile başlardı. 05-   Açlıktan beline taş bağlardı. (İbn-i Said) 06-   Yeşilliğe akan suya bakmaktan hoşlanırdı. (Ebu Nuaym) 07-   Ağzı kapanan kaptan hoşlanırdı. 08-   Hediyeyi kabul ederdi. Ona karşılık olarak bir şey verirdi. Sadakayı kabul etmezdi. (Taberani) 09-   Kıraatini ayetlerin başında dura dura icra ederdi.  “Elhamdülillahi Rabbil Âlemin!”  der, sonra durur  “Errahmanirrahim!”  der ve yine dururdu. 10-   Cuma günü namaza gitmeden önce bıyıklarını kırpardı, tırnaklarını keserdi. Namazda esnemekten hoşlanmazdı. 11-   Dağlamak, yani bir nevi tedavi şeklinden ve sıcak yemekten hoşlanmazdı ve şöyle buyururdu:  “Soğuk yiyin çünkü be

Üveysilik Nedir?

Üveysilik Nedir? Peygamber efendimiz veya evliyanın ruhları ile terbiye edilene “üveysi” denir. Peygamber efendimize, evliyadan birine üveysi olmak için her gün tenha bir yerde iki rekât namaz kılıp, bir Fatiha okuyup, sevaplarını Onun mübarek ruhuna göndermeli, bir müddet Onun ruhunu düşünmeli. Birkaç gün sonra onun üveysisi olunur. (Dürr-ül-mearif) Evliyadan birinin üveysisi olmak için tenha bir yerde iki rekât namaz kılıp, sevabını o velinin ruhuna gönderip ruhunu düşünerek beklemelidir. (Makamat-i Mazheriyye) Üveysi olmak için itikadın düzgün olması ve dinimizin emirlerine uyulması gerekir. Ayrıca, çok sevmek de şarttır. Böyle bir kimse, istediği velinin üveysisi olabilir. Üveysi olan da, o veli tarafından terbiye edilerek yükselir. İmam-ı Rabbani Kuddise Sirrûh hazretleri gibi Resulullah Sallallahü Aleyhi Vesellem efendimizin vârislerinden birine üveysi olan, aynı zamanda Resulullaha da üveysi olmuş olur.

Emperyalist Uşağı

Emperyalist Uşağı Emperyalist uşağı fıtrata uygun olur, Eğilmeye alışkın, beli yatkındır onun. Her zaman son tahlilde hedefte soygun olur, Çalmaya meyillidir, eli yatkındır onun Sömürülen ülkeler tarumar edilse de, Muktedir olanları dolarla güdülse de, Emperyalist ne derse ardından gidilse de, Hiç yorgunluk göstermez, yolu yatkındır onun. Namussuzu parlatır, namusluları kınar, Kuş beyinlidir ama, meyveli dala konar. Medyada gerçekleri çarpıtır öyle sunar, Yalanlar söylemeye dili yatkındır onun. Zaman zaman dönerek kıbleyi değiştirir, Ortalık karıştıkça elini ovuşturur. Fraksiyon yaratır, militan dövüştürür, Bölüp, parçalamaya solu yatkındır onun Muktedirler değişir, değişmez onun huyu, Yal gördüğü yerlere yetişir onun boyu. Ampule uygun durur, takmaya hazır duyu, Kaçak akım vermeye pili yatkındır onun. Yerli, milli olanı savunur görünse de, Emperyalizme hizmet yükü vardır ensede. Vatanını düşünmez, baştanbaşa yansa da, Közle

Dünyanın En Zengin Adamı Açlıktan Ölmüş… (Dünya’nın En İbretlik Haberi)

Dünyanın En Zengin Adamı Açlıktan Ölmüş… (Dünya’nın En İbretlik Haberi) Lord Teshlid İngiltere'nin en zengin adamlarındandı, zaman zaman devlete bile borç veriyordu. Malikânesinde oldukça büyük ve korunaklı bir odayı servet kasası olarak kullanıyordu. Bir gün hazinesine girdi ve yanlışlıkla kapıyı üstüne kapattı. Oda çok özel inşa edildiği için, ne kadar bağırıp çağırdıysa, yardım istediyse de sesini kimseye duyuramadı. Zaman zaman eve gelmediği için, evdekiler arama ihtiyacı hissetmedi. Günler sonra cesedi bulunan Lord, bir şekilde parmağını kesmiş ve kanıyla şu cümleyi yazmıştı: "Dünyanın en zengin insanı, açlıktan ve susuzluktan ölüyor!"... Dünya hayatında mal ve servetin her şeyi çözdüğünü sananlara duyurulur... Rabbim hepimizi hakkıyla ibret alanlardan eylesin! Âmin!

Güvercin Uykusu

Güvercin Uykusu Derler ki, güvercinler uyumazmış. Yorulduklarında, her an uyanacakmış gibi hafif bir uykuya dalarlarmış. Hatta bir gözü uyurken, diğer gözü nöbet tutarmış tehlikelere karşı. Bu yüzden çok kısa sürermiş uykuları. İnsanoğlunun ömrü, bir güvercin uykusu kadar kısa; ebedi sonsuzluk karşısında… Güvercin uykusunun ta kendisi olan dünya hayatını tanımalı ve hesap verme vakti gelene kadar geçen kısa sürede; aşkı arayıp aşk ile yaşamayı bilmeli. Derviş’in de dediği gibi; “- Uyanmak lazım evlat! İnsanın gördüğü düşler hep bir güvercin uykusudur. Çok uzun sürmez. Anlıktır, bir nefes misali...” “- Haydi, evlat uyan şimdi! Güneşi yarensiz bırakma… Yola çık, ölümsüz sevdalar için!” Mehmet Korkmaz

Derviş, Hasan'ın Hikâyesi

Resim
Derviş, Hasan'ın Hikâyesi       Genç derviş Mehmet'in Hasan isminde bir arkadaşı vardır.. Bir gün Hasan Mehmet'e; "Lütfen şeyhine sorar mısın, ben de bir derviş olabilir miyim?" der. Mehmet şeyhine bu talebi ilettiğinde şeyh cevap vermez.    Mehmet'in üçüncü kez şeyhine başvurması üzerine Şeyh sonunda; "Arkadaşına söyle gelsin ve dergâhımızda hizmet etsin. Derviş olmaya hazır olup olmadığını görelim" der.   Hasan dergâhın mutfak işlerinde ve temizliğinde çalışmaya başlar. Bir süre sonra Mehmet şeyhine arkadaşının durumunu sorar. Şeyh; "Söyle ona, gelecek hafta bayramımızda bana bir bardak su getirsin. Eğer seçkin misafirlerin huzurunda bana başarıyla hizmet edebilirse bu onun hazır olduğunun bir işareti olacaktır." diye cevaplar.      Bayram günü yemekler yenilir, sohbetler edilir, Şeyh konuşmasına başladığında, Hasan mutfakta tedirginlik içinde çağrılmasını beklemektedir. Şeyh sonunda bir bardak su istediğini işare

Besmele İle Gelen Sabrın Meyvesi

Besmele İle Gelen Sabrın Meyvesi Saliha bir kadının inkâr etmiş, geçimsiz ve cahil bir kocası vardı. Bu kadın “Bismillahirrahmanirrahim!” diye besmele çekmeden hiçbir işine başlamazdı. Geçimsiz kocası, onun bu haline çok kızar, kadıncağıza yapmadığı eziyeti bırakmazdı. O Saliha kadın ise, kocasının eziyetlerine ve cefalarına sabreder ve onun doğru yola gelmesi için, Allah’a dua ederdi. Bir gün, o zalim adam iyice öfkelenmişti. Karısına yapacağı eziyet ve kötülük için bir bahane arıyor ve kendi kendine: “- Şuna bir oyun çevireyim de görsün! Bakalım onu rezil olmaktan kim kurtaracak?” diye söylenip duruyordu. Başkalarına açıkça söylemediği inkârcılığı, artık bütün çirkinliğiyle, içinde dolup taşmıştı. Hanımını çağırdı. Ona bir kese altın vererek: “- Bunu iyi sakla!” diye tembih etti. O Saliha kadın da, kocasının emri üzerine hemen gitti. Besmele’yi çekerek keseyi iyice sakladı. Fakat kocası olan zalim adam da onu gizlice takip ediyordu. Sonra, karısının haberi ol

En Büyük Cömert

En Büyük Cömert Önemli bir sefer hazırlığı yapılıyordu. Peygamberimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem herkesten yapabileceği yardımı en üst sınırda yapmasını istedi. Hz. Ömer Radiyallahü Anh bu isteğe uyarak büyük miktarda bir yardımla Hz. Peygamberin huzuruna çıktı. Hz. Peygamber Sallallahü Aleyhi Vesellem sordu: – Ya Ömer, malının ne kadarını yardım olarak getirdin? Hz. Ömer Radiyallahü Anh cevap verdi: – Tam yarısını getirdim ya Rasulallah Sallallahü Aleyhi Vesellem, size getirdiğim kadar da geride var. Biraz sonra Hz. Ebû Bekir Radiyallahü Anh geldi. O da büyük bir yardımda bulundu. Peygamber Sallallahü Aleyhi Vesellem ona da sordu: – Malının ne kadarını getirdin? Cevap verdi: – Tamamını getirdim ya Rasulallah Sallallahü Aleyhi Vesellem! Peygamber Sallallahü Aleyhi Vesellem tekrar sordu: –   Evine ne bıraktın? –   Evimde Allah’ü Teâlâ’nın ve Rasulü Sallallahü Aleyhi Vesellem’in sevgisinden başka bir şey bırakmadım. Bunun üzerine Allah’ın Resulü Sallallahü Aley

Tefeci Harun

Tefeci Harun Herkes tarafından sevilen bir kişiydi. Kimin bir derdi olsa ona gelir, o da dertlerini dinler, elinden geldiği kadar dertlerini gidermeye çalışırdı. O yüzden adına dert babası denirdi. Asıl adı Harun’du, ama onun asıl ismini kimse bilmiyordu. Hatta geçmişini bile. Geçmişi kirli biriydi. Yapmadığı kötülük kalmamıştı. İnsanlara zulmetmekten zevk alır, onları hor ve hakir görürdü. Geçimini tefecilikle kazanırdı. İnsanlara borç verir, borcu da kat kat faiziyle geri alırdı. İşte onun geçmişi böyleydi. Onun tövbe edip iyi işler yapmasına sebep olan küçük bir çocuktu. O çocuğun babasına da aynı zulmü yapmış, beş kuruşsuz bırakmıştı. Annesi de zaten hastalıklı biriydi. Bu durumdan dolayı iyice düşkünleşmiş, bu durumdan dolayı da hayatını kaybetmişti. Babası da üzüntüsünden aklını kaybetmiş, kendini dağlara vurmuştu. Çocuk, annesinden sonra babasını da kaybedince sersefil bir şekilde ortada kalmıştı. Çocuk, bakacak bir akrabası da olmadığı için sokaklarda kalıyor, onda

Dostluk İplikleri Koparmayın…

Dostluk İplikleri Koparmayın… Genç adam iyi bir terziymiş. Bir dikiş makinesi ve küçücük bir dükkânı varmış. Sabahlara kadar uğraşıp didinir ama pek az para kazanırmış. Çok soğuk bir kış gecesi dükkânı kapatırken elektrik sobasını açık unutmuş ve çıkan yangın onun felaketi olmuş. Artık ne bir işi varmış ne de parası. Günler boyu iş aramış ama bulamamış… Yük taşımış, bulaşıkçılık yapmış, yine de evinin kirasını ödeyecek kadar para kazanamamış. Sonunda ev sahibinin de sabrı taşınca, küçük bir bavula sığan eşyalarıyla sokakta bulmuş kendini… Mevsim kış, hava ayaz olsa da genç adamın köşedeki parktan başka gidecek yeri yokmuş. Bir sabah iş arayacak derman bulamamış bacaklarında. Açlıktan ve soğuktan bitkin bir şekilde bankta otururken, kocaman bir araba yanaşmış kaldırıma. Arka kapıyı açmaya çalışan şoförü kızgınlıkla yana itmiş arabadan inen yaşlı adam, “- Yalnız bırakın beni, parkta dolaşırsam belki sinirim geçer!” diye söylenmiş. Zengin bir işadamı olduğu her halinden bel

Ne servete, ne şöhrete, ne makama aldanma!

Ne servete, ne şöhrete, ne makama aldanma! ·      Dünyanın en zengin adamı 56'sında öldü. ·      En zekisi 20 yaşında tekerlekli sandalyeye mahkûm oldu. ·      En iyi boksörü kibrit bile çakamaz hale geldi. ·      Türkiye'nin en zengini yaptırdığı lüks hastanesine ulaşamadı, devlet hastanesinde öldü. “Ne servet ne şöhret ne makam bizi yanıltmasın!”

Allah’ü Teâlâ’yı Anlamaya Kalkışmak Caiz Değildir!

Allah’ü Teâlâ’yı Anlamaya Kalkışmak Caiz Değildir! Her varlığın yaratanı, sahibi, hâkimi Allahü teâlâdır. O’nun hâkimi, âmiri, üstünü yoktur. Osman Ukaylî hazretleri Şafiî mezhebi fıkıh âlimlerinden ve evliyânın büyüklerindendir. 1135 (m. 1722)’de Haleb’de doğdu. 1193 (m. 1779)’da orada vefât etti. Bir dersinde buyurdu ki: Ehl-i sünnet itikâdına göre: 01-   Her varlığın yaratanı, sahibi, hâkimi Allahü Teâlâ’dır. 02-   O’nun hâkimi, âmiri, üstünü yoktur. 03-   Her üstünlük, her kemâl sıfat O’nundur. 04-   O’nda hiçbir kusur, hiçbir noksan sıfat yoktur. 05-   Dilediğini yapabilir. 06-   Yaptıkları, kendine veya başkasına faydalı olmak için değildir. 07-   Bir karşılık için yapmaz. Bununla beraber, her işinde, hikmetler, faydalar, lütuflar, ihsânlar vardır. 08-   Allah’ü Teâlâ’nın sıfât-ı zâtıyyesi ve sübûtiyyesi ezelîdir, ebedîdir. Yani sonsuz olarak vardırlar. 09-   Mukaddestirler. 10-   Mahlûkların sıfatları gibi değildirler. 11-   Akıl ile zan ile v