Kayıtlar

Müslüman Olmayanlara Nasıl Davranmalıyız?

Müslüman Olmayanlara Nasıl Davranmalıyız? Yüce İslâm dini insana büyük değer vermektedir. İnanan ve inanmayan herkes için Şefkat kanadını açmış, mü'min ile kâfir arasında ayırım yapmadan bütün insanların Aziz ve yeryüzünde hâlife olduğu ve hepsinin. Hz. Âdem Aleyhisselâm ile Havva'dan türediklerini, tanışıp aralarındaki bağları kuvvetlendirmek için onları bölük bölük olarak yarattığını beyan etmektedir. Mü'min olsun olmasın herkese, hattâ her canlı mahlûka İyilik yapmak için teşvik etmektedir. Peygamber Aleyhisselâm buyuruyor; "Her canlı yaratığa iyilik etmekte sevap vardır." "(Buhari, Edebü'l-Müfred, Hadis no:379 Peygamber Sallallahü Aleyhi Vesellem buyuruyor ki, "Üç çeşit komşu vardır: 1- Bir hakkı olan komşu: Bir hakkı olan komşu Müslüman olmayan komşudur. Hakkı en az olan komşu budur, 2- İki hakkı olan komşu: İki hakkı olan komşu, Müslüman olan komşudur. Bir hak İslâm'ın, diğer Hak da komşuluğudur. 3- Üç hakkı olan komşu: Üç

Yaş 25 Evlilik Zamanı Geldi Geçti

Yaş 25 Evlilik Zamanı Geldi Geçti Yaş 25 evlilik zamanı geldi geçti; derken annem açtı yuva kurma konusunu. Saliha bir kız olsun gerisi gelir diye düşünüyordum... Yakın bir akrabamızdan haber geldi. Komşuları çok dindarmış, kızlarının ailesinden daha da dine bağlı olduğunu duyunca sevindim. Gittik bir görelim görüşelim dedim. İlk ailesiyle konuştum... Hatta ben konuşmadım sürekli onlar konuştu. Şaşırdım kaldım... Bir şey diyemedim... Kına gecesinde en iyi müzisyenler olacakmış... Düğünde keza aynı... Ev dayalı döşeli olacakmış, hem de hepsi en pahalısından... Araba olacakmış son model hem de, çünkü komşunun damadı sıfır araba almış geçende... “- Anne hadi kalkalım diyecektim utandım...” Kızla görüştürmek istediler... İslamiyet’e uygun olarak görüştük... (On beş bilezik... En güzel gelinlik (10 bin tl)... En büyük düğün salonu... Ne diyeceğimi bilemedim... Ben Saliha bir eş istiyordum sadece... İstekleri bir türlü bitmiyordu... O anda yan taraftaki aynaya göz ucuyla baktım

Yüzüne Su Serpiştir!

Yüzüne Su Serpiştir! Günümüzde baş vermiş gerçek bir hikâyeyi sizinle paylaşmak istiyorum. Gencin biri emirliklere, körfez ülkelerinden birine çalışmaya gitmiş. Tam 4 yıl. Gittiğinde çok fakirmiş, ama çok geçmeden zenginleşmiş. Babası çok düzgün adamdı, imamdı. Genç parasını biriktirdikten sonra babasına göndermiş ve demiş: “- Baba, ben evlenmek istiyorum. Çok yıllarım gitti bir ailem olmadan. Şimdi tam zamanı ve senden benim için bir eş seçmeni istiyorum. Ve senden daha da ileri gidip evlilik anlaşmasını da benim yerime imzalamanı istiyorum.   Geldiğim günü evlilik günü olmasını istiyorum ve onu önceden görmek istemiyorum.” Gencin babasına güveni bu kadar sonsuzdu. Şüphesiz babası biliyordu ki, Peygamber Efendimiz (Sallallahu Aleyhi Vessellem) “- Evlilikte eş için dört sebep aranıyor!” buyuruyorlar. “Zenginlik, güzellik, soy ve din. Sen en iyisi dini güzel olanını seç.” Babası oğlu için çok dindar eş seçti, ama onun zahiri görünüşü pek te güzel değildi. Oğlu

Uykunuza İslami ve Bilimsel Düzen Getirmeye Ne Dersiniz?

Uykunuza İslami ve Bilimsel Düzen Getirmeye Ne Dersiniz? 1. Uyku ile ilgili hormonlar Öncelikle vücudumuzun zinde kalmasını sağlayan bazı hormonlar vardır ve bu hormonların dengelerinin belli saatleri vardır. Mesela vücudumuzu zinde tutan kortizol hormonunun kanda en yüksek olduğu seviye sabahleyindir. Bu seviye gün boyu giderek düşer ve gece saat 23:00’te en düşük seviyeye ulaşır. Bir diğer hormon  melatonin ise büyüme ve vücut sağlığını koruyucusudur. Onun da en yüksek olduğu saatleri 21:00-03:00 arasıdır. 2. Uyku saatleri ve hastalıklar Saat 22:00’de tansiyon ve kalp atım sayıları düşer, saat 04:00’ten sonra tansiyon ve kalp atışlarında yükselme başlar. 15:00 ve 18:00 saatleri arasında da en üst seviyeye ulaşır.  Dolayısıyla tansiyon ve kalp atımının yüksek olduğu ve hücrelerin en üst derecede çalıştığı ikindi vaktinde uyunmamalıdır. Aksi takdirde yüksek tansiyon ve kalp rahatsızlığına davetiye çıkarılmış olur. Aynı zamanda bu saatler kerahat vakitleridir ve dinen de u

Padişahın Abdestsiz Söylemediği İsim

Padişahın Abdestsiz Söylemediği İsim Gazneli Mahmud Rahmetullahi Aleyh'in Muhammed isminde bir hizmetçisi vardır.             Sultan onu çok sevmekte ve bir ihtiyacı olduğu zaman devamlı ismiyle hitap ederek çağırmaktadır. Fakat bir gün onu çağırırken ismini söylemeden babasının ismiyle çağırır. Hizmetçi bundan endişeye kapılarak sorar: “-   Sultanım niçin beni ismimle çağırmadınız da babamın ismiyle seslendiniz? Siz Muhammed ismini çok sever, hep o isimle hitap ederdiniz.” Bunun üzerine Gazneli Mahmud bizler içinde bir takva ölçüsü olabilecek şu müthiş ifadeleri sarf eder: “-   Evladım hergün sana Muhammed isminle hitap ediyordum. Zira abdestli bulunuyordum. Şu anda ise abdestim yok, Muhammed ismini abdestsiz söylemekten hayâ ediyorum. Onun için babanın ismiyle çağırdım.” Yüce Peygamberimiz kâinatın iftihar tablosu Hz. Muhammed Mustafa Sallallahü Aleyhi Vesellem’in sevgisinin bu ölçüler içinde kalplerimizde yer etmesi niyazı ile...

Avrupalılar yıkanmayı Müslümanlardan Öğrendiler

Avrupalılar yıkanmayı Müslümanlardan Öğrendiler Fransızların Dünya milletlerine karşı kendisiyle övündükleri “Versay” sarayında bir hamam yoktur. Orta çağda, Paris’te, oturan bir Fransız, sabahleyin kalktığı zaman, evinde bir abdesthane olmadığı için, oturağa yaptığı pislik ile içme suyu, şişesini beraberinde Sen nehrine götürür; o nehirden evvelâ içmek için su alır. Sonra pisliğini nehre dökerdi. Bu satırlar “içme Suyu” “(L’Eau Potable)” adlı bir Fransız eserinden, aynen alınmıştır. Kanunî Sultan Süleyman, zebanında İstanbul’a gelen bir Alman rahibi, tahminen 967 [m.1560] tarihinde yazdığı bir eserde; “- Buradaki temizliğe hayran, oldum. Burada herkes günde beş defa yıkanır. Bütün dükkânlar tertemizdir. Sokaklarda pislik yoktur. Satıcıların elbiseleri üzerinde ufak bir leke bile bulunmaz. Ayrıca İsmine (hamam) dedikleri ve içinde sıcak su bulunan binalar vardır ki, buraya gelenler, bütün bedenlerini yıkarlar Hâlbuki bizde insanlar pistir, yıkanmasını bilmezler!” demekte

İmamın Muhteşem ölümü

İmamın Muhteşem ölümü Bir imam efendi varmış, namazını tadil-i erkâna uyarak kılmaya çok dikkat edermiş, cemaati hayranmış imam efendiye. İmam efendi, bir gün cemaate öğle namazı kıldırırken, öğlenin sünnetinde sağına selam verirken, aksakallı bir ihtiyar görür. Sola selam verir, hemen sağına döner, bakar ki ihtiyar yok. Farza geçer, farz namazda da aynısı olur. İmam efendi, şaşkındır. Son sünnete durur, tam sağa selam verecek, ihtiyar yine orada. Sola selam vermeden, sorar: Amca sen kimsin, necisin? Namazda sağa selam verirken varsın, sola selam verip, geri baktığımda yoksun? İhtiyar adam: Eğer beni merak ediyorsan, peşine cemaatini de al bir karanlık sokak var, orayı geç. Orada korkunç mu korkunç bir sokak var, orayı da geç. Ondan sonra, yeşil bir kapı çıkacak önüne. O kapının üzerinde ”LAİLAHE İLLALLAH MUHAMMEDÜN RESULALLAH” yazıyor. O kapıdan gir beni orada bulacaksın, kim olduğumu ancak o zaman söylerim. İmam efendi, hemen cemaate dönüp: Benim

Hz. Ali Bir Hristiyan’a Misafir Oldu

Hz. Ali Bir Hristiyan’a Misafir Oldu Adam üzüm getirdi. Hz. Ali üzümü yedi. Sonra üzümden yapılmış şarap getirdi. Hz. Ali buyurdu ki: Haramdır. Hristiyan dedi ki: Siz Müslümanlara şaşarım. Üzüm helâl, içki haram. Hâlbuki bu, bundan yapılıyor. Hz. Ali buyurdu ki:  Eşin var mı? Dedi var. Kızın var mı? Dedi o da var. İkisi de gelsin buraya. Eşi ve Kızı gelince; Hz. Ali buyurdu ki: Bu Kız bu Annedendir, Ama görüyorsun ki ALLAH Annesini sana helâl, Kızını ise haram kılmıştır. Hristiyan biran için duraksadı, şok olmuştu. Bütün bildiklerini sorgulamaya ve halifeye doğru ağlamaklı bakmaya başladı. Elinden öpüp Müslümanlığını ilan etti!

İffetli Evler-Çıplak Evler

İffetli Evler-Çıplak Evler Sonuna kadar okumanızı rica ediyorum. Yaşlı kadın, usulca odasından çıktı. Salondan torunu ile gelinin sesleri geliyordu: “-Oğlum, sofra hazır, çorbanı koydum; haydi gel de soğutmadan ye!..” Salonun en kuytu yerine geçti, yerde kendine ait köyden getirdiği minderin üzerine oturdu. Çocuk, babaannesini görünce: “-Babaanneciğim, gel beraber yiyelim!” dedi. Yaşlı kadın mânidâr bir şekilde iç çektikten sonra: “-Evin erkeği gelmeden akşam sofrasına oturulmaz. Hele babanız gelsin, beraberce yeriz inşaâllah!” dedi. Evin gelini: “-Aman anneciğim, eskidenmiş onlar!.. Şimdi acıkan yemek sofrasına oturur, o da gelince yer.” dedi. Yaşlı kadın: “-Kızım, nasıl insanların bir edebi, hayâsı, iffeti varsa, evlerin de iffeti ve edebi vardır.” Torunu dayanamayarak alaycı bir tavırla söze karıştı: “-Yaa babaanne, neymiş bu evlerin iffeti… Anlat bakalım, merak ettim!..” dedi. Yaşlı kadın söze başladı: “-Biz küçükken annelerimizden önce babalarımızın

Ben Onun Kim Olduğunu Biliyorum

Ben Onun Kim Olduğunu Biliyorum Yaşlı bir adama sokakta yürürken bisikletli çarpmış ve hafif yaralanmış. Etraftakiler hastaneye götürmüşler. Hemşireler, röntgen çekerek her hangi bir kırık veya çatlak olup olmadığını inceleyeceklerini söylemişler. Yaşlı adam huzursuzlanmış ; “Acelesi olduğunu, röntgen istemediğini” söylemiş. …Hemşireler merakla acelesinin nedenini sormuşlar. “Eşim huzur evinde kalıyor. Her sabah birlikte kahvaltı etmeye giderim, gecikmek istemiyorum!” demiş. Hemşire “Eşinize haber iletir gecikeceğinizi söyleriz!” deyince; Yaşlı adam üzgün bir ifade ile: “Ne yazık ki karım Alzheimer hastası hiç bir şey anlamıyor, hatta benim kim olduğumu dahi bilmiyor!” demiş. Hemşireler hayretle: “Madem sizin kim olduğunuzu bilmiyor neden her gün onunla kahvaltı yapmak için koşuşturuyorsunuz?” diye sormuşlar. Adam cevaplamış: “Ama ben onun kim olduğunu biliyorum”.

Zorla Müslüman Yapılmak İstenen Yahudi

Zorla Müslüman Yapılmak İstenen Yahudi Yeniçerilerden[1] biri çoktandır kızdığı bir Yahudi'yi; “-Niçin bana çarptın?”  bahanesiyle yere yatırmış ve başlamış bağırmaya; “- Tez Müslüman ol! Yoksa sen bilirsin!” Yerde sırtüstü yatan Yahudi, başının üstünde parıldayan kılıcı görünce, işin vahametini anlamış ve hemen, “- Peki, demiş, Ne diyeyim de Müslüman olayım kuzum!” Yeniçeri başlamış düşünmeye... Ama ne denilip de Müslüman olunacağını bir türlü çıkaramamış! “- Onu ben de bilmiyorum!”  Demek zorunda kalmış Kıssadan Hisse:  Bir Yeniçeri ilk bakışta dindar bir insan gibi görünebilir ama… Her ne kadar din gayretiyle harekete geçiyorsa da yaptıkları ve yaptırmak istedikleri itibariyle Müslümanlık değildir. Zira iyi bir Müslüman, inancını zorla ve baskıyla kabul ettirmez. İslâmiyet’i önce kendisi doğru bir şekilde öğrenir. Sonra hayatına tatbik ederek öyle güzel davranışlar gösterir ki onu izleyen kim olursa olsun çok etkilenir. “Gerç